Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
GÜNCEL TIP Mustafa Çetiner cetiner.m@superonline.com Sağlık Geçtiğimiz günlerde kürsüden yumurta hesabı yapan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek diyordu ki; “Doğrusu krizi halkına fatura etmeyen bir ülkenin vatandaşları olarak hepimiz çok şanslıyız.” Yumurta Hesabı Doğru mu? Maliye Bakanı Şimşek’i dinlerken düşündüm, bu ülkenin vatandaşları olarak gerçekten şanslı mıydık? Onu dinlerken aklıma son OECD raporu geldi. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) her 3 yılda bir PISA ismiyle bir eğitim araştırması yapıyor. Bu yıl 15 yaşında 470.000 öğrenci ile dünya genelinde yapılan çalışmanın sonucu Türkiye’nin eğitim alanında 2000 yılından bu yana hiçbir ilerleme gösteremediğini ortaya koydu. Türkiye bu yıl da sözünü ettiğim PISA eğitim araştırmasında son 3 ülke arasında yer alma alışkanlığını sürdürdü. Araştırmanın 2006 sonuçlarına göre sondan birinci olan Türk öğrenciler; metin anlama, fen ve matematik alanlarında yine kendilerine son sıralarda yer bulabildi. Ülkelerin eğitim politikalarını değerlendirmek ve eğitim sistemlerini geliştirmek için yapılan araştırmada, Türkiye araştırmaya yeni dahil olan Şili’yi ve hep sonuncu olan Meksika’yı geçebildi ve sondan ikinci oldu. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’i dinlerken aklıma Shanghai Jiao Tong Üniversitesi’nin yaptığı “Academic Ranking of World Universities” isimli değerlendirme raporları da geldi. Anımsayacaksınız, 2005 yılında Sayın Başbakanımız, dönemin YÖK başkanı Teziç’e yüklenmiş ve “YÖK Başkan’ı Başbakan’a laf yetiştireceğine, görevini yapsın. Dünyada ilk 500 üniversite arasında niye Türkiye`den bir tane yok” diye sormuştu. Tartışma Shanghai Jiao Tong Üniversitesi’nin 2004 yılı değerlendirme raporu sonrası yaşanmıştı. Aradan 6 yılı aşkın bir süre geçti. Üniversitelerimiz ve YÖK artık tamamen hükümetin kontrolündedir. Sayın Başbakan, üniversite rektörlerini topluyor, Beşiktaş’taki çalışma ofisine çağırıyor, ülkemizin bilim kurumlarının en tepesindeki yöneticilerimiz bu toplantı neden Ankara’da YÖK’te yapılmıyor, Başbakan bize ziyarete gelmiyor da biz Beşiktaş’a gidiyoruz diye düşünmeden büyük bir istekle daveti kabul edip koşuyor, üniversite öğrencilerinin yoğun protestosu altında görüş alışverişinde bulunabiliyor. Yani işbirliği tam ve karşılıklı sempati zirve noktasındadır. Peki, ne değişti de Başbakanımızın rektörlerimize sempatisi arttı? Acaba yeni dönemde üniversitelerimiz büyük bir akademik patlama mı yaptı? Shanghai Jiao Tong Üniversitesi’nin 2010 raporu aslında bir şeyin değişmediğini açıkça gösteriyor. Hatta bir gerileme olduğundan bile söz etmek mümkün. Değerlendirme sonucunda sadece İstanbul Üniversitesi tıpkı 2003, 2007 ve 2008’de olduğu gibi ilk 500’e girmeyi başarabiliyor, üstelik önceki yıllara göre olduğu durumdan biraz daha gerileyerek. Hepsi bu kadar… Peki, 2005 yılında üniversiteleri ve YÖK’ü keskin bir dille eleştiren Başbakanımızın sesi şimdi neden çıkmıyor? Yanıtı hepimiz biliyoruz. Başka bir soru daha size. Peki, üniversitelerimiz daha iyiye gidecek mi? Bu sorunun yanıtını bulabilmenize yardımcı olsun diye birkaç ipucu… Raporda ilk 150 üniversite içinde Türkiye dahil hiçbir İslam ülkesi yok, ancak bir avuç nüfusa sahip İsrail’den 3 üniversite var. İlk 300 üniversite içinde bir Güney Afrika üniversitesi var, ancak Türkiye yok. İlk 500 üniversite içinde İstanbul Üniversitesi, Tahran Üniversitesi, Kral Suud Üniversitesi ve Kral Fahd Suudi Arabistan Petrol ve Maden Üniversitesi dışından İslam üniversitesi yok. Oysaki, aynı listede bir avuç nüfusa sahip Yunanistan’dan 2, Güney Afrika’dan ise 3 üniversite yer alıyor. ABD, aynı listede 187 üniversite ile ilk sırada. En iyi ilk 10 üniversitenin 8’ini, ilk 100 üniversitenin ise 54’ünü ABD üniversiteleri oluşturuyor. Aynı listede Çin’in 34, İngiltere’nin 38 üniversitesi yer alıyor. Hâlâ düşünüyor ve anlamaya çalışıyorum. Peki, maliye bakanımızın “böyle bir ülkenin vatandaşları olarak hepimiz çok şanslıyız” saptaması doğru olabilir mi? Bir soru daha, acaba bakan için doğru ifade “bu ülkenin politikacıları olarak hepimiz çok şanslıyız” mı olmalıydı? Afazi (Dil bozukluğu) hakkında bilinmesi gerekenler İnme, kafa travması, dejeneretif hastalıklar vb. sebeplerle beyindeki dil merkezinde oluşan hasar sonucunda afazi, yani dil bozukluğu oluşur. Afazi kişinin entelektüel seviyesini etkilemeden, söylenenleri anlamada, akıcı ve anlamlı konuşabilmede, okuma ve yazmada bozukluklara sebep olabilir. Afazinin türleri hasarın beyindeki yerine ve şiddetine göre farklılık gösterir. Seda Atilla Şahin M.S. CCCSLP, Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi Dil ve Konuşma Bozuklukları Uzmanı Afazinin yol açabileceği şikâyetler: • Konuşmada tutukluk, belli bazı kelimeler dışında konuşamama • Gramersiz, telgrafik konuşma • Konuşmanın akıcı ancak içeriğin anlamsız olması • Konuşurken kelimelerin yanlış telaffuz edilmesi (Ör: bardak yerine bartak), veya benzer anlamlı bir kelime ile değiştirilmesi (Ör: bardak yerine tabak). • Adlandırmada güçlük çekme, ve sık sık demek istenilen kelimeyi hatırlayamama • Konuşulanları algılamada güçlük • Daha önce söylenmiş bir kelimeyi uygunsuz olarak yineleme • Okuduğunu algılamada güçlük • Yazı yazmada güçlük, kelimelerin sık sık yanlış yazılması, cümle kuramama Tedavisi nedir? Dil ve konuşma terapisi afazi rehabilitasyonunda büyük rol oynar. Afazi teşhisi konulduktan sonra zaman kaybetmeden dil ve konuşma terapisine başlamak hastanın kazanımlarını hızlandırıp arttırır. Özellikle ilk 612 ay hızlı bir gelişim olacağı için bu süre içinde terapi desteği almak çok yararlıdır. Dil ve konuşma bozuklukları uzmanı afazi değerlendirmesi yapıp derecesini belirler ve kişinin ihtiyacına göre şekillendirilmiş terapi uygular. Grup terapisinde buna ek olarak ortak ihtiyaçları olan bireylerin sohbet yetenekleri üzerine çalışmalarına ve birbirlerine sosyal destek sağlamalarına fırsat verilir. Seda Atilla Şahin • Onunla göz teması kurarak konuşun. • Cevap vermesi için ona zaman tanıyın. • Yavaş ve anlaşılabilir konuşmaya dikkat edin ama normal bir tonlama ve sesle konuşun. • Konuşurken vücut dilinizi de kullanın. • Gerekli durumlarda dediklerinizi tekrar edin veya basitleştirip değiştirerek yineleyin. • Anlaşıldığınızdan emin olmak için ara ara basit sorular sorun. • Uzun ve karışık sorular sormaktan, yönergeler vermekten kaçının. • Mümkün olduğunca cevabı evethayır olan sorular sormayı deneyin. • Peş peşe soru sormak yerine ilk soruyu algıladığına emin olduktan sonra diğer soruya geçin. • Yeni bir konuya geçerken haber verin. • Yanınızda kâğıt kalem bulundurun ve anlattığınız şeyin anahtar kelimelerini yazarak gösterin, gerekiyorsa resim çizin. • Hedeflediği kelime aklına gelmiyorsa bazı durumlarda tahmin yürütmek yardımcı olsa da her zaman yapmayın. Yardımınızı isteyip istemediğini kontrol edin. Gerekiyorsa zaman tanıyın ve bekleyin. • Dediklerinin içeriğine konsantre olun. • Sözlü ifade edemiyorsa kâğıt kalem uzatarak yazı ile veya çizerek iletişime girmesini sağlayın. • Vücut dilini kullanmasını destekleyin. Afazi başka iletişim bozuklukları ile beraber görülebilir mi? Hasarın lokasyonuna göre dizartri ve/veya apraksi gibi konuşma bozuklukları da afaziye eşlik edebilir. Dizartri ağız, yüz, ve solunum sistemindeki kasların zayıflamasından ötürü kısık ses, güçsüz nefes ve sık sık dil sürçmesi gibi şikâyetlere sebep olabilir. Apraksi ise konuşmayı oluşturan seslerin çıkarılma aşamasında oluşan sıralama ve motor planlama bozukluğuna denir. Kişi ne söylemek istediğini bilse de beyin kelimeleri oluşturan sesleri çıkarmak için gereken kas hareketlerini koordine etmekte zorlanır ve böylece istenilen kelime yerine ona benzeyen/benzemeyen başka bir sözcük söyleyebilir (ayakkabı yerine “atatabı” gibi). Dil ve konuşma bozuklukları uzmanı bu alanlarda da hastayı değerlendirip gerekli terapiyi uygular. Afazisi olan yakınınız ile nasıl iletişime geçmelisiniz? • İletişim kurarken arka planla gürültü veya dikkat dağıtıcı şeyler olmamasına özen gösterin. CBT 1242/17 7 Ocak 2011