Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Bu süreçte sizi sinemaya yakmlaştıran ögeler neler oldu? Sinema aklımın ucundan bile geçmezdi. TRT Öykü Büyük Ödülü'nü kazanıp kitabım yayımJanınca, sinemacılan kapımda buldıım. Şöyle: 1971 yılı Adana Altın Koza Film Şenliği'nde Yılmaz Güney, dört altın Koza Ödülü'nü birden almış,, ününün doruğuna çıkmıştı. Bir gün Yılmaz Güney'den bir telgrafaldım. Beni Güney Film'e çağırıyprdu. Gittim, buluştuk. Mahmut Tali Öngören ağabey, Güney Film'in basındaydı, Yılmaz Güney, Kırmızı Ycl öylcüsünü çok sevdigini, öykiiyü filme çekmek istediğini söyledi. Ve o zaman için çok sayılabilecek bir para verdi, on bin fira. Fılmi dört mevsimde çekecegini, Avrupa'dan ses uzmanlan getirterek filmi sesli çekeceğini, Antalya'da çok büyük bir stüdyo inşa ettireceğini, çekeceği filmle dünya sinemasına açılacağını hcyccanla söyledi. Hazırlıklara başlandı. Ama ne yazık ki, üç ay sonra Mahir Çayan davası nedeniylc tutuklanarak, Seümiye kışjasındaki askeri cezaevine lcondu. 'YumurtattOlayı' Yılmaz Güney iki buçuk yıl sonra ha pisten çıkti. Güney Film'de buhışup kucaklaştık. O aralar' Arkadaş' filnıinin hazırlıklarıyla meşguldü. 'Arkadaş'ın çekinıinden sonra Çukıırova'da Pamuk ırgatlarının yaşamlarını konu alan bir film çekeceöini (Endişe), daha sonra da 'Kırmızı Ycl' için, motor diyeceğini söyledi. Ama bu kez de, Endişe'nin çekimi sırasında hepimizin bildiği talihsiz 'Yumurtahk Olayı' patlak vcrdi. Ve böylcce o güzclim insan ydlarca demir parmaklıkların ardına atıldı. Yıllar sonra bu öyküyü, Başar Sabuncu'nun senaryosundan Atır Yılmaz, ' Adak' adıyla fumc çekti. Tarık Akan çok ryi bir oyun verdi filmde. lkinci öykü kitabım Acenta Mirza'da yer alan, 'Musellim ile Kuşde' öyküsü, Memet Fuat'ın yönettiği Yeni Dergi'dc yayımlanmıştı. Yönetmen Feyzi Tuna, öyküyü çok sinemasal bularak satın alüi. Öykü bir yıl sonra 'Kızgın Toprak' adıyla filme çckildi. Fatma Girik filmdeki rolüyle, Uluslararası Taşkent Film Şenliği nde en iyi kadın oyuncu ödülünü kazandı. Kızguı Toprak kendi döneminin en çok ses getiren filmi oldu. Birçok yurtdışı festivale katıldı. En az sekiz ülkeye satıldı. 'Kızgın Toprak'ın gişesel başansından sonra, yönetmen Kornan Yurtsever, 'Kırmızı Yel'dc yer alan 'Fıratın Cinleri' öyküsünü satın aldı. ihsan Yüce senaryolaştırdı. Aytaç Arman, Turgay Toksöz başrollerde oynadılar. Fıratın Cinleri, 1978 Antalya Film Şenliği'nde, en iyi üçüncü film, Cahit Berkay da en iyi müzik ödüllerini aldı. Yine aynı yıl 'Kırmızı Yel'deki 'Fareler' öyküsünü, Arzu Film'in sahibi Ertem Eğilmez satın alarak 'Kibar Feyzo' adıyla filme çekildi. 'Kibar Feyzo', Moskova Film îjenligTne katıldı. Kemal Sunal, fjencr Şen, Müjde Ar, tlyas Salman filmin uyuncuları arasındaydılar. 'I'oprak ağalığının hicvedilip taşlandığı seçkin güldürü filmlerimizdeıı birioldu, Kibar Feyzo. Daha sonraki yıllarda Deıman, Tomruk filmleri çekildi. Ardından Acı Duman'da yer alan 'Beyaz Oküz' öyküsü, Erden Kıral tarafından ben hapiste iken, Yurıanistan'da 'Ayna' adıyla filme çekildi. Ayna, uluslararası birçok ödül kazandı. Ayrıca Avıupa'da biitün zamanların en iyi on fil mi arasına, 'ikinci olarak girdi. Ve böylecgirdi. filme ce hemen her yıl bir veya ıki öyküm lıirru çekilmeye başıadı. Sonraki yıllarda öykü ferimin şcnaryolarını da ben yazmaya başladım. ()vküleründen uyarlanan filmlerin sayısı böylece "21'e ulaşrı. llfc yapıtınız 'Kırmızı Ycl' ve bunu izleyen 'Acenta Mirza(1974) kırsalkesım ınsamnın yaşam\al gvrçcklıg'ini yansıtmaya yönelık lcmalart ıçeren öykulerden oluşu yordu. liunlan yaznmmzın öniinu acan sü reç ncyJı 'l'anıkltk mı, bılınç/ı/ık durttmu * CUMHURİYET KİTAP SAYI 460 mu, farklı olanı yansıtmak düşüncesi mi, ya da. Her üçii de sayılabilir, ama en çok 'bilinçlilik durumum' söz konusudur. 1961 Anayasası, Cumhuriyet tarihimizin en demokratik, en özgürlükçü anayasasıydı. tyice gericileşen Demokrat Parti iktidarının devrilmesinden sonra ülkemizde gözle görülür bir aydınlanma süreci başladı. Bu süreci 1961 Anayasası'na borçluyuz. Batı ülkelerinde iki yüz yıldan beri tartışılan Marksist dünya görüşü artık ülkemizde de okunmaya, tartışılmaya başlanmıştı. Yeni yeni kitaplar çeviriliyor, bizler olaylara, ekonomiye sınıfşal bakış açısıyla bakmayı öğreniyorduk. Ülkemizdeki yan feodal yapı çatırdıyor, topraksız köylulerde toprak istcği artıyor, toprak reformu istiyorlardı. Kırk yıluk politikacı tsmet Inönü bile 'ortanın solu'ndan söz eder olmuştu. Kentlerde fabrikalar, kırsalda toprak işgalleri başlamıştı. Malatya Lisesi'ndeki öğretmenliğim sırasında, Malatya, Elazıg, Tunceli'ye bağlı otuzdan fazla köyü uolaşmış, öğrencilerimin de yardımlarıyla kendime göre folklor taramaları yapmıstım. Köylü kökenli biri olduğum için Fırat yöresi, Doğu, Güneydogu Anadolu insanını az cok tanır olmuştum.. ü aralar Kemal Bilbaşar'ın Cemo, Memo romanlan ile Fikret Otyam'ın 'Oy Fırat Asi Fırat' röportaj yazılarının dışında Fırat yöresini anlatan öykü, roman, yazı yoktu yazınımızda. Belki de vardı da, ben ayırdında değildim. Dicle ile Fırat yöresi, Mezopotaınya uygarhğına anahk etmiş iki tarihi nehirdi. Doğu, Güneydoğu insanımızın yüzde yirmiye yakınrbu bölgede yaşıyordu. O güne kadarki okuduğum kitap ve dergiierden kazandığım toplumsal oir bilinçlilik durumum vardı. Kırmızı Yel'deki öykülerde aşırı bir yoksulluk, saflık, dinsel baskı vc topraksızlık görülür. O dönemde Güneydoğu'da yeterli fabrika, işletme yoktu. Tek üretim aracı topraktı, o da büyük aşiret ağalarının clindeydi. Bu durum ora köylulerinin her yıl biraz daha köleliğe itilmeIeri demekti. En çok da kadınlann ezilmeleri demekti. Âdları sesleri bilinme yen, değil okuma yazma, yeterince Türkçe bilmeyen, kentten gelen kadına, erkeğe 'komutanım' diye seslenen o insanların yaşamlarına vuran şaijkınlık, kendi iç dünyalarında hiç eksilmeven kederli bir türküyc dönüşmüs gibiydi. Bu gizli sesin dilini Kırmızı Yel'üeki öykülerimde biraz olsun yakaladığımı sanıyorum. 'Acenta Mirza'yı yazdığım dönemlerde ise makineli tanm az çok artmış, karayolları açtlmış, TV radyo, basın gibi kitle ile tişim araçları coğalmıştı. Bu da, kırsal kesim insanına bir hareketlilik getirmişti. Makineli tarımın artmasına koşut olarak işsbdik de artmıştı. Köyden kente göç hızlanmış, gecekondulaşma başlamıs, yerlerinden oynatılan insanlarda satlıku olmayan bir uyanış, bir şaşkınlık oaşlamıştı. Acenta Mirza da yer alan 'Bcdvanlı Zül YoksuluMaft*,dins6İbaskı her an çıkabilir, gece yansı kapıma polis dayanabilirdi. Kadıköy Infaz Savcılığı'ndan yasa gereği dört aylık izin aldım. Gecegündüzçahşarak "Acı Duman"ı yazıp bitirdim. Acı Duman'da, dofiu, güneydoğu ve Toros kültürlerinin oluşturduğu cardı, gizemli, suskun bir ruhu yakafamayı amaçladım. Dört aylık süre îçinde hiç hareket etmedigim için, kilom 67'den 82 'ye çıktı. Yayıncım, Cem Yayınevi'nin değerli yöneticisi, dostum Ali Uğur, büyük bir özveride bulunarak, cezaevine girmeme üç gün kala, Acı Du"ApziçMeDIGU" man'ı kitaplaştınp elime tutıışturdu. Ben "Agtz îçinde Dil Gibi" (1980) ile öykü de, cezaevine girmeden önce dışarda docülüğünüzde bir farklılaşma gözlenir. um yapan genç bir ananın sevincini duyOlay/durum/atmosfer iç içe islenir. Dilde, um. 1 Haziran 1983 günü de Şile Savcıanlatımda yoğunlaşma, en belirginyan dolıgVna gidip teslim oldum. ğaınsan ılışkileriniyansıtmadaki aerinlik, Acı Duman'da "Sarı Sessizlik" adında geleneksel yajam ögelerinin temalik olabir öykü vardır. Naif, yumuşak gibi görürak ele aîınıp irdelenmesı... "Acı Duman'da (1983) bu yanlar belirgince orta nen öykü dokusunun altında akıl almaz ya çıkar Cnderek, aym cnğrafyaaa geztnse bir trajedi saklıdır. "Sarı Sessizlik"in altına: "Bu öyküdeki olaylar ve kişilergerçek niz de, farklılasan/gclijen bir yazarlık tavdeğil kurmacadır" diye kısacık bir dipnorınız var Sızı nu ktyıya getiren neydP tu düştüm. Oysa bu öyküdeki olaylar ve Acenta Mirza ile Ağız Îçinde Dil Gikişiler kurmaca değü, gerçekti. Bunu o bi'deyer alan öykü tiplemelerinin çoğunkitabı yazarkenki baskı ve korkuyu be da beıirgin bir demokratik ruh sezifir. TCırlirtmek için söylüyorum. Bir kitap eleştimızı Yel ile Acenta Mirza'da yer alan öyri yazısı yüzünden hapise giriyordum. Giküler için yazılan, cleştirilerin ağırlık nokripte çıkamamak vardı kaderde. tası hep şııydıı: 'ülay ağırlıklı, dile fazla • "Kollart Bağlt Do$an"la (19HH) bu kez yaslanmayan, gücünü ofayın çarpıcılıfiınfarklı bir biriktmle oktır karsmna çtktyordan alan, olayın ardından giden türdensunuz. Yazılanların hepiinue hapishaneyi di. Kimi cleştirmenler de, öykülerimi Bekonu edıniyormnuz nunlarla toplumun kir Yıldız'ın öykülerine benzetiyordu. helli bir kcsiminc ıştk tutarken, içerdeki in Bunlar benim için çok yerindc, uyarılarsanların trajik yaşamlarımn hayutlannı dı. Değeıli dencmcci, eleştirmen Adnan yansıtarak, bir döneme de ışık tutuyor.suBinyazar, o yıllarda yayımlanan, Hayati nuz J Bu tanıklık ya da geçış nasıl oldu '•> AsJyazıcı'nın yönettiği 'Sinan Yıllıfiı'nda llk kez cezaevine giren bir insan, eliöykücülüğüm üstüne bir yazı yazdı. Adni ayağını nereyekoyacağını bilemez. I ler nan Binyazar bu yazısında, "Ösman Şaşey düş gücünün ötcsinc gcçmiş gibidir. hin, Güneydoğu'yu Bekir Yıldız'a bırakBenim için de öyleoldu. ŞUe Cezaevi'nde malı, kendi doöası olan Torosları yazmakaldığım on kişilik koğuşta on sekiz mahlı" diyordu. Adnan Binyazar'ın bu güzekum vardı. Geceleri on mahkum ranzalim yazısı adeta içimden geçen düşüncesında yatarken, sekiz mahkum da yer darnin sesiydi. ü giinden sonra Torosların lığından yataklarını yere serer, yatarlardı. evrenini, ora insanlarının serüvenlerini Yerde yatan sekizinci mahkum bendim. yazmaya karar vcrdim. Dikkat edilirse, Ve yatağım tam tuvalet kapısının ağzınKırmızı Yel'den üç yıl sonra (1974) yayımdaydı. Yalova Cezaevi'ndeki on sekiz kilanan Acenta Mirza'da yer alan.sekiz öyşilik koğuşta ise tam kırk üç kişj kalıyorküden dördü Deli Hatice, San Öküz, Zadu. Aşın sıcak, tahtakurusu, cigara dıımala Kadın, Bebek Torosları anlatan öykünı,ter vepislikkorkusu... Böyle yerde kalerdir. lan insanın beyni her an kamçılanmış gi"Agız Îçinde Dil Gibfdc yer alan on bi olur, dolaylı bir linci yaşar. öyküden yedisi.lrgat Erleri, Tomruk, Obruk Bekçisi, Özlü Hamurlar, AözıkörDiişönmminkatlKorkıı' ler, Ağız Îçinde Dil Gibi, Izmir Bekir yiOrada gördüğüm her şeyi, kurşun kane Toroslarla, Çukurova insanını anlatır. lemle yumuşacık peçete kâfiıtlarına yazar, Toroslarla, Çukurova 'nın doöal yapısı, biriktirir, sonra onlan kirli çamaşırlançeşitlı, renkli, yeşil ve çiçeklidir. Bu nedenmın içine gizlcr, görüşüme gclen eşime le Toroslarla, Çukurova'yı anlatan öyküsaklaması için verirciim. Yıllar sonra lerimde zengin bir doğa betimlemesi var"Kollan Bağlı Doğan" adıyla öyküleştirdır. Ayrıca uile, kurguya özen göstermediğim yazılar, işte o peçete kâğıtlarının sırye, elimden geldiğince 'olay' öyküsünden tına yazdığım yazılardan oluşuyor. kaçınmaya çalıştım. İnsan hapiste gecici bir süre susturula"Acı Duman" ise, yazarlık yaşamımın bilir ama onun aklına kimse kilit vııraen a£ır, en çileli döneminde yazılmıştır. maz. Belli bir bilinç düzeyine gelmiş inŞöyle: Kopo romanını eleştiren bir yazım san.yaratıcılığını, alışkanhldarını, zevkleyüzünden, 3 No.lu îstanbul Sıkıyönctim rini bir süre erteler, kendi içine çekilcrek, Askeri Mahkemesi'nce 18 aya mahkum yüreğini bir tür gizleme yeri yapar. edilmiştim. Cezamı Yargıtay onayladı. Hapishane korkudur. Korku insanın Hakkımda yakalama, tutukfama kaıarı günlük yaşamında kendini bir başkasına anlatamamasının, kimseye güvenememesinin adıdır. Aynı şekilde bir başkası da si ze anlatamaz kendini. Böylece kişi ve kişilerden oluşan bir toplum kendi icinde kilitlenir kalır. Her türlü iletişim durur. Sistemlesurilen bu korkulu yılları hepimiz 12 Eyliil den sonra yaşadık. Korku düşünmenin katilidir. Korku, açan çiçeğin üstünden tankın geçmesidir. Korkuyalanın anasıdır. Korkunun olduğu yercle yaşam olmaz. Korku biraz öldürür de. Insanlar kendi korkularının denetimine gireceklerine, onun üstüne gitmeyi denemeli, böylece kendi korkularıyla yüzlesjebilmelidir. Korkunun bütün canlıların yaşamında ayrıca çok özel bir önemi vardır. Korku yaşamsal boyutra bir duygudıır. ('.anlılanu hayatta kalabilmeleri için korku denilen dııyguyıı kcsin bilmeleri gerek. Öykulerinızde belıren bir başka yan da )U Diptendiheeleştirelltksözkonusu. Ay ' fo' öyküsünde uyanan marabanın tam bilinçli olmasa da, agasına başkaldınşı, ağasını mahkemeye verişi anlatılır. Yine aynı kitaba adını veren 'Acenta Mirza' öyküsünde ise rahmetli Asım Bezirci, bu öykümü 'Seçme Öyküler' kitabına almıstıartık ağalığın bittı^ini, yol yalunken, 'Mirza Ağa Lğı bırakıp, kentlere kapağı atmak gerektiğini, 'Acenta' açarak, Mirza Ağa iken, 'Acenta Mirza' olmanın yollannı, isteğini, bizzat Mirza AğVnın agzından dinleriz. § J SAYFA 13