04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ DOLAR AVRO [email protected] STERLIN FAİZ BORSA 13 5 MAYIS 2021 ÇARŞAMBA ALTIN CUMHURİYET ALTIN 24 AYAR 8.3190 3.7 kuruş 10.0020 0.1 kuruş 11.5510 0.1 kuruş 17.94 sabit 1416.25 4.9 puan 3222.56 12.35 lira 470.19 10.33 lira Memur konfederasyonları, enflasyonla eriyen maaşlar için harekete geçti Memur acil zam istiyor İlk dört ayda yüzde 5.45 olan enflasyon, memur ve memur emeklisine yapılan yıllık yüzde 6’lık zammı yakaladı. Memur seyyanen zam istiyor. İki yılın zirvesine çıkan enflasyon memur ve memur emeklilerine yapılan zamları nereAğustosu’nda esas aldığı enflasyon hedefi ve tahmin, artık seyyanen zam ile tazmin gerekçesideyse sıfırladı. İlk dört ayda yüzdir. Enflasyon karşısında yenilde 5.45’i bulan enflasyon, yıl için verilen yüzde 6’lık zammı yakaladı. Memur konfederasyonları hüMUSTAFA ÇAKIR meye, ezilmeye son vermek, seyyanen zam teklifimizi, oranı güncelleyerek gerçekleştirmek verilkümetten acilen ek zam ve baymiş sözlerin/adaletin gereğidir. ram ikramiyesi istiyor. Türkiye KamuSen Genel Başkanı ÖnHakem kurulu tarafından memur ve der Kahveci: Enflasyon maaş zamlarımemur emeklilerine bu yılın ilk yarısı nı ikiye katlamıştır. Yılın daha 4. ayıniçin yüzde 3 toplusözleşme zammı ve da sadece enflasyon kaynaklı erime ayrilmişti. 4. ayda memur ve emeklinin lık ortalama 118 TL’ye tekabül etmekteyüzde 2.45 oranında enflasyon farkı dir. TCMB yıl sonu enflasyon tahminini oluşmuş durumda. Konfederasyonların yüzde 12’nin üzerinde belirlemektedir. talepleri şöyle: Bu da en iyi ihtimalle memur ve emekSeyyanen zam talebi lilere verilen maaş zammının gerçekleşen enflasyonun yarısı kadar bile olmaMemurSen Genel Başkanı Ali Yal yacağını göstermektedir. çın: 4. ayda enflasyon, maaş ve ücretKESK Eş Genel Başkanı Mehmet lere yapılan yıllık yüzde 6’lık artış ora Bozgeyik: Enflasyona göre maaş zamnına ulaştı. İşveren ve hakemin 2019 mı “sıfır” zam demektir. Yıllardır enfENFLASYONDA ARTIŞ BASKISI GÜÇLÜ Merkez Bankası nisanda zirveye çıkan enflasyonla ilgili fiyat gelişmeleri değerlendirmesini yayımladı. Değerlendirmede gıda dışındaki ana kalemlerde yıllık enflasyon yükselirken, tüketici enflasyonundaki artışa en belirgin katkının enerji grubundan geldiği belirtildi. Ayrıca “Tüketici fiyatları üzerindeki üretici fiyatları kaynaklı baskılar güçlenerek devam etti” denilerek “Yurtiçi üretici fiyatları yüzde 4.34 yükselirken, yıllık enflasyon 3.97 puan artarak yüzde 35.17’ye ulaştı. Üretici fiyatlarındaki baskı güçlenerek devam ediyor” yorumu yapıldı. lasyon da kur artışı da kredi faizlerinin artırılması da hep emekçileri vurmaktadır. İşçiye açlığı reva görenler kendileri için “huzur hakkı” adı altında çift dikiş maaş alanlar, 3 milyon kamu emekçisinin, 2 milyon kamu emekçisi emeklisinin, 3 ay daha yüzde 3 maaş zammı ile yetinmesini bekliyor. ‘En az yüzde 30 zam’ Birleşik Kamuİş Genel Başkan Mehmet Balık: TÜİK, sepet oyunlarıyla enflasyonu eksik hesaplamaktadır. Araştırmamıza göre dört aya temel gıda fiyatları yüzde 11.7 oranında arttı. Yıllık artış yüzde 29.7 oranında. Açlık sınırının 3 bin 400 lirayı geçtiği bir ortamda, ekonomik kriz ve salgının ağır şartlarında asgari yaşam mücadelesi veren kamu emekçilerine “enflasyon farkı veriliyor” denilmesini kabul etmiyoruz. En az yüzde 30 oranında zam yapılmalıdır. BASK Genel Başkanı Bayram Zengin: Yetkili sendikaları, toplusözleşmenin revize edilmesi ve kayıpların karşılanması için görevlerini yapmaya çağırıyoruz. Toplusözleşmeler ile sağlanan diğer ikramiye ve sosyal haklar hariç kamu işçilerine 1956 yılından beri her yıl 4 kez ödenen ilave tediyenin (ikramiye) memurlara da ödenmesini istiyoruz. l ANKARA AKILLI HAYAT 2030 YENİLENDİ Zorlu Holding’den karbonsuz ekonomi Zorlu Holding, yenilenen “Akıllı Hayat 2030” stratejisinde iklim krizine karşı paydaş temelli yaklaşımını ve net sıfır emisyon hedefini, üst yönetim ve çalışanların katılımıyla düzenlediği webinar ile açıkladı. Toplantıda, 2030 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşmayı amaçlayan Zorlu Grubu’nun, 2050 yılına kadar bu hedefi tüm değer zincirini kapsayacak hale getireceği belirtildi. Zorlu Holding CEO’su Ömer Yüngül: “Sorumlu yatırım holdingi yaklaşımımızla, şirketlerimizin çevresel, sosyal ve yönetişim odaklı işler üretmesini sağlayarak karbonsuz ve daha sorumlu bir ekonomiye geçişi hızlandıracağız” dedi. l Ekonomi Servisi 48 BIN 375 ADET SATILDI Otomobil satışları ortalamanın altında Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD), “2021 Nisan Otomobil ve Hafif Ticari Araç Pazar Değerlendirme” raporunu yayımladı. Rapora göre otomobil satışları, nisan ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 121.6 artarak 48 bin 375 adet oldu. Satışlar, yaşanan bu artışa rağmen 10 yıllık nisan ayı ortalama satışlara göre yüzde 2.2 azalış gösterdi. Hafif ticari araç satışı ise nisan ayında geçen yıla artışla yüzde 183.1’lik bir artış yaşanmasına rağmen 10 yıllık ortalama satışlara göre yüzde 14.9 azaldı. Otomobil satışları, 2021 yılı ocaknisan döneminde geçen yıla göre yüzde 68.7 oranında artarak 204 bin 839 adet olurken, hafif ticari araç pazarı da yüzde 88.1 artarak 55 bin 309 adede ulaştı. l Ekonomi Servisi TÜRKİYE’DEKİ İLK ŞİRKET OLDU Koç Holding’den küresel taahhüt Koç Holding, Türkiye’de, Uluslararası İş Konseyi tarafından oluşturulan “Paydaş Kapitalizmi Göstergeleri”ni kurumsal raporlamalarında kullanacağını taahhüt eden ilk şirket oldu. Koç Topluluğu şirketleri bu taahhütname kapsamında; Faaliyet Raporu, Sürdürülebilirlik Raporu gibi kurumsal raporlamalarında ve beyanlarında bu göstergelere referans verebilecek. Göstergelerin paydaşları ile ilişkilerini geliştireceğini söyleyen Koç Holding CEO’su Levent Çakıroğlu, “Topluluğumuzun geleceğini içinde yaşadığımız toplumun ve dünyanın geleceğinden ayrı düşünemeyiz. Bu nedenle dünyayı etkileyen konuları gündemimizin üst sıralarında tutuyoruz” dedi. l Ekonomi Servisi PAZARLAR KAPANDI, TONLARCA ÜRÜN ELDE KALDI Pazaryerleri cumartesi günleri açılacak İçişleri Bakanlığı 81 il valiliğine “Pazar Yerleri” konulu genelge gönderdi. Genelgede “Tam kapanmada 8 ve 15 Mayıs 2021 tarihlerine denk gelen cumartesi günleri 10.0017.00 saatleri arasında sadece yaş sebze/meyve ile fide satışı yapan pazaryerleri açık olacak. Vatandaşların ikametlerine en yakın pazaryerine gidip gelebilmelerine izin verilecek. Pazarlarda (özellikle köylülerimizin ürünleri olmak üzere), temizlik ürünleri, giyim, zücaciye, oyuncak, süs eşyası, çanta vb. ürünlerin satışına ise izin verilmeyecek” denildi. l ANKARA/ Cumhuriyet Tam kapanmanın faturası büyüyor. Bu dönemde semt pazarlarının kurulamaması tonlarca sebze ve meyvenin hal esnafının elinde çürümesine sebep oldu. Antalya’da, sebzemeyve üreticilerinin ürünlerini çöpe ve yaban hayvanların yemesi için ormana döktükleri görüntüler dün sosyal medyada paylaşıldı. Adana Kabzımallar Odası Başkanı Ali Batman, “Sadece bir esnafımızda 5060 ton kuru soğan çürüdü. 30 kuruşa soğan satamıyoruz. Marketler açık ama onlar da halden ürün almıyor. Tarladaki üreticiyi de boğuyorlar ve dönüp ucuza marketlerde satmıyorlar. Bugün alıcı olmadığı için salatalık 50 kuruşa düştü” dedi. Bir üretici, sosyal medyadan, “Bu insanların emeklerini çöpe döktürenler, üreticiye en ufak bir destek vermeden pazarları kapatanlardır. Bankalar kapımıza dayandığında siz nerede olacaksınız ey yönetemeyenler?” diye isyan etti. Hükümet, zincir marketlere alkollü üründen sonra yeni kısıtlamalar getirdi Tartışmalı genelge Hükümet kapanma sürecinde bir yandan aldığı muafiyet kararları diğer yandan kısıtlama genelgeleri ile kafa karışıklığı yaratmaya devam ediyor. Dün İçişleri Bakanlığı yeni bir genelge yayımlayarak 81 ilin valiliğine gönderdi. “Market Tedbirleri” konulu genelgeye göre marketlerde vatandaşların zorunlu temel ihtiyaçları kapsamındaki ürünlerin dışında herhangi bir ürün satışına izin verilmeyecek. “Tam kapanma” döneminde marketlerde hangi ürünlerin satılıp satılmayacağını belirten düzenlemeler önce alkollü ürün satışı ile başlamıştı. Ancak bu kararın dezenfektan, kolonya gibi alkollü ürünleri de kapsayıp kapsamadığı tartışılırken dün yayımlanan genelge ile de marketlerde elektronik eşya, oyuncak, kırtasiye, giyim ve aksesuvar, ev tekstili, oto aksesuvar, bahçe malzemeleri, hırdavat, züccaciye ve benzeri ürünlerin satışına izin verilmeTERZILER ‘YAŞAM KREDISI’ ISTIYOR Türkiye’nin her köşesinden salgında destek alamayan esnafın sesi yükseliyor. Bir tepki de İzmir’den geldi. İzmir Terziler Komisyonu Başkanı Muharrem Karakuş, sektörün çok zor durumda olduğunu belirterek şunları söyledi: “En fazla yıpranan biziz. Terzilerimiz ve konfeksiyon atölyelerimiz çok zor durumda. Bayram arifesinde halıkoltuk temizleyen yıkamacılarımız, kuru temizlemeci arkadaşlarımız çalışamıyor. Düğünler iptal oldu, gelinlik abiye sektörümüz çöktü. Salgın bitse de en az bir yıl kendimize gelemeyeceğiz. Orta ve büyük işletmeler için değil, küçük esnaf için finans imkânları geliştirilsin” dedi. l İZMİR yeceği açıklandı. Vatandaşın tepkisine neden olan genelge Twitter’da gündemi belirledi. Genelge eğer değişmezse 7 Mayıs Cuma gününden itibaren uygulanacak. Bu arada marketlere de alkol yasağı ile ilgili resmi bir bildirim gitmediği belirtiliyor. Esnaf karardan memnun Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “Genelgeyle fırsatçılığa son verildi” dedi. Palandöken, internetten satışların devam edeceğini belirterek “Bu satışlar da kalkmalı, takipçisi olacağız” dedi. MOBİSAD Başkanı Mustafa Kemal Turnacı ise “Haksız rekabetin önüne geçen bu kararın kapanma dönemiyle sınırlı kalmamasını istiyoruz” dedi. l Ekonomi Servisi Kalekim halka arzla büyüyecek Kale Grup şirketlerinden yapı kimyasalları üreticisi Kaledürü Timur Karaoğlu, “Yurtiçinde şirket satın almaları ile hızlı bir bükim 67 Mayıs’ta halka arz oluyor. yümeyi hayal ediyoruz. İkinci planıBasın toplantısında, 13.7514.75 fi mız ise üretim yatırımları ile bir büyat aralığında gerçekleşecek olan yümedir. Balıkesir’deki fabrikamız halka arzda ek satışlarla birlikhazır durumda. Yurtdışında ise te en fazla yüzde 30’luk bir saCezayir’deki fabrikamızın hazır tış planlandığı belirtildi. Elde hale gelmesiyle Ortadoğu’da edilmesi beklenen 500 milyon üreterek Orta Avrupa’dan paTL’lik sermayenin büyüme için zar payı almayı hedefliyokullanılacağını vurgularuz” dedi. yan Kalekim Genel Mül Ekonomi Servisi Timur Karaoğlu GAYRIMENKULDE MISIR, KONUTTA İRAN ÖNDE Eva Gayrimenkul Değerleme, yabancı yatırımcıların 2020 yılı birinci çeyrek dönem ile 2021 yılı aynı döneminde Türkiye’de gerçekleştirdikleri gayrimenkul alımlarını ve yatırımlarını analiz etti. Dövizden kaynaklı fiyat avantajı ve belli şartlarda verilen vatandaşlık hakkı yabancıların alım kararında etkili oldu. Mısır gayrimenkulde Türkiye’yi tercih eden ülkeler arasında ilk sırada yer aldı. Aynı dönemde Türkiye genelinde yabancılara yapılan toplam konut satış adedinde ise İran ilk sırayı aldı. Buğdayda açıklama hasat öncesi olacak Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) Genel Müdürü Ahmet Güldal, hububat için üreticinin memnun olacağı şekilde alım fiyatlarını açıklamayı planladıkların söyledi ve “Üreticilerimizin büyük ölçüde TMO’yu tercih etmesini bekliyoruz” dedi. Mayıs sonunda yeni hasat dönemine girileceğini belirten Güldal, Tarım ve Orman Bakanlığı ile TMO’nun 2021 yılı hububat rekoltesine yönelik değerlendirme çalışmalarının da son aşamaya geldiğini söyledi. Güldal, “Hasat döneminden en az 15 gün önce hububat fiyatları çiftçilerimize açıklanacak. Üreticilerimizin maliyetleri, iç ve dış piyasa fiyatları, enflasyon gibi birçok parametre dikkate alınarak en doğru alım fiyatı ve maliyet belirlenecektir” dedi. l Ekonomi Servisi Girişimci fabrikası üniversiteden enflasyona... Başlığı yadırgayan, garipseyen okurlarım olacaktır. Bilimsel araştırma, eğitim ve topluma hizmetin merkezi ve yönlendiricisi olması arzulanan üniversitenin mal ve hizmet fiyatlarında artış anlamına gelen enflasyon olgusu ile ne gibi alakası olabilir? Enflasyonla mücadele ile üniversitelerin akademik özerkliği ve bilimsel özgürlüğü arasında nasıl bir bağlantı kurulabilir? Önce başlığın ilk sözcüklerinin kaynağını anımsayalım. Bir girişimci fabrikası olarak üniversite kavramını geçen hafta Boğaziçi Üniversitesi’nde yılbaşında bir kararname ile rektör olarak atanmış olan Melih Bulu’dan işittik. Özgün İyi Yönetim Uygulamaları Forumu’nun açılışında konuşan Bulu, şu görüşleri savlamaktaydı: “Boğaziçi aslında girişimci ruhu kendisiyle içselleştirmiş durumda. Boğaziçi olarak biz kendimizi Türkiye’nin girişimci fabrikası olarak görüyoruz.” Sözü edilen “girişimcilik ruhu içselleştirilmesinin” ne Boğaziçi’nin ne de herhangi başka bir akademik kuruluşun yükümlülüğü olduğu; üniversitelerin temel görevlerinin ticari kaygılarla ürünler üreten fabrikalar değil, bilimsel liyakate dayalı özgür araştırma ve çağdaş bir eğitim faaliyeti sunmayı gerektirdiğini sayın Bulu’ya anımsatmak zorundayız. Bu doğrultuda 20 Ocak tarihli Ekonomi Politik’te dile getirdiğim şu görüşleri yinelemek istiyorum: Üniversiteler, ekonomik çıkar ve maliyet ilkelerine göre bir ürün, fikir ya da tasarım peşinde olan işletmeler değildir. Bu bağlamda faaliyetleri “inovasyonun merkezi ya da yürütücüsü” anlamına indirgenemez. İnovasyon kâr amacı güden şirketler kesiminin, bilimsel çabanın sonuçlarını piyasa faaliyetlerine uygulama biçimi olarak ortaya çıkar. Ekonomik getiri amacıyla bilimin uygulanma biçimi üniversitelerin değil, piyasada kazançmaliyet muhasebesi yapan şirketler kesiminin faaliyetidir ve kesinlikle üniversitenin araştırma önceliğine dönüştürülemez. Ancak üniversiteler sisteminin bu niteliği elbette onları toplumsal hayattan kopuk, rasgele bilimsel hayaller uğraşısında olan kurumlar olduğu anlamına gelmez. Kanımca eğitim sistemimizin en önemli sorunu, bilim üreticisi olarak üniversiteler ile bilimsel faaliyet bulgularını gençlere mesleki beceriler kazandırmak ve onları üretim sürecinin sürekli değişim koşullarına göre hazırlayacak olan meslek eğitim kurumlarımızın yetersizliğidir. Bu eksiklik, üniversitelerimizi asli görev ve sorumluluklarından uzaklaştırarak, faaliyetlerini mesleki eğitim ve ticari başarıya odaklanan sınai ürün tasarımları ile sınırlamaktadır. Bu da üniversitelerimizi gittikçe daha dar, sığ ve günlük gelip geçici rantlar peşinde koşan birer işletmeye dönüştürmektedir. Nitekim, Boğaziçi Üniversitesi’nin eski rektörlerinden, hocamız Prof. Dr. Üstün Ergüder’in kurucusu ve yönetim kurulu başkanlığını yürüttüğü Eğitim Reformu Girişimi’nin TÜRKONFED ile birlikte sunduğu “Beceriler, Yeterlilikler Ve Meslek Eğitimi: Politika Analizi Ve Öneriler” başlıklı rapor bu gerçekleri tüm yalınlığıyla dile getirmektedir. Rapor, ekonomimizin ihtiyaç duyduğu nitelikli ara eleman ihtiyacının karşılanamama riskini “Türkiye’nin büyüme potansiyeline doğrudan sekte vurabilecek bir tehdit” olarak değerlendirmekte ve ancak şu gerçeğin de altını çizmektedir: “Günümüzde meslek eğitimi düşük statülü bir eğitim biçimi olarak algılanmakta, daha az arzulanan ve daha önemsiz bir ekonomik hayata hazırlama türü olarak görülmektedir. Meslek eğitiminin gerek yükseköğretim, gerek ortaöğretimde gençlerimiz için çekici kılınabilmesinin en önemli koşulu, bu eğitimin piyasa şartlarına cevap verebilir bir hale getirilmesidir”. Bu önemli eğitim politikası sorunu, “işsizlik ve sosyal dışlanma”, “ulusal ekonomide düşük verimlilik” ve “ulusal rekabet gücünün geri kalması” gibi ciddi sosyal ve ekonomik risklerin karşımıza çıkmasına yol açmaktadır: ERG Raporu Türkiye, OECD ülkeleri arasında işgücüne katılım oranı en düşük seyreden ve işgücü verimliliğinde de en fazla gerileyen ülkeler arasında yer almaktadır... Eğitim düzeyi düşük bir istihdam ve insan gücü Türkiye’nin özellikle Doğu Avrupa ve Asya ülkeleriyle rekabet gücünü ve bilgi ekonomisine geçişini olumsuz etkileyecektir” uyarısıyla mesleki eğitimin geliştirilmesinin önemine vurgu yapmaktadır. Eğitim sistemimizi böylesi bir reform ile yenileyemezsek, ne üniversitelerimizde akademik özerklik ve çağdaş bilimsel araştırmanın koşullarını yaratabilir ne de gençlerimizi güçlü, özgün ve yaratıcı becerilerle donatılmış biçimde iş yaşamına hazırlayabiliriz. Şimdi gelelim tüketici fiyatlarında yüzde 17, üretici fiyatlarında da yüzde 34’e ulaşan enflasyon tehdidine. Anımsayalım ki enflasyon “hiçbir yerde ve hiçbir zaman sadece birer parasal meseleden ibaret” değildir. Enflasyon, ulusal ekonominin işgücü, mal ve hizmet piyasalarındaki yapısal tıkanıklıkların ve dar boğazların; sürdürülebilir kalkınmaya yönelik yatırımlar yerine imar rantlarına dayalı spekülatif büyüme tercihlerinin; kırsal ekonomide plansızlığın ve ulaşım sektöründeki çarpık tercihlerin; sanayi ve enerjide dışa bağımlılığın; dini dogmalarla yoğrulmuş, ezberci bir eğitim sisteminin yarattığı düşük vasıflı işgücünün; akademik özerkliğin çiğnendiği bir yüksek öğretim sisteminin yarattığı yapısal koşulların, ... (liste uzuyor, burada duruyorum) tezahürüdür. Siyasi sadakate dayalı mevcut yönetim biçimi ise Türkiye’nin böylesi yapısal sorunlarını çözmek bir yana, daha da derinleştirmektedir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle