27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

POLİTİK BİLİM Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;hagoker@ttmail.com Osmanlılardan Cumhuriyete Bilim Osman Bahadır Cumhuriyet Kitapları Cumhuriyetin kuruluş felsefesini ortadan kaldırmak isteyenlerin günümüzde yürüttükleri kampanyanın birbiriyle doğrudan ilişkili iki yönü var: Osmanlı’yı yüceltmek ve Cumhuriyet devrimlerini değersizleştirmek. Bugün her iki doğrultuda da olağanüstü yaygın bir yanıltma eylemi karşısındayız. Osmanlı’yı parlaklaştırmaya ve Cumhuriyet devrimlerini karalamaya çalışanlar, Osmanlı Devleti’nin son iki asrındaki büyük modernleşme mücadelesini, en hafif deyişle, anlamakta yetersiz kalanlardır. Çünkü bunu anlamış olsalardı, Cumhuriyetin tarihsel kökleri ve hangi engelleri aşarak başarıya ulaşmış olduğu konusunda da bazı temel fikirlere sahip olabileceklerdi. Bu kitap, Osmanlı’yı Cumhuriyete çıkaran en önemli etkenin, bilimin ve bilimsel düşüncenin ülkemiz tarihindeki özgün rolünü ve etkisini inceliyor. Bunu yaparken de şu iki şeyi; Osmanlılardan Cumhuriyete bilimimizdeki farklılığı ve bilimin Osmanlılardan Cumhuriyete ülkemizin gelişiminde yarattığı büyük farklılığı göstermeye çalışıyor. Yakın geleceğin üniversitelerine giriş için hazırlık kursu [mu?]: “Diyanet İşleri Başkanlığı ilköğretim ve lise öğrencileri için 10 günlük özel umre programı hazırladı.” [Gazetelerden] BTYK İçin Yeni Gündem Maddesi: İslamda Bilim (2) BTYK’nin 27 Aralık’taki toplantısında yaptığı konuşmada, Başbakan’ın “isimlerini anmadan bilim tarihi yazılamaz” dediği ‘İslam âlimleri’ arasında Gazali’ye yer verirken, İbni Rüşd ve İbni Sina’nın adlarını anmamasının nedenini merak ettiğimi belirtmiştim. Aslında bana göre de, örneğin, Gazali’nin adı anılmadan bilim tarihi yazılamaz. Çünkü, bilim tarihi yazanlar, İslam’ın IX. yüzyıldan başlayarak bilimde kazandığı parlak konumu anlattıktan sonra, ister istemez, XIII. Yüzyıl sonrasındaki gerilemesinden de söz edeceklerdir. Tabii, başka pek çok nedenin yanında, Gazali’nin de, ortaya koyduğu öğretiyle bu gerilemede önemli ölçüde etkili olduğunu yazacaklardır. Çünkü, Gazali göz ardı edilerek, söz konusu gerileme tam açıklanamaz. Ama sanıyorum, Başbakan’ın kastı bu değil. Ve sanıyorum o, İslamın bilime’ yaptığı katkının görmezden ve bu bağlamda, örneğin Gazali’nin ‘b gelindiği kanısında. Muhtemelen de, İslamın bilimde gerilemesinde, Gazali’nin önemli ölçüde etkili olduğu görüşünde birleşen pek çok müellifin aksine, Başbakan böyle düşünmüyor. Bu sonuca nereden varmış olabilir? Belki de, tıpkı Fatih’in yaptığı gibi, ulemaya, Gazali ve İbni Rüşd’ün fikirlerini yeniden tartıştırıp, kendisinin düşüncede neyi esas alacağı konusunda kesin bir karara varırken, ola ki, bilimde de izlenmesi gereken yolun Gazali’nin yolu olduğu sonucunu çıkardı; onun için de Gazali’nin adını anarken İbni Rüşd ve İbni Sina’nın adlarını anmadı. Malum, Fatih, inanç ve düşünce sistemleri açısından izleyeceği yolu seçerken, böyle bir tartışma yaptırmıştır. Halil İnalcık’tan dinleyelim (O Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ, YKY, 2003, s.185): “...Liberal düşünceli Fâtih Sultan Mehmet, din ve felsefe arasındaki ilişki üzerine Gazali’yle [10581111] İbn Rüşd [1126–1198] arasındaki tartışmayı yeniden açarak dönemin iki büyük ilahiyatçısı olan Alâeddin Tusî’yle Bursalı Hocazâde’ye, konu üzerinde birer risâle yazmalarını önerdi. Dönemin ulemâsı Hocazâde’nin yapıtını üstün buldu. ...İbn Rüşd, Gazali’ye karşı, felsefe ve dinin uzlaştırılabileceğini ve tam bir Tanrı bilgisi edinebilmek için aklî istidlâlin gerekli olduğunu savunmuştu. Hocazâde, aklın mantıkî ilimlerde kusursuz olmakla birlikte, ilâhiyatla ilgili konularda kullanılmasının yanlışlara yol açtığını söylemiştir. Hocazâde, bazı bakımlardan yanlış olan Gazali’nin yöntemini düzelttiğini de ileri sürmüştür. Ayrıca, amacının, felsefenin iddialarına karşı şeriatı savunmak olduğunu da açıkça söylemiştir. Böylece, Averroizm yani İbn Rüşd felsefesi İtalya’da çalışılmış ve Rönesans düşüncesinde önemli bir etmen olurken, Osmanlı medreselerinde kapsamlı bir skolastik felsefe yerleşmekte idi...” Osİsterseniz bu konuda bir de İsmail Hakkı Uzunçarşılı’yı dinleyelim (O manlı Tarihi, II. Cilt, 7. Baskı, TTK, 1995, s.655): “...İmam Gazalî Tehâfütü’lFelâsife isimli eserinde İbni Sîna’nın [980–1037] aklı esaslı ölçü yapmasına itiraz ederek akıl ile her şey ölçülmez ve zayıf ve aciz olan akıl ölçüsüne itimad edilemez diyerek iddiasını isbat etmek istemiştir. Bu eser yazıldıktan takriben bir yüz yıl ...sonra Endülüslü İbni Rüşd, Gazali’nin Tehâfütü’ne itiraz ederek akıl ve imandan hangisinin üstün olduğunu tetkik ile aklın üstün olduğuna hüküm ile bunu isbat için Tehâfütü’ttehâfüt isimli eserini vücuda getirmiştir. İşte bu iki zıd mütalâa hakkında bir fikir elde etmek isteyen Fatih Sultan Mehmed bu meseleyi Hocazâde ile Alâüiddin Tusî’ye tetkik ettirmiştir [‘ve buna dair birer eser yazmalarını emretmiştir’]. Her ikisi de [eserlerinde] İmam Gazalî’nin fikrini muvafık bulmuşlardır...” Herhalde BTYK’ye katılan bilim kurumları, başta YÖK ve TÜBİTAK olmak üzere, Başbakan’ın konuşmasıyla ortaya çıkan durumdan kendilerine vazife çıkaracaklar ve Gazali’nin düşünce sisteminin bilim âlemimizde yeniden hâkim kılınması meselesini gündemlerine alarak gerekeni yapacaklardır. sıyla Köy Enstitülerinde karma eğitime son verilir. Erkekler başka enstitülere yollanır, 21 farklı enstitüden kız öğrenciler Kızılçullu ve Beşikdüzü’nde toplanır. Kızılçullu artık “Kız Köy Enstitüsü” olmuştur. 1952 Eylül’ünde Köy Enstitüsü kapatılır. Binaya “NATO” tabelası asılır. Kız öğrenciler gruplar halinde Bolu ve Beşikdüzü’ne gönderilir. 1956 yılında semtin adı da Şirinyer’e dönüştürülerek, üretken, eşitlikçi eğitim felsefesiyle enstitü toplumsal bellekden silinmeye çalışılır. Kızılçullu Köy Enstitülü Yıllar, 19371952 yılları arasında Ege’de bir Cumhuriyet okulunun geçirdiği evrimin çok sayıda belge, yaklaşık bin fotoğraf ve sayısı her geçen gün azalan canlı tanıklara dayanılarak yazılmış, başta tarih, sosyoloji, eğitim olmak üzere bütün sosyal bilimler alanında çalışanlara önemli bir model ve kaynak olacak öyküsünü anlatıyor. Gerekçeli Ceza Kanunları Turhan Kitapevi, 0312418 82 59 Hukukçular ve akademisyenler M. Emin Artuk, Ahmet Gökçen ve A. Caner Yenidünya’nın hazırladıkları kitap, geçen yıl ceza yasalarında yapılan son değişiklikleri de içerecek biçimde, Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun ve Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ve ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük, eklenerek ve kapsamı genişletilmiş biçimde, 12. baskısı yayımlandı. Yazarlar, ayrıca, mevzuatlarda yapılan değişiklikleri de kitaba eklediklerini belirtiyorlar. Ayrıca, “lehe kanunun tespiti bakımından 765 sayılı eski Türk Ceza Kanununa da” yer verilmiş. Türkiye’de hemen herkesin birbiriyle, kurumlarla ve devletle mahkemelik olduğu günümüzde, pazardaki esnaf gibi söylemek gerekirse “her eve lazım..”!! Kızılçullu Köy Enstitülü Yıllar” Kemal Kocabaş “Kızılçullu Köy Enstitülü Yıllar” adlı kitap 1 Ekim 2011 tarihinde Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği (YKKED) araştırma – inceleme dizisinden yayınlandı. Kitap, Kızılçullu Köy Enstitüsü çıkışlı öğretmen bir babanın çocuğu olan YKKED Genel Başkanı Prof.Dr. Kemal Kocabaş tarafından enstitüsü tarihinde yer almış, Ege Bölgesi’nde yaşayan 82 öğretmen ve sağlıkçı ile görüşülerek, anket uygulayarak üç yılda hazırlandı. Farklı dönemlerde “Paradiso, Kızılçullu ve Şirinyer” adlarıyla anılan bölgede ilk kez Amerikalılar tarafından 1891 yılında İzmir’de azınlık çocuklarına yönelik açılan, sonra Amerikan Koleji adını alan Adnan Menderes’in de öğrencisi olduğu bir okul binası yapılır. 1937 yılında devletleştirilir, “Kızılçullu Köy Öğretmen Okulu” ve “Kızılçullu Eğitmen Kursu” açılır. 1940 tarihinde ise, “Kızılçullu Köy Enstitüsü” olur. 19461947 yıllarında Yücel ve Tonguç görevlerinden ayrılınca eğitimde iş okulu, fırsat eşitliği felsefesini gerçekleştiren tüm köy enstitülerinde gerileme dönemi başlar. 1950 yılında ülkedeki muhafazakârtutucu çevrelerin baskı “Seyahat yâ Resulallah!” Yolculuk başlıyor! Yapı Kredi Yayınları özel dizi olarak, Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi’ni ilk iki cilt halinde yayımladı. Hazırlayan Seyit Ali Kahraman Asya’dan Avrupa’ya, Avrupa’dan Afrika’ya… Anadolu’dan Balkanlar’a, Kafkasya’dan İran’a… Büyük Avrupa şehirlerinden Nil boyu kabilelerine… Han odalarından saraylara, ıssız kalelerden kalabalık çarşılara… Osmanlı coğrafyasını elli yıl boyunca adım adım dolaşan ve tanıklıklarıyla 10 ciltlik bir dünya klasiği yaratan Evliyâ Çelebi’nin Seyahatnâme’si şimdi iki ciltte: Özel bir kâğıt, özenli bir baskı, daha ucuz ve daha kullanışlı bir Seyahatname... 10 cildi kapsayan “Dizin”i ile, Evliyâ Çelebi ve eseri üzerine araştırmalar artık daha kolay... Özel Kutu İçinde, 1.Cilt Sayfa:2200 – 2.Cilt Sayfa:2216, Fiyat: 275 TL CBT 1296/ 6 20 Ocak 2012
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle