02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

HUKUK POLİTİKASI Hayrettin Ökçesiz Türk pedagoji çınarı elli yaşında: [email protected] http://okcesizhayrettin.blogspot.com Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Prof.Dr. Rıfat Miser [email protected] Siyasetçiler düşünür değiller. Onlara, söylediklerini doğru ya da yanlış bularak oy vermemelisiniz. Seçiminizi, kişiliklerinden, ilişkilerinden ve geçmişlerinden neleri yapabilip, neleri yapamayacaklarını ortaya çıkararak yapmalısınız. Kaç İsmail Kaç! • Önce birlikte çalış, iyice kullan sonra derle topla çöplüğe yolla. Isırdıklarının önüne at ve kurtul. Ama iş burada bitmez ki. Kime karşı kullandıysan, onlar niye senin hakkından gelmesinler? Bu defterler böyle dürüldükten sonra eğer demokratik bir hukuk devleti tüm kurum ve kurallarıyla hayata geçirilebilirse, ülkede sorunlar bir kan davasına dönüşmeden hukuk minderi üzerinde çözülmeye başlar. Bu son aşamaya çok dikkat etmelidir. Ülkemizin felaketten önce son şansıdır! • Bir kaç yurttaşlık sorusu: O’nu kullanmalı mıyım? Evet beni kullanabilirsin, dese bile kullanabilir miyim? Ben de zaten sizi kullanıyorum, böylece ödeşmiş oluruz, dese bile O’nu kullanmalı mıyız? Halk Makyavelist siyaset yapmalı mı? Bu sorulara evet diye yanıt verirseniz, İnsanlığı yıkacak böyle bir ahlaki çürümeyi nasıl durdurabileceksiniz? • Size anımsatmak istediğim bir filmi TV’de ilk defa izledim. Robert Penn Warren’ın iki kez filme çekilen romanı “Kralın Tüm Adamları” 1930’ların Amerika’sında Güneyli bir avukatın valiliğe yükselişinin ve düşüşünün hikâyesini anlatıyor. Ama gördüm ki biz bu filmi 20 yıldan beri izliyormuşuz. Ülkemizdeki Willie Stark’ın hikayesinin sonuna geldiğimizi de gördüm. İktidar oyunlarının bu yüzyılda Türkiye için uyarlanmış ileri versiyonuymuş anlaşılan bizimkisi! • Temel sorunumuz gündelik parti siyaseti ve demokrasisi değildir. Temel sorunumuz, Gezi gençliği ile Işid gençliği arasında toplumumuzun ikincisinin güç ve iktidar kazanacağı bir siyasal yapılanmaya doğru sürüklenmesidir. Yapılacak şey, işi siyasal partilere havale etmeden her bir yurttaşın en iyi olduğu noktada, işte, etkinlikte tüm gücüyle bu karanlıkla savaşmasıdır. Bu savaşımın amacı, özgür, yetkin ve yetenekli, donanımlı bireyler yetiştirmektir. yoksulluğu, açlığı yok etmektir. Gücünüzü, olanaklarınızı birleştiriniz. Çoğaltınız. Örgütleniniz ve uzun soluklu sayısız etkinliğin ve kuruluşun kurucusu ve koruyucusu olunuz. Bu kaygı ve coşku, elde edeceğiniz başarılar özel yaşamlarınızın kamuya açılan kapısı, penceresi olmalıdır. Işid somut bir tehlike olduğu kadar, gelecekte üzerimize çökecek felaketin gerçek bir sembolüdür. Bundan daha açık bir anımsatıcı, uyarıcı, öğretici bir şey olamaz. Durmayınız, duraksamayınız. • Yargıç sanığa bağırıyor: Kaç, ismail kaç! Polisler oturma eylemindeler. Ekmel ekiyor,Tayyip biçiyor. Biz emekliyoruz, tıpış tıpış yürümek için sandığa. Ve ülkeyi nihayet sandukasına koymak için, bi’ gayret, bi’ gayret bu yaz günü dört bir yandan bağırıyorlar: Lozan öldü, Lozan öldü diye! Anıtkabiri de yakacağız diye böğürüyor Işid... İnsanlar aç, sefil. Bu ne biçim bi’ şey böyle. Bir kâbus mu? • Oyumuzu kime verirsek verelim, hepimiz BOP’u bozmayacak bir seçim senaryosunun figüranlarıyız. Bu bir onursuzlaştırmadır. Geçersiz oy vermekle ve sayımda öyle anılmakla birbirimizin onurunu koruyabiliriz. • Benim oyumu isteselerdi, oyumu verebileceğim birini aday gösterirlerdi. Biri CB olmasın diye adaylarına oy istemelerini pek zavallıca buluyorum. • Sen hukuku korumazsan, hukuk seni niye korusun ki? AYM’nin, yaptığım bireysel başvuruyu Ekim’den önce karara bağlayabileceğini sanmıyorum. Bu CB seçiminin iptalini isteyenler AYM’yi başvuru yağmuruna tutabilirler. Bilelim ki, çok kötü bazı şeyler oluyorsa, bunlar bizim yüzümüzdendir! • Vatandaşın, işte bunu yapmayacaktın, işte bunu söylemeyecektin diyeceği bir şey daha var belli ki! • Devleti temiz tutmak için yargıçlara nasıl temiz kalacaklarını çok iyi öğretmek gerekiyor! • Ölüm en büyük, en güçlü meydan okumadır. Hükümran özellikle ona hükmetmek ister. Bunun pek çok yolunu da bulmuştur zaten. ‘K gereksinmenin 1962 yılında toplanan VII’nci Milli Eğitim Şurasında; dönemin Milli Eğitim Müsteşarı Nuri Kodamanoğlu’nun hazırladığı ve 05.03.1964 tarihinde toplanan Üniversiteültür’ denilen insanlık birikimini korulerarası Kurulda ele alınan “Üniversitelerimize maya ve geliştirmeye yönelik düzenli, Bağlı Eğitim Fakülteleri Kurulması Hakkında kasıtlı öğrenme çabalarına ‘eğitim’ adı Rapor”da da dile getirildiği görülmektedir. verilmektedir. Pedagoji (eğitimbilim) bu çabalaBu gereksinmeye yanıt olarak Ankara Ünirın özüdür, yol göstericisidir. versitesi Senatosu, 31.03.1964 günlü, Ankara İnsanlığın binlerce yıllık tarihi boyunca kişiÜniversitesine bağlı bir eğitim fakültesi kurulsel kanılara, geleneklere, dinsel inançlara ve felması kararıyla, Türk pedagoji çınarının tohumu sefi çıkarımlara dayanan pedagojik düşünce; çağnu Anadolu toprağına ekmiştir. cıl bilimin gelişmeye başlamasına koşut olarak Dönemin Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. giderek daha fazla ölçüde bilimsel gözlemlerin Dr. İhsan Doğramacı, fakültenin kuruluşu için etkisine girmiştir. ‘Değneklerini saklayan insanaltı profesörden oluşan bir kurucular kurulu gölar çocuklarının bugününe ve yarınına kötülük revlendirmiş; bu kurucu profesörler ise kurullaederler’ anlayışından, ‘yaşamboyu ve yaşam gerında bulunan genç, güzel ve seçkin bir bilim nişliğinde öğrenme’ anlayışına doğru evrilmesini insanını, hukuk profesörü Prof. Dr. Hamide sürdüren pedagojik düşüncenin çağcıl bilimin Topçuoğlu’ nu ‘kurucu dekan’ olarak seçmiştir. etki alanına girişini, İsviçreli Pestalozzi’nin Kurucu Dekanın, 1 No’lu ‘kuruluş yayını’ ola18’ci yüzyıldaki deneysel okullarından başlatmak rak çıkarılan Bülten’de, olasıdır. benzer diğer kuruluşlarla Yüzlerce yıl boyunca İsolan farkı ve amacı; “ ..asıl lam alîmlerinden Gazali’nin fonksiyonları öğretmen varsayımlarına bağlı kalan yetiştirmekten ibaret olan Türk pedagoji düşüncesi ise yerleşmiş, müesseseleşmiş Tanzimat sonrasında ‘yenilenbir çok yüksek öğretim me’ arayışları içerisine girmişkurumlarımız zaten mevtir. Rüştiye, Darülmuallimin, cuttur. Bu itibarla Eğitim Mülkiye Mektebi, DarülmaaFakültesi’nin izlediği gaye, rif, Galatasaray Sultanisi gibi bu kurumların gayesinin görece daha ‘dünyevi’ kaygılar aynı değildir … Eğitim Fataşıyan medrese dışı okulların kültesinin çok daha geniş açıldığı bu zamanda; batının bir amacı vardır … çeşitli geliştirdiği ‘çağcıl pedagoji eğitim hizmetlerinin daha düşüncesinin’ öğrenilmesine rasyonel bir şekilde görülde yönelinmiştir. Muallim mesine yardım etmektir” Mektebini bitirdikten sonra sözleriyle vurguladığı gö1855 yılında Paris’e matemarülmektedir. tik ve fizik öğrenimine gönKurucular kurulunderilen ve dönüşünde ilkokul “Kurucu dekan” Hamide Topçuoğlu da yer alan profesörlerden –sıbyan mektebi öğretmenleri hiçbiri pedagog değildir. için ‘rehnümayı muallimin –öğFakülteye kazandırılan ilk “yetkili” akademik retmen kılavuzu’ adlı bir pedagoji kitapçığı yaelemanlar, pedagoji doktorasını ABD’de Cozan Sarayvizeli Selim Sabit Efendi, ülkemizde lumbia University’de yapmış olan Dr. Fatma pedagojiyi bilimselleştirme çabalarının öncüsü Varış ve Illonis University’de yapmış olan Dr. sayılabilir. Pedagojiyi öğrenmek için Avrupa ülkelerine Ziya Bursalıoğlu’dur. Zaman içinde bu “hocaöğrenci gönderme uygulaması İkinci Meşrutiyet lara” katılan diğer “emektar” bilim insanlarının ten ve Cumhuriyetin kuruluşundan sonra da sür kubaşık çabalarıyla; pedagoji lisans öğreniminin, müştür. Bunlardan biri olan Halil Fikred Kanad, sürekli eğitim hizmetlerinin, öğretmenlerin liGazi Terbiye Enstitüsü “Pedagoji Bölümü”nün; sans tamamlama programlarının, araştırma ve Sadrettin Celal Antel ise İstanbul Üniversite yayınların yanısıra pedagoji alanında lisansüstü si Edebiyat Fakültesi “Pedagoji Enstitüsü”nün eğitime de başlamış; 2013 sonu itibariyle topkuruluşuna öncülük etmişlerdir. Ülkemize pe lam 547 pedagoji doktoru yetiştirmiştir. Böylece dagoji biliminin ışığını taşıyan bu girişimler; yıllar boyunca hep dışarıdan öğrenilen pedagoji öğretmenlerin niteliğinin artması, çok sayıda ışığı, bu topraklarda da ışıyacağı bir kaynak bulpedagoji kitabının yayınlanması, eğitim sorunla muş; 1964 yılında toprağa düşen tohum, arızalı rının pedagojik ilkeler çerçevesinde tartışılması üniversite sisteminin sert rüzgârlarına karşın gibi olumlu etkilere yol açmış ancak pedagojinin 2014’de filizleri kendiyle boy ölçüşen elli yıllık ülkemizde kurumsallaşmasına yetmemiştir. Bu koca bir çınar olmuştur. CBT 1429 19 /8 Ağustos 2014
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle