Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
R I N T I N M TAHAKKÜM VE DİRENİŞ SANATLARI/J C .Scott Gizli Senaryolar İnc*l*m« Ç*vlr*nt A U * Tttrk«r Köle efendisinin, parya Brahman'ın, köylü toprak sahibinin, işçi patronunun karşısına çıplak yüzüyle çıkmaz çoğunlukla. Ezen de ezdiğiyle yüzleşmez doğrudan. Kişisel iktidar ilişkilerinde, aslında hiçbir iktidar ilişkisinde "yüz" yoktur. Ancak karşı tarafın sizi izlemediğinden emin olduğunuz anlarda çıkardığınız maskeler vardır. Herkes rol yapar ve herkes herkesin rol yapmakta olduğunu bilir. Hâkim olan, güçlülük ve âlicenaplık; tâbi olan, rıza gösterme ve itaatkârlık rolü oynar. J. C. Scott, Tahakküm ve Direniş Sanatlarina, "Akıllı köylü, büyük efendinin karşısında yerlere kadar eğilir; ama sessizce osurur," diyen bir Etiyopya atasözüyle başlıyor. Scott, hâkim olanlarla tâbi olanların oynadıkları kamusal roller ile "sahne arkasında" takındıkları alaycı ve intikamcı eda arasındaki etkileşimi araştırıyor. Tâbi grupların direnişlerini, kılık değiştirmiş biçimlerde, kamusal senaryoya sokmak için kullandıkları stratejileri inceliyor. Neyin ne olduğunu gayet iyi görür ezilenler. Kamusal senaryodaki rol bölüşümü aslında örtük bir savaş cephesidir. Taraflar ani akınlarla karşı tarafın kararlılığını ve ondan neler elde edebileceklerini sınar ve belli mevziler kazanırlar hep. Dedikodu, söylenti, hırsızlık, şakalar, karnavallar, halk masalları ve şarkılar bu sınamanın aktığı kanallardır. Kimi kuramcıların sandığı gibi, bunlar güçlülerin kasten göz yumduğu, basınç azaltıcı "emniyet supapları" falan değildir. Gizli senaryo, pratik direnişin ikamesi değil; zorunlu bir koşuludur. Scott buna "altpolitika" der. Bütün bu tezleri soyut bir teorik çerçeve içinde değil, dünya tarihinin ve coğrafyasının olağanüstü genişlikte bir bölümünden ve Gombrovvicz, Sofokles, Orwell, Zola ve Balzac gibi edebiyatçılardan aldığı örneklerle anlatıyor Scott. Gerçek bir "ufuk turu." Tarih artık sadece kazananların yazdığı bir şey değil. Ç*vlr*nı Ayf*n Ikm SEVGİNİN BİLGELİĞİ/A Finkielkraut Totaliter bir çağda yaşıyoruz. İnsan, sınıfa, gruba, çevreye aidiyeti içinde değerlendiriliyor. Totaliter bakış açısı da, hümaniter bakış açısı da insanı tarihsel, kalıtımsal veya toplumsal koşulların belirlediği önemsiz bir varlık olarak görüyor. Birey yoktur; sorumluluk koşullara ya da Tanrı'ya aittir. Her şeyin mubah olması Tanrı'nın yokluğunun değil, varlığının sonucudur. İnsan sorumsuzlaştırılınca katliamlar, soykırım ve şiddet de meşru ve "anlaşılır" olur... Alain Finkielkraut Sevginin Bilgeliği'nöe, yaşayan en önemli filozoflardan Emmanuel Levinas'ın etik anlayışından yola çıkarak, insanı yeniden tekil ve sorumlu bir varlık olarak ele almanın imkânlarını araştırıyor. İnsanı bağımsız, sorumlu bir birey olarak değerlendiren Levinas çağımızda insanın edimlerini sahiplenip sadece kendi adına konuşabilmesi için ihtiyaç duyulan şeyin din değil, kutsallığın yok edilmesi olduğunu söyler. LĞvinas dünyanın ve insanın büyüsünü bozar; insanı koşulların ya da Tanrı'nm ürünü olmaktan çıkarır. İnsan özgürdür, ama yetmez; çünkü kimse yalnız değildir... İlk ve en temel deneyimi Başkasfyla, Başkası'nın yüzüyle karşı karşıya gelmek olan insan, ister istemez sorumluluk alan bir varlıktır. Yüz, karşısındakini sorumluluğa çağırır, ilişkiye mecbur eder. Etik ilişki bir ideal olmadan önce bir yazgıdır; tıpkı aşk gibi... "Devrimci görev"e ya da "tarihin anlamı"na çağrı yapan "büyük teoriler"de her insan ya sistemin kurbanı ya da destekçisi olarak konumlandırıhr; kimse sorumlu olmayınca başka insana karşı sorumsuzluk da başlar. Yüz görülmez, yüze bakılmaz; başkasının söyledikleri önceden bilindiği varsayılan bir bağlam içine oturtulur, yargılanır. Sevginin Bilgeliği'nde Fransız Devrimi, Naziler, Milliyetçilik ve Kızıl Tugaylar bu totaliter bakışın örnekleri olarak sergilenir. Finkielkraut insanın yakınıyla, Başkası'yla olan karşılaşmasını, yüzün insana söylediklerini çetrefil felsefe terimleriyle değil, edebiyatın ve gündelik hayatın metaforlarıyla anlatıyor ANTIPOLITIK ÇAGDA POLITIKA/Geoff Mulgan Ç*vlr*nı Ab«lullah Yılmaz Yerleşik politik kurumlar derin bir bunalımın pençesindeler. Ulus devletler küresel bir düzenin alt birimlerine dönüşme sancıları çekerken uluslararası bir hukuk biçimleniyor. Partilerin geleneksel seçmen tabanları parçalanırken, hiçbir yeni politik oluşum yeni enerjileri kendine çekemiyor. Politika güçten düşüyor, yaşamın diğer alanları öne çıkıyor. Bunalım artık solun bunalımı olmaktan çıktı. Sovyetlerin çökmesinin ardından gelen sağ dalga da aşırı uçlarına enerji yükledikten sonra aynı meşruiyet girdabında debelenmeye başladı. Dünya çapında iki yüzyıl, ülkemizde yüzyıl kadar bir geçmişi olan modern politik sistem, inandırıcılığını yitiriyor. Yeni anlam arayışları yeni kaynaklardan kişisel, etik, dinsel, ırksal vb. güç alıyor. Eskinin radikal örgütleri yeni dengeler karşısında ya giderek daha fazla kabuklarına çekilerek etkinliklerini yitiriyor ya da etkinlik adına yaslandıkları ilkeleri ve etik değerleri hiçe sayıyorlar. Geoff Mulgan, Antipolitik Çağda Politika adlı kitabıyla böylesi bir dünyada politikanın geleceğini tartışıyor. Küresel sorunların yatak odalarına girdiği, yatak odalarının da küresel dikiz aynasına yansıdığı bir dünyada politikanın yeri ne olacaktır? Yeni ulusal ve uluslararası örgütlenmeler hangi yönde evrilmek durumundadır? Kitle iletişim araçlarının bu gelişmişlik düzeyinde, ulusal devletlerin ve partilerin Soğuk Savaş artığı gizli yapıları ve eylemleri nereye kadar dayanacaktır? Uluslar ve etnik gruplar, kadınlar ve erkekler, yönetenler ve yönetilenler, çalışanlar ve çalıştıranlar arasındaki ilişkiler ne tür bir eşitlik ilkesine göre ve ne ölçüde yeniden yapılandırılabilir? Bu ağır sorunlar karşısında geleceğin anlayışlarını ve kurumlarını yaratmak yerine "biz bize benzeriz" mantığıyla milliyetçilik, şovenizm ve teokrasi batağına çekilmekte olan bir ülkede yaşayanlar için politikanın macerası özellikle önemlidir. Bugün politikanın yeni anlamlarına, dinamiklerine ve dengelerine doğru bir keşif gezisine çıkmanın tam zamanıdır. Çünkü geleceğimizin belirlenmesinde başka türlü söz sahibi olmak mümkün değildir. Pİver Loti Cad 17/2 34400 Cembertıtas/lstanbut Tel (0 2121 518 76 19 Fax (0 212i 516 45 77 AYUNTI AYRINTI YAYINLARI Kitap Fuarı'nda alt kat a n a koridordayız...