Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ÖZDEMİR İNCE DENEMELERİNDE VAROLAN GERÇEĞİ ELEŞTİRİYOR Her sığınak bir aynadır MUZAFFEHBUYRIMÇU Söz ve Yazı / Özdemir tnce / Telos Yayıncılık, İst. 1991 / 190 s. Deneme, 'denemenin babası' sayılan Montaigne dilimize çevrilince kiiltür yaşamımızdaki önetnli bir eksiklik giderildi, hep karanlık duran bir nokta aydınlandı. Kültürle, sanatla, edebiyatla uğraşanlar ve kiıni özgün ya da bcylik düşüncelerini bir metne dönüştürmek için çırpınanlar, ama dönüştüremeyenler bir yol, bir anlatım biçimini sunan Montaigne'nin yanıbaşında devinmeye başladılar. Montaigne'nin denemelerinin büyük bir ilgiyle karşılanması, sevilmesi, başucu kitaplarının arasına sokulması 'deneme yazma isteklerini' kışkırtmıştır. Bu, önemli bir atılımdır, bizde olmayan bir 'tür'ün doğuşudur. Yeteneklerine, gözlemlerine, yaşam birikimlerine güvenerek öykü, roman, şiir yazan ve öteki türlerle ilişki kurmayan yazar tipinin yanında düşünen, sanatın, edebiyatın, kültürün her haliyle ilgilenen bir yazar tipi belirmiştir. Bu tip, beynin bütün olanaklarını, bilgi iireten kaynakları ve yaratıcı mekanizmaları kullanmaya başlamıştır. Konudan, sorundan, durumdan düşünce üretmeyle birlikte düşünceden düşünce üretmeeyleminegeçmiştir. Bu işi yapanlann başında Nurullah Ataç vardır. Sabahattin Eyuboğlu da önemli bir deneme yazarıdır ve Montaigne ilk kez onun tarafından derli toplu bir biçimde Turk okuruna sunulmuştur. Vedat Günyol, Azra Erhat, Sabahattin Eyuboğlu'nun geliştirdiği düşüncenin çevresinde toplanmışlar, yerel sanatla evrensel sanatın yapılarını, kesiştikleri ve ayrıldıkları yolları, sanatın yararlı yanlarını, düşünce özgürlüğünün nasıl oluşması gerektiğini sergilemişlerdir Memet Fuat, Salâh Birsel, felsefeyle edebiyatı birleştirerek başka türlü bir deneme yaratan Nermi Uygur, deneme alanında büyük bir başarı kazanmışlardır. Bunlara Cemal Süreya'yı, Tahsin Yücel'i, Akşit Göktürk'ü, Enis Batur'u, bazı gündökümleriyle TomrisUyar'ı da eklemek gerekir. Bu denemecilere, daha doğrusu düşünen, düşünnıeyi bilen beyinlere, Özdemir İnce 1985 yılında yayımladığı "Şiir ve Gerçcklik" yapıtıyla katılır. "Şiir ve Gerçeklik" teki yazıları okuyanlar, Özdemir Ince'nin sadece şiir üzerinde değil öteki alanlarda da kafa yorduğunu anlarlar. Ama özdemir Ince'nin asıl işi şairlik ve şairliğin bitmez tükenmez sorunlarını kftrcalamaktır, bu sorunların yaşamla sürekli bir biçimde değişen ilişkilerini irdelemektir. Yeni denemeleri "Söz ve Yazı" da, sanat, edebiyat, kültür ve elbet şiir sorunlarını didikler. Yapıttaki yirmi dört deneme, yirmi dört konunun altından girer üstünden çıkar ve her konunun özdeş ya da karşıt konularla olan bağlarını araştırır, birisinin ötekinde sürmesini ve sürme nedenlerini belirtir. Ama özdemir İnce'nin "Söz ve Yazı" daki tavrı, eleştirel bir tavırdır. Kültürel ve sanatsal yaşamın yanında ve uzaS A Y F A 10 ğında bulunan, ama sanki içlerindeymiş gibi ukalalık taslayan bireylerle kurumlaıı silkeleyerek uyarır, onlara asli görevlerini anımsatır. Ayrıca her an gündemdc olan, gündemde tutulan ba* zı kavramları, toplumsal değişmelerin, toplumsal atılımların gerisinde kaldığını saptayarak yeniden tanımlamaya koyulur. Inandırıcı sözcüklerle, benzetmelerle, orneklemelerle, yabancı düşünürlerin ürünü düşüncelerle tanımı güçlendirir, kabul edilebilir duruma getirir. Gerçekten de bazı tanımları bizim