27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 3 MAYIS 2021 PAZARTESİ gorus@cumhuriyet.com.tr OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ‘Ermeni Soykırımı’ iddiasının gerçek yüzü Ermeni Devleti’nin Başbakanı Ovanes Kaçaznuni açıkça “Biz Osmanlı Devleti’ne isyan ettik”, “Bizi önce Ruslar, sonra Fransız ve İngilizler kışkırttı ve kullandı”, “Biz hata yaptık” diyor. Bu kitaplar İngilizce, Fransızca ve Almancaya da tercüme edildi. Dışişleri Bakanlığı bu güçlü belgeleri neden kullanmıyor? kitabı Batı dünyasının kütüphanelerinde bulYukarıda belirttik. Bu kitap Batı’daki kümak mümkün değildir. Tüm Batı dünyasında tüphanelerde Ermeni örgütleri tarafından AğBabtşÇry1rğracgkğDdlydlmiaaçeeıaöaçauroaiuuua9auaenirrOBİYOreykaınlrrnlys.driv1ndsnAciAddkelysllsnlloua,Eelaır5ıeeagıaa“irmıeıuanon.loriknntVrlrdnymt’iearntşataenB.tkdmaÇeluaBkyiaiııliradgeatRyrrc’urndnhaöt,adnaenanıDEenidaeeia:nurnlodgcDÇakprroldengrtçlıy,ıDıylıisöaeElledBmtmlaiiaueröıigMaıgykcıaurüyDymlir”knatdğtnv’rkidüeea.nıeaoıdnza’aerşu.”ıea(şdeerpeüınnrrıRurradkyvgDsmkmknşlaşdkhimEbdki,mrlöaaiauhlıeokdbeu.oeearuOvaaeçlcnOs.vendStiiamdnaü1,mkdraemrsiıylbesüuaglek,un9teaımyDBeaetmbiöBntvrşöşd,atrso1teben’sleioiimamoiriauyrüEtgörd,a5şTufrıtildşkşnienşigelrmndİneaaüladıçkıüritn1lmzus’adnlünslllateısrnağılediieıg9ılmna’’kkeşstannya)düiıoorie1etDmuırnlllnlodeiaomkrileıdtti7nşorekleteperasçıairenkör.aviiaz,teuşırdRbşzıKemuiaKarüas“kllaçEdrilolağtaıraEzlr.işmernrdtmyuruıoenaredlsnimpn’uneuiiasyiannStanokaarcornaoEıypElraosrrkauikBTbaüaşrE(gscçşskbOıueoeırçlaBKdzkmrladekeıtauayma.uaroeelnçrdadplnıaa:çanOeaacizeykndrıvvnöyaairıdruinkrlglMgaiaeınparlüsaakilsüktdcfuirilsttıteaaaçlarapürğplıpiulbımomnttleraaaaıluıgmtBsPYaşRkd1mklmrcpdrcgirnşabaırnueıiyaiaea9oiaaaaosrutnlnnrt1E“ieaahıufğnnkonamrvıl1ş,ilkKısVrılntl9ensdltrtibnreandeeeae5t)”evüinkeAgauii2oidaa.rnatnmsgdrudnnresarnööiriıt3Tet,aBırikemiu,ğlatatadd’znşaaillb’,EkmatvbntouaınhurimyrynueünuıiğmdiaEnşmaörinliinrıeşatacıllrekınünmnhşel“yrrleiidaıtrı,nredikiı.rlNbiamroflalimlsşnırkmimKtveYatiuiüreeiştpankrigaınialado.ınraenervsinzkaaikeo”esulhaşoşıdllinabkaPiiepçynıroaaymmnıllidlambısnıimiiabaaşeaelcnBersin3“snalöia2eaznerröc.adraaTtVü4yyaiyt2iknbdalkatelnanikaklAaadauğtnuissıüşHğletrnvsıaiırabn’mnyvaremrdaıaarytBötnmideobaaşiodmzi’aıblarrir’pnıkişlpgiıtrriarr.d:iıltrn’oeliaelr.almaiAknaiŞtairdrfdğmEağbndıen”naaeinliriyaainl“imha” edilmiştir. Ancak Rus devlet arşivlerinde çalışma yapan Mehmet Perinçek bu raporun Rusça aslını buldu. Rapor “Taşnak Partisi’nin Yapacağı Bir Şey Yok” adıyla 2006 yılında Kaynak Yayınları tarafından Türkçeye çevrilerek yayımlandı. Şimdi değilse ne zaman? Aynı doğrultuda Ermeni devlet adamı B.A. Boryan’ın “TürkErmeni Çatışması” adını taşıyan kitabı da aynı tarihte Türkçeye kazandırıldı. Bu kitapları Türk kamuoyuna geniş olarak tanıttım ve Cumhuriyet’te 16 Eylül 2006 tarihinde yayımlandı. “Ermeni Soykırımı”nın olmadığını gösteren başka belgeye gerek yok. Göç ettirme hareketinin soykırım olmadığını belirten daha başka belge bulmaya gerek yok. Ermeni Devleti’nin Başbakanı Ovanes Kaçaznuni açıkça “Biz Osmanlı Devleti’ne isyan ettik”, “Bizi önce Ruslar, sonra Fransız ve İngilizler kışkırttı ve kullandı”, “Biz hata yaptık” diyor. Bu kitaplar İngilizce, Fransızca ve Almancaya da tercüme edildi. Dışişleri Bakanlığı bu güçlü belgeleri neden kullanmıyor? Bu kitaplar, Dışişleri Bakanlığı tarafından ABD Senatosu ve Temsilciler Meclisi’ndeki tüm üyelere ve ABD Başkanı Biden ile Başkan YarKaçaznuni’nin raporu Soykırım olmadığını söyleyen ünlü tarihçiler vardır. Örneğin Prof. Dr. Bernard Lewis, Prof. Dr. Stanford Shaw, Prof. Dr. Justin McCarty... Bu tarihçilerin görüşleri kuşkusuz çok önemlidir. Ama onlardan daha da önemlisi, eski Ermenistan Başbakanı, Taşnak Partisi önde gelenlerinden Ovanes Kaçaznuni’nin raporudur. Bu rapor daha sonra kitap olarak basıldı. Ancak bu 1Önce Rusya bizi kullandı. Birlikte yaşadığımız Osmanlı Devleti’ne isyan ettik. Çeteler kurarak savaştık. 21917 Ekim İhtilali’nden sonra Rusya bölgeden çekilince bu kez Fransızlar, ardından İngilizler bizi kışkırttı ve kullandı. 3Yaptığımız hataydı ve cezasını çektik. Konuyla ilgili, Alev Coşkun’un 16 Eylül 2006 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan incelemesi. dımcısı Kamala Harris’e gönderilmelidir. Tam zamanıdır. Tarihi çarpıtanlara, tarihten gelen belgelerle yanıt verilmelidir. Tarih çarpıtılamaz, en sonunda gerçekler ortaya çıkar. ÇÖPTEN ELEKTRIK! PROF. DR. ÇAĞATAY GÜLER yecek yüksek sıcaklık derecelerinde yapılamadığında kömürleşen bileşenler kemirici üremeJaponya ve İsviçre gibi gömme alanı sıkıntısı sini artırarak “kemirici kaynaklı salgınlara” olan Avrupa ülkelerinde, atık miktarı 1/15 yol açabilir. 1/20 oranında azaltılabildiği için yakma yönYakma fırınlarının işletilmesi ve idamesi teminin tercih edildiği doğrudur. Bu ülkeler yüksek nitelikli bir teknik ekip gerektirir. Geaynı zamanda “atık yakma teknolojisi” ürelişmekte olan ülkelerin ücretlendirme sistemten ve satmaya çalışan ülkeler arasındadır. Or leri bu tip bir teknik ekibin oluşturulmasına taya çıkan ısı enerjisinin elektrik enerjisine dönüştürülebilmesi, bu uygulamaları çevre dostu ve kârlı göstermeye yönelik bir pazarlama aracı olarak kullanılmaktadır. Oysa bu yöntem yitirilen enerjinin sadece bir kısmının geri dönmesini sağlar. Ticari olarak da verimli değildir, tabii “ürettiği elektik kullanılsa da kullanılmasa da ödeme garantisi” verilmediyse! Bu tip garantiler ticari sır olarak gizleneceğinden kamuoyunun haberi olmayacaktır. Bu tesislerin kurulması için uluslararası kuruluşlardan kredi sağlamak oldukça kolaydır. Ancak işletme maliyeti yüksek, idamesi zor sistemlerdir. Atık yakma sistemlerini pazarlayanlar “çöpten elektrik üretme” kılıfına sararak uygulamayı çevre dostu gibi göstermeye çalışırken daha kolay çözülebilecek birçok sorunu halk sağlığı sorununa dönüştürdüklerini gizlemeye çalışırlar. ve sürdürülmesine olanak vermemektedir. Bu gibi ülkelerde kurulmuş atık yakma fırınlarının çalıştırılamamasının en önemli nedenlerinden biri de budur. Atık gazların tehlikeli bileşenlerinden ayrılması pahalı süreçler gerektirir. Bu nedenle tanıtım gezilerindeki “bilgisayar sistemli düzey belirlemeleri ve otomatik müdahale” vb. fanteziler “program hilelerinden” ibarettir, bu nedenle gerekli halk sağlığı güvencesini sağlamaktan uzaktır. Algıyla saklanan gerçek Kimilerine göre katı atıkların yakılması “çöp taşıma harcamaRiskli ve masraflı larını azaltmakta, ucuz enerji sağlamakta, çöpYakma çok pahalı ve özellikle hava kirliliği açısından çok tehlikeli bir işlemdir. Eğer baca filtrelerinin bakım ve idamesi sağlanamayacak olursa çok tehlikeli hava kirliliği sorunlarına yol açabilir. Cıva için pahalı reçineler, diğer ağır metaller için ise pıhtılaştırma ve çökeltme yöntemleri kullanılması gerekmektelerin çevreye verdiği zararı ortadan kaldırmaktadır”. Bu görüşler “çöpten enerji üreten tesislerin” tehlikeli düzeyde hava kirliliği kaynakları olduğunu, bu nedenle çok pahalı kirliliği önleyici yüksek teknoloji sistemleri gerektirdiğini gözden kaçırmak için büyük çaba harcarlar. Şu anda ülkemizde de yapıldığı gibi ardir. Ayrıca gaz temizleme sıvılarının ve toz tık adına “atık yakma fırını” denmemekte “Biz tutucularda biriken küllerin giderimi (berta bir enerji santraliyiz!” böbürlenmesiyle servis raf) de sorun olmaktadır. Japonya’da “sürek edilmektedir. li besleme” tipindeki yakma fırınlarında oluNe yazık ki uçartozlar, ağır metaller, dioksinşan kalıntının, tesisin büyüklüğüne göre yüz ler, furanlar, asit gazları ve uçardamlaları hiç de 710’dan az olması zorunludur. Gelişmek hesaba katılmamaktadır. Çok yüksek düzeyde te olan ülkelerin atık türünde bunu sağlamak sera gazlarından söz edilmez bile. Bu tesisleri neredeyse olanaksızdır. savunanların bütün amaçları, başlı başına bir Yakma işlemi kömürleşmeye olanak verme halk sağlığı sorununa hatta cinayete dönüşebilen çöp yakma işini “çevre dostu bir geri dönüşüm yöntemi” gibi göstermek ve atıkların “yenilenebilir enerji” kaynağı sayılmasını sağlamaktır. Bunu bir kez kabul ederseniz başka ülkelerin çöplüğü haline gelmeniz de yasallaşır. Tesisler kurulur, atık sorununun çözüldüğüne, elektrik enerjisi edildiğine yönelik güzel konuşmalar yapılır. Gün gelir hava kirliliğini önleyici sistemlerin sürdürülmesi sağlanamadığından “geceleri çalıştırılan” birer zehir bacası olarak toplumun başına bela olurlar. Temel katı atık yönetim sıradüzeninde öncelik ve önem sırası “azalt, yeniden kullan, geri dönüştür, enerji geri kazanımı sağla ve giderimi tamamla” biçimindedir. Geri dönüştürülebilir ambalaj malzemelerini birey ve konutta başlayan ayırma, tek kullanımlık malzeme kullanımının azaltılması başta olmak üzere birçok akılcı yöntem vardır. Atık yakma sistemlerini pazarlayanlar “çöpten elektrik üretme” kılıfına sararak uygulamayı çevre dostu gibi göstermeye çalışırken “azaltma, yeniden kullanma ve geri dönüşüm” aşamalarına ağırlık vererek çözülebilecek birçok sorunu halk sağlığı sorununa dönüştürdüklerini gizlemeye çalışırlar. Aldatmacalara kanmamalı Günümüzde kimi televizyon kanallarında yayımlanan albenili reklamlarla kamuoyu oluşturmaya çalışılmaktadır. Paranın gücü bu reklamları “en uygun zamanda” hedef gruplara ulaştırırken halk sağlığı tehlikelerini topluma iletebilme fırsatı verilmemektedir. “Para gücü” bu reklamları eğlence programının en heyecanlı evresinde devreye sokarak beyin yıkarken halk sağlığıyla ilgili uyarılar perdeyi aralayamamaktadır bile. Tek umudumuz siyasi baskılarla bunaltılan belediye başkanlarımızın bu aldatmacalara kapılmamalarıdır. “Güç sahiplerinin” çok anlayışlı davrandıkları ve kolaylık gösterdikleri harcamalarda iki kez düşünmelidirler. 97. yaşa ‘MERHABA’... Dünyanın “en özel gazetesi” dört gün sonra 97. yaşına “merhaba” diyecek... Çok değil, üç yıl sonra da Türkiye Cumhuriyeti’yle yaşıt “asırlık bir çınar” olacak... Peki!.. Elinizde tuttuğunuz yayın organı “neden dünyanın en özel gazetesi?..” Hangi gazete vardır ki kuruluşunda “Ulusal Kurtuluş Savaşı” direnişiyle “Kemalist devrim”in harcı karılı olsun!.. Hangi gazete vardır ki adını ve kuruluş parasını, o ülkenin kurtuluş mücadelesine önderlik eden lideri vermiş olsun!.. Evet... Dört gün sonra, kuruluş parasını Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş mücadelesinin önderi Atatürk’ün verdiği, adını Atatürk’ün koyduğu çınarımız Cumhuriyet’in 97. yaşını kutlayacağız. Ne yazık ki pandemi yasaklarında bu yıl da Cumhuriyet’in gerçek sahibi okurlarımızla bahçemizde buluşup geleneksel kutlamamızı gerçekleştiremiyoruz... HHH 85. yaşımızı kutladıktan bir gün sonra 8 Mayıs 2009’da İlhan Selçuk, Pencere köşesinde okura şöyle sesleniyor: “Atatürk Cumhuriyeti bittiği gün Cumhuriyet de biter...” 97 yılda çok badireler atlattık... Her dönem iktidarların hedefinde olduk... Darbe dönemlerinde kapatıldık... FETÖ kumpaslarında operasyonlara maruz kaldık... 2000 yılında, daha AKP kurulmadan Gülen cemaatinin devleti ele geçirme planlarını manşetten yazdık!.. FETÖ’nün tezgâhına, ateşine odun taşıyan isimleri deşifre ettik!.. Sahi!.. Erdoğan, Gülen cemaatini kastederek ne demişti: “Cemaat üyeleri şimdiye kadar bizden ne talep ettiler de yapmadık? Cemaatin en ileri gelenleri, mensupları bugüne kadar acaba ne getirdiler de Tayyip Erdoğan bunu geri gönderdi. Buna rabbim şahittir.” Ya FETÖ’nün kullandığı isimler, attırdığı manşetler... Sahi!.. Cemaatin operasyon gazetesinin yöneticisi ne demişti: “Biz o zaman aldatıldık, kafeslendik. Biz kullanışlı aptallar olduk..” HHH 21’inci yüzyılın ilk çeyreğinde Atatürk Cumhuriyeti’ni temel ilkelerinden saptırmak isteyenler var, bu durumun bilincindeyiz... Cumhuriyetçiler, “koşullar ne olursa olsun, Atatürk Cumhuriyeti’nin yaşama gücünü koruduğuna ve var oluşunu savunduğuna” inanıyor... Bizler, gazetemiz 97. yaşına girmeye hazırlanırken “tehlikenin farkındayız!..” Ne devleti ele geçirmeye çalışan tarikatlarıcemaatleri unutacağız ne bunlara kanan iktidarları ne de hâlâ el üstünde tutulmaya çalışılan “kullanışlı aptalları!..” Yoksa İlhan Selçuk’u, Uğur Mumcu’yu nasıl anarız? Cumhuriyet okurlarının yüzüne nasıl bakarız!.. 76. Yunus Nadi Ödülleri’ni Sonbahara Erteledik... Bu yıl Yunus Nadi Ödülleri de 76. yılına giriyor. Yarışma, Yunus Nadi’nin ölüm yıldönümünü geçmişe dönük bir acı olarak değil, geleceğe yönelik bir kültür olayına dönüştürmek amacıyla düzenleniyor. Bu yıl ödülleri 7 Mayıs’ta gazetemizin 97. kuruluş yıldönümünde vermeyi planlıyorduk. Koronavirüs salgını ve yasaklar nedeniyle Yunus Nadi Ödülleri’nin seçici kurul toplantılarını, ödül açıklama tarihini ve ödül dağıtım törenini sonbahar aylarına erteledik. Eylül ayında seçici kurullarımızın toplantılarını yaparak ödülleri kazananları açıklamayı, ekim ayında da ödül törenini yapmayı hedefliyoruz. Yapıtlarıyla ödüle başvuran değerli isimlerle ve okurlarımızla sonbaharda pandemi koşulları izin verdiği takdirde ödül gecesinde buluşmak dileğiyle...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle