Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İlk kitap, ilk kahkaha Merdivenaltı / Yeşim Dorman Müderrisoğlu / İletişim Yayınları / 116 s. 12.000 TL. MTNMIIM "Korku"larının üstesinden "yazarak" geldiğini söyleyen Yeşim Müderrisoğlu'nun on altı kısa öyküden oluşan "ilk" kitabı yayımlandığında, önce adı çekmişti beni kendine: "Merdivenaltı." Sonra da hiç ilgisi yok, ama başucu kitaplarımdan birinin adını, "Merdivenin Dibindeki Gülümseyiş"i çağrıştırmıştı bana. Ve Yeşim Müderrisoğlu'na neden bu adı seçtiğini soruverdim pat diye. Çünkü kitapta bu isimde biröyku deyoktu. Hoş, olması da ge rekmiyordu ama işte... "Merdivenaltı" ismine karar vermesi çok zor olmıış, Yeşim Müderrisoğlu'nun. Yazmaktan bile zor. Esendal'ın "Ev Ona Yakıştı" ya da "A Whiter Shadc of Pale" (Soluğun Daha Beyaz Bir Gölgesi) turunden bir isinı bulamadığına Ianet edip ismin öyküsünü anlatıyor: "Çalışkan ve yılmaz savaşçı arkadaşım Tanıl Bora, bu öyküleri bastırmaya uğraşırken, 'Nereden, açtın başıma bu belayı? Yıllardır merdivcnaltına atıp unutmaya çalıştığım şeyleri deşiyorsun' dedim bir gün ve Tanıl, 'İyi bir isim buldun: Merdivenaltı' diyerek kitabın isim babası oldu. Üstelik hep işe yaramaz şeyleri aklımda tuttuğumdan, kafamın içinin bir merdivenaltı olduğunu düşiinürdüm eskiden beri." Kısa öyküleri daha önce Yeni Insan, Yazko, Küçiicük gibi edebiyat dergilcrinde yayımlanan Yeşim Müderrisoğlu 1957'li bir Ankaralı. Dil ve TarihCoğrafya Fakültesi Tıyatro Bölümü mezu nu.Müderrisoğlu, öncelikle bir tiyatrocu; oyuncu, oyun yazarı ve TV'de çocuk programları yapımcısı... 1975 yılında AÇT'de, Behrengi'nin "Bir Şeftali Bin Şeftali"sinde oynadığı Şeftali rolünü bugün bile yüreği sıcacık anımsıyor. AST'ta, Bilgesu Erenus'un "Nereye Payidar?" adlı oyununda işçi kız Payidar'ı'oynadığında ise on sekizıne merdıven dayaınışmış, artık. Sonra "Ana"da on bir proleter, beş aristokrat kadınrolü. Zenginmutfağı'ndahizmetçikız. 1881 Korçiin Giinleri'nde en sevdiği rol olarak andığı, terzi kız Babette. Derken ailesinin "İyi, tamam da niye hep işçi rollerindesin? Şöyle eli yüzü düzgiin bir role çıksan bari" serzenişleri... Çocukluğu seviyor. Büyüse de içindeki çocukla birlikte yaşayanları seviyor. Kendisinin de hayatta yaptığı en gerçek şeyin "oğlu" olduğunu söylüyor. Mehmet Mahir isminde her an şaşırarak büyüttüğü, kara kafalı, on bir yaşında bir oğlu var Yeşim'in... Değil faxtelex gibi şeylere alışmak, daktilonun bile kendisine hâlâ teknoloji harikası gibi geldiğini söy YEŞİM DORMAN K0RKULAR1NI YAZARAK YENİYOR leyen Yeşim'in eve aldığı otomatik çamaşır makinesini bile iki yıl kapıcının karısı Seher çalıştırmış. "Niye korkuyon apla? Alektürük felan çarpmaz bunnar" diye tesellisidecabası. Bilgisayarı olan arkadaşla rına, inanmasalar da arada bir teknoloji tanrılarına kurban adamalarını tavsiye eden Yeşim, "sıfır teknik" bir ka fası olduğunu, ama bazı kı tapları satır satır, vurulduğu filmleri plan plan hatırladı ğını söylüyor: "Mr. Chips'in iki paragrafını istcsem de çıkaramarn aklımdan ya da Passion d'Amour'un sahne lerini. Yaşhlar gibi en gerideki anılarım hep tazcdir." Bir gunü nasıl mı geçıyor Yeşim Dorman Müderrisoğ lu'nun? Sabahları domestik işlerini hallediyor. Annesinden kendisine geçcn en berbat huylardan biri de "tertip." İki dağınık erkekle yaşadığından bağıra çağıra evı topluyor, tabii Mahir'i okul.ı yollamak için sabah yedidt kalkıyor ve kahvaltıda "Mozambik'in devlet başkanı kim?", "Bilmem", "Ama sen de hiçhir şey bilmiyorsun Pekiyi ampuiler hep yuvarlak mı olmak zorunda?" gibi sinir sorulara yatıştırıcı cevaplar arayarak başlıyor gün,. C , n M fPİ«M7vr>nrl'ilfi ici nc. ;>onra teıevızyoncıaKi ışı devamİilD'ye gidiyor. Gittikçe uzayan polis gözaltı ediyorsa FRTye, yoksa listeleri ya da TV'nin denetimiyle başa çıkmaya çalışıyor... Pekiya"yazmak?" "Yazmak! Yazmak, soyunmak! Riskini göze alabilsem striptease yıldızı olurdum" diyen Yeşim Müderrisoğlu, kendine güvenmiyor, hatta yazdıklarının değil iyi, "okunabilir" olduklarına bile inanmıyor. I lep "kendi" için yazdığını söylüyor Yeşim. Çok yakın üç dostuna rakı sofrasında ısrar ederlerse okuduğunu: "Yüksek sesle okurum. Vurgular çok önemlidir çünkü. Sesin nerede alçalıp nerede yükseleceği çok önemli. Ben 'o ses' için yazıyorum. Bazen de bir kelimede takılırım. Sesi cümleye uymamışsa, tümden o öyküyü atabilirim. Zaten yazdıklanmın öykü olup olmadığını da bilmiyorum. Bana kalsa, kısa metinler derdim." "Senaryo" gibi yazdığını söylüyor. O kadın, o sakak gözünde canlanmadan, Eleni'nin elbisesini tanımadan yazmaya başlayamadığını. Burhan Bey, gö HİIShM ) EŞİM DORMAN MÜDERRİSOĞLU YAZMAK MP YA/.MAK SOYUNMAk' RİSKİNİ' GÖZE ALA YILDI/IOLURDUM (FOTOCRAF RUA EZ.tR) SIKJP I k A S E zünün önüne Eşref Kolçak'ın geıi(,liği olarak geldiğinde onun için daha kolay oluyor her şey. Ama yine de "tip"leri tarif etmeyi sevmiyor Kaşları şöyleydi, burnu böyleydi diye tarif etmekiçin değil, "kendisi" için canlanıyor gözünde Burhan. ü , Eşref Kolçak. Eleni ise Nathalie Wood. "Ben bir sara nöbeti gibi yazarım" diyor Yeşim. "Başa dönmem, düzeltmem, üzerinde çalışmam, kimseye okuyup fikir almam. Dolayısıyla bir 'yazar' sayılamam.Sadeccyazmadanduramayanbiriyim." Yazımın başında korkularını "yazarak" atlattığından söz etmiştim Yeşim Dorman Müderrisoğlu'nun. îstanbul'da büyüyen bu "fanatik" Ankaralının sürüyle korkuları var. En başta delirmekten korkuyor: "Korkularıma gelirim. Kan döktüğü yere tekrar dönen katil gibi. Yoksa bu kadar korkan, güvensiz birinin sahnelere fırlayıp yıllarca rollere çıkması nedir? Dikiş makinesinden korksam, akrobat." D dum herhalde. Yüksekten çok korksam, terzi olur S A Y F A 4 CUMHURİYET KİTAP SAYI 99