yaşamlarımıza, kişiliklerimize, koşullarımıza, davranışlarımıza ve dünya görüşumuze tıpatıp uyar. Söz gelimi 'Sanatçı Aydın mıdır?' sorusuna doyurucu ve sorunun sınırlarını genişletecek, zenginleştirecek güçte karşılıklar arar. "Aydın, bir toplumun eleştiri vicdanıdır. Aydın, daha akılcı, daha insancıl, daha kusursuz, daha demokratik bir toplumsal düzenin gerçekleşmesinin karşısında bulunan engclleri saptar, tanımlar ve çözümler getirir, böylece, toplumun bilinci, ilerici güçlerin sözcüsü durumuna gelir. Bunun sonucu olarak da, egemen ideoloji ile dönüşsüz bir uzlaşmazlığa girer / önemli olan hem sanatçı hem aydın olabilmektir. / Büyüklüğü seçen sanatçı, ünü, ödülü ve uzlaşmayı seçtiği için 'statu quo'yu da seçmiştir, bu nedenle aydın değildir. Çünkii o kendi 'ben'ini seçmiştir. Aydın sanatçı, 'büyük' sanatçının tersi değildir, onun zıddıdır." Özdemir İnce, yıllardır bütün bireysel ve toplumsal çöküşlerin kökeninde aydın olmama olgusunu bulduğu için bu konunun üstüne üstüne gider ve gerçek yapısının ortaya çıkmasını ister. 'Ozan ve Aydın' denemesinde, "Çünkü aydın oluş'un artık diplomayla, bilgi donanımıyla, bilgi sayesinde sahip olunan ünvanlarla hiçbir ilişkisi yok. Neden ilişkisi yok? Şundan hiçbir ilişkisi yok: Aydın oluş, kişinin sahip olduğu bilgi donanımıyla ilgili değildir, bu bilgi, o kişinin mcsleğini yapması için gereklidir; aydın oluş, kişinin sahip olduğu özel ve genel bilgileri toplumsal, politik, ideolojik ve etik düzlemlerde doğru kullanımıyla ilgilidir. / İnsanlığın ilerlemesi adına kendi kişisel çıkarlannı bir yana bırakan, kendi rahatını ve varlığını tehlikeye atabilen bir kahramandır. / Aydın, çağını anlamaya, yorumlamaya, çağının sorunlarını çözümlemeye çalışan ve gercktiği zaman girişimde bulunan kişidir, aydın Sartre'ın deyimiyle 'burnunu başkalarının işine sokan' kişidir; aydın, 'bana dokunmayan yılan bin yaşasın' demeyen kişidir..." Bu alıntılar çoğaltılabilir ve bildiğimizi sandığımız pek çok gerçeğin, doğrunun eylemlerimizdeki durumları hakkında neler düşündüğümüzü açıklayabiliriz, ama bence yapılacak en önemli şey, şair ve düşünür İnce'nin "Söz ve Yazı" kitabını okumaktır. K İ T A P T A N B İ R I Ö L0 Kuyudakitaş Türkiye'de, taruşmayı olanaksızlaştıran, başlayan tartı$malan çıkmaza sokan belalı olgu, yazar / gazeteci tartışmasında da ortaya çıkıyor. Kabul edilebilir bir.sınıflandınna ve tanımlama yapılmadan, evrensel olarak kabul edilebilec( k bir tanımdan yola çıkmadan tartışmaya kalktjılıyor C^ysa ilkin şu soruların tanımsal yanıtının verilmesi gerekir: Yazar kimdir? Gazeteci kiradir? Ote yandan, aralarında bir mukayest yapabilmek için, bu iki "kijilik"in aynı kategoride yer alıp alnıadıkları da çok önemlidir. Çünkü, doğru bir karşılaştırma, ancak aynı kategoride yer alan nesneler, olgular ve kışılıkler arasında yapılabilir. Daha başlangıçta açmaza girrniş olan bu saçma ve yararsız tamşma, tanımsal ve sözlüksel bir karma$adan kaynaklandığı için, ilkin bunu çözümlememiz gerekıyor. Bu amaçla, Turk Dil Kurumu'nun Türkçe Sözlük'ünden iki tanım aktaraltm. Gazete: "Her türlü okuyucuya politika, ekonomi, kültür ve daha başka konularda haber ve bilgi vermek üzere belirli zaman aralıkkrıyla çıkan, büyücek boylvı, basılı kâğıt." Gazeteci: "Gazeteye yazı yazmayı ,haber toplayıp vermeyi veya herhangi bir yolla gazetenin yazı işlerinde çalışmayı iş edinen kimse." CUMHURİYET KİTAP SAYI 97