Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAĞLIK Sağırlığa karşı yeni gelişme İç kulağa yerleştirilen elektrotlarla bazı tür sağırlıklar gideriliyor. n geniş noktası 1 milimetre olan bir salyangoz kabuğunun içinden bir tel geçirdiğinizi düşünün. Aslında bu tel bir elektrot, kemiksi spiral de iç kulağın koklea olarak bilinen bölgesi. Bu işlemın nedeni ise sağır bir insanın işitmesini sağlarnak amacıyla işitsel sinirleri elektriksel olarak uyarmak. Sclenttfic Amerlcan dergisinin kasım 1990 sayısında, erışkınlerde koklear cthazların kullanılmasının ilk kez 1985 yılında Food and Drug Administration (Yiyecek ve ilaç İdaresi) tarafından uygun bulunduğu belirtiliyor. Hatta National Academy of Sciences'ın (Ulusal Bilim Akademisi) bir toplantısında, konuşmacılardan biri "Okullarda bir tek sağır bırakmayacağız" diyecek kadar ileri gitmiş. Elbette bu başarılamadı. Yalnızca her iki kulağında da büyük duyusinlrsel (sensoryneural) işitme kaybı olan ve işitme cihazlarından yarar görmeyen haatlara okloat cihaz lakılabiliyor. Bu türden bir sağırlık, normal kokleanın içini kaplayan ve ses dalgalarının mekanik titreşimlerini sinir uyarılarına dönüştüren, 12.000 duyusal hücrenin zarar görmesiyle oluşur. Bugüne kadar 3.000 kadar kokleaya ci, haz yerleştirildi; oysa uzmanlar 250.000 hastanın bu uygulamadan yararlanabileceğini bildiriyorlar. Son beş yılda önerrli derecede gelişen bu teknigin artık daha çok ilgi görmesi bekleniyor. FDA'nın onayından geçen ilk cihaz tek kanaltıydı. Bu cihazla ancak birkaç hasta konuşulanları anlayabilirken öbürleri yalnızca seslerin farkına varabiliyorlardı. lowa Üniversitesi'deki Cochlear Implant Research Center'ın yöneticisi clan Bruce J. Gantz bu tip cihazların artık ABD'de satılmadığını söylüyor. Ona göre bunun nedeni "çok kanallı cihazların mükemmel olduğunun artık açıkça kabul edilmesi." E Gülşat Aygen Yenileri 22 kanallı 1990 yılının başlarında Cochlear Corpcration tarafından yapılan 22 kanallı cihaz, 2 ile 17 yaş arası çocuklarda kullanılmak üzere FDA'nın onayını aldı Oaha önceleri bu tür cihazlar yalnızca erişkinlere yerleştiriliyordu. Cochlear'ın imal ettiği cihazda, bele takılan ya da gömleğin cebine konabilen, pilli çalışan bir sözcük işlemci çeşitli frekanslardaki sesieri seçıp şifreler. Şilrelenen sayısal sınyaller, iç kulağa yerleştirilmiş bulunan elktrotlara radyo frekansları yoluyla iletilir. Kuruluşun Başkanı Ronald E. West, konuşmalarda çok kullanılan ses frekanslarının üzerinde özellikle durduklarını belirtiyor. Yeni modellerde daha fazla elektrodun kullanılması planlanıyor. Avustralyadaki Molbourne Universitesi'nde araştırmacı olarak çalışan Graeme M. Clark, daha çok sayıda uyarının daha iyi sonuçlar verdiğini belirtiyor. Ona göre özellikle çok kullanılan bir frekans belirlendığinde, birden çok elekrodun uyarılmasında fayda var. Kullanılacak elektrodların sayısı ne olursa olsun, yapımcıları asıl düşündüren soru şu: Sesi işlemden geçirmenin en iyi yolu nedir? Duka Üniversitesi'den Blake Wllaon ve arkadaşları umut vaat eden bir yaklaşım geliştırdiler. Bu yaklaşımda ses, çok hızlı, birbirinin üstüne örtüşmeyen, elektriksel vurumlar olarak sinyalleştirilir. Wilson bu yaklaşımı şoyie ömekliyor: "Deha önce slnyallerl sanlyede en çok 300 kez gönderebiliyorduk. Artık saniyede 1.000 slnyal gönderebiliyoruz." Bu yöniem uygulandığında hastalar konuşmaları %5i62 daha iyi anlayabiliyorlar. VVilson'ın belirttiğine göre vurumların hızlanmasıyla hastalar sessiz harflerin ayırt edilmesinde önemli olan bazı ayrıntıları daha kolay algılayabiliyorlar. Örneğin, "pop" sözcüğünü algılaması için insanın p'lerin arasındaki iki sessizliğı işitebilmesi gerekir. "Tıpkı televizyonda" diyor Wilson, "hareketsiz resimlerin bir bütün gibi görünecek hızda yayınlanması gibi." California'daki MiniMed Technologies şirketi sayısal ya da analog işlemcilerle çalışabilen, 16 kanallı cihazın klinik deneylerine birkaç ay içinde başlayacak. Analog iletide çok geniş bir alana yayılabilecek çeşitli frekans, daha küçük devingen bir alana sıkıştırılır. SmJt ve Nephevv Richard şirketi ise analog ve vurumlu iletiyi aynı cihazda birleştirmeye çalışıyor. Memphis Tenn şirketi ise aynı anda, altı elekrorttan dördüne uyaran iletebilen bir cihazın klinik deneylerine baslamış durumda. Bu uygulamalardaki amaçlardan biri de frekansların bantlarını, sinyallerin kokleada uygun yerlere ulaşmasını sağlayacak biçimde farklı elektrotlarla iletmek. Arastırmacılar daha çok küçük hastalarla çalışmayı istiyorlar. Böylece konuşmaya başlanan yaşlarda çocuklar, sesieri algılamaya, sözcükleri ayırt etmeye gecikmeksizin başlayabilırler. Ancak bu iş, özellikle iki yaşından küçüklerde çok zor olacağa benzer. Herkesin kokleası doğduğunda erişkin boyutlarına ulaşmıştır, ancak kafatasının genelinde büyüme süreceği ıçin iç kulağa yerleştirilen telin gerektiğinde uzatılmasını sağlayacak bir teknigin gelıştirilmesı zorunlu. oplumun her alamnda gördüğümüz ve yakındığımız savurganlık, bilim alamnda, bilim kurumlanmızda yok mu? Hepimiz aynı sistem içinde yaşadığımıza göre (bileşik kaplar!) bilimin bu açıdan farklı olduğunu söyleyemeyiz. Bilimde de savurganlığm hem de önemli boyutlarda olduğunu görüyoruz. Ancak bu alandaki savurganlığm farklılığı, daha çok bir beyin savurganhğı biçiminde ortaya çıkmasıdır. Bu konuda pek çok örnek verilebilir. Bir bilim kadımmızla, ulkemizin enerji kaynaklan üzerinde konuşuyoruz. Petrolün dünyada en çok 50 yıllık ömrü olduğunu söylüyor. Ülkemiz, bilindiği gibi, petrol bakımmdan yoksul. Kömür yataklanmız ise ülkenin her yöresinde var, hem de bilinen bütün çeşitleriyle. Bu sayıda okuyacağmız, ömer Kuleli'nin yazısında belirttiği gibi, petrol dıştndaki, kömür ve diğer fosil kaynaklardan da petroldeki bütün kimyasal maddeler elde edilebilmektedir. Fiyatı ve işlenmesi daha ekonomik olduğu için petrol tercih edilmektedir. Bir güneş enerjisinden, bir atom santralından, fosil yakıtların sağladığı kimyasallann eldesi mümkün değildir. Bu nedenle, petrol döneminden sonra kömür, Türkiye için, kullanılabilir çok önemli bir kaynak olacaktır. Bilim kadınımız, kömürün hem çevreye verdiği zararlann, hem de veriminin en az yüzde 50 arttırmanın pratikte mümkün olduğunu söylüyor ve bu amaçla pilot çalışmaların yapıtdığmı belirtiyor. Ancak kömür üzerinde bu önemli çalışmaların çeşitli bilim ve araştırma kurumlanmızda birbirinden bağımsız, hatta habersiz sürdürüldüğünü öğreniyoruz. Bu alanda kim, kimin ne yaptığını ancak konferanslara sunulan tebliğlerden öğreniyor. Bu durum, bir beyin, bir emek, bir para, özetle bilim savurganltğı değil midir? Ülke kalkınmasının ihtiyaçları açısından, önemli büyük projelerin gerçekleştirilebilmesi için, ülkemizde zaten sınırlı olan bilimin bütün güçlerinin birleştirilmesi gerektiği açık değil mi? • •• Gelecek cumartesi yine buluşmak üzere, hoşçakalın!.. T HAFTANIN GÜNDEMİ O K U R D A N BİZE Cami yerine hastane ve okul 799. soyınm 2 7 . sovfosındo "Çözüm üretme sanatı" bayıklı yazıyı okuyunca yazmak isteaim. Cami inşaatı, en sonunda Diyanet Işleri Raşkanı'nın da belirftiği gibi her mahallede adım başı bale getirilmişf'r. Buna karşılık okul yapmak (bırakımz hastane yapmayı) için kimsenin kılı kıpırdamaz. Adım boşı pıtırak misali boy veren yeni yerleşım bölgelerinde en güzel, an merkezi ar&aya henıen cami dikilir. Elde makbuzlar, paralar toplanır. Sonunda da "hani burada neden okul yok? Çocuklanmız karda kışta, çamurda uzak okullara taşınıyor" (eryatlart yüksejir. Bu denii cami inşaatmda ısrar, ne feşebbüs sahiplen "bilmem ne camii yaphrma yaşatma derneği" kurucufarının dini bütün olmalarındandır, ne de yazıdaki cevap örneği "hastane ya da okul nasıl yapılır? Ne kadar para ister bilmiyoruz ki?" demelerinde somımi olmalarındandır, Tek bir nedeni vardır. Cami inşaatı yükselirken birkaç kisinin de kendi inşaatlartnın yükselmesi, banka hesaplannın kabarmasıdır. Hastane ve okul yapımı için halktan para toplamaya kalktığınızda bir tuğlanın bile hesabını soranlar çok olur da cami inşaatmda "günahtır, nasılsa kimse çalmaz" düsüncesi ile hesap soran olmaz. Ve "hayır yapmak ' adına da adım bası "bilmem ne camiini yaşatma ve koruma dernekleri" kurulur, elde makbuzlaria değil o bölgeden, yurdun her yehnden paralar toplanır. Reflk Ceylan Cumhurlyet BillmTeknlk • Sahibi: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik Türk Anonim Şirketi adına Nadir Nadi • Genel Yayın Müdürü: Hasan Cemal • Müessese Mudurü: Emine Uşaklıgil • Yazı Işleri Müdürü: Okay Gönensin • Yayın Yönetmeni: Orhan BurMlı • Grafik Yönetmen: Tüles Hasdemlr • 2093