Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
EVRİM ARAŞTIRMALARI Erkek bilimciler gerçeği çarpıtıyor mu? Bilim kadınlarına göre, feminizmin evrimsel biyolojiye en büyük katkısı, doğaya tarihsel erkek egemen yaklaşımların kadın gözüyle yeniden , . değerlendirilmesidir. üm bilim adamları gibl evrlm biyologları da olabildiğince ön yargıdan ve kişlsel tutkulardan uzak kalarak bilimsel araştırma yapmak gerektiği konusunda fikir birliği taşırlar. Her zaman için korkuları, işlerine feminist veya başka ideolojik açılardan yaklaşan, doğada ancak bulmak istediklerini arayan ve politik kozmolojılerini bozacak gözlemlerl dikkate almayan insanlar olmuştur. Ancak yakın zamanda bu kuralın istisnasını Amerika'nın Georgia Üniversitesi'nde yapılan ve normalde bilim adamlarının sakındıkları soruları dile getiren "Evrimsel Biyoloji ve Feminizm" konulu bir bilimsel konferans oluşturdu. Ana soru, bir bilim adamının basitçe "kadınların eşitlik ve hareket serbestisi gereksinimi" olarak tanımladığı femlnizme, modern evrimsel kuramın herhangi bir katkı, engelleme veya hiçbir etki yapıp yapmadığı veya tam tersine, feminist düşüncenin biyologlara doğanın Işleyişini çözmede ister insanla ilgili olsun ister başka alanlarda yardımcı veya engelleyici olup olmadığı yönündeydi. Toplantının "feminist evrimci" organizatörlerinden, kuşlar üzerine yaptığı yol gösterici saha çalişmalarıyla tanınan Dr. Patıicia Adalr Gowaty, amacının, hayatında baskın bir yer tutan iki düşünsel alanı evrim kuramı ve feminizmi bir şeklide karşı karşıya getirmek olduğunu söylüyor. Birkaç istisna dışında bilim kadınları tartışmalarında modern evrimsel biyolojinin tutarlı bir reddinin yerinln olmadığı görüşünde birleşiyorlar. Insanlarla beraber tüm canlıların davranış ve motivasyonlarını açıklamada* güçlü bir çerçeve çizen Darvvinist düşünceye makul bir saygı besliyorlar. Organizmalann fiziksel, davranışsal ve sosyal karakteristiklerinin karmaşık bir bileşiminden oluştuğunu ve özelliklerden bazılarının hayatta kalmak, başkalarının bir eşi kendine çekmek yine başkalarının ise gelen nesli beslemek üzere kullanıldığını kabul ediyorlar. Belirli bir özelliğin neden ve nasıl oluştuğunu açıklamaya çalışmanın ise saygı duyulacak bir amaç olduğuna inanıyorlar. Konuşmalannda, geçmişte evrimsel blyolojinin kadınlara karşı kullanılmasını kınayarak çoklukla erkeklik ve dişilik hakkındaki kalıpları doğrular görünen, insan davranışlarıyla örneğin maymunlar, aslanlar, güvercinler arasındaki davranış karşılaştırmalarının çoğunu eleştiriyorlar. Bir bilim kadınına göre, bazı evrimci blyologlar, insanın doğuştan gelen bazı eğilimlerini, erkekleri dişllere karşı olduk Darvvin ve feministler... T ça saldırgan yaklaşan şempanze ve gorillere bakarak anlamaya çalşıyor; halbuki aynı şekilde erkeklerin dişilere karşı saldırganlıklannın az olduğu lemur veya bonobo maymunlarını incelemek de mümkün olabilirdi: "Niye erkek saldırganlığı norm olarak kabul edip, saldırgan olmama durumunu kural dışı bir olgu olarak alıyoruz?" Tarihi erkek egemenliği Başka bilim kadınları evrimsel baskıların erkekleri umutsuz hovardalara (çünkü erkekler döllerini yaymak isterler) ve kadınları sakıngan monogamlara (çünkü kadınlar çocuğu büyütmede yanlarında sürekli kalacak bir eş isterler) çevirdiği yolundaki düşunceleri eleştirerek bu ve bu tip davranış karakterizasyonlarını evrimsel biyolojideki tarihsel erkek egemenliğine baglıyorlar ve ancak son zamanlarda bu alandaki kadınların çoğalmasıyla bunun kırılabildiğini belirtiyorlar. Diğer bir konu ise hayvanlar arasındaki dişl sadakatsizliğının ne kadar yaygın olduğu sorunu etrafında düğumlenmışti. Bir bilim kadını konuşmasında eşli yaşıyan hayvanlarda neden bazen dişi kuşun, bir eşe sahip başka bir erkek kuşla eşini aldattığına standart yorumun dışında bir yaklaşım getirdi. Alışılageldik yoruma göre, eş dışı çiftleşmeler, daha yüksek kalitedekl erkeklerden yeni nesil için üstün genler elde etme çabasıyia meydana geliyor. Ancak bu olay dişinin sperm avcılığından çok, diğer erkeğin daha iyi bir bakıcı ve daha iyi bir bolge sahıbı olmasıyla da açıklanabiliyor. Günun birinde "üstünerkek" şu anki eşini "boşayabilir" ve eski "metresini" eş olarak alabilır. Üstelik gözlemlere göre bu erkekler bir kere çiftleştikleri dişilere karşı sonraları daha az agresif davranıyorlar ve kendi bölgelerine girişlerine daha az direnç gösteriyorlar. Yani yoruma göre bu dişiler geleceklerini düşünüyorlar. Bir diğer bilim kadını bir grupta yaşıyan dişi babonların yumurtlama dönemlerini eşzamanlılaştırması üzerine durmuş aynı odada yaşıyan kadınlarda menstürasyon' perıyotlarının eşzamanlaşması olgusu da biliniyor ve bunu bir erkeğin tüm dişiler üzerine baskınlık kurmasını önlemeye yönelik bir tedbir olarak açıklamış (çünkü bu yolla rakiplerine karşı hepsini savunmak oldukça zorlaşmaktay mış). Bilim kadınlarının çoğuna göre feminizmin evrimci biyolojiye en büyük katkısı, doğaya tarihsel erkek egemen yaklaşımların kadın gözüyle yeniden değerlendirller ek düzeltilmiş olmasıdır. Bunun bir örneği ise, eğlendlrici olduğu kadar düşundürücü: Belli bir kuş türü topluluğunda güçler hiyerarşisini beliriernek is Dişilerde sadakatsizlik sorunu teyen bir araştırmacı grubu, uzun gözlemlerden sonra erkek kuşların barışçıllığı karşısında sıkıntıya düşüp deneylerle sonuca gitmeye çalışmış. örneğin küçük yemterle kuşları rekabete zorlayarak hangisinin diğerlerine baskın çıkacağını ortaya çıkarmak istemişler, fakat kuşlar birbirilerine sadece tehditkâr bakmışlar ve hiç mücadele yanlısı olmamışlar. Yuzlerce deneyden sonra araştırmacılar erkek baskınlık zincirini belırlemede hâlâ teredütte kalmışlar. Oysa hıç beklemedikleri bir yönde, dişi kuşlar arasında şiddetli kavgalar meydana geliyormuş. Gözlemciler bunu notlarının arasına alıp asıl amaçlarına dönmüşler ve olay menstrüasyon öncesi sendroma nükteli bir atıfla "yumurtlama öncesi sendrom" olarak bir kenara bırakmışlar. örneği veren bilim kadının yorumu ise şöyle: "Bu olayda kuramın maskesi doğanın yüzünü örtmüş". Başka bilim kadınları ve adamları konferansta daha çok sosyobiyoloji, yani sosyal davranışların genetik ve evrimsel açıdan incelenmesi yöntemlerinin eleştlrilmesi üzerinde durdular. Sosyobiyologların en büyük şikayetlerl, davranışların biyolojik motivasyonları konusundaki tüm teorilerin rekabet kavramı etrafında dönmesi oldu: Yani erkekler arasındaki rekabet, dişiler arasındaki rekabet ve her şeyin ötesinde dişi ile erkek arasındaki o bitmek tükenmek bilmeyen clnsiyetler mücadelesi. Bu araştırmacılar, her ne kadar dişi açısından bakarak güzel örneklerle evrimsel biyolojiye yapılan katkılar ortada olsa bile, tüm üreme olgusuna, işbirliği içerisindeki bir çift açısından daha çok bireysel motivasyonlar açısından yaklaşılmasının ve cinsel üreme için iki bireye ihtiyaç duyulurken bunun teorik olarak iki ayn bireyin bağımsız eylemleri olarak alınmasının garipliğine dlkkat çekiyoriar. Araştırmacıların çoğu öğrendiklerl en anlamlı dersin, biyolojik düzenlenmişlığin biyolojik kader anlamına gelmediği konusunda birleşiyorlar. Üzerine basa basa vurguladıkları konu ise kalıtsal özelliklerin öğrenme, çevre ve tepkisel olarak yaşamamak dogrultusunda bılinçlı olarak verilmiş kararlarla bastırılabileceği ve hatta derinlemesine bir değişikliğe uğratılabilaceği yolunda: Yoksa insanın sahip olduğu ön beynin bir anlamı olmazdı. Konferansta bulunan bazı araştırmacılar ise bilim yapanlann inanmak istedikleri kadar bilge olmadıklarını söyleyerek, bir insanın beden ve beynini şekıllendirmede çevre ve biyolojinin birieşik etkılerini öne sürmenin kolay olduğunu ancak bu iki gücün nastl etkileştiğinin hala daha tamamıyle bllinmez kaldığını belirtiyorlar. (It) Her şey rekabet üzerine mi?