18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Abdülbaki Gölpınarlı’nın “Akyazılı” Risalesi Abdülbaki Gölpınarlı’nın daha çok bir ansiklopedi maddesi olarak düşünülmüş gibi görülen elimizdeki çalışmasını, Abdülbaki Hoca’nın bu konuyla ilgili çalışmalarında birebir kullanılmadığını gördük. Abdülbaki Hoca’nın “Tasavvuf’tan Dilimize Geçen Deyimler ve Atasözleri” isimli çalışmasının on yedinci sayfasındaki “Akyazılı” maddesi, bu risalecikten özetlenmiş gibidir. B üyük bir bilgin ve kültür insanı olan Abdülbaki Gölpınarlı (12 Ocak 1900, Sultanahmed25 Ağustos 1982, Salacak) divan edebiyatı, tasavvuf tarihi, Mevlevilik, Bektaşilik, Melamilik gibi tarikatların tarihi konularında eşi benzeri olmayan bir şahsiyetti. Mensubu olduğu Mevlevilik ve onun piri Mevlana Celâleddini Rumî ile ilgili hacimli, temel eserleri kaleme alan, Mevleviliğin günümüzde sevilip yaşamasını sağlayacak tüm kaynak eserleri bugüne ulaştıran Abdülbaki Gölpınarlı yaşamı süresince çalışmış, üretmiş, eser vermiştir. Eserleri hakkında kapsamlı ve yetkin bir bibliyografya yayınlayan İstanbul Şehir Üniversitesi profesörlerinden Hatice Aynur’a göre Abdülbaki Hoca, 119 (telif, tercüme, tez) kitap ve 423 (telif, tercüme, şiir) makale yazmıştır. Bu eserlerin bazıları yazıldıkları alanın temel kaynakları durumundadırlar ve hâlen geçilebilmiş değillerdir. Abdülbaki Gölpınarlı’nın eser verdiği alanlarda, sıkıştığımız, darda kaldığımız da başvurduğumuz kaynak kitaplar yine Abdülbaki Hoca’nın yazdıklarıdır. Hatice Aynur ömrü öğrenci yetiştirmek, kitap yazmak, kütüphanelerde yazma eserleri tasnif etmek, arşivlerde çalışmakla geçen Abdülbaki Gölpınarlı’nın, 18 tane yayınlanmamış eseri olduğunu belirtmekte ve o eserleri bibliyografyasında tek tek tanıtmaktadır. (Abdülbaki Gölpınarlı (Ö.1982) Bibliyografyası, Abdülbaki Gölpınarlı, Editör: İsmail Hakkı Aksoyak, Ankara, 2013, sayfa 277, Kültür Bakanlığı Yayını) Yayınlanmamış bu eserler arasında bir kaç yüz sayfalık çalışmalar olduğu gibi sekizon sayfalık, onon beş sayfalık küçük hacimli eserlerde bulunmaktadır. Bu yazıda bibliyografya da bulunmayan, Abdülbaki Hocanın kaleminde çıkma 8 sayfalık el yazısı bir kitapçıktan söz edeceğiz. Tarikatı Nâzenini Bektaşiye adı da verilen Bektaşi tarikatı mensubu Konya Milli Kütüphanesi müdürlüğü, Vakıflar müdürlüğü, Halkevi müze ve neşriyat müdürlüğü gibi görevlerde bulunan, uzun yıllar Konya Halkevi Dergisi’ni çıkaran Mahmud Mesut Koman Baba’nın yıllar önce aldığımız arşivinden çıkan perakende evrak içinde bulunan bir mektup tomarı Doktor Rıza Nur’un, Mesud Koman’a yazdığı mektupları içeriyordu. Şimdiye kadar yayımlanmamış altmışa yakın olan, bu mektupların arasında bir küçük zarfta ise 20x13 cm ölçüsünde 8 sayfalık bir belge bulunuyordu. “Akyazılı Sultan” başlığını taşıyan bu minik kitapçık baştan sona güzel bir latin harfli elyazısıyla kaleme alınmıştı. Bulgaristan’da Varna kenti ile Balçık (şimdilerde Batova) arasında bulunan hem Müslümanlar hem de Hıristiyanlar tarafından kutsal kabul edilen, kendi adıyla anılan tekkede gömülü bulunan Akyazılı Sultan hakkında hazırlanmış bir incelemeydi. (Bu tekke hakkında Prof. Semavi Eyice’nin ve Kamil Dürüst Bey’in son yıllarda kaleme aldıkları tanıtıcı makaleleri vardı.) Elimizde bulunan kitapçık, son sayfasında “Abdülbaki Gölpınarlı” imzasını taşıyordu. Abdülbaki Gölpınarlı’ya ait 8 sayfalık el yazısı bir malzemenin Doktor Rıza Nur mektupları içinde, Mesud Koman arşivinden çıkması henüz çözemediğimiz bir durumdu. Belki Mesud Koman Baba sorumlu müdürü olduğu Konya Halkevi Dergisi’nde yayımlamak için istemişti. Arşivin karışması sonucu bu mektupların arasına girdi. Derginin Konya merkezli oluşu, yazı isteyenin de Bektaşiyeden olması böyle olabilme ihtimalini güçlendiriyordu. Ama Abdülbaki Gölpınarlı’nın dostlarından Hamamcı Şinasi Akbatu’nun Mesud Baba’nın yayınlarında yaptığı hatalardan dolayı Abdülbaki Hoca’nın ona çok kızdığını, hatta bir keresinde Üniversite Kütüphanesi’nde müdür Nurettin Kalkandelen’in odasında, dakikalarca “Mesud İbn Hayvan” diye bağırdığını, bu nedenle kendisine bir malzeme vereceğini sanmadığını anlatması ile bütün bu teori de çöpe gitmiş oldu. Daha çok bir ansiklopedi maddesi olarak düşünülmüş gibi görülen bu çalışmanın Abdülbaki Hocanın bu konuyla ilgili çalışmalarında birebir kullanılmadığını gördük. Abdülbaki Hoca’nın “Tasavvuf’tan Dilimize Geçen Deyimler ve Atasözleri” isimli çalışmasının (İstanbul, 1977, İnkılap ve Aka Kitabevi) on yedinci sayfasındaki “Akyazılı” maddesi bu risalecikten özetlenmiş gibiydi. Abdülbaki Hoca’dan feyz alan kişilerin başında gelen Murat Bardakçı’nın Haber “Akyazılı Sultan” maddesinin özgün elyazması... Türk Gazetesinin 7 Haziran 2015 tarihinde “66 senedir yayınlanmayı bekleyen ansiklopedi birkaç ay sonra çıkıyor” başlıklı yazısından anladığımız kadarıyla bu risalecik Abdülbaki Gölpınarlı’nın, 1949 yılında tamamlanan ve iki bin madde dört bin fişten oluşan “Şark Edebiyatı Ansiklopedisi”nden çıkma ve bir maddenin ayrıbasım gibi kaleme alınmış orijinaliydi. Abdülbaki Gölpınarlı’nın bilinmeyen, küçük ama ilginç bilgiler taşıyan on dokuzuncu kitapçık/eseri diyebileceğimiz ve hocanın 1977’de basılan, kaleme aldığı çalışmasındaki “Akyazılı” maddesini tamamlayacak Rakı/Dem bölümünü aynen, hocanın yazdığı şekle sadık kalarak aktarıyoruz: “Akyazılı, Hıristiyanlarca da “Aya Atanaş” olmak üzere tanınmakta ve türbesi ziyaret edilmektedir. (Franz Babinger, Anadolu’da İslâmiyet. Edebiyat Fakültesi Mecmuası, Sene:2, Sayı:3, 1338. S.218). Hasluk, türbe üzerindeki hilal yerine bir bulgar papazı tarafından salip takıldığını da haber veriyor. (F. W. Hasluk / Bektaşılık Tetkikleri / İstanbul Darülfünunu, Türkiyât Enstitüsü / 1928 / s. 27). Bektaşılar, Akyazılı’yı “dem” dedikleri rakının mucidi sayarlar ve şaraba “Kızıl deli” dedikleri gibi rakıya da bâzan ve bilhassa zâhirler (kendilerinden olmayanlar) yanında “Akyazılı” derler. Telâkkilerince, nasib alacak canın ahlâkını anlamak için bir mihâk (son) olarak rakıyı icat etmiştir. Mahabbetlerde deme başlanmazdan evvel Baba yoksa bir derviş, o da bulunmazsa kıdemli bir muhib tarafından şu gülbank çekilir: “Bismi Şâh, Allah Allah, Vakıtlar hayrola, hayırlar fethola, şerler defola, gönüllerimiz şâd, dergahlarımız küşâd, hanelerimiz âbâd ola, Hak erenler dirlikten birlikten ayırmaya, Akyazılı Sultan gözcümüz, bekçimiz ola, Üçler, Yediler, Kırklar, Nurı Nebî, keremi Alî, gülbanki Muhammedî, demi Hünkâr Hacı Bektaşı Velî, sırrı Balım Sultan gerçeklerin demine, keremine Hu....” Dem, üçlendikten sonra da şu gülbank çekilir: “Bismi Şâh, Allah Allah, Nurola, sırrola, şaraben tahur ola, gittiği yer gam görmeye, Akyazılı Sultan efendimizin demine, keremine Hu...” (Bu iki gülbank, Bektaşı terceman ve gülbanklerini ihtiva eden bizdeki bir mecmuadan nakledilmiştir. Dem, muhabbet ve gülbank maddelerine de bakınız.)” Tasavvuf, Mevlevilik, Divan edebiyatı, Mevlana Celâleddini Rumî, Mesnevi, Yunus Emre, Melamilik gibi önemli konuların, ülkemizin yetiştirdiği en büyük alimi olan Abdülbaki Gölpınarlı zaman zaman da bazı ilginç konulara parmak basan ya da kendisiyle girişilen tartışmalara cevap nitelikli, küçük hacimli fakat akademik içerikli eserler de kaleme almıştır. “Yunus ile Âşık Paşa ve Yunus’un Batınîliği” (İstanbul, 1941), “Yunus ve Yattığı Yer” (Eskişehir, 1963), “Caferiler Kimlerdir?” (çeviri, İstanbul, 1969), “Kur’ânı Kerîm Hakkındaki Tartışmalar Münasebetiyle” (İstanbul, 1958). “Türk Şiirinde Gül ve Bülbül” (İstanbul, 1953). “Akyazılı” kitapçığı da Abdülbaki Hoca’nın küçük hacimli ama önemi büyük kitapçıklarına dahil edilmesi gereken hatta kolaylaşan basım teknikleri dolayısıyla tıpkı basımı yapılması gereken eserlerindendir. Bu konuda Şems Sahaf’ın sahibi Abdülbaki Hoca’nın oğlu ve eserlerinin muhafızı Yüksel Gölpınarlı abimizin yardımına ve iznine muhtacız. n KITAP 3 Mart 2016 19
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle