23 Ocak 2025 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

B İ L G İ S A Y A R D Ü N Y A S I N D A N Insanın eyYiminde, bize bir adım mesafede olan Neandertaller yüzlerce yıl Avrupa'yı istila etmişlerdi. Neandertal insanı yamyam mıydı? ominidler içinde en akıllı olmalarına karşı, zavallı Neandertallere acımamak elde değil. Zira, gelecek kuşaklar için budalalıkla eşanlamlı olan evrimin soytarısı rolünü üstlenmek onların yazgısı. En büyük suçları ise nerdeyse insan olmaktı. Yüzlerce binyıl Avrupa'yı kuşatan Neandertaller, insan ekininin sanatsal, sosyal ve teknolojik bir simge olarak patlayacağı anda ortadan yok oldu. Bu ekin patlaması ise, Neandertallerin hemen ardından gelen CroMagnonlara mal eildi. Ancak bu sis perdesi aralandığında karşımıza, şaşkın bakışlarıyla Neandertal çıktı. Bu imgenin kayanğında Neandertalleri tanımanın verdiği bir huzursuzlukla, onların gerçekte ne kerte bizden olduklarını aklımızdan geçirmeden edemiyoruz. Kimdi Neandertaller? Nasıl yaşamışlar ve ne olmuşlardır? Geçen yıl bu konuya ışık tutacak, ya da en azından tartışmayı ateşleyecek fosiller yılıydı. Fosillerle ilgili ilk haber Ispanya'dan geldi. Juan Luis Arsuaga önderliğindeki bir ekip, ülkenin kuzeyindeki Sierra da Atapuerca mağaralarındaki "kemik çukurlarında" el değmemiş fosillere ulaştı. 1970 yılından beri aynı yöreden yüzlerce insan fosili elde edilmiş ancak bunlar amatör mağaracılar tarafından kimliği saptanamaz ve tarihlendirilemez duruma getirilmişlerdi. Daracık bir geçitte, oksijen yetersizliğinden soluk aîrnanın nerdeyse olanaksız olduğu yörede binbir güçlükle çalışan Arsuaga ekibi sonunda, olağanüstü iyi durumda 300,000 yıllık üç kafatası fosiiine ulaştı. Kafataslarının, Neandertallerin kökeni bulmacasına bir çözüm getireceğine ınanılıyor. 500.000 yıllık ünlü Heidelberg çene fosilinden yola çıkıldığında, Avrupa'da insan evriminin ilk tohumlarının Homo erectuslarla atıldığı söyleneoilir. Dışa çıkık bir yüz ve ortasından uzanan bir burun, şiş elmacık kemikleri, çenesiz uzun bir çene kemiği ve olağanüstü kalınlıkta kaş çatısıyla klasik Neandertal damgasını taşıyan fosillerinin ise ancak 130.000 yıl önce ortaya çıktığı belirtiliyor. (Bunun kısa bir süre ardından, günümüz insanının görüntüsüne sahip olan "çağdaş insan" Afrika'da belirmeye başladı.) Yunanistan, Fransa, fngiltere ve Almanya'da bulunan bir dizi kafatası fo H silin ise, bu iki nokta arasında yer alan zaman çızgisı boyunca, kökenleri tam olarak bilınmeyen erken arkaik sapienlere ait olduğu sanılıyor. Bunların bir bölümünde yüz büyük ancak beyin kafası küçük olmakla birlikte, kiminin de beyni büyük yüzü küçük. Tarih ve kimlik saptamaları güçlükle yapılabilen bu fosiller arasındaki ilişkinin saptanması da bir karabasana dönüştü. Kimi araştırmacılar, bu erken arkaik bulguların olağanüstü bir çeşitlilik gösterdiğini, bu nedenle iki farklı grupta ele alınmaları gerektiğini ileri sürdü. Bu gruplardan biri, Neandertal ve "çağdaş insanın" ataları olan Homo heidalbergensiz; öteki ise, klasik Neandertal yolundaki daha genç bir grup. Bu görüşe karşı çıkan bir başka araştırmacı grubu ise, bu karmaşık sınıfın bir bütün olarak "Neandertal öncesi" insan adı altında ele alınıp incelenmesinden yana. Atapuerca'da elde edilen son kafatasları ise durumu açık seçik ortaya koyuyor. Bunlar kimi "erektus3 niteliğini taşıyor olsa da, öteki tüm nitelikler gelişmiş Neandertal'in tipik örnekleri sayılıyor. Özellıkler biraraya getirildiğinde, Neandertalönceki türün anatomik yapısı kesin çizgilerle çizilebiliyor. Bu arada, Neandertallere ne oldu tartışması güncelliğini koruyor. Bu konuda, bir yanda Nandertallerin uzun süre önce yok olan farklı bir tür olduğunu savunanlar; öte yanda da, Neandertallerin başka ırklarla karışıp, CroMagnonlarla gen alışverişi yapan yok olmuş bir kuşak olduğunu ileri sürenler var. Ister nesilleri tükenmiş olsun, ıster genlerimizde varhğını sürdüredursun, Neandertallerin pek de hoş olmayan bir yaşam biçimine sahip oldukları düşünülüyor. Elde edilen bulgularda gözlenen garip kesik ve yara izleri, bu türün birbirlerinı yiyen yamyanlar olduğunu ortaya koyuyor. Neandertallerin birbirlerinı yemesi ya açlık çektiklerinden ya da dinsel bir tören niteliğinde olabilir. Ne yazık ki, Neandertallerin ne tür dürtülerle insan yediklerini kemiklerdeki izlerden anlamak olanaksız. Yamyamlık öykülerinin yankıları bir yana, Atapuerca bulguları 1993 yılının en önemli olayı sayılıyor. Üç kafatasının bulunmasından bu yana, kazıdan, bir kafatasını yeniden oluşturmaya yetecek kadar kemik elde edildi. Bu ufacık alandan onca kemik elde edilmesi, Atapuerca'nın bilime sınırsız katkıları olacağını gösteriyor. (Dİ8C.Ocak94) Rita URGAN En meraklı biyoloji sorusu Az sayıda embriyo hücresinden yüzgeç, kanat, bacak gibi karmaşık yapılar nasıl ortaya çıkıyor? azık ki Hydra'nın soyu tükendi. 4000 yıl önce kavgacı bir Yunanlı bu heybetli, dokuzbaşlı sürüngen cinsinin son ömeğini yanan bir ağaç köküyle öldürmemiş olsaydı, bugün gelişim biyologları çok mutlu olurlardı. Bugünkü bilim adamları mutlaka bu hayvanın akla gelebilecek her şekilde kafa kesitlerini alır ve boyundan omurgaya, kıkırdaktan kaslara, gözler ve dişlere kadar tüm ayrıntıları belgelerlerdı. Hydra'nın artık varolmaması, hakkında yapılabilecek araştırmaları da engelliyor. Günümüzde bilim adamları somut gelişmeleri değerlendiriyorlar. llgilendikleri konular arasında bir embriyonun, bir hücre yığını iken çok karmaşık bir organızmaya sahip oluncaya kadar izlediği yol da var. Nasıl oluyor da bir yumurta hücresinden bir kümes hayvanı, bir su semenderi veya bir Orta Avrupa'lı oluşuyor? Peki, benzer hücrelerin bir kopekbalığı yüzgeci mi yoksa bir insan bacağı mı oluşturacağını gösteren senaryo nerede? Bunlar modern biyolojınin ilgilendiği en heyecan uyandıran soruların başında geliyor. Üç araştırmacı gurubu şu sıralarda cevabın önemli bir kısmını bulduklarını umuyorlar. Fare, balık ve tavukta bulunan ve Hedgehog genleri olarak anılan bu genler, biçimlendirme konusunda rejisör olarak kabul edilıyorlar. Tübingen MaxPlanc Enstitusünden gelişim biyoloğu Christiane NüssleinVolhard, yıllarca meyva sineklerinin (Drosophila melanogaster) kuluçka dönemindeki mutasyonunu inceleyerek geniş bir katalog oluşturdu. Bu sinek çeşitlerınde bulunan genetik bozukluklar gelişim aşamalarının ortaya çıkarılmasında ve genlerın tanınmasında yardımcı oluyor. Bu gen çeşitleriyle insan arasında ilişki kurmaya çalışan araştırmacılar, hayvan gruplarından insanın akraba olduğu organizmaları inceliyorlar. Bu araştırmalarda mavi çızgili bir akvaryum balığı, tavuk ve fare kullanılıyor. Bu konu hakkında en yeni başarı Oxford'dan geldi. 'Cell' dergisinde Kraliyet Kanser Araştırma Fonundan Philip Ingham, akvaryum balığı ile meyve sinekleri arasında bir akrabalık bulduğunu açıkladı. Balık oluşurken bu olay iki defa ortaya çıkıyor. Birincisi embriyonun sırtındaki hortum, omurilığe donüşüyor. Ikincisinde ise yüzgeçler oluşurken ortaya çıkıyor. Buna benzer bir açıklama Harvard Üniversitesi araştırmacılarından da geldi. Onlar da tavuk ve farelerde akrabalığa ilişkin sinek genleri bulmuşlar. Burada da belirtiler aynı safhalarda ortaya çıkıyor. Milyonlarca yıl önce de bu genlerin var olduguna inanan Ingham, organların biçimlendirılmesi konusunda genetik bir sözlük oluşturulabileceğini belirtiyor. (G.D) Y 3607
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle