27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SAĞLIK GÖSTERGELERİ YANLIŞ MI? Ülkemizdeki Bebek Ölüm Hızı ve Toplam Doğurganlık Hızı Göstergelerindeki İyileşme Üzerine Bir Değerlendirme Prof. Dr. Mahir Ulusoy, E. Öğr. Üyesi, mahirulusoy@hotmail.com O *Kaynaklar: 1978, 1988, 1993, 1998, 2003, 2008 değerleri için TNSA 2008 raporu, sayfa:64, CBT 1296/ 19 20 Ocak 2012 ECD, Dünya Bankası ve Dünya Sağlık Örgütü gibi örgütler periyodik olarak ülkelerin sosyal, ekonomik ve sağlık göstergelerini yayımlıyorlar. Orhan Bursalı’nın bu göstergelerin neredeyse tümünü değerlendirdiği “10 YILDIR AKP, Uluslararası Göstergelerle Türkiye Röntgeni” adlı kitabında, Türkiye’nin bu göstergelerden bazılarında ülkeler sıralamasında sonlarda yer alırken üç tanesinde rekor iyileşmeler sağladığı görülmektedir. Bunlar: Toplam doğurganlık hızı (TDH), 19842009 arasında 1.81 çocuk azalmıştır (sayfa: 130). Ülkemiz bebek ölüm hızında (BÖH) 19832008 arasında %75 düşüş kaydederek 34 OECD ülkesi arasında rekor kırmıştır (sayfa: 147). Doğuşta yaşam beklentisi son 20 yılda rekor iyileşmeyle 10 yıl artmıştır (sayfa: 99). Bu gelişmeler “keşke öyle olsa” diyeceğimiz gelişmelerdir. Fakat diğer göstergeler kötü iken, bu göstergelerin iyi olması, ister istemez rekor iyileşmeler konusunda kuşku yaratmaktadır. TDH, bir kadının doğurganlık hayatı boyunca doğurması beklenen ortalama çocuk sayısını gösterir. TDH’nın 2.1 olması durumunda, ülke nüfusu durağan düzeye erişmiş kabul edilir. Bu düzeye erişmiş bir ülkede, 1520 yıl sonra nüfus artmaz ve eksilmez, nüfus artış hızı sıfır olur. Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (TNSA) 2008 verilerine göre, Türkiye ’de TDH hızı 2.16 düzeyine indi. Bu değer; kırda 2.68, kentsel kesimde 2.00’dir. BÖH ise, bir yıl içinde canlı doğup bir yaşını doldurmadan ölen çocukların o yıla ait canlı doğumlar içindeki payı olarak tanımlanır ve binde ile ifade edilir. TNSA’a (2008) göre, BÖH binde 17’dir. TDH ve BÖH gibi göstergeler; halk sağlığı düzenlemelerinin yokluğunda ya da etkisizliğinde yüksek düzeyde seyrederken, etkin bir hizmet sisteminin kurulmasıyla başlangıçta kısa zamanda hızla düşmeye başlar. Hizmetin etkinliği sürdürülse de zamanla bu düşüş yavaşlar, sonunda her iki gösterge de doğal düzeyine erişir, doğal düzeyinden daha aşağı inmesi de olası değildir. TDH’nin 2.1’in altına düşmesi durumunda nüfus kendini yenileyemez hale gelir ve azalmaya başlar. BÖH’ü de doğal düzeyinin altına düşmesi olası değildir. Sağlık sistemi ne kadar iyi olursa olsun örneğin Luxemburg gibi gelişmiş bir ülkede bile, binde 1.8 düzeyinde kalmaktadır (www.oecdilibrary.org). 196667 Türkiye Demografi Araştırması’na göre, TDH ortalama 5.3 çocuk, BÖH de binde 131’dir (Turkish Fertility Survey (TFS), 1978; sayfa: 20, Tablo: II7). Türkiye’de 224 sayılı Sağlığın Sosyalleştirilmesi Yasası’nın kurduğu etkin sağlık sistemi sayesinde 1998’de TDH 2.61’e, BÖH binde 43’lere düştü (Tablo 1 ve 2). Başka bir deyişle, bir önceki paragrafta sözü edilen, bu göstergelerdeki “başlangıçtaki büyük değer düşüşü” Türkiye’de 19701990 arasında sağlandı. 1990’dan sonra, bu göstergelerdeki düşüşün yavaşlayan bir hızda devam etmesi beklenir. Şimdi ülkemizdeki TDH’nin yıllar içinde gelişimine bakalım: Tablo 4.3; 1983 değeri için: Turkish Population and Health Survey; sayfa:63; Tablo 23 Not: Bu araştırmaların raporlarına www.hips.hacettepe.edu.tr adresinden erişilebilir. Görüldüğü gibi, TDH’nin değeri zaman içinde düşmektedir. Başlangıçta düşüş hızı yüksek olduğundan kısa zamanda TDH’de büyük düşüşler oldu, 10 yıl içinde (19781988) 4.33’ten 3.02’ye düştü. Sonraki 10 yılda düşüş hızı yavaşladı, 1993’te 2.65’e, 1998’de de 2.61’e düştü. Bu noktada beklenen, toplam doğuranlık hızının düşüşünün yavaşlayarak devam etmesi, halk sağlığı sisteminin hizmet etkinliğinin de devam etmesi koşuluyla, 1520 yıl gibi bir sürede 2.1 (durağan nüfus) düzeyine düşmesi idi. Ancak, TDH, TNSA (2003) da beklenmedik bir şekilde 2.23’e düşerken; bunu izleyen 5 yılda da durağan nüfus düzeyi olan 2.1’e düştüğü görülmektedir (TNSA 2008). BÖH’de da yıllar içinde benzer bir gelişme oldu. tistik Enstitüsü’nün (DİE) yaptığı sayımlarda nüfuslarını fazla gösterdi. Bu tutum 2000 yılında yapılan son sayıma kadar çok yaygınlaştı ve adeta nüfusunu abartmayan belediye kalmadı. Fazlalığın ne kadar olduğunu bilmek olası değildir. Aynı nedenle 2000 değerlerini baz alarak ileri doğru yapılacak her nüfus tahmini ve nüfus artış hızı güvenilmez olacaktır. Nitekim TÜİK’in Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü’ne yaptırdığı düzeltilmiş yıl ortası tahminleri, 2000 yılı nüfusunu 64,252,000 olarak alması yukarıda sözü edilen fazlalığın resmen kabul edildiğini göstermektedir (DİE 2000 nüfusunu 67,804,000 olarak vermektedir). Ayrıca bu fazlalık 3,552,000 kişi olarak tahmin edilmektedir. Sözü edilen düzeltilmiş nüfus tahminleri 19862025 yılları için yapılmıştır. Tablo 3, 20002012 yılları için mutlak değerler ve nüfus büyüme hızları alınarak düzenlendi. *Kaynaklar: 1993’den 2008’e kadar olan değerler için: TNSA 2008 raporu sayfa:348, EK G. 1978 için: Turkish Fertility Survey, 1978; sayfa:78, Tablo:VI II3. 1983 için: 1983 Turkish Population and Health Survey; sayfa:74, Tablo:V2. 1988 için: 1988 Turkish Population and Health Survey; sayfa:96, Tablo: II.7.2. Görüldüğü gibi, BÖH’nin değeri de zaman içinde düşmektedir. İlk 10 yıl içinde düşüş hızı yüksek olduğundan kısa zamanda BÖH’de büyük düşüşler oldu, 19781988 arasında binde 176’dan binde 78’e düşmüştür. Sonraki 10 yılda düşüş hızı yavaşladı, 1993’te 53’e, 1998’de de 43’e düştü. Beklenen, BÖH’deki düşüşün yavaşlayarak devam etmesi, 3035 yıl gibi bir sürede doğal düzeyi olan binde 2’lere düşmesi idi. Ancak, TNSA (2003) da beklenmeyen bir hızla binde 23’e; bunu takiben de binde 17’ye düştüğü görülüyor (TNSA, 2008). BÖH, TDH ve “doğuşta yaşam beklentisi” göstergeleri, Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü tarafından 1968’den beri 5 yılda bir yürütülen araştırmalarda, kadınlar için hazırlanan anketlerin gebelik tarihçesi ile toplanan veriler kullanılarak “hayat tablosu tekniği” ile hesaplanmaktadır. BÖH ve doğuşta yaşam beklentisi göstergeleri, aynı zamanda, tüm ülkelerin gelişmişlik düzeyini gösteren en önemli gösterge olan İnsani Gelişmişlik İndeksi’nin önemli iki bileşenidir. Bu göstergelerin güvenilir olduğu durumda; sağlık sisteminin kalitesini gösteren BÖH’ü düşmesi, kuşkusuz istenen bir şeydir. Ancak, gebelik tarihçesi kullanılarak üretilen bu göstergelerin güvenilir olması için, kadının tüm gebeliklerinin eksiksiz ve doğru tarihlerle bildirilmesi gerekir. TDH ve BÖH değerlerinde görülen beklenmedik düşüşler, bu göstergelerin üretiminde baz olan verilerin güvenilir olmadığını düşündürmekte. BÖH’ün zaman içindeki seyrini gösteren TNSA (2008) raporunun 135’inci sayfasında gebelik tarihçesi bilgilerinin yüksek kaliteli olduğu söyleniyorsa da, sayfa 132’de, bebek ölümleri tartışılmadan önce verinin kalitesi tartışılmaktadır. Burada neonatal (doğumdan sonraki bir ay içinde ölen bebek), bebek ve çocuk ölümlerini hesaplamada kullanılan “gebelik tarihçesi bölümü”nde eksik bildirimler olabileceği ifade edilmektedir. Olaya, Türkiye nüfusu ve doğal nüfus artış hızındaki değişime baktığımız zaman da benzer bir sonuçla karşılaşıyoruz. İller Bankası’ndan belediyelere ödenen paranın miktarı için ölçüt nüfus büyüklüğü olduğu için belediyeler, Devlet İsta Kaynak: www.tuik.gov.tr/VeriBilgi.do?tbid=39&ustid=11 *Nüfus artış hızları yazar tarafından (Pn=P0ert) formülü kullanılarak hesaplanmıştır. Bu tahminlerden yıllık nüfus artış hızları hesaplandığında 1989’da binde 17 olan nüfus artış hızının 2001 yılında binde 13.6’ya, 2010 yılında da binde 13.1’e kadar düştüğünü görüyoruz. Eğer gerçekten TDH durağan nüfus düzeyine erişmiş ise doğal nüfus artış hızının binde 13’ler düzeyinde değil, çok daha düşük düzeyde olması gerekir, 2020’li yıllarda da sıfıra yaklaşması beklenirdi. Halbuki aynı kaynağa göre 2025 yılında Türkiye nüfusu 85,407,000, yıllık nüfus artış hızı da binde 7.82 olarak tahmin edilmektedir. Burada dikkat çeken nokta nüfus artış hızının, sanki TDH durağan nüfus düzeyine erişmemiş gibi 2025 yılına kadar artmaya devam etmesidir. Eğer Türkiye gerçekten durağan nüfus sağlayan TDH’ye (2.16) erişmiş ise nüfus artış hızında daha hızlı bir düşüş olması gerekirdi. Doğal nüfus artış hızındaki düşüş, sanki TDH’da önemli bir düşüş olmamış gibi devam etmektedir. Sonuç olarak; kamuda ya da özel sektörde, küçük bir birimden ülke yöneticiliğine kadar tüm düzey yönetimlerde güvenilir bilgiye dayanmak, başarıyı büyük ölçüde sağlamak demektir. İleriye dönük plan ve projelerin de isabetli ve uygulanabilir olması o plan ve projeleri yapmada baz olan verinin bilimselliğine bağlıdır. Bilginin bilimsel olmasını sağlamak, yöneticilerin bilgi üretme sürecinde bilimsel yöntemlerin kullanılmasını sağlaması ve uzmanlar çalıştırmasıyla olasıdır. Üniversiteler ise bilimsel bilgi üretimi ve kullanımında çok daha duyarlı olmak durumundadırlar. Türkiye’nin sağlık, sosyal, ekonomik ve demografik konularına ilişkin olarak 1960’lı yıllardan beri bilimsel veri toplayagelmiş olan Nüfus Etütleri Enstitüsü’nün kuşkulu veriler toplamış olması düşündürücüdür.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle