04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER 5 7 MAYIS 2021 CUMA ‘Tam kapanma’da anlaşılmayan genelgelerle yapılan düzenlemelere Bacaksız’dan tepki: Genelge kaosu var SARP SAĞKAL Genel Sağlıkİş Genel Başkanı Zekiye Bacaksız, İçişleri Bakanlığı’nın genelgeleriyle yönetilmeye çalışılan tam kapanma sürecine ilişkin, “Her gün farklı bir genelge var. Genelgelerle yönetilir olduk” dedi. Bakanlığın anlaşılamayan genelgelerini, son olarak gözlük satan yerlerle ilgili açıklaması üzerinden değerlendiren Bacaksız, “Ben gözlük kullanan birisiyim, gözlüğüm kırıldı. Allah’tan yedek gözlüğüm vardı. Bu olmasa 14 gün boyunca gözlükçüme sıra gelecek de teslim alacağım diye bekleyecektim” ifadelerini kullandı. Türkiye’de 6 günü geride kalan koronavirüse karşı “tam kapanma” sürecinde İçişleri Bakanlığı tedbirlere ilişGenel Sağlıkİş Genel Başkanı Bacaksız, her gün farklı bir genelge yayımlandığını belirterek bunun ortaya bir karmaşa çıkardığını söyledi. kin 5 genelge yayımladı. Bunun yanında genelgelerin anlaşılmasında yaşanan sorunlar nedeniyle bakanlığın internet sitesinde salgınla ilgili sıkça sorulan sorulara verilen yanıtlar yayımlandı. Ancak bu yanıtlar bile genelgelerin sosyal medyada tartışılmasını durdurmadı. Genel Sağlıkİş Genel Başkanı Zekiye Bacaksız, iktidarın genelgelerle sürdürmeye çalıştığı salgın yönetimini değerlendirdi. ‘Önceden planlanmalı’ “Günlük genelge takip etmek durumundayız” diyen Bacaksız, “Önceden planlamalar yapılmalı. Alınan kararlar yaşamı ne kadar etkileyecek düşünülmeli. Kimsenin haberi olmadığı, bağlantıların kopuk olduğu bir uygulama silsilesi görüyoruz” dedi. Gözlük satan yerlerin önce kapatılması, sonrasında ise her ilçede nöbetçi bir gözlükçünün açılabileceğinin duyurulması üzerinden örnek veren Bacaksız, “Ben gözlük kullanan birisiyim ve gözlüğüm kırıldı. Allah’tan yedek gözlüğüm vardı. Bu olmasa 14 gün boyunca gözlükçüme sıra gelecek de teslim alacağım diye bekleyecektim. Yeni bir genelgeyle ‘her ilçede bir gözlükçü açık olacak’ dediler. Bu bakkal değil ki. Gözlük, kişiye özel söylenir ve ona göre gelir” ifadelerini kullandı. Bununla birlikte salgının başından bu yana işe gitmek için izin belgesi alma gibi sorunlar yaşayan yurttaşlardan da örnek veren Bacaksız, “Günlerce izin belgesine ulaşım olmadı. Bakanlık altyapısının uygun olmadığını biliyor. Bunlara önceden hazırlanmak lazım. ‘Tam kapanma geliyor şu güne kadar izin belgelerinizi alın’ diyeceksiniz. Salgında insanları rahatlatacak uygulamalar yaratması gereken iktidar aksine kaos yaratarak insan yaşamını kötüleştiriyor. İş görme şekilleri, yaptım oldu anlayışı. Her gün farklı bir genelge var. Genelgelerle yönetilir olduk” diye konuştu. l ANKARA YANDAŞ SABAH GAZETESI CHP’LI ERDOĞDU’NUN WHATSAPP YAZIŞMALARINI YAYIMLADI ‘Takip ettiklerini açık ettiler’ CHP İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu, Sabah gazetesinde kendisine ait olduğu iddia edilen WhatsApp yazışmalarıyla ilgili, “İlk defa devlet eliyle evlerimize, telefonlarımıza, WhatsApp mesajlarımıza kadar takip ettiklerini açık ettiler” dedi. Sabah gazetesinde Aykut Erdoğdu’nun hakkında açılan tazminat davaları ile akademisyenler için CHP’li belediyelerden para istediğini ileri süren yazışmalar yayımlandı. Sabah gazetesinin iddiaları üzerine Erdoğdu sosyal medya hesabından açıklamalarda bulundu. Sabah gazetesinin haberi ile takip edildiklerinin ortaya çıktığını söyleyen Aykut Erdoğdu, “ATV, Sabah ve A Haber benimle ilgili ilk defa doğru bir haber yaptı. Çünkü ilk defa devlet eliyle evlerimize, telefonlarımıza, WhatsApp mesajlarımıza kadar takip ettiklerini açık ettiler” dedi. Barış Akademisyenleri ile ilgili çalışmanın Kemal Kılıçdaroğlu’nun talimatıyla yapıldığını anlatan Erdoğdu, “Üniversiteden ihraç edildikten sonra CHP’de sivil ölüme terk edilen bu akademisyenlerle dayanışma kararı alındı. Bu karar, genel başkanımızın talimatıydı. Ben bu arada söz veren belediye başkanlarını defalarca aradım ve mesaj attım. Bugün, yarın diyerek beni sürekli oyaladılar. Ben de söz verdiklerini, maaşların ödenmesi gerektiğini söyledim. Yapılan yazışmalar bunlardır” dedi. ‘Cebimden ödedim’ Hakkında açılan davalara ilişkin para istediği yönündeki iddiaya ise Aykut Erdoğdu, “Belediye başkanları verdikleri sözleri tutmadığı için yaklaşık 3 yıl boyunca birkaç MYK üyesinin kişisel desteği dışında aylık yaklaşık 100 bin TL maaşları ben ödemek zorunda kaldım. Maaşlar ödendiği sırada bir yandan da hakkımda açılan tazminat davalarını da ödemeye çalışıyordum. Nakde çok sıkıştığım bu dönemde kredi ve açık hesap limitlerim doluydu. Bankalar tarafından takibe düşmem, aileme karşı beni çok zor durumda bırakabilirdi. Bu durumu, dönemin MYK üyelerine defalarca anlatmama rağmen hukuki bir çözüm bulunamadı. Ben bu ödemeleri yaparken yakın akrabam ve arkadaşlarım dışında hiç kimseden bir kuruş almadım. Bu ödemeleri ve seçim giderlerini karşılamak için ağırlıklı eşimin ailesinden miras kalan arsa, tarla, ev, yazlık gibi 9 parça gayrimenkulümüzü satarak karşıladık. Bunların hepsi kayıtlarda var” karşılığını verdi. l İç Politika ÜÇ FIDAN MEZARLARI BAŞINDA ANILDI İYİ PARTİ LİDERİ AKŞENER: Cumhur İttifakı yüzde 42’de, kazanamıyor Salgın nedeniyle kısıtlı katılımla yapılan anmada “Üç Fidan”ın mezarlarına karanfiller bırakıldı. Anmada para cezası kesildi! 12 Mart darbesinin ardından idam edilen 68 kuşağının simge isimleri Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan Ankara’da mezarları başında anıldı. Anmaya katılan 2 kişiye sokak yasağını ihlal ettiği gerekçesiyle ceza kesildi. Türkiye’deki 68 kuşağının simge isimleri Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan bundan tam 49 yıl önce 6 Mayıs’ta idam edildi. Her yıl yurttaşların katılımıyla anılan üç fidan bu yıl, salgın önlemleri nedeniyle kısıtlı sayıdaki katılımla anıldı. Anmaya CHP Ankara İl Başkanı Ali Hikmet Akıllı, CHP Ankara Gençlik Kolları Başkanı Tolga Turgut ve CHP Çankaya İlçe Başkanlığı temsilcileri katıldı. Gömüt başında bir anma da Sol Parti gerçekleştirdi. Sol Parti Başkanlar Kurulu üyesi Önder İşleyen ve partiden iki temsilci Deniz’lerin mezarı başına karanfil bıraktı. Mezarlıkta nöbet tutan polisler de sokağa çıkma yasağını ihlal ettiği için anmaya katılan iki kişiye 6 bin 300 TL para cezası kesti. l ANKARA/ Cumhuriyet 68’LILER BIRLIĞI: GÜNEŞE AKIN ETTIKLERI GÜNDÜR BUGÜN 68’liler Birliği, askeri cunta tarafından 49 yıl önce idam edilen 68 kuşağının devrimci gençlik liderlerinden Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ı, idamlarının 49’uncu yılında andı. 68’liler Birliği adına açıklama yapan avukat Ali Rıza Dizdar, “Geldik bugüne; bugün üç arkadaşımızın demokratik laik, tam bağımsız ülke için vermekte olduğumuz mücadelemizdeki güneşe akın ettikleri gündür bugün. Arkadaşlarımızın darağacında dimdik mücadelemizin devam edeceğini haykırdıkları gündür bugün. Yaslarını tutmadığımız, unutmadığımız ve unutamayacağımız gündür bugün. Yaşasın kardeşlik, yaşasın tam bağımsız, demokratik Türkiye mücadelemiz” ifadelerini kullandı. l Haber Merkezi İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, önceki gün KRT TV’de gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Seçim anketleri ve ittifaklara ilişkin konuşan Akşener, “Biz erken seçime hazırız. Anketlerde AKP, MHP, BBP ve Vatan Partisi’nin toplam oy oranı ancak yüzde 42. Böyle baktığınız zaman Cumhur İttifakı’nın seçilmesi mümkün görülmüyor” dedi. Yeni anayasa tartışmalarına da değinen Meral Akşener, “Biz şimdi bir sistem tasarımı yaptık. Anasayada yapılacak değişikler üzerinden yürümedik. Danıştay’ın pozisyonu ne olacak, Sayıştay’ın pozisyonu ne olacak, üyeleri nasıl seçilecek, Meclis’in durumu ne olacak, hiçbir vesayet sisteminin olmayacağı, milletin söz hakkı olacağı bir sistem tasarımı bizimki. Bayramdan sonraki ilk grup toplantısında açıklayacağım” diye konuştu. ‘O derece aptallık’ İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında açılan soruşturmaya ilişkin ise Akşener, “Sayın İmamoğlu’na yönelik bir alerji var. Ben daha zekice adımlar beklerdim. Ben İçişleri Bakanı olsam, o soruşturma iznini imzalamadığım gibi onu benim önüme getireni de görevden alırdım, o derece bir aptallık. Onun hukuki, ahlaki bir durumu yok. El bağlamanın ne hukuki ne ahlaki ne dini bir neticesi yok. Ahmaklık bu, böyle bir şey yok, ortak zekâ kaybı oldu Türkiye’de. Bu çok zekâsız bir iş” ifadelerini kullandı. Akşener eski Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın da dezenfektan olayından sonra Yüce Divan’a gitmesi gerektiğini söyledi. l İç Politika Televizyon programında salgın tartışılıyor, Cumhuriyet kurumlarından Refik Saydam Hıfzıssıhha Kurumu’nun nasıl yok edildiğine ucundan değiniliyordu. Konuk enfeksiyon uzmanı doktor, Türkiye’deki aşı çalışmalarını, ülkemizdeki aşı üretim olanaklarını anlattı. Bir meslektaşımız, “Hocam madem Türkiye’de aşı üretim tesislerimiz var, o zaman niye hıfzıssıhha kapatıldı diye ağlıyoruz” diye sordu. Uzman doktor, “İkisi çok ayrı şey, birinde doktorlar, bilim adamları aşı araştırması yapıyor, aşı, serum üretiyordu. Burada özel firma var. Kar görmezse aşı üretmesi söz konusu olmaz” yanıtını verdi. Yanıtı ve ülkenin mevcut canhıraş durumunu algılama konusu ne kadar gerçekleşti anlayamadık ama programda ağlayan olmadı. Bir başka örnek iktidara duygusal bağlılığı olduğu, yazdığı satırlara yansıyan bir yazardan. “Yine de şahlanıyor...” edasıyla girdiği yazısına göre Ukrayna üzerinden Avrupa’da; Başı ağrıyan boksör son Karabağ savaşı üzerinden Kafkasya’da; Suriye ve Doğu Akdeniz üzerinden Ortadoğu’da; Libya üzerinden Afrika’da “küresel oyun kurucu” olmuşuz... Kısa kısa açmaya çalışalım. Ukrayna: Rusya ABD, AB ve Kiev’e öyle sert tepki verdi ki Putin’in açıklamalarının ardından İHA/SİHA satmaya devem edebilecek miyiz? Yaz geliyor, Rus turistler konusu çok ama çok önemli. Kış gelir diye kurtuluş yok, domatese bağlanır konu... Üzerinden “Avrupa’da oyun kurduğumuz” Ukrayna konusunda nefesimizi tuttuk, sustuk, donduk kaldık. Karabağ: Sonu ne olursa olsun Azerbaycan’a bir kez daha destek vermemezlik edemezdik. Zamanlama da lehimizeydi. Biden acısını çıkarmaya çalışıyor. Oluşan çatışmasızlık durumu Rusya’nın kontrolünde. Kafkasya’nın acı dolu tarihini bilenler, Türkiye ve Azerbaycan’ın hızla pozisyonunu güçlendirmesinin önemini vurguluyor. Libya: İsrail ve Mısır’a karşı yürütülen İhvancı politika Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’deki dış politikamızın maliyetini yükseltti. Libya’daki başarı geçmişte kalmış gibi sahadan gelen bilgiler tatsız. Suudi desteğindeki Medhali Selefiler, alan genişletmeye çalışıyor. Rusya, ABD, AB; hiçbiri Türkiye’yi Libya’da istemiyor. Kendimizden kısarak aşı verdiğimiz bile unutulmuş ki Libya Dışişleri Bakanı Menguş, kibarca “askerlerinizi çekin” diyor. Menguş, kendisine bu sözleri söyletenlerden bir doz aşı alabilmiş mi? Onun için Libya üzerinden Afrika’da oyun kurma rüyaları karabasana dönüşebilir. Türkiye ancak bulunduğu mevziyi tutabilirse Doğu Akdeniz’deki çıkarlarını koruyabilir. Suriye: Yanlış başlayan ve süren politika nedeniyle oyun kuruculuk yaklaşımı bir fantezi. Sınırlarımızı, ülkemizi; YPG devletçiği ve göç baskısından korumaya çalışıyoruz. Mısır’la temaslar başlayınca, Türkiye’nin ne kadar geç kaldığı, neler yitirdiği anlaşılmaya başlandı. Şam yönetimiyle normalleşme belirtisi yok. Açığı kapatmak çok zaman alacak ve maliyet yükselecek. Güncel en önemli küresel sorun salgın, en büyük mücadele aşı üzerine... Küresel oyun kurucuları; ABD, Çin, Rusya, İngiltere, Almanya, bir de sayarsanız Hindistan olarak sıralayabiliriz. Hepsi aşı üretiyor. Peki, bizim aşı nerede? Erdoğan, “Bana sonbahara yetişeceği sözü verildi” diyor. Ne diyordu boksör: Ringlerde kasırga gibi eserim ama başım ağrıyor. Çocuklarımızın ismini neden Deniz koymuştuk biz? 20’li yaşlara ait fotoğraflarla zamana meydan okuma akımının sosyal medyayı kasıp kavurduğu şu bahar ayında... Üç genç insanın fotoğrafları, onların öldürülüşünü seyretmiş, onların öldürüldüğü bir ülkede yetişmiş ve yaşlanmış insanların gençlik fotoğraflarının üzerine bir kor gibi düşüyor. Ama hâlâ kimse yanmıyor, hiç kimse çocukluğundan, gençliğinden ve bugününden tutuşup o korla alev almıyor. “Nerede hata yaptık, ülkenin bu hale gelmesine nasıl izin verdik” diye kendi gerçekleriyle yüzleşmiyor insanlar. Her mayıs ayında olduğu gibi, ülkenin karanlığında bir an parlayıp kendi ateşinin içine doğru sönüyor o korlar. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan gibi üç genç insanın bir öç uğruna Meclis kararıyla idam edilerek öldürüldüğü, öldürülebildiği bir ülkede... Hâlâ idamdan yana, mafya babalarıyla haşır neşir, tarikatlarla, cemaatlerle iç içe, gerici yıkıcı, soyguncu, işçiye, köylüğe, barışa, adalete düşman kirli politikalar sahnedeyse... Kim kime aferin diyebilir, yıllar boyunca çocukların ismi inatla Deniz koyuldu diye? Üç sizden üç bizden O günden bugüne, bu ülkeyi geriye götürmek ve soyup tüketmek için her türlü yolu deneyen, her türlü işbirliğine gözü kapalı giren bir sistemin arkasına kâh büyük devletleri, kâh askerleri, kâh cemaatleri, kâh mafya reislerini, kâh para babalarını, kâh din sömürücülerini alarak ve insanı, insanlığı hiçe sayarak istikrarlı ve kararlı bir şekilde zafere yükselişini izleyen koca bir halk; Devrimcilikle birlikte yığınla güzel şeyi de simgeleyen... Ve bu yüzden ölüme gönderilen... Adlarına dünyanın en etkili şiirleri, şarkıları, ağıtları söylenen... Sadece kendi nesillerine değil, kendilerinden sonra gelen nesillere bile bir memleketi sevmeyi, bir ideali sevmeyi ve insanlık için en güzel şeyleri istemeyi öğreten... Bu üç insanın kısacık hayat hikâyesinden nasıl oluyor da hiçbir şey öğrenmiyor? Yaşanan bunca korkunç tecrübeden sonra... O üç genci ölüme götüren Meclis’in enkazı üzerinde tepinen muhalif politikacıların gündeme yaranmaktan öteye gitmeyen çabalarının, gerçeğin en ağır yanıyla yüzleşmek yerine magaziniyle oyalandıkları için bir işe yaramadığını görmek, neden bu kadar zor oluyor? Kendi gençliğimize bakar gibi Cumhuriyetin üzerinden geçen yüzyıl, bir aydınlanma devriminin üstünden de buldozer gibi geçip giderken... Ve buna dur diyebilecek akıllar odaklarını her geçen gün biraz daha yitirirken... Nerede yanlış yaptığını anlayamadığı için, doğru bir sistemin hayalini bile kuramayan nesiller yetiştirmiş bu ülkede, o üç gencin fotoğrafına kendi gençliğimize bakar gibi bir daha bakalım. Sanki biz asılmışız ve bir fidanken bizzat kırılmışız gibi... Sanki ölürken başımızı bir an için bile önümüze eğmemişiz... Bir gün çok güzel günler görüleceğine, öldüğümüze, öldürüldüğümüze değeceğine inanmışız... Ve ölmüşüz... yarım asır önce öldürülmüşüz gibi. 20’li yaşlarımızdan sonrasına ait hiç fotoğrafımız olmamış gibi. Ve uğruna öldüğümüz tüm değerler bize rağmen yağmalanmış... Bizim ölüm fermanımızı çıkaran o Meclis’te yaşananlar daha sonra farklı farklı şekillerde defalarca tekrarlanmış gibi. Hani şu sıralar fellik fellik aranan bir gerçek var ya... O gerçek; 20’lerinden sonra artık fotoğrafı olmayanların hayatını karartan aklın, işlediği onca suça rağmen sürdürülebilir kılınan varlığında... Kalleşçe bitirilmiş aydınlık hayatların, gaddarca talan edilmiş güzel hayallerin üzerine inşa edilen sarayların utanç verici iktidarında. Her şey ama her şey o fotoğraflarda. Gerisi fasarya. KIZILAY İZİN ALMADAN KOYMUŞ Aydın’da ‘kumbara’ krizi MEHMET İNMEZ Kızılay tarafından Aydın’ın Kuşadası ve Efeler ilçelerinde kentin değişik yerlerine konulan 150’ye yakın giysi kumbarası, izin alınmadan konulduğunun tespit edilmesinin ardından belediyeler tarafından kaldırıldı. Efeler Belediyesi, kumbaralarının resmi kurumlardan izin alınmadan konulduğunu, iki defa yazı yazmalarına rağmen kaldırılmamasının ardından atık toplama ihalesini alan firma tarafından toplatıldığını açıkladı. Yapılan açıklamada, “Bağış yapmak isteyen Efelerli vatandaşlarımızın istediği dernek, vakıf veya kuruma bağış yapmasının önünde herhangi bir engel bulunmamaktadır” denildi. Kızılay Aydın Şubesi ise kumbaraların toplatılması nedeniyle suç duyurusu yaptı. l İZMİR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle