24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SAĞLIKARAŞTIRMA Alerjik egzema ve astım Ailelerinde alerjik hastalık bulunan annelerin doğum sonrasında bebeklerini en az 6 ay sadece anne sütü ile beslemeleri öneriliyor. Nihat Sapan* naklarda), ensede, boyunda, lerde, dirseklerde ve ellerde kırmızılık, şişlik, şiddetli kaşıntı, sulanma, kabuklanma ve pullanma şeklinde bulgular gösteren bir deri hastalığıdır. Bu hastalık genellikle ailesinde alerjik bir hastalık bulunan çocuklarda ortaya çıkmaktadır. Ayrıca bu çocuklarda bir başka alerjik hastalık bulunma olasılığı oldukça yüksektir. Alerjik egzama özellikle bebeklik ve çocukluk çağının hastalığı olup görülme sıklığı ve hastalığın ağırlığı yaşla birlikte azalma göstermektedir. Yapılan araştırmalarda olgular % 6080 kadarında ilk bulguların 1 yaştan önce başladığı ortaya konmuştur. Alerjik egzemalı çocuklarda ilk yaş içinde genellikle gıdalar alerjen olarak ön plana çıkarken, bir yaşından sonra çevresel alerjenlere duyarlılık gelişebilmektedir. Bu nedenle özellikle ailelerinde alerjik hastalık bulunan annelerin doğum sonrasında bebeklerini en az 6 ay ek gıda vermeden, sadece anne sütü ile beslemeleri ve olabilirse anne sütü verilme süresini birinci yıl sonuna kadar uzatmaları önerilmektedir. Sonraki dönemde bu çocuklar özellikle solunum yolu ile vücuda alınan çevresel alerjenlerden korunmalıdırlar. Astıma gelince, çeşitli uyanlarla ortaya çıkan aştrı bronş (akciğer içi solunum yolları) uyarılması sonucu havayollarında daralma ile seyreden, süregen bir akciğer hastalığıdır. Astım da yine alerjik egzema gibi çocukluk çağının önemli bir hastalığı olup, olguların % 65 kadarında ilk bulgular 3 yaşına kadar ve % 85 kadarında ilk bulgular 6 yaşına kadar ortaya çıkmaktadır. Alerjik egzemada olduğu gibi astımda da bebeklik çağında bazı gıda alerjenleri bulguların ortaya çıkmasına yol açan nedenlerden birini A lerjik egzama başlıca yüzde (yal< . . 3, diz oluşturabilmektedir. Ancak ülkemizde çocukluk çağında astım bulgularının ortaya çıkmasına neden olan en önemli alerjenler, çevresel alerjenlerden olan ve solunum havası içinde solunum yollarına ulaştıklarında etkilerini gösteren ev tozu akarcıkları olarak bilinen küçük canlılardır. Alerjik egzamada olduğu gibi astımda da ailede alerjik hastalığı olan bir kışı varlığında hastalığın görülme riski artmaktadır. örneğin anne veya babasından birinde astım varlığında çocukta astım gelişme riski yaklaşık olarak % 35 kadar olarak bulunmuş iken, her ikı ebeveynde hastalık varlığında bu oran % 65'e kadar çıkmaktadır. Alerjik egzama ve astımda bulgular çeşitli etkenlerın uyarısı ile ortaya çıkıyorken her iki hastalık da bazen kendiliğinden iyilik dönemlerine girmektedir. Bu dönemlerde herhangi bir yakınması olmayan hastalar oldukça rahat bir yaşantı sürebilmektedirler. Bu dönemler bazen uzun, bazen de kısa olabilmektedirler. Çocukluk çağında astımda hastalığın bulgularını ortaya çıkaran nedenler şunlardır: 1) Alerjenler (ev tozlarında bulunan akarcıklar dediğimiz ortalama 0.3 mm büyüklükte olup gözle görulmeyen, ınsan deri döküntüleri ile beslenen canlılar, kedi, köpek, kuş gibi ev hayvanlarının tüy ve deri döküntüleri, rutubetle ortaya çıkan küfler, bazı polenler vs.) 2) Bütün astımlı olgularda etkili olanlar ' Kirli hava (kükürt dioksit) * Sigara dumanı ' Boya, badana, parfüm gibi keskin kokular * Kalabalık kapalı ortamdaki kirlenen hava (duğün, toplantı vs.) " Hava değişiklikleri, rüzgârlı hava, ani ısı ve nem değişiklikleri 3) özellikle soğuk ve kirli havada spor yapılması 4 Viral solunum yolları hastalıkları 5 Stress (psikolojik etkenler) 6 Bazı gıda katkı maddeleri 7) Bazı ilaçlar Alerjik egzamayı ise alerjenler ve psikolojik nedenler alevlendirebilmektedir ayrıca bu hastalarda derinin yapısı kuru olup sık nemlendirici kullanarak derinin nem kaybetmesinin engellenmesine özen gösterilmeli, yüksek çevre ısısı ve fazla terlemeden korunmalı, bunların yanında tahriş edebilecek olan giysiler kullanılmamalı ve uygun sabunlar tercih edilmelidir. Sonuç olarak özellikle alerjik derma titten ve genel olarak alerjik hastalıklardan korunmada ailesinde veya eşinin ailesinde alerjik hastalık bulunan anneler bebeklerini en az 5 ay kendi sütleri ile beslemelidirler, ek gıda vermemelidirler. Astımlıçocuklara ise içinde az eşya bulunan temız havalı odalar sağlanmalıdır. Ev dışında hava kirliliğinden korunmaya çalışılmalı, ev içinde ve kapalı ortamlarda ise sigara dumanı ile özellikle mücadele edilmelidir. Bugün Amerika Birleşık Devletleri'nde sigara içilen ev oranı % 10'lara kadar inmiş olmasına rağmen ülkemizde yapılan çalışmalarda evlerde sigara içilme oranı % 70'ten fazla olarak bulunmaktadır. Evlerimizde ve kapalı yerlerde, özellikle şehırlerarası otobüslerde çocuklar üzerinde yoğun bır sigara kirlilıği (sigara terörü) uygulanmaktadır. Genel olarak astım görülme oranı ülkemizde yaklaşık % 710 kadardır. Bu rakam oldukça yüksek olup mutlaka dikkata alınması gereken bir konudur. örneğin sigara ile mücadele konusuna ağırlık verilmeli, kapalı yerlerde sigara yasağı ile ilgili yasa Meclis'ten bir an önce çıkarılmalıdır. Şehırlerarası otobüslerde sigara içilmesine kesinlikle kısıtlamalar getirilmelidir. Bu konu çağdaşlığın gereğidir. Çünkü her otobüste sigara dumanından rahatsız olacak olan ortalama 25 astımlı kişi ve 48 alerjik nezleli kişı mutlaka bulunmaktadır. Doktorlar ve aileler, alerjik egzamalı çocuklarda astım gelişme olasılığı konusunda dikkatli olmalıdırlar * Doç. Dr. Uludağ Üniv. Tıp Fak. Çocuk Sağhğı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Çocuk Alerji Bilim Dalı Uzaydan canlı sesleri bekleniyop Uzayda üzerinde su bulunan iki gezegenin keşfi bunlarda canlı olması ihtimalini gündeme getirdi. merikalılar uzayı dinlemeye başladı. Uzayda, üzerinde su olduğu belırlenen iki gezegenin keşfi bunlarda canlı olması ihtimalini gündeme getirdi. Amerika'nın yüksek tirajlı dergilerinden Tıme'ın "ya lukarıdakeler bir şey söylerse" başlığıyla "kapak"tan işlediği haber bütün dünya'da yankı uyandırdı. Şimdi Boston'da kurulu dev bir çanak anten, uzaydan gelecek sesleri almayı bekliyor. San Francisco Devlet Üniversitesi astronomlarından Geoffrey Marıcy ve Paul Buttler, uzun araştırmalar sonunda "47 Unsea Majorisi" ye " 70 Virginis" adlarını verdikleri iki yeni gezegen buldular. Yıllarca dev teleskopîarla uzayı tarayan, radyo dalgaları ile ulaşılan bazı sesleri analiz eden iki uzmana göre, bu iki gezegende su var ve canlı yaşam olabilir. Ancak, Marcy ve Buttler bu canlıların nasıl olduğu konusunda henüz bilgi sahibi değiller. Sadece, "yüksek atmosferde canlı olabilir" diyorlar. öte yandan Boston'da kurulan dev bir çanak anten uzaydan gelecek sesleri almak için hazır bekliyor. Aslında bu anten bir radyoteleskop ve beta adı verilen bir projenin parçası. Uzmanlar yaklaşık 40 yıldır uzaydan gelecek sesleri bekliyorlar. Projenini yetkililerini uzaydan bir takım radyo dalgaları aldıklarını, ancak bunların içinde bir canlının sesine rastlanmadığını ifade ediyorlar. A Çocukların siyasaldinsel istismarı Eğitimin pahalı olması, yüzünden, köktenci olmayan yoksul ailelerin çocukları, köktendincilerin kucağına itiliyor. Çocuk istismarı olgusu insanlık tarihi kadar eski olsa da, ancak yakın zamanlarda çağdaş toplumların gündemine girebılmıştir. Klıniğe yansıyan özellikleriyle fiziksel, cinsel, duygusal çocuk istismarı ve çocuğun ihmal edilmesi ayırt edilebilir: "Istismar" sözcüğünün geniş anlamıyla ise bunları çoğaltmak, çeşitlendirmek olasıdır. Büyüklerin çocukları siyasal amaçlarını gerçekleştirme yolunda kullanmaları, yani çocukların siyasal istismarı işte bu kapsam içindedir. Siyasal yelpazenin hemen her noktasının değişen oranlarda sorumluluk taşıdığı biçimiyle bu durum geçmişten günümüze süregeliyor. özellikle radikal örgütlerin sistemli ve yoğun çocuk ıstısmarıyla öne çıktığını görüyoruz. Ülkemiz açısından ise bunların temsılcisi köktendinci akımlar. Batı toplumlarında yapılan araştırmalar "normal" ailelerin çocuklarının bile erişkin yaşta anababalarının siyasal seçimlerini sürdürdüklerıni ortaya koyuyor. Çocukta bu seçim 913 yaşlarında billurlaşıyor; çocuğun özdeşimlerini göz önüne alacak olursak çok daha önce başlayan bır süreç söz konusudur. Herkes tarafından onaylanan paternalizmin en masum halinin ortaya çıkardığı bu sonuç hem onu, hem de onu aşan her şeyi düşünmeye zorluyor bizi. Tarikat, vakıf, parti, kurs, okul gibi kurumlarla bir ağörgütlenme oluşturan ülkemizdekı köktendincilerin çocuklara ve gençlere ilgisi yeni başlamış değildır. Ancak m ~^ ~ı Cumhuriyetle * i 1. birlikte denetım ' * ** altına alınabilen bu örgütler laiklikten verilen ödünlerle orantılı olarak çocuklara yönelik eylemlıliklerini artırdılar. Üzücüdür ki, sonuçları kanıksama ve duyarsızlıkla karşılanıyor, ama yaşanan çocuk istismarının ta kendisidir. Sokakta gördüğümüz takkelı, cüppeli, şalvarlı çocuk da karanlık odalarda istismara uğratılan büyük kıtlenin yalnızca bir üyesidir. Şiyasaldinsel istismar aile içinde ve dışında gerçekleşebiliyor. Köktendinci olmayan anababalann çocuklarının "mücahitliğe" devşırilmesinde en başta gelen etken, bu ailelerin yoksulluğu ve eğıtımöğretımin pahalı olmasıyla arada beliren boşluktur. Bu verimli alan değerlendirilir, çocuklar sistemli olarak işlenir. Aıleye "tebliğ" aşamasına gelinmesi için çok uzun zaman geçmesi gerekmez. Köktendinci anababaların kendi çocuklarını "çekırdekten mücahit" olarak yetiştirme özlemleri de aile içinde siyasaldinsel istismara örnektir. Uygun durumlarda, aile içinde ve dışında istismarın birlikte yaşanması da söz konusudur. Ortam neresi olursa olsun, erişkin insan kişiliğinin ve kimliğinin oluşmasında çok önemli gelişim evreleri soluk aldırmayan bir karanlık içinde geçirilmektedir. Böylesi bir istismar sürecinden ruh sağhğı yerinde Osman Sabuncuoğlu* bir insan olarak çıkmak ne derece olasıdır. İnsan yaşamını açıklayan bilgilerimiz olarak öngörülebilecek sonuç, bir sorunlar dizisidir. Kuşkusuz tüm insanlar gibi çocukların da belli başa çıkma ve uyum yetenekleri vardır ve istismara uğramış çocuğun ille de psikopatoloji geliştirmesi zorunlu değildir. Burada vurgulanan çocuk ve çevresı için artmış olan riskierdir. Fiziksel, cinsel ya da duygusal istismara uğramış çocuklarla ilgili olarak bildiğimız ve gerçeklik de onların erişkin yaşamlarında artmış oranda benzer, çocukları istismar etme davranışı gösterdikleridir. Siyasaldinsel istismar modelinde de bunun geçerli olduğu söylenebilir. Tanımlamaya çalıştığım örgütlü istismarın katlanarak büyümesi kaçınılmaz bir sonuçtur, herkesi ürkütüyor olması gereken bır sonuç. Çocukların siyasaldinsel istismarı yukarda belırttıgımız bilinen istismar türlerinden büsbütün yalıtılmış, apayrı bir durum değildir. Bu çocukların cinsel ve fiziksel istismara da uğradığını sık sık duyarız. Bizzat bir tarikat şeyhinin bu nedenle yargılanıp hüküm giymesi yakın tarihimizde kolayca anımsayabileceğimiz bır örnektir. Gerek aile içinde, gerekse aile dışında gerçekleşen siyasaldinsel çocuk istismarı kutsallık zırhı ile korunmakta olduğundan bu çocuklarla ilgili sağlıklı bilgi almak çok zor, araştırma yapmak ise neredeyse olanaksızdır. İnsanlık serüveninin ilk evrelerinde çocukların tanrılara kurban edildiğı biliniyor ve nedenleri açıklanabiliyor, ancak şurası tartışma götürmez kı, yaşıyor olduğumuz, çocukların tanrılara kurban edilmesı açısından çok geç bir tarihtir. * Dr., Marmara Ün. Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatrisi Bilim Dalı Araştırma Görevlisi 4679'
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle