Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ustası halk, doğa ve kadın Güz Türküleri / Cahit Külebi / Başak Yayın, Ankara 1991 /J6s. CAHİT KÜLEBtNİN YENİKtTABI: 'GÜZ TÜRKÜLERİ C MUZAFFERUV6UMER ahitKuJcbı'nın GüzTürküleri adlıycnibir şiirkitabı yayımlandı. Kitapta, 14 bölümden oluşan "Işjk Dönencesi" ile "Bir Kırık Düş." ve "Şiir Yöntemim" başhklı üç şiir yer alıyor. Külebi, "Şiir Yöntemim"de jiirinin üç büyük izleğini şiirleştirmiştir. Şiire nasıl başladığı, hangi izleklerde nasıl yürüdüğü şiir diliyle ortaya konulmuştur. Bu şiirde belirttiğine göre onun ustaları halk, doğa ve kadınlardır. Bakın bunları şöyle açıklıyor: "flk ustam oldu benim halk / Belleğimde akıp giden ırmak. / Köylü diliyle türkü çağırdım / Onlarla gülüp ağlayarak /. / tkinci ııstamsa doğa / Şiirlerimde alın terim / Bozkır tiirküsüyle doldu ciğerlerim / Taşları düzleven rüzgâr gibi / Doğayla yontuldu dizelerim / . / Üçüncü ustamdı kadınlar / ..Onlar öğretti bana sevgiyi / Gözleri çıra gibi yanar / Ak badem olur tenleri / Güvercin kanadına benzer elleri".. Şürlerindeki özü ise bu şiirindeki "En çok yurdumdan söz ettitn / Doğayla insanla içli dışh / Sevinçler, aalar, özlemler/ Hepsi de çatal dişli" dizeleri üe yadınlığa çıkarmaktadir bir kez daha. Sevgiyi, acıyı, özlemi yürcğinde eritip ortaya dökmüştür. Külebi, bu kitabındaki uzun "Işık Dönencesi"nde yukanda andığımız iki izlekten doğa ve kadınların yolgösterdiklerindeyürümüştür. Buşiirin iJkSbölünıünde kadınlar var, kadın sevgisi ve saygısı var. Bu uzun şiirin son bölümünde, bu şiirin bir kadın için yazılmadığını söyler ve "Oysa ki o, dizeler arasında / Bir damla gözyaşı gibidir" der. Külebi'nin kadınlara dönük dizelerinde gerçek bir kadın imgesi, simgesi çıluyor karşımıza. Sevilen, sayılan, tertemiz, bilgili, güzel birkadındıronun şiirindebiçimlenen. Kitaptaki şiirlerinde sevgi var, hüzün var, ülüm var; doğa ana ve sonra da kirlenen, ölüp gitmekte olan doğa var. Ona gore "Sevgi dediğin yalvaç olmaktır / Arınmaktır bütün kötülüklcrden / Yıldız ırmakları akan gözlerden / I'oprak bir testiyi doldurmaktir". Yoksa, sevgi, "Bir Kırık Düş" adlı şiirinde böylediği gibi sırf cinselliğe, geçici bir haz2a dönük bir duygu, bir duyumsama değildir. Sülebi, sevginin bulunduğu örtamda, yaşamda geçip giden gençliğin de bulunduğunu, hüzünlerin oluştuğunu ve sonra da ölüm denilen bitişin olduğunu da söyler bize. "Çoktan geçip gitmiş gençliğimiz /.. / Anyorum bir şey yitirmiş gibi / Şairler gençken ölse daha iyi" dizelerinde, daha duygulu olan ozanlartn geçip giden gençlik ve seviler için daha çok üzüldüğünü söylemekte değil mi? Yaşam içindeki üzüntülerin "hüzün imbiğinden çekilmiş" olduğunu söyler vc yineler bir yerde (s. 13, 15). Ona göre "Ve uçsuzbucaksızdı hüzün / Bereketli ürünü gönlümüzün." Gerçekte, bu bereketli C A H İ T KÜLEBİ U Ü 7 DÖNEMİNİN DUYGUSA1.LIĞINI "CÜZ TÜRKÜLERİ'"NDk \ \ l \II\OR ürün yaşayan her insanın ürettiği bir duygusallıktır, gerçek bir durumdur. özellikle de sevi ile hüzün aynı gönüldeüreyipgeHşirçoğunlukla. Külebi, bu şiirlerinde güz dönemi yaşantısının duygularına ağırlık vermiştir. ölüme yakın bix dönemdir "güz" onun için ve bu dönemdeki duygulanımları büyük ağırlıktadır bu şiirlerinde. Bir son, ölüm, dizelerinin birçoğunda anıın.sanır. "Eski sevdalardan kopup kalmış / Ey süzgün pembe mendil / .. / Nasıl derleyip yakalasın / ölümüne yakınlaşmış bir ozan?" derken bu bitişin acısını duyumsar. Sonra da " Yaşantı dedikleri serüven acı / Sonunda yitip gideceksin" diyerek gerçeği kabullenmiş görünür. Daha sonraki dizelerinde ise "Nerde umut, nerde sevgi, nerde yiğitlik? / Birer gömüt oldu bütün türküler" diyerek gerçeği söyler. Külebi, bütün bunları genel bir anlatım', bir söylem içinde yerleştirir dizelerine. Ama kendi ölümünüdesomutolarakdizdeştirirbaşka şiirlerinde: "Bir gün bir köy evi bacasından / Kara bir duman göklere çıkacak / Külebi ölmüş dediklerinde / Umurunda bile olmayacak" (s. 34). Bundan sonraki dörtlüklerde de toplumun umursamazlığını, herkes gibi kendi ardından da birkaç kişinin yas tutacağını açıkça söyler. Artık her şey de biter. Çünkü, "Geri gelmiyor yaşantı öliimden sonra / Hiç boşalmış göller döner mi geriye?" Gidenin ardından du y ulan özlemin ise hiçbir değeri yoktur. Külebi, şiirinin ikinci ustası doğanın izleğinde yürürken bu dönencenin içine doğa ile ilgili bağımsız bölümler de eklemiş, doğaya sevgisini, oldürdüğümüz doğanın acısını, hüznünü de dile getirmiştir. Doğa annesi, "Coşkun dağ suları gibi akıp" gelmiştir onun özlem ve yaşantısının üstüne. "İmge mavisi sü. tünle sen besliyorsun" beni der doğa annesine ve özlemiyle sarhoşluğa gömüldüğünü de ekler. Ama "Sütten kesilmiş bu yaşımda / Arayıp duruyorum seni" diyerek artık yitirdiğimiz doğaya seslenir ve sonra da "Gökyüzü temiz tertemiz / Oysa sen temiz değilsin / Kimlerin kirlettiği deniz / Olduğunu bile bil mezsin / Bütün güzellikleri, sevgiyi / Sen unutturdun bana tertemiz" diye üzüntüsünü söyler. Külebi, yukanda da belirtiğim gibi kadınlar ve doğa ustasının izinde soylemiştir Güz Türküleri'ni. Kendi duygusallığında yarattığı dağ yollarında, caddelerde, kentlerde dolaşırken bu türküleri soylemiştir. Türkülerimiz gibi yalın, turkülerimiz kadar berrak bir söyleyişi var. Türkülerdeki yinelemeler, kavuştakJar yok elbette; ama bir şiir ustasının dizeleri, "taşları düzleyen rüzgâr gibi "kendisinin yontup yerlerine oturttuğu dizeleri var. Süzcüklcr, bu dizelerin içine düzgün bir anlayışla, düzenle yerleştirilmiştir. Böylece insana ve doğaya dönük sevgi ortaya konulmuştıır. Külebi'nin, güz türkülerini daha uzun süre söylemesini, bu türkülerin sürmesini, sona ermemesini bekliyoruz. D C A H İ T K Ü L E B İ Cahit Külebi 1917'de doğdu. İstanbul Yüksek öğretmen Okulu Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. Edebiyat öğretmenliği, Milli Eğitim müfettişjiği yaptı.Kültür ataşesi ve öğrenci müfettişi olarak Isviçre'de bulundu. 1976 1983 yılları arasında Türk Dil Kurumu Genel Yazmanlığı'nda bulundu. Yurt köşelerinin manzara ve insan gerçeklerini, modern biçim ve yeni romantizmle yaşatarak, anılarla güçlü içten bir duyarlık ortaya koydu. Şiir kitapları: Adamın Biri (1946), Rüzgâr (1949), Atatürk Kurtuluş Savaşında (1952), Yeşeren Otlar (1954), Süt (1965), Şiirler (1969), Yangın (1980), Türk Mavisi (1973, Cahit Külebi'denseçmeler). Bütün şiirlerini önce Sıkıntı ve Umut (1977), daha sonra da Bütün Şiirleri (1982) adıyla yayımladı. Şairin Atatürk Kurtuluş Savaşında kitabından Nevit Ko dallı bir Atatürk Oratoryosu (bas. 1953) meydana getirdi. Şiir üzerine düzyazılarını Şiir Her Zaman (1985) adıaltındatopladı Yeşeren Otlar kitabıTDK 1955 Edebiyat ödülü'nüaldı. S A Y F A 21 CUMHURİYET KİTAP S AY I 8 7