Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SORUN YANITLAYALIM Kulak zarı ameliyatı işe yarar mı? Istanbul'dan yazan okurumuz Tuncay Dağlı'nın sorusu şu "Bundan on yıl önce kulak zarı ameliyatı geçirdlm. Ancak zar tutmadı. Doktorlar bir kulağımda yüzde 70, ötekl kulağımda yüzde 30 işitme kaybı olduğunu söyledl. Işitme kaybının giderilmesi için ameliyat şart mı? Bir kez ameliyat oldum, İşe yaramadı, ikincl bir ameliyat İşe yarar mı?" Okurumuzun sorusunu Taksim Hastanesi KBB Şefi Doç. Dr. Mehmet Külekçi yanıtlıyor: "Tabii ki, yapılan ilk ameliyatın başarısızlıkla sonuçlanması, umutsuzluğa kapılmanıza neden olmamalı. Yeni bir girişimle, orta kulak fonksiyonları normal hale getirileblir.^ Ancak harabiyetin yüzde 70 olması, işitme güçlüğü, yalnızca orta kulaktan değil, orta kulakla ilgili bir hastalıktan ötürü iç kulağa da yansımış, iç kulak tipi bir işitme kaybı olduğunu akla getiriyor. Bu durumda sadece orta kulağın fonksiyonlarının geri kazanılması, yani bir orta kulak ameliyatı yüzde 70'lik işitme kaybını düzeltmeyecektir. Böyle bir kulak, işitme cihazı yardımıyla normal işitılebilir hale getirilebilir. Fakat öteki kulakta yüzde 30'luk bir kayıp varsa, o kulağın orta kulak fonksiyonları düzeltilerek, yani ameliyat edilerek, normal işitmeye kavuşturulabilir, böylece bir kulak güzel duyduğu için, cihaza da gerek kalmaz. Orta kulak ameliyatlarındaki başarı pek çok faktörle ilgilidir. Tabii ki en önemlisi hastalığın erken zamanlarda yakalanıp tedavi edilmesidir. Hastalık ilerleyip, müdahale geciktikçe, işitmeyle ilgili fonksiyon kazancı gittikçe azalır. Genellikle nezle gibi bir üst solunum yolu hastalığı orta kulak hastalığına yol açar. Orta kulak ameliyatı yapılmadan önce bu nedene yönelik bir tedavi uygulanması gerekir. önce bu üst solunum yolu hastalığı iyileştirilir, sonra orta kulak ameliyatı yaparız. Bu tür hastalıklarda hekime olabildiğince erken gitmek önemlidir. Ameliyattan sonra da kontrolü ihmal etmemek gerekir. Ameliyat edilmiş kişilerde, tıpkı her insanda olduğu gibi, yine hastalıklar olabilir. Ameliyatta daha ehil kimselerin elinde başarı şansı daha yüksek oluyor. Bu tür ameliyatlarda ameliyat öncesi hazırlık çok büyük önem taşıyor. Ameliyattan altı ay önce hastanın kulağı kurutulup temizlenmeli, bu altı ay içerisinde iltihap gö35814 rülmemesine dikkat edilmelidir. Hastalar bazen beklemekten sıkılıyor, bir an önce ameliyat olup, iyileşmek isityor, oysa ameliyat öncesi hazırlık, ameliyat kadar önemlidir. Bunun dışında orta kulak için artık çok seçenek var. Organik maddeler, sentetik içerikli maddeler var. Yani orta kulak yeniden yaratılabiliyor. Hastaların biraz sabırlı olması gerekiyor, bir de ameliyattan sonra mutlaka düzenli aralıklarla kontrole gitmek gerekiyor." Salkımsöğüt ağacının bakımı Izmir'den yazan okurumuz Ayfer Çelik'in sorusu şöyle. "Salkımsöğüt ağacını çok sevlyorum, bahçeme ekmek istiyorum. Bu ağacın özelliklerl hakkında bilgi verebilir mislnlz? Salkımsöğütle ilgili efsaneler var mıdır?" Okurumuzun sorusunu Istanbul Üniversitesi Orman Botaniği Anabilim Dalı'ndan Prof. Dr. Faik Yattınk yanıtlıyor: "Türkiye söğütler bakımından zengin bir ülke. Ülkemizde 26 kadar söğüt türü var. Latince adıyla salix babylonica yerli türümüz değil. Ancak Anadolu'ya çok eski çağlarda getirilmiş, Osmanlı döneminden de önce getirilmiş. Mevcut 26 türün en yaygın olanlarından birisi. Bunun dışında, bir de kendi yerli türümüz olan salix alba var. Köy söğüdü ya da aksöğüt adıyla bilinen salix alba da ülkemizde çok yaygındır. Aksöğüt dışında parklarda, bahçelerde, dere kenarlarında yaygın olan tür salkımsöğüt. Salix babylonica'nın anavatanı Çin'dir. Fakat belirttiğimiz gibi, uzun yıllar önce Anadolu'ya getirilmiş, çok uzun yıllar önce, Osmanlıdan da önce. Anadolu'ya getirilen belki ilk egzotik türlerden. biriOsmanlı döneminde tüm konak, köşk ve her türlü ev bahçelerine, havuz başlarına dikilmiş salkımsöğüt. Surgunleri, ince dalları çok elastiki olduğundan, dalları aşağı doğru sarkar ve ağlarmış gibi görünür Bunun özelliği, çok su ihtiyacı olması Söğütler genelde su seven ağaçlar, o nedenle mutlak dere boylarına, su kenanarlarına dikilmesi gerekir. Kendi seviyor ve ağacı dikmek istiyorsa, fidanlıklarda genç fidanlar var, ama arzu ediyorsa, en yakın parktan ya da bir bahçeden bir iki tane çelik alabilir Iki üç yaşlarında, 2530 cm boyundaki kalınca bir sürgünü alır ve rutubetli bir kumun içerisine kış aylarında gömerse, ilkbahara doğru çok hızlı büyür. Sonra istediği yere dikebilir Ağacın dallarında bazı yaprak ve sürgünler top halinde olur, bir virüsun yapmış olduğu bir hastalıktır bu, görünümü bozuyor, onu da toplayıp temizlemek gerekir. Sonra rutubetli yere dikmek gerek, gölge yapar, çok boylandığı zaman budanabilir. Bahçesine eksin ama sulasın ya da sulak bir yer olsun, kuyu başı olabilir. Eroinin böbreklere verdiği zarar Istanbul'dan yazan okurumuz Ç.K'nın sorusu şu: "Erolnln, böbreklerde clddl bir hasara neden olduğunu duydum. Doğru mu? Düzenli eroin alımının böbreklere ne gibi zararlar verebileceğlni açıklayabilir mlslnlz?" Okurumuzun sorusunu Istanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Içhastalıkları Anabilim Dalı Nefroloji Bilim Dalı'ndan Doç. Dr. Meltem Ayaz yanıtlıyor: "Eroin kullananlarda nefrotik sendrom denen bir durum görülür. Nefrotik sendrom, kendisini idrarda protein kaybı, kanda protein düzeyinin düşmesi, kan yağlarında yükselmenin yani sıra iltihabi hastahklara meyil ile gösteren bir böbrek hastalığıdır. Bunun temelinde, genelde focal ve segmental seyredebilen bir glomerulonefrit yatıyor. Bu durum, yazık ki, eroin bırakılsa bile kendiliğinden sürebiliyor. Sendromun, kısmen de sokakta satılan kahverengi eroinin içindeki bir takım alerjen maddelerden kaynaklanabileceği şeklinde düşünceler de var. Olayın bir başka yönü de şu: Eroin bağımlıları, AIDS'e yakalanma riski yüksek gruplardan birisidir. Damardan yapılan iğnelerin ortak kullanımı, hastalığın bu grup içerisinde daha kolay yayılmasına neden olabiliyor. AIDS de böbreklerde benzer bir etkiye yol açıyor. AIDS'te de benzer bir böbrek tutumu mevcut. Ancak birisinde böbrek boyutları büyükken diğerinde küçülüyor." Saint Bernard'ları nasıl beslemek gerekir? Izmir'den yazan okurumuz Gözde Savaş'ın sorusu şu: "Salnt Bernard cinsi bir köpek almak istiyorum. bu köpeklerln beslenmesi, eğltlmlerl, ayrıca yaklaşık ne kadar yaşadıklan hakkında bilgl verirsenlz çok sevinirim" Okurumuzun sorusunu Hayvanları sevenler Derneği'nden Suna Develioğlu yanıtlıyor. Bernardlar oldukça iri fakat bir o kadar uysal köpeklerdir. Kar altı nda kalan insanları kurtardıkları herkes tarafından bilinir. Çok yemek yerler ve kısa sürede irileşirle, 100 kiloya kadar varırlar. Ortalama ömürleri 1215 yıl kadardır. Çok iyi bir bakımla 16 yaşına kadar yaşayabilırler. Hayvanların beslenmesi alıştırmaya bağlıdır. Pekâla evdeki gıdalarla beslenebilirler. Ama beslenmenin çok yönlü olmasına dikkat etmek gerekir. Bebekken günde 34 öğün yemek, ılık olarak verilmelidir. Sıcak ya da soğuk olması hayvan için zararlıdır. Sırf ete ahştırmanın da sakıncaları vardır. Aşırı yağ, hayvana yarar yerine zarar getirir. Bunun dışında, yemeği öğün saatleri içinde verip, yediği kadarını yedikten sonra, geri kalanı kaldırmak gerekir, köpek böylece öğüne şartlanır. Köpeklerde altı aya kadar çiş kontrolü yoktur. Belirli yerlere gazete kağıdı koyup oralara yaptırmaya çalışmak, sonra tek bir yerde gazete kağıdı tutma, çiş eğitimi için seçilebilecek bir yoldur. Iki aydan önce anneden ayırmamak gerekir. Anne sütü almazsa, raşitik olabilir. Ayrıca anne sütü, çeşitli hastahklara karşı da bağışıklık kazanmasınısağlar."