Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BİLİM FELSEFES İ Bilim ve Biz Türkler II Hüseyin Batuhan ıiından oncekı yazımda Osmanlı ıTurklerının "bılgı uretımı" hevesine "kapılmamış olmalarının uç onemlı nedenıne dokunmuştum Osmanlıların Vıyana'ya kadar gıttıklerı halde Batı dun yasında en canlı ve uretken dbnemını yaşamakta olan bılım ve felsefe ıle hıç ılgı lenmemış olmalarını kısmen dil engeli ıle açıklamak mumkunse de, daha Anadolu'ya yerleştıklerı sıralarda Islam dunya sında fıkır hayatının eskı canlılığını kaybetmış olmasının da onemlı bır payı olsa gerek Aslında Arapça'nın bıze yabancı bır dıl olması da Islam fıkır dunyasına gırmemızı guçleştırmıştır, ama Islam dınını kabul etmış bır ulus olarak bu fıkır dunyasını tanımamız herhalde çok daha ko lay olurdu Ancak ne yazık kı, dedığım gıbı, bız bu dunyayı tanımaya başladığımız sırada orada bılım ve felsefe alanında hıçbır yenl flkır uretilmez olmuş, deyım yerındeyse, Islam'ın "Karanlık Çağı" baş lamıştı. Bır çıfte şansızlığa bır de Osmanlılar'ın hep "futuhet" peşınde koşmuş olmalarını eklersenız, neden XIX yuzyıl remlerın yarattığı yatay kuvvetler oldukça duşuk duzeydedır Ancak bu kuvvetler onceden hasar gormuş bır yapı dakı hasarı arttırabılırler. Yer hareket şıddetının yapılardakı hasarlarla ılışkısı sısmık enerji spektrumu ıle daha tutarlı şekılde ıfade edılmektedır Zıra bır yapıya deprem sırasında tabandan gıren ve deprem sonunda yapı tarafından tuketllen sısmık enerjı yapıdakı hasarla doğrudan ılışkılıdır (Sucuoğlu ve Nurtuğ, 1995, Nurtuğ ve Sucuoğlu, 1995) Enerjı spektrumu yer hareketının suresını ve darbesel özellıklerını ıçermektedır Sısmık enerıı spektrumu Kobe, Erzıncan, Dınar (ML=5 9) ve Tablo 1'dekı tum Dınar depremlerının toplamı ıçın Şekıl 6'da gosterılmektedır Art arda olan depremler ıçın yatay kuvvet spektrumlarını sonlarına kadar bılım ve felsefeden habersız yaşamış olduğumuzu anlarsınız [Batı da daha çok XI ıle XIV yuzyılları arasındakı donemı nıtelendırmek ıçın kullanılan "Ortaçag" sozcuğunun bızde çok olumsuz bır anlamı vardır Sanırım, bu bızım kötu tarıh kitaplarının da etkısiyle'Ortaçağ'ı, I S VI ıle XI yuzyıllar arasın dakı donemı nıtelendırmek ıçın kullanılan 'Karanlık Çağ'la anlamdaş sanmamızdan kaynaklanıyor Bu deyımı artık felsefi duşuncenın lyıce sonukleştıği, dolayısıyla ınsanların dınden başka bır şeyle ılgılenmedıkleri yuzyıllar ıçın kullanmak daha doğru olur Buna göre, XIII yuzyıldan ıtıbaren Islam dunyasının karanlık çağa gırdığını söyleyebılırız Ne yazık kı, XIII ıle XIX yuzyıl arasını kapsayan "Osmanlılar döneminı" de bu deyimın kapsamı ıçıne almak gerekıyor, zıra goreceğımız gıbı, bu uzun donemde Osmanlılar orıjınal denebılecek hıçbır fıkır uretemıyorlar Batı Ortaçağı'na gelınce' Bu dönemın IX Ile XII yuzyıllar arasında Islam dunyasının yaşamış olduğu "Ronesans"ın daha canlı ve verımlı bır devamı olduğunu hıç çekınmeden söyleyebılırız Burada en Erzıncan yer hareketlennın hasar gucu Kobe'ye göre oldukça azdın Gerek Dınar, gerekse Efzıncan 1 derece deprem bolgelepnde bulunmaktadırlar 1992 ve 1995 depremlerının yatay kuvvet duzeylerı ve hasar guçlerı 1 derece deprem bolgelerınde beklenebılecek buyuk bır depremın şıddetıne ulaşmamıştır Deprem yonet melığıne uygun olarak tasarlanmış ve ınşa edılmış yapıların bu deprem şıddetlerı altında yıkılmaları, ağır ve hatta orta derecede hasar gormelerı mumkun değıldır Nıtekım Dinar'da perdelı yapılan veya gereklı yapım kalıtesıne sahıp tek tuk bırkaç bına aluvyonla kaplı ova uzerınde olmalarına karşın çok az hasara uğramış veya hıç hasar gormemıştır (Foto 1) Kentın bır kısmının ovada, bır kısmının kayada ol ması bu sonucu hıç ama hıç değıştırmez Turkıye'nın her tarafı fay kıpkları ıle kuşatılmış ve aluvyonlarla kaplı ovalarla doludur Teşekkür Dınar dep remı ıle ılgılı yer hareket verılerı hasar dağılımı harıtası ve dığer sıshareketlerlnin h/mezaman mık verılerı sağlayan Afet Işlerı Genel Muduru Sayın Oktay Ergunay ıle Deprem Araştırma Daıresı elemanları Sayın Engın Inan ve Sayın Nejat Bayulke ye teşekkür ederız Sucuoğlu, H 1992 Erzın can Depremı ve Yapılara Et kılerı Cumhunyet Bılım Teknık Sayi 266 4 5 Taymaz, T. 1995. Turkıye nın Gerçeğı Deprem Cumhunyet Bılım Teknık Sayı 447 8 11 Bolt, B 1993 Earthquakes W H Freeman and Company USA Afet Islerı Genel Md Deprem Ar Dairesı, 1995. 1 Ekım 1995 Dınar Depremı ö n Raporu 24 sayfa Sucuoğlu, H. and Nurtuğ, A. 1995 Earth quake Ground Motıon Characterıstıcs and Seısmıc Energy Dıssıpatıon Earthquake Eng and Struct Dynamıcs Vol 24 1195 1214 Nurtuğ, A and Sucuoğlu, H 1995. Predıc tıon of Seısmıc Energy Dıssıpatıon ın SDOF Systems Earthquake Eng and Struct Dynamıcs Vol 24 1215 1224 Şekıl 4: Kobe, Erzıncan ve Dlnar kuvvetll yer jiflmlert KAYNAKLAR Şekll2: Dinar'da kaydodılen depremlenn merkezleri toplamak mumkun değıldır, ama enerjı spektrumları toplanabılır Bu şekıllerden bazı basıt sonuçlara ulaşmak mumkundur Bırıncısı, kısa ve orta peryotlu yapılarda (110 kat) Dınar depremlerı Erzıncan depremı ıle eşıt hasar gucune sahıptır Ikıncısı, ana depremden önce ve sonra olan daha kuçuk depremler bu yapılardakı hasara önemli katkıda bulunmuşlardır Uçuncusü ıse Dınar ve * Prof. Dr. ve Ar. Gör. ODTU Inşaat Muh. Bölumıi, Deprem Araştırma Merkezl. onemlı olay Batı da Yunan felsefesı ve bılımı ıle yuzyıllardır kopmuş olan ılışkının yenıden kurulmuş olması Nıtekım Yunan fılozoflarının, bu arada en çok da Arıstoteles'ın eser lerının Batı'da tanınması felsefe sorunlarına karşı ınanılmaz bır ılgı nın uyanmasına yol açıyor Yuzyıllar boyun ca Hırıstıyanlığın dogmalarından başka bır manevî besın almamış olan ınsan zekâsı bu eserlerı tanıyınca nerdeyse bır bılgı sarhoşluğu yaşıyor Asıl ılgınç olan da çoğu zaman bızde sanıldığının tersıne bu sarhoşluğa kendılerını kaptıranların hemen hepsının dınadamı oluşu1 Daha X Yuzyılda Aurillaclı Gerbert Galileo (sonradan Sylvester II adıyla papalık tahtına oturacaktır) rahıp olacakların arıtmetık, astronomı, geometrı ve muzık oğrenmelerını şart koşmuş, ondan sonra da bu gelenek hem kadetral okullarında hem de XII yuzyıldan ıtıbaren Avrupa nın onemlı kentlerınde açılmaya başlayan unıversıtelerde devam etmıştır Gerçı Batı Ortaçağı'nda kendılerını salt ılahıyata, yanı dının dogmalarını korumaya adamış kışılerın daha çok felsefeye ve bılıme onem veren duşunurler uzerındekı baskısı devam edıyor, hatta bunların en buyuklerı, bu arada orneğınılerıde "azız lık" mertebesine yukseltılecek olan Aquino'lu Thomas engısızyon mahkemelerı karşısına çıkarılıyor, Roger Bacon hapse atılıyor, ama butun bunların onla rın oğrenme ateşını sönduremedığı gıbı, fıkır hayatına daha da canlılık kazandırıyor Nıtekım, XIII, yuzyıl unıversıtelerınde yaşanan tartışma harasına bugunun unıversıtelerınde bıle rastlamak guç Eskı Yunan duşuncesıyle yenıden bağlantı kurulduktan sonra ınsan zekâsı, dolayısıyla bılgı uretme çoşkusu yenıden uyanmış ve bu arada buyuk dlnadamları arasında Ortaçağı Yenı Zamanlara Bağlayan Oresme'lı Nicole ve Cusa'lı Nikolaus gıbl bılım adamları yetıştırmıştır XVI yuzyılın modern anlamda en buyuk bllgısı olan Copernicus'un da bır keşiş olduğunu unutmayalım Bu sonuncunun kılısenın de Kutsal Kitap'a uygun bulduğu ıçın benımsemış ol duğu Ptolemaıos sıstemını yıktığını bılıyoruz Buyuk dınler yalnız kendı dogmalarına ters duşen dını ınançları değıl, benımsemış oldukları felsefı ve bılımsel fıkırlerı yadsıyan goruşlerı de tehlıkelı sayıp kovuştururlar Nıtekım Katolık kılısesı, ozellıkle Protestanlıgın ortaya çıkıp guçlenmesınden sonra, bu tur fıkırlere karşı daha bır kuşkulu davranmaya başlamış, bu nedenle ılkın fılozof G. Bruno'yu yak tırmış, Galıleo'yu da Engızısyon mahkemesı karşısına çıkarmıştır Tarıh derslerınde bu ıkı olay Katolık kılısesının ne ra dar "bağnaz" ve "hoşgorusuz" olduğuna örnek olarak gosterılır Yalnız burada da hakımler gerek Bruno nun, gerekse Galıleo'nun "yanlış" fıkırlerı savunduklarını kanıtlamaya calışarak onları bu fıkırle rınden vazgeçırmeyı denemışlerdır özellıkle Galileo'yu yargılayanlar arasında tanınmış astronomlar vardı ve bunlar Copernıeus teorısının matematıksel açıdan Ptolemaios'unkıne ustun olduğunu kabul edıyorlar, ancak bu teorının doğruluğunun "yeterınce kanıtlanmamış" olduğu gerekçesıyle gerçeğı yansıtmadığı nı dolayısıyla halkın da "sağduyusu"na uygun duştugu ıçın yuzyıllardır kılısenın benımsemış olduğu Ptolemaios teorısınden vazgeçmemek gerektığıne Galıleo'yu ıkna etmeye çalışıyorlar Mahkeme tutanaklarıru okuyan bır kımse bunun basıt bır "suçlama" surecınden çok bılımsel bır "tartışma"yı andırdığını farketmekte gecıkmez Kaldı kı, Galileo hemen bu tun kılıse buyuklerınin, bu arada ozellıkle kendısını mahkemeye veren Papa Urban III" ın buyuk saygısını ve dostluğunu kazanmış bır bılgındı ve eğer Papa'ya daha once verdığı sozu tutup Copernıeus sıstemının gerçeğı yansıttığını ıddıa etmemış olsaydı başına bu ış gelmeyecektı Nıtekım, Copernteus'un unlu De Revolu tıonıbus adlı kıtabı önsözunde helyosantrık sıstemın doğru olması muhtemel teorılerden sadece bırı olduğu belırtıldığı içın (") lndex'e (yasaklanmış eserler lıstesıne) bıle alınmamış, bu şekılde butun dünyada okunması ve tanınması mümkun olmuştu Bu nokta uzerınde uzunca durmamın nedenı, Batı'da dın buyuklerınden pek çoğunun, aynı zamanda "bılgı uretme" heyecanına kendılerını kaptırmış kışıler olmaları dolayısıyla, felsefeyle bılımın gelışmesıne engel olmadıklarını vurgulamaktır Ta XIX yuzyıl sonuna kadar aynı gelenek devam edıyor, Italya'da, Fransa'da, ama ozellıkle Ingıltere'de rahıp ve pıskoposlar yalnız bılgı uretımı ışıne katıl makla kalmıyorlar, bılımın genış halk kıt lelerınce tanınması ve seçılmesı ıçın bırer "mısyoner" heyecanıyla çalışıyorlar Osmanlılar'da ıse bunun tam tersı bır durumla karşılaşıyoruz Osmanlılar'ın Anadolu'ya yerleştıklerı yıllarda Islam felsefesının yaratıcı gucunu yıtirmış olduğunu daha önce belırtmıştım Bızde o zafnanlar en yuksek oğretım kuruluşları "medreseler", ancak buralarda oğretılen, daha doğrusu belletllen şeyler "naklî bılımler" adı verılen fıkıh (= Islam hukuku), tefsir (Kur'an'ın yorumu), hadıs (Peygamberın sözleri) glbl sadece dınle ılgılı konular Felsefe'den vazgeçtık, Kelâm (= Islam ılâhıyatı) bıle pek okutulmuyor Bılımle uğraşan, dolayısıyla bıümın tanınmasına çalışan tek bır dın adamına rastlamak mumkun değıl Farabt ve Ibnı Sına gıbı eskı Islam fllozoflarının eserlerını, çeşıtlı bılımsel konulardakı duşuncelerını yorumlayan veya açıklamaya çalışan yazar lar çıkmış tek tuk, ama bunların çoğu kuçuk çaplı ınsanlar olduğu Içın yazdıkları fazla bır yankı bulmuyor, bu nedenle Batı'da olduğu gıbı canlı bır flkır hareketı hıçbır zaman oluşmuyor Ustelık bunlar dan bırı kazara "Islamıyete aykırı" bir fıkır one surmuşse, bır muftunun veya kadı efendının kısa bır sorgulaması sonunda hemen ıdam edılıyor ("*) Medrese "ulema"sının bılıme karşı duşmanlığının tıpık orneklerınden bırı de, Mısır'da eğıtım görmuş olan Takıyettın adındakı "muneccım başı"nın başına ge lenler Bu kışı Murat IM'u Tophane bayırında ılk "Gozlemevı"nın kurulmasına ık na etmeyı başarmış Buradakı araçgerecı kendısı yapıyor, oldukça zengın bır kıtaplık da kurdurup 5 yıl kadar buradan gözlemler yapıyor Herhalde bızde burnunu kıtaptan kaldırıp gozlem yapan ılk ınsanı bu Takıyettın olsa gerek Ancak gelın gorun kı, zamanın Şeyhulıslamı "goklerı gozlemenın uğursuzluk getırdığını, gozlemevlerının kurulduğu her ulkede felâketlerle karşılaşıldığını ve devletın pe rışan olduğunu" padışaha jurnal edıyor ve bu saçmalıklara ınanacak kadar "cahıl" olduğu anlaşılan Murat III kendı yaptırdığı bu gözlemevını bır gecede donanmanın top ateşıyle yıktırıyor (*"") Bır ulusun kultur hayatında polıtık gucu elınde bulunduranların onemıne daha once de değınmıştım Osmanlılar'da Fatih'ten sonra felsefeyle bılıme meraklı padışah çıkmadığı anlaşılıyor Nıtekım Selım lll'e gelınceye kadar Osmanlı padışahları "ulema"nın dedığınden dışarı çıkmayacaktır Oysa "ulema"nın ne kadar "yobaz" olduğunu Batı'da 1445'te kuru 4579