Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
YAP Elektronik satranç Kasparov'la bir Deep Blue, iyi bir satranç ustası. Peki ne kadar zeki bir yaratık? Zekâ nedir? insanoğlu zeki bir bilgisayar yapmanın neresinde? Yapay zekâ çalışmaları niçin ilerleyemiyor? ünya Satranç Şampiyonu Kasparov "insanlığın onurunu korumak zorundayım", diyerek oynadığı dünyanın en güçlü satranç bilgisayarı Deep Blue'ye yenildi. Kasparov, oyundan önce şöyle diyordu: "Elektronik bir beyin karşısında teslim olmanın günleri sayılı..." Kasparov sanki yenilgisini görmüştü. Ancak dünyanın diğer şampiyonları tarafından da paniğe kapılmakla eleştirildi. Peki, Deep Blue'nün zaferi neyi gösterdı: Bu sadece, çok hızlı hesap gücü olan bir makinenin, yaratıcı insan dehası karşısında zaferini mi? Deep Blue, kendi gücünü, merkezı ışlemcisi aracılığıyla digital bilgilere olağanüstü bir hızda erişme yeteneğinden almıyor mu? Veya, bugüne kadar insanın en değerli imtiyazı sayılan zekâsından, elektronik satrancın beyninde ilk kez ve nihayet bir zekâ kıvılcımı mı çaktı? Ancak bılım dünyası, Deep Blue'nün yengisinden çok, bilgisyarların, yapay zekâların ınsan zekâ ıle olan ılışkısinı, bir makinenin insan zekâsına sahip olup olamayacağını tartışıyor. Max Planck Enstitüsü'nden araştırmacı Franz Weinert şöyle diyor: "Bu satranç oyunu, zekâ araştırmaları için Drosophila özelliğinı taşımaktadır". Tıpkı genetikçilerin kendi tezlerini veya varsayımlannı, meyve sineği olan Drosophila üzerinde denemeleri gibı, psıkologlar da zekânın yapısı üzerıne kendi varsayımlarını satranç oyununda deniyorlar. Onlara göre, siyah beyaz 64 karenın üzerınde 32 fıgürün hareketi, insan zekâsının karmaşık yapısının b.ir göstergesidir. Sınırlı sayıda kural, sınırsız sayıda oyun olasılığını beraberınde getiriyor. Bu oyunda, mantığını sezgi ve yaratıcılık yoluyla en iyi kullanan ve ayrıca geçmış deneyımlerden yola çıkarak en iyi hamleleri yapan kazanacaktır... Kazanan Deep Blue oldu. Peki bu neyi gösteriyor. Kasparov'dan daha zeki olduğunu mu? Ancak bilimciler, zekânın, çok iyi bir piyon veya at, hatta vezır fedasıyla önemli bir kazanç elde etmenin veya etmeyi bilmenin çok ötesinde bir özellik olduğunu da belirtiyorlar. Deep Blue'nün yaratıcıları da, makine, Kasparov'u yense bile, bunun sadece gerçek bir makine zekâsı elde etmede atılmış bir adım olacağını belırtiyorlardı. Çünkü, insanoğlu'nun sahip olduğu zekâ çok yönlü bir olgu. Salt çok iyi bir belleğe sahip olabılmek, mılyarlarca kavramdan birinı bir kaç saniye içinde bulup çıkartmak, zekânın göstergesi sayılmıyor. Salt, bir anıt yapmak, çok iyi bir müzık bestelemek vb gibi üstün etkinliklerin zekâ göstergesi sayıldığı dönemler çoktan gerıde kaldı. Beynin çok sıradan bir eylem olarak ve daha önce hiçbir çaba sarfetmeye gerek görmeden, örnetjin bir fıkraya gülebilme yetisi de zekânın bir göstergesi. Aynı şekilde, akşam karanlığında yaşanan bir gerilım de. Zekâ, aydınlanma dönemiyle birlikte yoğun olarak tartışılmaya başlandı. Uzun zaman felsefecilerın tartışma alanında kaldı. Daha sonra tıpçılar, antropologlar ve doğa bilimcileri sahneye çıktılar ve bılim zekâ olgusuna el attı. Sayı, istatistık ve deney, zekâ olayını açıklamada kullanılmaya başlandı. Geçen yüzyıl kimin daha zeki olduğunu anlamak için beyinler ölçülüyordu. ölülerin beyinleri tartılıyordu. Orneğin, bir ünlünün beyni 2 kilo gelirken, diğer bir ünlünün 1200 gram gelmesi ise olayı biraz karıştırıyordu. Sonra dolikosefal kafalarla brakisefal kafaların üstünlükleri tartışılageldı. Bilim bütün bu zırva tartışmaları sonunda çöpe attı. Kafatası içindekı beynı, tek taraflı tanımlama çabalarına son verıldi. İnsanın salt bir yeteneği, zekâyı tanımlamakta yetersiz kalıyordu. Psıkoloji zekâ olayına el attı ve zekâ testleri dönemi başladı. 1912 yılında Alman psikolog VVilliam Stern zekâ oranı kavramını ortaya attı veJQ testlerini geliştirdi. Böylece ınsanların düşünsel yeteneklerini ölçmede somut adımlar atıldı. Yüzbınlerce insana zekâ testleri çözdürüldü ve ortalama sonuçlar değerlendirilerek, örneğin 150: dahi; 125: zeki; 100: ortalama zekâ; 80: aptal; ve 50: kafasız gibı saptamalar yapıldı. IQ test değerleri de şu önemli soruyu yanıtlamaktan uzaktı: Zekâ'nın temel özelliğı nedır? Kımı, soyut düşünebilme yetisi, dedi. Kimi, bilinmeyen yeni ortamlara uyum sağlamada çok iyi tepki verme, dedi. Kımı, problemlerı zekıce çözmektir, dedi. Psikologlar, daha derine indiler. Örneğin Amerikalı psikolog Louis Thurstone zekânın 7 farklı etkenini şöyle sayıyor: Sözcük kapma ve kullanma, algılama hızı, mantıki ve uzaysal düşün me yetisi, bellek, konuşma ve sayı kavrama. Joy Paul Guilford ise bu etkenlerı 120'e çıkarmakla ünlendi. Howard Gardner, zekâ belirtileri arasına, sosyal ve müzikal yeteneklen ve insanın vücudunu kullanma becerisını soktu. Geçen yıl ise Amerika'da Daniel Goleman, IQ'den daha önemlisinin duygusal zekâ olduğu (EQ) görüşünü ılerı sürdü. Yazdığı kitap da ABD'de bestseller oldu. EQ: Kendi duygularını denetlemek, Dünya Satranç Şampıyunu KcJspcvrov "insa oynadığı dünyanın en güçlü satranç bilgisz hesap gücü olan bir makinenin, yaratıcı ins. Deep Blue'yu yaratan ekip sonuçtan çok mutlu. 5316 başkalarının duygularını hıssedebilmekti. Tez, bu yeteneklerin, soyut düşünme becerisinden çok daha önemli olduğu görüşüne dayanıyor. Zekâyı belirleme konseptlerinin çok sayıda olması, araştırmacıları zekânın mekânı olarak görülen beynin kendisini öğrenmeye yöneltti. Bu araştırmalannda da elektronik sektörün kendilerine hediye ettıği bılgısayarı kullandılar. Çeşitli disiplinlerden bilimciler, zekâyı, beyni anlayabilmek için kognitif bilimler çerçevesınde bir araya geldiler. Psikologlar, karmaşık bir sorunu çözerken insan beyninde olan tek tek bütün süreçlerı, adımları bırbırınden ayırd etmek ıçın çalışıyor. Siniribilimciler, tomograf, moleküler araştırmalar ve çok hassas elektrodlarla sınır hucrelerının birbirıyle konuşmalarını, iletişimlerını saptamaya çalışıyor. Programcılar da insanın düşünme yöntemini bilgisayarlara aktarmaya çalışıyor. 1950'li yıllarda bilgisayar yapımcıları, pek kısa zaman içinde, insan beynini taklit eden bir makine yapabileceklerine inanıyorlardı. Böylece yapay zekâ kolu gelıştı. Süper bılgıf £ sayar tasarımcısı • Danny Hillis "Düşünen makine şirketi" kurdu "Connection machıne"lerin çok reklamı yapıldı ancak bilgisayar bir türlü düşünmeye başlayamadı. Yapay zekâ konusunun bugün vardığı nokta, başlangıcına göre, hedeften uzaklaştı. Çünkü yapay zekâ ya ratmanın zorlukları ortaya çıktı. Gerçı, c neğın, ilk elektronik satranç 1966 ythnyapıldı. Ama o zamanlar küçük bir çoc bile bu bılgisayarın canına okuyordu. Yapay zekâcılar, otuz yıldır şu üç a sorunu çözmeye çalışıyor: a) Insar dünya kadar bilgisi bilgisayarın kullan bileceği bir forma nasıl sokulabilir? önceden programlanan kurallarla bir t gisayar, önceden tahmin edilemeyen görülemeyen yaratıcı fıkirler nasıl orta atabilır? c) Düşünme süreci içinde ins nın duygularının oynadığı rol nedir ve I duygular makinenin dünyasına nasıl o tarılabilır? Psikoloji ve bilgisayar Projenin adı Cyc idi ve proje tarihin > büyük prograrn yazılımına dönüştü. yıldan bu yana, bilimciler, bilgisaya dünyayı anlatıyorlar. özel geliştirilı CycL dilıyle objelerı, fonksiyon ve ilişkil rinı tanımlamaya çalışıyorlar. Tabii, I arada çok basit olaylarla uğraşılıyor. C neğin bilgısayara akşamları havanın karardığını, çocukların ana babalarından daha genç olduğunu, insanların evlerın içinde yaşadığını (tersinin değıl!) ögretmek zorunda kalınıyor. Aslında bu normal yaşamda ınsan için bir bilgı değerı bile taşımamaktadır. Hıçbır ansiklopedide, ana babanın çocuktan büyük olduğu yazmaz, Bu hayatın akışı içinde bir veridır. Bilgı bankasında bu konuda, 10 bin "konsept" birikti. Bu konseptlerın 100 bin "axiom"u ve 100 kadar de "mıkro teorısı" var. Planlara göre sistem çoktan gazete ve kitap okuyarak bilgi hazıne sini kendi kendine Yapay zekâr genışletebılecek mantığı aktar