25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

HAYVANLAR DÜNYASI Somon balıklarının ilginç seks hayatı d üş manlanna karşı koruyan göçmen erkekler egemen. Bu nedene, cinsel açıdan olgunluğa erışen yeniyetme balıklar çiftleşmek için gızlı kapaklı yöntemlere başvurmak zorunda kalıyor ve cusseli, daha büyük erkekler dışilerle çiftleşirken bir telaşla gıdip menilerini boşaltıverıyorlar. Bu mey dan kavgası sırasında kimi küçük balıklar yaralanabiliyor ya da yaşamını yitire biiyor. Bu konuda yapılan bir araştırma, yeniyetme balıkların hemen hemen yansının aynı turdeki yetişkinler tarafından öldürüldüklerini ortaya koyuyor. Gage ve ekıbi erkek Atlantik somonlarını üreme sırasında öldürerek ağırlık lannı ölçüyor. Daha sonra erbezlerini çıkarıp onları da ayrı olarak tartıyor ve bedenlerinin ağırlıklarına olan oranı belirli yor. Sonuçta, cinsel açıdan olgun yeniyetmelerin, büyüklerine kıyasla iki kat daha fazla meni ürettıkleri görülüyor. Meni ömeklori alarak bunları mikroskopta inceleyen bilim adamları, her iki tür erkeğın menısının aynı boyutta olduğunu, ancak yeniyetmelerın menılerınin çok daha uzun süre canlı kaldığını görüyor. Meninın üretkenlik açısından özelliklennın ıncelendîği ilk araştırma sayılan bu araştırma, somonlarda dollenmenin tıpkı piyango gibi bir nitelik taşıdığını ortaya koyuyor; Daha çok sayıda ve daha uzun ömürlü meni üreten genç erkeklerin şansı tıpkı, daha çok bılet alarak kazanma olasılığının arttırılması gibi çoğalıyor. Böylece, yumurtlama anlarında söz sahıbi olamayan yeniyetmeler bu açığı bir bakıma kapatmış oluyor. (n.s. 13. 1.96, r.u.) D işi somon balıkları, çelimsi? ve yeniyetmelerden çok, açık denızlere göç ederek semızlenip dönen erkekleri yeğliyor. Ne var kı, Ingilız dirimbilimciler çıftleşme oyununda cüssenın tek etmen olmadığını, genç ve çelimsiz balıkların güçlerıni meni üretı mine çok daha fazla yoğunlaştırarak bu açağı kapamaya çalıştıklannı ılerı sürüyor. Erkek Atlantik somonlarının iki tür çittleşme taktığı olduğu dırımbilimciler ce uzun süredir bilinyor.Genç balıkların yüzde sekseninin çoğu, yaşamlarının ılk yılında tatlı sularda cinsel olgunluğa ulaşıyor. Geriye kalan yüzde yırmisi de. somonların klasik yaşam çevrenını ızle yerek, erkenden üreyip açık denizlerde yoğun bir beslenme dönemınden geçerek çıftleşmek üzere doğum yerı olan ırmaklara dönüyor. Araştırmacıların kavrayamadıkları dişilerin açık denizlerde semızlenen er keklerı yeğledlkleri bir yana erkeklerin göç etmeden önce çiftleşme gırışimın de bulunup bulunmadıkları. Liverpool Ünıversitesı'nden Matthew Gage ve meslektaşları bu soruya bir yanıt bulmak ıçin ışe koyuluyor. Somon yumurtaları kumda ya da ır mak yataklarından dışarıdan dölleniyor. Bu yumurtlama alanlarına, dışılerı küçük ntarktika'daki VVeddell Denizi'nin buzlu sularında yuzen bir yığın garıp kahverengi "golf topu", bulunduklarından bu yana geçen üç yıl boyunca bılim adamlarının usunu kurcalamayı sürdürüyor. Ancak, uzmanlar gız perdesının artık, az da olsa, aralandığını, bu topların hiçbir devinim göstermemesı gereken "bryozoa" kolonileri olduğunu bildiriyor. Birıncılağızlı yumuşakçalar dalının bir sınıfı olan ve 4300'ü aşkın türü bulunan "bryozoa"lar genellikle kayalıklar ve yosunlar üzerınde ince bir kabuk oluşturuyor. Ne var ki, 1992 yılında VVeddell Denızı'nde yol almakta olan Ingilitz Antarktik Araştırka gemisi görevlileri, boyutları 3 cm'yi bulan bu garip kahverengi kürelerden binlercesinin Brunt Buz Kitlesi'nin kıyılarında yüzdüklerıne tanık olur. Bu toplardan alınan örnekler ıncelendiğinde, önceleri pek bir anlam verılemez, jelatinimsi bir tür denız bitkisi sanılarak eski bir kahve kavanozuna konur. Daha sonra Cambrıdge'dekı araştırma merkezinde mıkroskopla incelenen topların, sanıldığı gibi bir bitki olmadığı ve daha önce eşine rastlanmamış bir "bryozoa" türü olduğu anlaşılır. "Marine Biology" dergısinde ayrıntılı bir biçimde ele alınan bu omurgasız golf topunun yeni bir tür mü, yoksa zamanının büyuk bir bölümünü deniz dibinde geçiren bir türün geçici olarak devınen bir bıçımi mi olduğu konusunda kesin bir şey söylenemiyor. Bu yaratığın garipliği besin bulamama gıbı bir sorunla ilintili olabilir. Bryozoalar genellikle çevre sularda yaşayan planktonlarla beslenır ler. Oysa ki, bunların bulunduğu su plankton açısından tam bir çöl. Yanıbaşındaki buz denizi ise, buz krıstalleri arasında yaşayan mikroskobik yosunlarla dolu. Bilim adamları bulunan garıp canlıların bu yosunlarla beslenıyor olabieceğıne, deniz dibinin yüzlerce metre üzerindeki bu besin kaynağına ulaşabıl mek için de, devinimsiz normal yaşamlarından sıyrılarak yüzmeye başlamış olabileceklerine parmak basıyor. Garip canlıların sırrı A D enizlerimizden etkın biçimde yararlanmak ancak onları lyı tanımakla mümkündür. Unutmamak gerekir ki günümüzde hiçbir ülke denizlerdeki menfaatlerinden vazgeçecek kadar zengin değildir. Aksıne, gelışmiş ülkeler civar ve uzak denizlerde yeni menfaatler sağlamaya yönelık çalışmalara hız vermektedirler. Esasen günümüzde hızla artmakta olan tüketim ve gelişen teknoloji bu arayışı zorunlu kılmak tadır. Yakın bir gelecekte denizlerin bir refah kaynağı olarak ortaya çıkacağını söylemek kehanet olmasa gerekir. Bu muazzam oluşukların sunabileceğı zengınlik ve irrtkânları şu şekilde sıralamak mümkündür: (1) Petrol, dogalgaz, fosfat, manganez oksitleri, kalsıyum karbonat, barit gibi mineral kaynaklar ile altın, platin, çinko, demir, ilmenıt, kum ve çakıl gibi plaser ve agrega yataklar, (2) Askeri ve sivil amaçlarla deniz tabanlarının ve su kütlesinin kullanımı, (3) Denizlerde birikmiş olan çökeller, deniz çukurluklarının nasıl ve ne zaman oluştuklarının ve bu oluşum süreci içerisınde ne tür ıklımsel, oşinografik, biyolojik ve jeolojik değişikliklerin olduğunun doğal belgeleri ve kayıtlarıdır. Bu kayıtları incelemek suretiyle jeolojik geçmişi aydınlatmak mümkündür. Insanın, yaşadığı ortamın geçirdiği evreleri bilmesı, bılımsel rnerakın dışında geleceğini tahmin ve planlaması bakımından da önemlidir. örnegin, deniz araştırmalarının erı popüler konularından biri son bir milyon seneden bu yana olan ıklım değışıklikleridir. Denizlerimizi tanımak, doğal zengınliklerının tespit edilip işletilmesi kadar, onların korunup paylaşılması bakımından da önemlidir. özellikle çevre kırlıliğının ve çar' pık kentleşmenin korkunç boyutlara vardığı ülkemızde, kıyı ve iç denizlerimizdeki doğal dengelerin nasıl korunacağı merak konusudur. Yakın komşumuz Yunanıstan'ın tutu tanıyor muyuz? mu gözönüne alınırsa, de nizlerimizin komşularımız la hangı ılkelor dahilinde hakkaniyetle paylaşılabileceği bir başka problem olarak önümüzde durmaktadır. Işte bjütün bu sorunların halli ve denizle rimizden yeterince yararlanılması ancak onlartn ayrıntılı bir biçimde ıcolojik, jeofizik ve oşinografik yöntemlerie ince lenmesiyle nıumkündür. Ru tür çalışmalar, özellikle jeolojik ve jeofizik araştırmalar, bugüne kadar maalesef istenilen düzeyde olmamıştır. Bu eksikliğin hızla giderilmesi amacıyla, 1994 yılında Devlet Planlama Teşkilatı'nın destegı ıle Türkiye Bılımsel ve Teknik Araştırma Kurumu'nun koordınatörlugu altında Ulusal Deniz Jeolojişi ve Jeofiziği Programı oluşturulmuştur. Üniversiteler ve Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen bu program dahilinde de nızlerımızde çagdaş jeolojik araştırmalar başlatılmıştır. Araştırmalara öncelikle Marmara Denizi ve Ege'den haşlanılmıştır. Marmara Denizi, Çanakkale'den Erzincan'a kadar uzanan ve doğrultusu boyunca yeralan tüm yerleşim bırimlerini tehdit eden Kuzey Anadolu Deprem Kuşagı Fay Zonu üzerindedir ve bu fayın hareketleri sonucu gelişmiştir. Bu nedenle Marmara'nın incelenmesi bılımsel ve ekonomik amaçlardan çok, Is tanbul'un emnıyeti için de çok önemlidir. Son günlerdekı Kardak krizi gözönüne alınırsa, Ege Denizi üzerindeki çalışmalann ehemmıyeti kendiliğinden ortaya çıkar. Arzu edilen, bge'nın paylaşımının karşıtıklı nza ve hakkaniyetle yapılmasıdır. Ama eğer bu ış eninde sonunda Uluslararası Lahey Adalet Dıvanı'nda yapılacaksa, Ege'deki dogal yapının bılinrnesı hayatı onem taşır. Sonuç olarak, denizleriyle tanış olmayan bir toplum, geleceğe küs demektir. Balinaların katili boya mı? vrupa ve Kuzey Amerıka kıyılarındaki binlerce yunus ve balinanın gizemli bir biçimde can vermelerinin ardında bir tür tekne boyasının yattığı sanılıyor Japon bılım adamlarının gerçekleştirdiği bir araştırmaya göre, teknelerın midye ve yosun bağlamasını engellemek üzere uygulanan ve tributil kalay (TBT) içeren bu boyalar deniz canlıları için ölümcül bir çekınce oluşturuyor. 80'li yıllann sonlarında alınan bir kararla bırçok ülke bu boyanın küçük teknelere uygulanması yasaklandıysa da, büyük boyutlu teknelerde kullanılmasına göz yumuluyor. Japonya kıyılarında cansız olarak bulunan üç yunusun tüm doku ve organların da TBT'ye ra"stlanmasrüzerıne, bilim adamları daha önceleri yalnızca deniz A kabuklularına zarar verdığı sanılan bu maddenin çok daha ölümcül etkileri olduğuna parmak basıyorlar. "Çevre Bilimi ve Teknoloji" adlı dergide yayınlanan habere göre, yunus ve balinlar tributil kalay bileşimlerini yediklerı besinlerden kapıyor. TBT canlıların özellikle bağışıklık sistemıni altüst ettiğinden, 8O'lı yıllarda Kuzey Atlantik kıyılarında olen binlerce yunus ve balinanın da ölüm nedeni olabileceği ileri sürülüyor. Öte yandan, Cambridge'in deniz memelilerinı araştırma merkezı görevlılerınden John Harvvood da, söz konusu ölümlerin yalnızca TBT'ye bağlanmasının yanlış olacağına, ölen yunus ve balinaların bedenlerinde yüksek oranlarda PCB ve cıva gibi başka maddelere de rastlandığına dikkat çekiyor. 465 12
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle