06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Edebiyatımmn Yol Hapitası HÜSEYİN PEKER Ismet İnönü ve Modern Türkiye Dr. YÜCEL GÜÇLU aruk Loğoğlu halen TC Dışişleri Bakanlığı Müsteşarlığı görevini üstlenmekte olan kıdemli bir Büyükelçidir. tsmet İnönü ve Modern Türkiye'nin Kuruluşu, Loğoğlu'nun ABD.'dekı Princeton Üniversitesi'nde Profesör Manfred Halpern'in danışmanlığında hazırladığı doktora tezinin kitap hafîne getirilmiş şeklidir. Çalışma, esas itibariyle, mümtaz devlet adamı tsmet tnönü'nün (18841973) kisisel ve siyasi profili olup adı geçene dair Batı dillerinde yayımlanan ilk bilimsel eser olma özelliğini haizdir. Cumhuriyetin kurucularından olan tnönü'nün hakkında Türk toplumundaki tarihi imajı Yeni Milenyum başlangıcında da olumlu konumunu korumaktadır. inceleme adı geçenin portresi ile tarihi zeminin harmanlanmasıdır. tnönü'nün, önce asker ve diplomat, daha sonra devlet adamı ve politikacı olarak Türk siyasi hayatında yaldaşık elli yıl önemli roller oynayan bir zat olmasından ötürü, Loğoğlu'nun kaleme aldığı biyografi denemesi yerinde ve sevindirici bir çabadır. F taca yararlanmasını bilmiştir. Bu kapsamda Şevket Süreyya Aydemir, tbrahim Artuç ve Haldun Derin in çahşmalanna atıfta bulunulmuştur. Ancak, kitap bilinenlerin tekrarından ibaret olmayıp konuya değişik ve Uginç yorumlar getirmektedir. Metni ilu yüz on üç sayfa olan kitap, yedi bölüm ile sonuç kısmından meydana gelmektedir. Bölümler konular itibariyle geniş bir kronolojik çerçevede vazıh surette düzenlenmiştir. Bölümler sırasıyla günümüz toplumunda değişim ile ulusal önderlik arasındaki ilişki; înönü'nün modern Türkiye'nin temellerinin atılmasındaki rolü, Türkiye'yi tkinci Dünya Savaşı'na sokmaması ve daha sonra ülkeye demokrasiyi getirmesi; adı geçenin hayatı ve kariyerinin tasviri ile asker, diplomat, devlet adamı ve politikacı olarak tahlili konularını kapsamaktadır. Sonuç kısmında înönü'nün kişiliği ve karakterinin çeşitli veçheleri hakkında gözlemlerde bulunulmakta ve Cumhuriyetin ikinci adamının icraatı ve başarüan ile ilgili yargılara varılmaktadır. Kitapta, tnönü'nün siyasette gerçekçi ve pragrnatik bir tutum izlediği ve ihtiyat ve itidali hiçbir zaman elden bırakmadığı belirtilmektedir. Sağlam, dengeli ve analitik bir yapıya sahip olan bu inceleme hazırlanırken hem birinci hem ikinci el kaynaklardan geniş surette yararlanılmıştır. Kitabın belli başlı eksikliklerini ise kısaca aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür: Gerek Türkiye'deki Cumhurbaşkanhğı, Cumhuriyet ve Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüdler Başkanlığı arşivleri ile CHP Evrakından gerek Avrupa ve Amerika'daki resmi ve özel arşivlerden yararlanılmamıştır. Yazar, kaynak olarak tnönü'nün anılan ve mektuplan ile söylev ve demeçlerine fazlasıyla dayanmaktadır. Keza inönü ailesinin sağladığı malzeme çok sıkça kullandmaktadır. Buyaklaşım çalışmanın objektifliği hakkında bazı bilginlerde kuşku uyanmasına yol açabilecek niteliktedir. tndeks, kronoloji cetveli, resim, fotoğraf, karikatür, harita ve ek belgelerin bulunmaması kitabın değerinin artmasını engellemektedir. Bazı kayda değer kaynaklar bibliyografyada yer almamaktaaır. Ancak bütün eleştirilere rağmen, tngilizce dilinde yazılan bu çalışma kendi türünde bir ilk olup tnönü'nün hayatı ve kariyeri ile 19231973 dönemi Türk siyasi hayatı hakkında düşündürücü ve aydınlatıcı bir başvuru kitabıdır. Siyaset bilimcisi Loğoğlu, tarihçilerin geniş ilgi göstereceği bir opus" meydana getirmiştir. Bu inceleme Türkiye'nin tkinci Cumhurbaşkanı'nın daha yakından tanınması için mevcut literatüre bir ilave olup inönü Vakfı böyle bir yayında bulunduğundan dolayı kutlanmalıdır. Lx>ğoğlu'nun kitabının dikkatle okunması yirminci yüzyıl Türk siyasetine ilgi duyanlara kazanç sağlayacaktır. Modern Türkiye'nin temellerinin daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunan bu standart esere rağbet uzun yıllar sürecektir. • tsmet tnönü ve Modern Tiirkiye'nin Kuruluşu/ Dr. O. Faruk Loğoğlu/ Attkara: AjansTürk Bastn ve Bastm AŞ/1998/ Ss.vii, 248. Siyasi tarihte ve özellikle uluslararası ilişkıler tarihinde bireyin işgal ettiği yer önemlidir. Siyaset ve diplomasi, belli ölçüde, münferit devlet adamlan ve yerleşik siyasi seçkinler açısından mütalaa edilmelidir. Bu olgu, Türkiye'nin Birinci Dünya Savaşı'ndan sonraki şartlan için daha da eeçerlidir. Dönemde saygın olan bireydi; bireyin evveliyatı, kisisel inancı ve karakteri önem taşımaktaydı. Bireylerle ügili hüküm verilirken her şeyden önce icraatlan göz önüne alınmalıdır. Devlet adamlığı güçlü ve açık sözlü olmayı gerektirir. inönü böyle bir şahsiyetti. Adı geçen, yarım yüzyıl boyunca Türk siyasetinin dikkat merkezi olmuştur. Tanhçiler onun yirminci yüzyıl Türkiye'sinin en büyük devlet adamlanndan biri olduğu hususunda müttefiklerdir. Biyograficilik genelde nazik bir daldır. Yazar, okuyucunun Ugisini çekebilmek isterken kendini birden konuya methaldar bulabilir ve sonuç çoğu kez övgü ve yergi kutuplarından biri şeklinde tezahür edebilir. Biyografilerde ayan sağlayabilmek kolay iş değildir. Yazar, yazılana çok yakınlık gösterirse biyografi yavan ve eleş tirel yaklaşımdan yoksun kalabilir; aksi tutumu benimserse metin gereksiz yere hasmane ve yakışıksız ayrıntılarla dolu olabilir. Bütün bunlara değindikten sonra Loğoğlu'nun, Türkiye'nin ikinci Cumhurbaşkanı hakkında ne aşın övgüye ne de haksız yergiye yer veren makul ve ölçülü ifadeü bir kitap yazdığı söylenebilir. Biyografi yazarlarının çoğu, anlattıklan kanramam daha ziyade evrenin mihveri olarak görme eğilimine kapılıp sahnedeki diğer oyuncuların rollerini asgaride tutarlar. tsmet inönü ve Modern Türkiye'nin Kuruluşu'nun yazan yukanda zikredilen yanılgıya düşmemiş olup Celal Bayar ve Adnan Menderes'i ele alışında bu tutumu özellikle belirgindir. Yazar eserinde, bu alanda daha Önce vapılan çeşitli araştırmalardaki bulgu ve değerlendirmelerden usSAYFA 16 eridun Andaç lıTKİun AıuUı; daha kitabıA MZ nın başında Y()I.H,VKİT.Vıl böyle söylüyor:' Yazı / Yazın hayatımızın göstergeleridir' Yukandaki örnekte de gördüğünüz gibi arada noktalı virgül, yerine (/) işaretini kullanarak kendine özgü teknikler geliştiren Andaç, Göstergebilimin olanaklannı kullanarak elestiriye soluk getiren kişilerden. Ülkemizde eleştiri alanı az kişılerle kaplıdır hep. Memet Fuat varken de Hüseyin Cöntürk 'eleştirmeden önce' ne yapmamız gerektiğini söylerdi. Asım Bezirci, tıpkı Andaç gıbi eenellemeye daha çok rağbet eden bir eleştirel sunum içersindeydi hep. Daha sonraki yıllar yukarda saydığım eleştirmenler döneminde yazan Fethi Naci sürdürdü yazdıklarını. Daha doğrusu bazı eleştirmenler doğuyordu arada, ama yazdıklan yddız gibi parlayıp sönmeleriyle eşdeğerde gelişiyordu. Bunların arasında mutlak çok önemli adlar oluşabilecekti. Ama yazmayı sürdüremediler, ya da eleştirmenlik denilen zorlu, sılucı ve verimi az uğrastan bıkmış olacaklar ki; adlan, solukkn kesildi, silindi. Aralarından Mehmet H. Doğan, bugüne yazmayı sürdürebilmiş az yetkin addan biri. Şiirle uğraşısım sürdürerek en azından yeni kuşaklara siir adına toparlayıcı bilguer veriyor. Semin Gümüş, öyküroman eleştirisiyle Fethi Naci'nin arkasından gelenlerden. Çok sık değil; ama düzenli ve izleyerek söz sahibi gıbi yazıyor. Oykü ve romana sahip çıkma ışıltısı gösteriyor. Feridun Andaç'ta bu arada sık sık yazan, yukarda da belirttiğim gibi, çok kalabalık bir isim sıralamasını yazdiKİannda getiren, yazanların çoğunu, yüreğindeki sevgi zincirinden aralamadan, sıralayabilen bir eleştirmen. Yazıyor, sık ve yetkin çalışıyor, ama kalabalık, bir isim ordusu içinden az seçme yapıyor. Kimseyi kırmamaya özen gösteriyor. Bu yüzden beğeni çizelgesi hayli kalabalık. Feridun Andaç hakkında yukardaki sözlerle tanıtıma başlamamdaki amaç, Can Yayınlan'ndan 2000 yılı yaz aylarında çıkan hayli de ilgi gören, (Bu tür değerli inceleme yapıtlan azaldı biraz da) "Edebiyatımızın Yol Haritası" adlı, (Bu ad ilginç bir çağnşımı okura da yaklaştırdı bence) yapıtının vayımlanısınuan doğdu. Bir söyleşisinde; "Yolculuğa çıkarken yanınızda mutlaka bir haritanız olsun, haritasız kalmayın ama gezdiğiniz yerlerde de haritaya pek aldırmayın. Kenai yordamınız ve bakışınızla bir kenti keşfetmeye çalışın" (Binyıl Kitap eki,21.7.2000) diyen Feridun Andaç, birtakım imgelerle yolculuğa çıkardığı eleştiri kitabını okur önüne çıkanrken yılların verdiği yayıncılık ustahğını da konuşturmuş. Yapıtın içindekiler, 199O'lı yıllardan bu yana dergilerde yayımladığı, göstergebilim tekniğine uygun gerçeKİeştirilmiş eleştiri ve deneme yazılarından oluşmuş: 19921995'li yıllann öyküroman toplamını değerlendirmeleri, öykücüler, romancılar hakkında (doğaldır ki, seçmeye çalıştığı, daha yakın durduğu bazı roman ve öykü yazarlarının Idtaplan) değerlendirmeler, onlara yaklaşım Dİçimleri, ve onlar hakkında yaptığı türlü çalışmalar. Kitap olarak sunumuyla okura daha derli toplu yerinden yaklaşmış eleştirel biçimlemeler. Orneğin, sözünü daha sık ettiği Melih Cevdet Anday'm romanlarına eğilirken; "Birbirimizi Anlayamayız" ile "Yağmurlu Sokak" romanlarını gazete için tefrika edilmiş daha kolaycı yapıtlar olarak kar F şılarken "Raziye", "Aylaklar", "Isa'nın Güncesi"ne daha bir sevgiyle yaklaşabiliyor. Orhan Pamuk'un romanı "Kara Kitap" onca ağır çekimli bir romandır. Metin Kaçan'ın "Ağır Roman"ı Andaç'a göre toplumun beSi bir kesimine tutulmuş hınzırca bir fenerdir. Yaşar Kemal, düşle gerçeğin, korkuyla umudun sırdaş olduğu efsanevi görünümün eşsiz betimleyicisidır Andaç'a göre. Yukardaki örnekleri aşağıda çoğaltacağım, ama burada bile göreceğiniz üzre; Andaç, "Işık Ol, Günüme Ağ" (1998) deneme kıtabından beri gördüğümüz gibi, içinde öykü, deneme, şiir arası bir tat yaşatan, ve bu yazınsal öğelere sık sık su vererek içinde canlı bir karısım yeserten bir deneme yazanmız. Bir bölümüyle de eleştirmen: Edebiyatımızın var oluş savaşında ben de varım diye direnecek kadar. Kitabırun bir yerinde: "Ödüller giderek saygınlığını ve işlevini yitiriyor. Bu yıl ki roman ve öykü ödüllerinde bunu izledik" (S: 261) bir diğer yerinde de: "Ödüller neyin göstergesi olmalı. Birikimi değerlendirmenin mi, türünde yılın yayırnlanan başanlı ürününü belirlemenin mi yazına katkının mı; tartışmalarla dinmez..." (S: 237) der Andaç, birden ödülleri usuna takmanın yeri neresidir? Şimdiye kadar hep ortalama yerlerde gezinen Andaç, niye ödüller konusunda birden keskin bir virajı dönen yargılar karsısında bırakmıştır bizi? Bence, Feridun Ândaç'ın yazılannda bulduğumuz o çok kişiye ödünler dağıtan hava, Dazen suyun bulandığı yeri andıran bir girdaba dönüşebiliyor. Yani Erzurum havasını andıran bir serinkanklığa dönüsen bulutlu bir görünüm takınabifiyor. Bu kadarı olsun elbet, ama bu keskinleşme konusundaki ayrımda daha dikkatli kalrnalı bence, daha ortalama yerde durmalı. Örneğin bu kitapta yer almayan Cumhuriyet gazetesi, 31.12.1999 tarihli 1999 yılı romanını değerlendiren yazısında da çok kişiyi kucaklayan, tanıtmaya, yer vermeye özen gösteren Feridun Ândaç'ın bazı kitaplan saymadığını, unuttuğunu gördüm. Buna unutmak diyemiyordum, çünkü aynı yayınevinden çıkmış bazı kitaplar onda var görünüyordu, bazılan yok. Demek ki dedım kasıdı onlan yok saymış. Bence eleştirmen olma düzeyinde daha yumuşak ve toparlayıcı değerlendirmelerini sürdürse daha iyi olacak gibime geliyor. Yoksa o saymaktan usanmadığı çok kalabalık isimler ordusu arasında kendisine yer verecek kişi adedini de azaltabilir diye düşünüyorum. Kitabın son diliminde çok ilgiyle karşıladığım iki yazı ile karşılaştım: Biri "Eleştirel denemenin dönencesinde bir yazar: Memet Fuat" biri de "Yazın Eleştirmemizde Bir Dönemeç: Asım Bezirci" başlığını taşıyan yazılar bence kitabın en güzel yazılan. "Türkçeyi diü yazmadan kullanmasıyla" tanıttığı Memet Fuat'ın değerlendirmesi yanında, belki kendine daha çok yandaş saydığı için, belki çalışmalarına ışık tutan eleştirmenlerin başında yer aldığı için," Asım Bezirci"yi tanıtan yazı çok yetkin ve nitelikli bir çahşmadır. Her okurun bu yazılan okumasını isterim. "Yıkıcıhk demeyeceğim ama, Garip ve tkinci Yeni hareketinden sonra, bu anlamda yeni bir yazınsal oluşumu yaşayamadı yazınımız" (S: 290) 1995'te yayırnlandığını varsaydığımız bu yazının arasından geçen bes yılda neler değişti? Bunu Andaç'la diğer eleştirmen büyuklerimizle tartışmak isterdik. Bence "derin ve uğultulu" (Memet Fuat'ın deyimi) bir genç kuşak için "yazınsal oluşumu sağlayamadılar türünden bir yargının "erkenci" olduğu geliyor aklıma. Feridun Andaç Castillo'yu sever, Ahmet Yurdakul'un "Korsan ını ayınr, öykücülere romancılara sevgiyle yanaşır. Onun, kendinden saydığı bir bölük dost yazan vardır. Onlarla sıcak ve beraber tasarladığı eleştirel dünyasında, çok isimli bir kılavuz arasında dolaştınr bizi. Ve çok çalışkandır. tsteklerini, aüsüncelerini bir dalga sırtında bize taşıracak kadar. CUMHURİYET KİTAP SAYI S49
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle