04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 19 MAYIS 2021 ÇARŞAMBA HABER Yönetme krizlerinde mafya Ekonomik birikim olanaklarının tıkandığı, krizin baş gösterdiği koşullarda, yönetenler henüz paraya, ranta açılmamış ne varsa bunu paraya tahvil etmek ister. İbni Haldun’un tarihsel yöntemiyle yorumlarsak, dışarıdan kaynak akışının iyi olduğu, ganimet elde etme ve paylaşma üzerine inşa edilmiş düzen böyle dönemlerde iyice sarsılır; sarsıldıkça da yönetenler içeride vergiye yüklenmeye başlar. Ekonomi dışı zorlama gücü bu koşullarda merkezileşir. Kamusal, dayanışmacı modeller tasfiye edilir. Bu süreç, Marx’ın “ilksel birikim”, Samir Amin’in “haraççı” dediği modeli andırır. Zorla el koyma süreci, emeğiyle geçinen yoksulların ortak tarlasına, yaylasına, suyuna, kamu hizmetine saldırma, karşı koyulamaz vergi yükleriyle yurttaşın belini bükme eğilimini pekiştirir. Bu da geçenlerde yine sözünü ettiğim Japon düşünür Kojin Karatani’nin “B tipi mübadele” saptamasına götürür bizi. Tarihsel mübadele modelleri olarak A tipinde karşılıklılık, B tipinde haraç ve yağma, C tipinde ise liberallerin çok sevdiği ifadeyle “serbest piyasa”, meta mübadelesi, ekonomik süreçler baskındır. C tipi liberalizm krize girince, toplum ya aşağıdan yukarıya, A tipi modeli de barındıran bir karşılıklı dayanışma biçimine geçişin yollarını döşer ya da topluma karşı, ekonomi dışı zorlama gücünün baskın hale geleceği bir haraç ve yağma düzeni yukarıdan aşağıya gelişir. Otoriter rejim bu ikincisini temsil eder. Bu ortamda, kapitalistleşme ve merkezileşme/ulusal bütünleşme süreçlerini daha geç yaşayan ülkelerde bir semptom olarak mafya da doğar. Öyleyse mafyanın güç kazanması, yönetenlerin güçlü olduğu dönemlerin değil, yönetme ve birleştirme zorlukları yaşadıkları dönemlerin gerçekliğidir. Demek ki bir hegemonya krizinin ön belirtisi olarak da okunabilir. Ancak mafya aynı zamanda, merkezi iktidara doğrudan rakip olmadan, devletin tamamlayamadığı işlevleri de yerine getirmeye başlayarak merkezi iktidar blokunun bir parçası haline de gelebilir. Burada artık legal ile illegal arasındaki sınırlar bulanıklaşır. Devletin şiddet tekeli, mafyanın merkezi devletin krizini gidermek adına yapabildikleri oranında, belirli bir aşamaya kadar bu yapılarla paylaşılmaya başlanır. Bu da mafyanın devlet içinde yerel ya da merkezi çeşitli aygıtlarda temsil edilmesine, korunmasına, ayrıcalıklı pozisyon üstlenmesine kadar gidebilir. Nitekim Pino Arlacchi, Mafya Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu adını taşıyan kitabında bunu İtalya’dan örneklerle anlatır. İtalya’dan Kolombiya’ya İkincisi, mafyanın sahnede görünürleşmesi, yazının başında anlattığım ekonomik birikim krizleriyle, bu krize bağlı olarak da haraççı/talancı ekonomi modeline geçiş sürecinin gereklilikleriyle de uyumludur. Mafyanın birikim stratejisinin de haraç ve ekonomi dışı zor/mülksüzleştirme üzerine kurulu olduğu düşünülürse, krize giren yönetimlerin tarzının belirli bir dereceye kadar mafyalaşmaya açık hale geldiği görülebilir. Demek ki etkileşim karşılıklıdır. Diğer yandan birikim krizi, mafyatik yapılar eliyle başta uyuşturucu olmak üzere yeni, yüksek getirili ürünlerin pazarının genişletilip güvence altına alınması yoluyla da aşılmaya başlanabilir. Geçmişte Kolombiya’da yaşananları buna örnek olarak verebiliriz. Üçüncü belirti, ikincisiyle bağlantılıdır. Talan ve haraç yoluyla birikime yönelen iktidarlar, kitlelerin yoksulluğunu, geçim zorluğunu eskisi kadar ciddiye almamaya başlar. Böylece devletin sosyal nitelikleri iyice geriler; iş, aş krizi baş gösterir. Bu aşamayı “yeniden dağıtım krizi” olarak adlandırabiliriz. Mafya, özellikle işsizliğin yoğun olduğu, gelişmemiş bölgelerde, hızlı mülksüzleşme yoluyla şehre göç etmiş yoksullar arasında kendisini bir “yardım kuruluşu” gibi, hegemonik olarak işte bu koşullar altında inşa eder; kitleselleşir, taban ve kadro genişletir. İlginçtir, son küresel salgın döneminde, İtalya’dan Meksika’ya kadar geniş bir coğrafyada, merkezi devletin salgında ihmal ettiği yoksullara mafya örgütlerinin sosyal yardım kolileri götürerek yeniden ulaşmaya başladığı yönünde haberler sıklaştı. Bizdeki yapıların bu sosyal içerik ve örgütlenmeden henüz yoksun olduğunu, bu açıdan sınıf bilinçlerinin daha az geliştiğini söylemek mümkün. Bunda ise bizim gibi ülkelerde mafyatik yapıların, devletin yerini doldurmaktan ve boşluklarında büyümekten ziyade, devletin daha da sosyalleşmesini isteyen ilericilerin, kontra faaliyetlerle, zor gücüyle bastırılması sürecinin bir parçası olarak büyütülmüş olmasının da rolü var elbette. Not: Umarım gün gelir, kendi yaratabildiğimiz gündemler üzerine de konuşuruz. Yaşasın tam bağımsız ve gerçekten demokratik Türkiye idealimiz. Yaşasın 19 Mayıs ruhu. KUDÜS İÇİN ÇAĞRI YAPAN BAHÇELİ’DEN MAFYA SAVUNMASI: Mafyayı takmayız MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Kudüs’e bir koruyucu güç planlanmıyorsa, Türk milletinin yeni bir nöbet için devreye girmesi gerektiğini ileri sürerek, “Çağrı olursa biz gidelim. Gücümüzün yettiği yere kadar girelim. Şayet ABD bunun önünde engelse NATO üyeliğini derhal tartışmaya açalım, Küreciği de İncirliği de boşaltalım” çağrısında bulundu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Cumhur İttifakı’nın üçüncü ortağı mafyadır” sözleri üzerine de Bahçeli, “Biz mafyayı takmayız, mafyadan da anlamayız” savunmasını yaptı. Partisinin grup toplantısında konuşan Bahçeli, CHP’li Dursun Çiçek’in “HDP’ye bakanlık verilebileceğine” yönelik sözlerini de hedef aldı. Bahçeli, “Bize göre malumun ilamı, karanlık maksadın kesin ilamıdır. Zillet ittifakının omurgası HDP’dir” ifadelerini kullandı. ‘Mafya’ yanıtı Kılıçdaroğlu’nun, “Cumhur İttifakı’nın üçüncü ortağı mafyadır” sözlerine Bahçeli, “CHP Genel Başkanı, bize kalırsa önce kendine bakmalıdır. Terör örgütüyle ittifak kuran bir partinin mafyadan dertlenmesi yüzsüzlüktür. Biz mafyayı tanımayız, mafyayı takmayız, mafyadan da anlamayız. Çeteler CHP’nin yoldaşı, uyuşturucu baronları CHP’nin yandaşı, DHKPC, PKK, FETÖ CHP’nin fiili ortağıdır” yanıtını verdi. İsrail’in Kudüs’e yönelik saldırılarına da değinen Bahçeli, Kudüs’ün 104 yıldır “Türklere hasret olduğunu” söyleyerek öngörülmesi çok zor olan bir sürecin Türkiye’nin önünde durduğunu belirtti. Bahçeli, “İsrail hunhar saldırılarına derhal son vermelidir. Kudüs’e özel statü verilmelidir. BM öncülüğünde gücün konuşlandırılarak saldırıların engellenmesi gündeme alınmalıdır. Kudüs’e BM veya İslam ülkelerinin katılımıyla teşekkül edecek bir koruyucu güç planlanmıyorsa, Kudüs’ün ruhunu ve dokusunu bilen Türk milleti yeni bir nöbet için devreye girmelidir. Çağrı olursa biz gidelim, Hızır gibi yetişelim... Onlardan korkan en az onlar gibi olsun. Bizim ilhamımız Iğdırlı Hasan Onbaşı’dır. Haremi Şerif’in statüsünü bozacak yeryüzünde güç yoktur. Hiç kimse olmasa bile Allah’ın görünmez orduları vardır. Mescidi Aksa onurumuzdur” dedi. l ANKARA/Cumhuriyet PEKER’İN BAHSETTİĞİ, FERİDUN ÖNCEL ‘Feridun Başkanın’ fotosu Hakkında “organize suç örgütü yöneticisi ve üyesi olmak” suçlamasıyla soruşturma başlatılan Sedat Peker’in, videolarında sık sık bahsettiği ismin fotoğrafları dikkat çekti. Sosyal medya hesaplarından toplamda beş video yayımlayan ve AKP’li siyasetçilerle ilgili dikkat çeken açıklamalarda bulunan Peker’in, “Feridun başkan” diye bahsettiği kişinin eski Şanlıurfa MHP İl Başkanı Feridun Öncel olduğu ortaya çıktı. Peker’in, cezaevinden çıktıktan sonra samimi görüntüler verdiği, birlikte gezilere, tatile gittiği ve “Başkan” dediği Feridun Öncel, Memleketçi Sanayici ve ve İşadamları Derneği’nin (MİSİAD) başkanı. Derneğin ilk adı “Milliyetçi” olmasına karşın Peker cezaevinden çıktıktan sonra derneğin adı “Memleketçi” olarak değişti. O dönem Peker, “MHP ve Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin aleyhine” açıklamalar yapmıştı. “Peker’in, bu açıklamalarla aslında Feridun Öncel’i MHP’den koparmak istediği” kulislerde konuşulmuştu. 1990’lı yıllarda MHP’nin Şanlıurfa il başkanlığını da üstlenen Öncel’in, özellikle 1980’de cezaevine giren ve camiada “Taş Medreseliler” denilen ülkücülerle yakınlığı bulunuyordu. Feridun Öncel’in MHP lideri Devlet Bahçeli’yle adı Susurluk Skandalı’na karışan “Drej Ali” lakaplı Ali Yasak, oğlu Halil Yasak’ın da düğününde bir araya geldiği görüldü. Öncel ve Bahçeli’nin, birçok açılışta da yan yana geldiğine dair geçmiş yıllara ait haberlere rastlandı. l ANKARA/Cumhuriyet BAHÇELİ VE ERDOĞAN ANAYASA İÇİN GÖRÜŞTÜ Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, dün yeni anayasa çalışmaları kapsamında bir araya geldi. İki liderin yeni anayasa çalışmasını değerlendirdiği bildirildi. 19 Mayıs mesajı Öte yandan, Cumhurbaşkanı Erdoğan, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı dolayısıyla bir mesaj yayımladı. Erdoğan mesajında, “19 Mayıs 1919, Gazi Mustafa Kemal’in Türk milletinin bağımsızlık inancından aldığı güçle Milli Mücadele’yi başlattığı tarihi bir gündür. Türk milleti, hiçbir millete nasip olmayan azim ve cesaretle göğsünü düşmana siper ederek vatanını, bayrağını savunmuş ve destansı bir zafer elde etmiştir. Gençlerimizin onlar için inşa ettiğimiz aydınlık Türkiye’de bütün alanlarda sunduğumuz imkânları, verdiğimiz destekleri en iyi şekilde değerlendirmelerini bekliyoruz” ifadelerini kullandı. l ANKARA/Cumhuriyet 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramımız kutlu olsun. Demirtaş: Şaibe var “Kobani olayları” olarak bilinen 68 Ekim 2014’te düzenlenen eylemlere ilişkin davanın ikinci duruşmasında, eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, 3 bin 530 sayfalık iddianame ve 324 klasör ekinin mahkeme tarafından üç günde okunduğunu ve 218 sayfalık tutanak tutulduğuna işaret ederek, hâkimler ve savcılar hakkında şikâyette bulunacaklarını söyledi. Demirtaş, “Mahkeme heyeti üç gün içerisinde bu kadar kapsamlı dosyayı nasıl hazırladı? Burada şaibe var” dedi. Aralarında eski HDP eş genel başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da bulunduğu 28’i tutuklu 108 kişinin yargılandığı 68 Ekim 2014’te düzenlenen protestolar ve şiddet olaylarıyla ilgili “Kobani davası” olarak bilinen davanın ikinci duruşması, dün, Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Sincan Cezaevi Yerleşkesi’nde görüldü. Duruşmada, Demirtaş, reddi hâkim talebini yineledi. Demirtaş, davanın Kobani davası değil, HDP’ye yönelik kumpas davası olduğunu savunarak, “Günün birinde Kobanî Davası da açılacak ve gerçek sorumlular, sokakları provoke eden devlet ve hükümet yetkilileri, vali, kaymakam, Emniyet müdürleri katliamı yapan, yaptıran gerçek sorumlular ortaya çıkarılacaktır. O gün sanık sandalyesinde oturanlar biz olmayacağız” dedi. Mahkeme heyeti, duruşmayı 20 Mayıs’a erteledi. l ANKARA / Cumhuriyet SANCAR’DAN ‘HELALLİK’ YANITI: YÜZLEŞIN HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “helallik” istemesine ilişkin, “Helalleşme istiyorsanız önce yüzleşeceksiniz. Sebep olduğunuzu itiraf ettiğiniz sorunların nedenini açıklayacaksınız” dedi. Sancar, Sedat Peker’in videoları üzerinden yaşanan tartışmalara ilişkin de “Parlamentoda bunların araştırılması için birlikte hareket edelim” çağrısı yaptı. Sancar, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Konuşmasında, Erdoğan’ın isim vermeden Sedat Peker’le ilgili kullandığı “Suç çeteleri de zehirli bir yılan gibidir. Onunla aynı çuvala girerseniz başınıza geleceklere rıza göstermiş olursunuz” ifadelerine gönderme yapan Sancar, “Bunların buzdağının görünen kısmı olduğunu biliyoruz. Parlamentoda bunların araştırılması için birlikte haMithat Sancar reket edelim. Sadece siyasi partilerin meselesi değil. Hep birlikte adalet, demokrasi çabası içine girelim” ifadelerini kullandı. 17 günlük kapanma sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Sancar, “Halkın cebi ve sofrası yangın yeri. 17 günlük güvencesiz kapanmada insanların çaresizliğe mahkum edildiği, açlıkla, sefaletle karşı karşıya bırakıldığı bir süreç yaşadık. Yandaşlara verdiğiniz musluğu kapatın; gelir kaybına uğrayan milyonlarca insanın güvencesi sağlanır” ifadelerini kullandı. l ANKARA/ Cumhuriyet
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle