08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

O Menekşe Toprak “Ağıtın Sonu”nda aşkı ararken kendisiyle yüzleşmek durumunda kalan bir kadının geçmişi ile girdiği hesaplaşmayı anlatıyor. “Atları Bağlayın Geceyi Burada Geçireceğiz”de sade, süssüz bir anlatımı var Melisa Kesmez’in. Kısa cümlelerle yazıyor. Ama bu süssüz anlatıma öyle küçük detaylar, ayrıntılar katıyor ki birdenbire öykü genişliyor, boyutlanıyor. Okurla öykülerin kahramanı kadın arasında bir bağ, sıcaklık yaratıyor samimiyeti ile. Semih Erelvanlı’nın “Bebek Arabasında Ayvalar”ı ise yılın en garip adlı kitaplar listemde şu anda ilk sırada. ğıtın Sonu”nun (2014, İletişim yay.) ana temasını bir yere, bir kişiye, bir şeye “ait olma duygusu” olarak tanımlayabiliriz herhalde. Romanın ana kahramanı Fatma gençlik yıllarını tek başına ayakta kalma, varolma mücadelesi ile geçirdikten sonra tekrar kendisini başlangıç noktasında bulmuştur. Anasız babasız bir çocuk olarak akrabaların yanında büyümüş. Zorluklardan yılmadan, yaşamın ve çevrenin dayattıklarına boyun eğmeden başarılı bir öğrenci olmuş, yurtdışında eğitim yapma şansını yakalamış. 10 yıl Hollanda Almanya sınırındaki küçük bir kentte uluslararası bir telekomünikasyon (cep telefonu) şirketinde çalışmış. Sonra uyumlu bir birliktelik kurduğunu sandığı sevgilisi ile kopmuş, teknolojideki gelişmelere ayak uyduramayan şirketin küçülmesi sonucunda güvenli sandığı işini kaybetmiş. İstanbul’a geleceğe dair hiçbir güvencesi ve tasarısı olmadan gelmiş. Kimsesizliğini komşularla gideren yaşlı teyzelerin, her kapı gıcırtısını merakla izleyen komşuların oturduğu bir apartmanda mobilyalı bir daire tutmuş ne yapacağını bilmez bir halde karşılaşıyoruz Fatma ile. Tanımadığı, daha önce yaşamadığı bir kentte yalnız ve umarsızdır. Kaybedenler kulübünün daimi üyesi olmaktan yeni bir aşkla mı yoksa yeni bir işle mi kurtulacak? Bu soruya cevap ararken yıllardır aramadığı arkadaşları ile bağlantı kurup İstanbul’da kendisini nelerin beklediğini, eğer evlenip bir yuva kursaydı yaşamının nasıl bir hal alacağını da gözlemleme şansını buluyor. Başıboş gezdiği bir günde lodos fırtınası ile adada mahsur kaldığında genç ve çekici bir adamla, Kerem’le karşılaşınca aradığı aşkı bulduğunu düşünüyor. Kerem farkında olmasa da genç adama S A Y F A 10 n 27 Ş U B A T kuduğum Kitaplar METİN CELÂL Ağıtın Sonu bilemeyeceğimizi anlatıyor. O geçmiş ile yüzleşmeden o kadın da kendini ve içinde bulunduğu ruh halini anlayamayacaktır. Menekşe Toprak “Ağıtın Sonu”nda gençliğe veda eden olgun bir kadının kendine ait bir yaşamı bulmak için geçmişi ile yüzleşmesini masallarla yoğrulan dobra bir dille anlatıyor. ATLARI BAĞLAYIN GECEYİ BURADA GEÇİRECEĞİZ Melisa Kesmez’in ilk öykü kitabı “Atları Bağlayın Geceyi Burada Geçireceğiz” (Ocak 2014, Sel yay.) bana göre yılın kitap adları listesinde şu anda bir numara. Sevdiğim yazarlardan Per Petterson’un “At Çalmaya Gidiyoruz”unu çağrıştırsa da aralarında bir bağ yok ama kitabın adının içeriği ile ilgisi de sorgulanabilir. Melisa Kesmez İstanbul’dan kadın öyküleri anlatıyor. Kentli, genç, yalnız kadınların öyküleri... Bildiğimiz, tanıdığımızı sandığımız kadınların yaşadıkları, sıradan sayılabilecek olaylar, incir çekirdeğini doldurmayacak kuruntular, sıkıntılar, çaresiz dertlere çözüm arama çabaları... Özellikle kadın yazarların çokça itibar ettiği konular bunlar. Yazılması da gerekli kuşkusuz ama yinelene yinelene sıkıcı olup önemsenmeme, hatta okunmama tehlikesini de barındırıyor içinde. Çünkü bildik olanı yeniden yeniden anlatmak mümkündür de okutmak kolay değil. Okutabilmeniz için bir farklılık yaratmanız gerekiyor. Dilde, üslupta, biçimde bir yenilik olmadan sürekli aynı konuları okutmak mümkün değil. Melisa Kesmez’in öykü yapısında bir yenilik yok. Dilde, üslupta da bir arayışa girmemiş. Adeta içinden geldiği gibi anlatıyor ve de farkı burada koyuyor. Samimi. İlk öykü “Balık Kraker”de anne babası iki buçuk ay önce ayrılmış çocukların bir zamanlar yaşadıkları baba evine ziyaretleri ile değişen imgeleri anlatıyor örneğin. “Babasının bir kahraman değil de sıradan bir adam olduğunu” keşfediyor küçük kız o gün. O küçük kızla daha sonraki öykülerde genç bir kadın olarak karşılaşacağız ve babasız büyümüş olmanın izlerini öykülerin arka planında hissedeceğiz. Sıradan, önemsiz yaşamlarımızdaki küçük ya da büyük kırılmaları, kesintileri anlatıyor Melisa Kesmez. Terk edilmek, işsiz kalmak, çekip gitme arzusu ve zorunluluklar... Yaşamın rutinini bozan, her şeyin yolunda gitmesini engelleyen bu olayları yaşayan kadınların öykülerini anlatıyor. Sayfalar ilerledikçe aynı kadın kahramanın yaşamından çeşitli dönemleri, anları anlatan öyküler okuduğunuzu düşünmeye başlıyorsunuz. Bunu da Melisa Kesmez küçük ayrıntılarda, detaylarda, arka planı oluşturan izlerde bellli ediyor. Sade, süssüz bir anlatımı var Melisa Kesmez’in. Kısa cümlelerle yazıyor. Ama bu süssüz anlatıma öyle küçük detaylar, ayrıntılar katıyor ki birden bire öykü genişliyor, boyutlanıyor. Okurla öykülerin kahramanı kadın arasında bir bağ, sıcaklık yaratıyor samimiyeti ile. BEBEK ARABASINDA AYVALAR Semih Erelvanlı’nın “Bebek Arabasında Ayvalar”ı (Ocak 2014, Evrensel yay.) ise yılın en garip adlı kitaplar listemde şu anda ilk sırada. Erelvanlı geç kalanlardan. 39 yaşında ilk kitabını çıkarmış. Daha önce çeşitli dergilerde öyküleri yayımlanmış. Dikkatimizden kaçmış. Kitabının adı “Bebek Arabasında Ayvalar” olmasaydı dikkatimden yine kaçabilirdi. Ayla Kutlu’nun arka kapaktaki sunuşu ne kadar olumlu ya da olumsuz etkiledi bilmiyorum ama ilk öykü “Ayva”yı okuduktan sonra bir kez daha “henüz okumadan hiçbir kitaba önyargı ile yaklaşmamalı” diye düşündüm. Ayla Kutlu, iki paragrafta Erelvanlı’nın öykülerini çok iyi çözümlemiş. Özellikle Kutlu’nun “Yeni biçimlerle nitelikli, ironik yaklaşım. Başarılı bir öykücüyü muştulayan ilk kitap!” cümlesinin bile yeterli olduğunu söylemeliyim. Erelvanlı başı nerede, sonu yok mu diye düşündüren kısacık öykülerde şehrin kıyısına itilmişlerin, yoksulların, kaybetmesi planlanmışların, başarısızlığa mahkum edilenlerin yaşamlarından kesitler, hatta anlar anlatıyor. Erelvanlı’yı benzeri öykücülerden ayıran kendine has özelliği ironik ve şiirsel anlatımının yanında biçimsel arayışları. Öyküde son yirmi yılda olay – konu o kadar ağır bastı ki 50’li yılların öykülerini, örneğin bir Ferit Edgü öyküsünü bugün okusak yeni bir söyleyiş gelmiş sanacağız. Semih Erelvanlı, harflerle oynuyor, noktalama işaretlerini göz ardı ediyor, çizimler, şemalar, hatta çok garip gelse de konuşma balonları kullanıyor. Ama tüm bunları bir biçim gösterisi için değil öyküyü daha iyi anlatmak, okuru havasına daha iyi sokmak için yapıyor. “Derdimi daha iyi anlatabilmek için biçimsel her türlü yeniliğe açığım” diyor sanki. Bu biçimsel arayış bazı yerde tam oturuyor bazen eğreti duruyor, bunları yapmasa öykü ne kaybederdi diye düşündürüyor ama okutmayı başarıyor. “Bebek Arabasında Ayvalar”ın anlamı önce netleşiyor sonra da daha da pekişiyor. n K İ T A P S A Y I 1254 Menekşe Toprak “A karşılıksız bir tutku ile bağlanıyor. İzini sürüp onunla tekrar karşılaşmanın yollarını arıyor. Tıpkı gençlik yıllarında âşık olup peşine düştüğü Barış gibi. Barış’la tekrar karşılaşması ve adamın onu bir gecelik ilişkiden öte düşünmediğini anlaması bile Kerem’in peşini bırakmasını sağlamıyor. Bir mitingde karşılaşıyorlar. Bir gecelik ilişki yaşanıyor ve ancak ondan sonra Fatma gerçeği anlıyor. İlkgençlik yıllarından beri hayalini kurduğu aşk bu değildir. O adamı bir daha görmeyecek, o geceyi yaşanmamış sayacaktır. Fatma’nın yaşamında üzerini örtüp unutulmaya terk ettiği birçok olay vardır. Onlarla yüzleşmedikçe de tek başına kimseden destek almadan yaşamını sürdüremeyecektir. En önemli yüzleşme de annesiyle olacaktır. Fatma çok küçükken babası öldürülmüş ve annesi de başka bir adamla evlenip onunla ilişkisini kesmiştir. Annesinin kendisini bırakıp gitmesini önce anlamlandıramayan sonra kabullenemeyen Fatma onu yok saymıştır. Tıpkı dedesi ve ninesinin konuştuğu anadilinin unutturulması gibi. Tıpkı kültürüne, inanç yapısına yabancılaşıp, unutması gibi. Romanın ilk bölümü yalnız kentli kadının yaşama tutunma çabalarına odaklanırken ikinci bölümde bu kadının yalnızlığının nedeninin gizleyip, unutmak istediği geçmişinden kaynaklandığını anlıyoruz. Yani yalnızlık bilinçli bir seçim değil zorunluluk olmuş onun için. İkinci bölüm olmasa “Ağıtın Sonu” farklı bir düzlemde algılanabilirdi. Ben o algıyı, gençlikten olgunluğa geçen kadının kendiyle yüzleşmesini, hesaplaşmasını nasıl sonuçlandırdığını da merak ediyorum. İkinci bölüm her insanın bir tarihi olduğunu ve onu ne kadar tanısak da aslında onu biçimlendirip bu hale getiren geçmişini 2014 Melisa Kesmez C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle