22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

AYLAK BİLGİ Tahir M. Ceylan tahirmceylan@gmail.com Sosyal homeostasiz kavramını ilk önce, termitler ve sosyal böcekler için biyologlar, zoologlar kullanmışlardır. Örneğin Wheeler, sosyal böcek kolonileri için süperorganizma terimini kullanmıştır; tek tek olduklarında normal organizasyon, bir arada olduklarındaysa süper organizasyon oluştururlar anlamında… Ulusal Açık Ders Malzemeleri Programı Açık Ders Malzemeleri Programı, üniversitelerde verilen derslerin internet ortamında ücretsiz olarak erişimine ve kullanımına imkân sağlayan bir programdır. Sosyal Homestasiz Böceklerin tek tek yapamadığını bir araya gelerek ve tam bir organizma gibi davranarak kolayca yapabildiğini (daha kolay beslenip, daha kolay üreyebildikleriniyn) ifade etmiştir yazar. Aynı şeyi termitler için söyleyen ise Stuart’tır. Onların bir arada büyük bir organizma gibi davranarak kolay savunma ve onarma yaptıklarını ifade eder araştırıcı. Sonuç olarak nasıl her bir hücre, organizmanın iç dengesini sağlamak üzere davranıyor, gerektiğinde kendini büyütüyor, gerektiğinde bölünüyor, gerektiğinde ölüyor ve biz buna organizmik homeostasiz diyorsak, aynı şekilde insanlar da (ve yukarıdaki örneklerdeki gibi diğer sosyal canlılar da), büyük ve tek canlı (ortak canlı)’nın (sosyal) homeostasizini sağlamak için onun lehine davranır, onun canlılığının sürekli olması için kendi canlılığını feda eder, ortak ve tek canlının yaşamını yetkin biçimde sürdürmesini sağlamaya çaba gösterir. Sosyal homeostasiz davranışına ters düşen bir karakter yapısı olarak bencillik ise, her parçanın kendini geliştirebildiği kadar geliştirerek ortak bütüne katkı yapması için insani bir karakter yapısı olarak vardır. Ama eğer bencillik, bütüne yarar getirmekten çıkıp, zarar vermeye başlarsa, ortak benliğin ona müdahalesi söz konusu olur ki, bunun örneklerini günlük hayatta görüyoruz. Sosyal homeostasizin korunması, ait olduğumuz ortak organizmanın vitalitesini yükseltmeye dönüktür. İnsan elli bin yıllık genç bir canlıdır ve yaşamı sıkı koruma altındadır, bunu sağlayacak önemli düzenek olarak öteden beri sosyal homeostasiz vardır. Otistikler, sosyal homeostasize katkı yapamaz, ortak canlı sosyal bir düzen kurdukça, bu gelişime ayak uyduramadı muhtemelen onlar. Otistiklerin beyninde, dengeleyici hücre ölümlerinin ve sinirler arası bağlantılardaki seçici budanmanın gerçekleşmediğini biliyoruz. Burada yeri gelmişken Panksepp’in ilginç bir gözleminden bahsetmek isteriz (1998). Ona göre kadınlar, özellikle üzüntülü müzik dinlemekle ürperme geçirir. Erkeklerse aynı durumda ürpermeden çok heyacana, hüzne benzer bir durum yaşar. Kadınlardaki bu ürperme soğukta yaşanan titremeyi andırır. Ürperme sonrasında bazı kadınların, müziğin ritmine uyarak, bebek sallar gibi sallanmaya, kimi zamanda ortada bir müzik olmadan birbirlerine sarılarak oradan oraya devinmeye başladığını görürüz (yn). Üzüntü verici parçaların seslendirilişi, kadınlara bebek ağlamasını hatırlatabilir; bebeğin annenin yanında olmaması nedeniyle, onun beden ısısının düşüşünü, kendi bedenlerindeki ısıyı düşürür gibi yaparak (ürpererek) fark ettiklerini (bebek yanındayken annelerin ürperip ürpermediği annelerden öğrenmek ilginç sonuçlar verebilir) ve gidip sarılarak bebekte yeniden beden ısısını yükselttiklerini ve birlikte sallanarak bebeklerini yeniden uykuya daldırdıklarını söyleyen yazar, bu işlemin ayrıca kadınlar arasında da bir ritüel olarak tekrarlandığını, (birbirlerini bebek gibi görüpyn) birbirlerine sarıldıklarını ve beraberce sallandıklarını da ifade ediyor. Müziğin kadınlara bebek (henüz anne olmayan hanımlara bu özelliğin kalıtsal olarak geçtiğini varsayabilirizyn) çığlığını hatırlatarak onları ürperttiğini düşünen yazara ek olarak, kadınlarda (hatta açık gizli homoseksüel erkeklerde) ürpermenin çoğu zaman bir müzik gerektirmeden ortaya çıktığını da söyleyebiliriz. Anneler, anne adayları, bütün kadınlar, ürpermeyle beraber eşlerine, arkadaşlarına sarılarak sallanıp, bebeği yeniden uyutmanın (ve belki de uyutulmanın) simülatif tekrarıyla rahatlarlar. Yazar, annebebek ilişkinin adeta bir ısı düzenleme işlevi gördüğünü söylemektedir. Buzul devrini geçirerek ayakta kalmış insanda o günden bugüne kalmış, özellikle ısınmaya dönük çok ritüel olmalıdır. Buzul devrinde sosyal homeostasizi sağlayacak birinci düzenek ısıyı düzenlemek olmalıdır. Bu düzenleme de insanın endi bedeninin düzenleyeceği koşulların üzerine çıktığında (yani hava çok soğuduğunda ve hep öyle gittiğinde) mecburen ısı kaybını minimuma indirmek için beden yüzeyini daraltarak, yani birbirine sarılarak olabilirdi, öyle olmuştur. Eski Bakırköy’de soğuk havalarda sobanın etrafına dizilmiş hastaların arasında hiç kavga çıktığını görmemiştim, meğer nedeni sosyal olarak ısı düzenlemekmiş. Son söz: Kişisel homeostasiz, sosyal homeostasizden geçer. Panksepp J., Affective neuroscience, s: 321 Oxford University Press New York 1998. P roje ile ifade edilen Açık Ders Malzemeleri, üniversitelerde bir dönemi kapsayan ders izlencesi, ders notları, ders sunumları (Powerpoint sunumlar, video, animasyon) sınavlar, ödevler, proje ve uygulamalar ile ek okuma parçalarından oluşur. Bu örnekler, dinamik bir yapı içersinde gelişmeler ve eleştiriler doğrultusunda değiştirilerek güncellenebilir. Açık Ders Malzemeleri Projesi ilk kez MIT (Massachusetts Institute of Technology)’ de 2001 yılında eğitim hayatına katılmıştır. Programın Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) bünyesinde bir Konsorsiyum olarak hayata geçirilme tarihi 25 Mayıs 2007’dir. Bu tarihte Konsorsiyum 45 Üniversitenin katılımı ile kuruldu. Ulusal Açık Ders Malzemeleri Programı kapsamında TÜBA bünyesinde bir Çalışma Grubu oluşturuldu. Halen bu programda katılımcı üniversite sayısı 61 oldu. TÜBA’nın Türkiye üniversitelerinde hazırlanacak çeviri ve telif dersler için hazırladığı program Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) tarafından desteklenmekte. Programın TÜBA içerinde yürütücülüğünü Prof. Dr. Metin Gürses gerçekleştirilmekter. Bu yıl ilk ders örnekleri Web ortamında kullanıcıya ulaştırıldı. TÜBA Ulusal Açık Ders Malzemeleri projesi ile ilgili bilgi ve açılan derslere www.acikders.org.tr adresinden şifresiz ve ücretsiz erişilebilmekte. Prof. Gürses’ten aldığımız bilgilere göre Program, eleştiri ve katkılara açıktır. Öncelikle Türkiye üniversite mensupları ve özellikle üniversitelerin programa ilgisi beklenmektedir. Programın belli bir yetkinliğe erişmiş kurumlara devri düşünülmektedir. Ancak bu devir işlemi program konusunda deneyim sahibi bir kuruma yapılmalıdır. TÜBA, bu program ile geleceğin üniversite eğitim anlayışına katkıda bulunmayı planlıyor. Program, TÜBA’nın Bilim Eğitimi, Üniversite Ders Kitapları ve Açık Ders Malzemelerinden oluşan bilgi toplumu projesinin temel ayaklarından biridir. Ekinezya ve soğuk algınlığı Wiskonsin Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından gerçekleştirilen ve Annals of Internal Medicine isimli saygın tıp dergisinde yayımlanan yeni bir araştırma, ekinezyanın bir işe yaramadığını ileri sürüyor. Göğüs hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta da bu bilgilere dayanarak kendi sitesinde ekinezyanın yararları konusuna değinmiş. 719 kişi üzerinde yapılan araştırmada, ekinezya kullananlarda hastalık süresinin 7 ila 10 saat daha kısa olduğu ve belirtilerin şiddetinin de biraz daha az olduğu belirlendi. Araştırmayı yapan uzmanlar bu sonuçların istatistiki olarak anlamlı olmadığını ve üstelik de tesadüfen veya başka faktörlerin etkisiyle ortaya çıkmış olabileceğini söylüyor. Kirpi otu veya koni çiçeği gibi isimlerle bilinen bu bitki, son senelerde ülkemizde de popüler oldu. Ekinezyanın, bağışıklığı kuvvetlendirdiği, nezle ve gribi önlediği, yaraları iyileştirdiği, hatta romatizmaya, alerjiye iyi geldiğine dair yüzlerce araştırma vardır. Ancak bunların hemen hemen tamamının üreticilerin sponsorluğunda gerçekleştirilen, üstelik de bilimsel bakımdan kaliteleri orta derecede veya çok az olan sonuçlarına güvenilmeyecek araştırmalar olduğu söyleniyor. Üstelik bitkinin yan etkileri de var. Ekinezya alerjik reaksiyonlara ve ağrı, bulantı, ishal gibi midebağırsak şikâyetlerine yol açabiliyor. Tüberküloz, AIDS ve çeşitli romatizmal hastalıklarda tehlikeli olabiliyor. Doğum kontrol, alerji ve kolesterol ilaçları ile etkileşimleri var. Gebelerde ve küçük çocuklarda kullanılması kesinlikle tavsiye edilmiyor. Bilim insanlarına göre soğuk algınlığının zirve yaptığı şu günlerde ekinezyaya methiyeler düzülmesi bir pazarlama stratejisinden başka bir şey değil. Ekinezyanın soğuk algınlığına karşı koruyucu olduğunu gösteren kesin bilimsel bir kanıt olmadığı gibi, bu konuda yapılan ciddi araştırmaların hiçbirisi ekinezyanın bir tedavi aracı olarak kullanılmasını da tavsiye etmez. Kaynak: http://www.annals.org/content/153/12/769.full.p df+html CBT 1242/8 7 Ocak 2011
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle