Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
mişler ve hayatları hep bir ümitsizlikle geçmiş. Şimdi bakın AKP’nin adamı ile Yunus Emre arasında fark yoktur. Merak ederdim bu Yunus Emre, Mevlana niye bu kadar zırvayla uğraşmış diye. Akıllı adam falan deniliyor. Yanıtını oğlum verdi. Dedi ki “Bunun sebebi General Baycu.” General Baycu Noyan, Moğolların gönderdiği bir adam. Anadolu’yu o hale getiriyor ki ümit kalmıyor. İnsanlar da bu dünyadan ümit kalmayınca başka bir şey, başka bir alem arıyor. Maneviyata sarılıyor. Evet, arayıp bulduğu yalancı dünya odur. Onda buluyor sahte ümidi. Onun için eğitimle çok şey olur. İnsanlara şunu anlatabilirsek ülkede belki bir şeyler değişebilir: “Eğitimli olursan çok daha emniyette ve huzurlu olursun.” “DİN GEREKLİ DEĞİL; BİR KERE ORTAYA ÇIKMIŞ VE ÇAKILIP KALMIŞ!” Din olmadan olmamış hiç. Bilinen sivil yaşamın başlangıcından beri inanma ihtiyacı baki. Din insanın yaşayabilmesi için çevresini izah etme ve kendi toplumunu düzenleme ihtiyacından kaynaklanıyor. Gerekli öyleyse. Gerekli değil. İnsanın yaşayabilmesi için çevresini izah edebilmesi gereklidir. Bu ancak hipotez ortaya atarak olur. Din test edilmemiş hipotezler topluluğudur. Bilim ise hipotezleri test eder. İşte din ve bilim burada ayrılıyor. Bilim sürekli gelişir, din ise bir kere ortaya çıktı mı çakılır kalır! Dolayısıyla din insanlığın ihtiyaçlarına aslında cevap veremez. Din koltuğunu korumak isteyen iktidar gibi. Bırakmıyor. Aynen öyle. Din topluma tepeden inme kural getirir. Bu da diktatörlükle demokrasi arasındaki farktır. Sorgulama yasaktır, itaat mecburidir. Halbuki insanlık geliştikçe bu kuralların gerekli olduğuna toplum kendini ikna ediyor ve o kuralları kendisi koyuyor. Ama kimse mükemmel değil, toplumun koyduğu o kuralların orasında burasında aksaklık olduğunda demokrasiler düzeltiyor. Din ise totaliter sisteme dayandığından düzeltemiyor. Dine saygınız nerede başlıyor, nerede bitiyor? Başlamıyor, hiç başlamıyor. Yok, hiç yok. Peki, ya din felsefesi? O çabayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Din felsefesi çok önemlidir. Din niye ortaya çıkmıştır? İnsanlara nasıl kumanda etmiştir? Bununla mücadele etmek için neler yapılabilir? Bunlardır din felsefesinin konusu. Yoksa kimilerinin inandığı gibi bir iğnenin ucunda kaç melek dans ediyor değildir. Din alimlerini ciddiye alır mısınız? Alimine göre değişir. Dine eleştirel yaklaFotoğraflar: Kaan Sağanak şan herkesi ciddiye alırım. Din adamları ile din alimlerini ayırmak mı gerek bu noktada? Tabii. Yani bir inananlar var bir de soruşturanlar var. Beni daha çok soruşturanlar ilgilendiriyor. İnananlar da ilgilendiriyor tabi onları da incelemek lazım. Uzun yıllardır yakından tanıdığım bilim adamları var, dindarlar mesela. Bu nasıl oluyor? Yani şizofrenik bir kafa lazım. “SİYASETÇİLERİMİZ SIFIR, BIRAKIN TOPLUMU, AİLE DAHİ YÖNETMEMELİLER!” Kitaptan bir başka not. Nietzsche’ye dair yazılarınız... Hangi akla karşıdır Nietzsche? Kendini beğenen akla karşıdır. “Akıl her şeydir dediğin zaman iş bitiyor, Sokrates gibi oluyorsun. Halbuki akıl da tabiatın kucağında sürekli denenmelidir” diyor. Sokrates dindar bir adam. Çok yanlış biliniyor Sokrates. İşte Batı’ya sorgulamayı getirmiştir falan hiç doğru değil. Sokrates dogmatizmi getirmiştir. Sokrates Doğu’dan gelen din rüzgârını tekrar Yunan toplumuna pompalamıştır. Nietzsche buna karşı. Onun için Apollon’a karşı doğanın öğelerini yani Dionysius’u müdafaa etmiştir. Doğadan yana, diyor ki “Doğanın içinde oturacağız çünkü onun parçasıyız.” Dolayısıyla Nietzsche çok büyük bir adam. Mesela Yunan felsefesi için diyor ki “Herkes zanneder ki zirve Platon’dur. Hayır değildir. Yunan felsefesinin zirvesi doğabilimcilerdir.” Karl Raimund Popper... Sanki Türkiye’yi öngörmüş gibi yazmış Popper. Entelektüellere “modalara kapılmayın” demesi mesela. En önemlisi odur. Bilimsel yaklaşın diyor. Bilimin mutlak gerçekleri bularak değil, yanlışları ayıklayarak gerçek avcılığı yaptığının altını çiziyor. “Hiçbir bilgi tartışılmaz kesinliğe sahip değildir” diyor. “Hiç kimse doğruluğu bilinemeyen fikirler, varsayımlar uğruna başkalarının yaşamıyla kumar oynayamaz” diyor. Onun için otorite yoktur bilimde. Özellikle siyasetçilerimiz tüm bu irdelemelerden ne kadar uzaklar.. Uzak bile değil, bu ligde hiç yoklar. Yeterli akılları olmadığı gibi soru soracak kadar dahi bilgileri yok. Sıfırlar! Bırakın toplumu yönetmeyi bir aileyi dahi yönetmemeleri lazım. Türkiye’yi yönetenler çok zavallı insanlar. Silme siyaset dünyası böyle. n gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Bilgiyle Sohbet: Popüler Bilim Yazıları/ Celâl Şengör/ Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları/ 792 s. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1264 8 M A Y I S 2 0 1 4 n S A Y F A 1 3