06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ DOLAR AVRO [email protected] STERLIN FAİZ BORSA 11 12 MAYIS 2021 ÇARŞAMBA ALTIN CUMHURİYET ALTIN 24 AYAR 8.300 42 kuruş 10.1250 26 kuruş 11.6800 8 kuruş 17.94 Sabit 1444.87 16.03 puan 3290.97 27 lira 488.04 45 kuruş Buğday rekoltesinin kuraklık nedeniyle 18 milyon tonun altına düşmesi bekleniyor Sofraya zam yağacak Borç yükü ve maliyet artışları altında ezilen buğday üreticisini şimdi de kuraklık vurdu. Çiftçi zorda, ürünün az olması ise tüketiciye fiyat artışı olarak yansıyacak. Türkiye’nin tarımda yaşadığı sorunlar büyüyor. Patates, soğan, süt derken sırada yımladı. 22 ilde tarımsal kuraklığın yaşandığının belirtildiği raporda, Güneydoğu ve İç Anadobuğday var. Hasat dönemi yaklalu bölgeleri ilk sıralarda yer alşan buğdayı bu yıl kuraklık vurdu. Özellikle Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da afet halinin oluştuğu ALİ CAN POLAT dı. Ayrıca Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde bu yıl yabelirtilirken kuraklık nedeniyle ğışlar yüzde 40 azalmış durumrekoltede 1.5 milyon tona yakın düşüş da. Önceki yıllara göre ise mart ayında olması bekleniyor. Maliyet artışları ve yüzde 56’lık bir azalma söz konusu. borç yükü nedeniyle zorda olan çiftçi Türkiye’de bu yıl 19 milyon ton buğönümüzdeki günlerde Toprak Mahsul day rekoltesi beklenirken yeterli yaleri Ofisi’nin (TMO) açıklayacağı taban ğış olmaması nedeniyle rekoltenin 18 fiyatı bekliyor. Beklenti 2.20 TL. milyonun altına düşmesi bekleniyor. Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Bu da geçen yıla göre 1.52 milyon ton geçen hafta Türkiye’de yaşanan kurak daha az üretim demek ve bugünlerde lığa dikkat çeken bir risk raporu yaaçıklanacak taban fiyatlar için önemMAKARNADA İTHALAT ŞART li bir veri anlamına geliyor. Araştırmayı yapan TZOB’un başkanı Şemsi Bayraktar, kuraklıktan etkilenen üreticilerin ayakta kalabilmesi için desteklenmesi gerektiğini belirterek “ÜreticileÜreticilerin de çiftçilerle görüştüğünü ve kuraklık sorununun aşikâr olduğunu söyleyen Türkiye Makarna Sarimizin kredi borçları uzun vadeli faizsiz ertelenmelidir” diye konuştu. nayicileri Derneği (TMSD) Başkanı Abdulkadir Külahçıoğlu ise üretim için ithalata yönelmek zorunda kalacaklarını belirtti ve şunları söyledi: “Ancak nihai durumun belli olması için önümüzdeki bir haftalık yağışları bekRapor açıklanmadı Hasat dönemine yakın aylık buğday gelişim raporu yayımlayan Ulusal Hububat Konseyi ise kuraklık nedeniyle “Nisan Ayı Buğday Gelişim lememiz lazım. Kuraklığın en çok vurRaporu”nu açıklamama kararı aldı. duğu bölgelerden olan İç Anadolu ve Başkan Özkan Taşpınar şöyle konuşGüneydoğu, makarnalık unun en çok üretildiği bölgelerdi, buradaki kuraklık morallerimizi bozdu. İç piyasada buğdayın az olması bizi ithalata yöneltiyor. Dövizin yüksekliğini de göz önüne alınca fiyatlarda bir yükselme kaçınılmaz olacak. Sanayicinin de üreticinin de önünü görebilmesi için taban fiyatların bir an önce açıklanması gerekiyor.” tu: “Güneydoğu Anadolu ve İç Anadolu Bölgesi’nde bir sıkıntı olduğu aşikâr. Bu bölgelerde her şey yağışların durumuna bağlı. Mayıs ayındaki yağışlara göre her şey değişebilir. Biz de bu dönemde açıklanacak olan buğday fiyatını ve buğday ithalatındaki fiyatları manipüle etmemek için bu ay rapor açıklamama kararı aldık.” Rusya ve Ukrayna’dan ithalat zor TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Remzi Baki Suiçmez ise kuraklığın ciddi boyutlara ulaştığını ve kuru tahıl üretiminde büyük düşüşler yaşanacağını söyledi. “Özellikle buğdayda Türkiye’nin kendine yeterliliği 20182019 döneminde yüzde 104 iken, 20192020 döneminde yüzde 94’e düşmüştü. Şimdi bu yıl kuraklık nedeniyle bu oran daha da düşecek. Rekoltenin ortalama 2 milyon tonun üzerinde azalarak 18 milyon tonun altına düşmesini bekliyoruz” diyen Suiçmez şöyle konuştu: “Bu tür durumlar için ülkelerin stokları olur. Ülkemizde maalesef Toprak Mahsulleri Ofisi stok rakamlarını açıklamıyor. Doğal olarak biz de net bir çıkarım yapamıyoruz. Şu anda ülkemizde ne kadar stokumuz olduğunu bilmiyoruz. Rekoltemiz düşecek, yurtdışında fiyatlar yüksek, ithalat yaptığımız Rusya, Ukrayna gibi ülkeler ise sınırlamalar getirdi. Bütün bu göstergeler ışığında bakınca maalesef tüketici bu yıl zamlı fiyatlarla karşılaşacak ve yalnızca buğdayda değil, birçok kuru tahıl ürününde artış yaşanacak. Yapılacak tek şey kendi çiftçimizi desteklemek ve sulama sistemlerini değiştirmek olmalı.” 128 milyar dolar tartışmasının merkezindeki yasa değişiyor MART ARTIŞI YÜZDE 36.9 Perakendede satış açılmayla yükseldi Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Perakende Satış ve Ciro Endeksi’ni açıkladı. Perakende satış endeksine göre gıda dışı satışlar yüzde 36.9, otomotiv yakıtı satışları yüzde 12.1 artarken gıda, içecek ve tütün satışları yüzde 0.8 azaldı. Sanayi, inşaat, ticaret ve hizmet sektörleri toplam ciro endeksi de martta geçen yılın aynı ayına göre yüzde 49.9 artış gösterdi. PROTOKOL REVIZYONU MUSTAFA ÇAKIR Kapsamında 18 yaşından küçük çocukları bireysel emeklilik sistemine dahil edecek düzenlemenin de bulunduğu torba teklifte, 128 milyar doların satış protokolüne dayanak gösterilen yasa değişiyor. AKP’nin Meclis’e sunduğu “torba teklifte” 128 milyar dolar tartışmasında Merkez Bankası ile Hazine Müsteşarlığı arasında Şubat 2017’de imzalanan protokole dayanak gösterilen 4059 sayılı “Finansal İstikrar ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Yasa”da yer alan Finansal İstikrar ve Kalkınma Komitesi, Finansal İstikrar Komitesi olarak yeniden yapılandırılıyor. Komitenin kuruluş amacı, “finansal sistemin sürdürülebilir ekonomik büyümeyi sağlıklı bir şekilde desteklemesi ve piyasalarda güvenin korunması için kırılganlıkların belirlenmesi ve risklerin yönetilmesinde ilgili kurumlar arasında işbirliği sağlanması” olarak açıklandı. Torba teklifle küçük çocukları için birikim yapmak isteyen ebeveynlere çocukları adına BES’te birikim yapabilme olanağı tanınırken ayrıca üyelerine veya çalışanlarına emekliliğe yönelik taahhütte bulunan dernek, vakıf, sandık, meslek kuruluşlarındaki birikimler de 31 Aralık 2023 tarihine kadar kısmen veya tamamen BES’e aktarılabilecek. Ayrıca bütçe hazırlık sürecinin parçaları olan Orta Vadeli Program ile Orta Vadeli Mali Plan tek bir belge haline getirilecek. l ANKARA KARADENIZ HOLDING LÜBNAN’DAN ÇIKIYOR Lübnan Maliye Bakanlığı, ülkeye sekiz yıldır elektrik sağlayan Karadeniz Holding’in yüzer elektrik santralı gemilerinin elektrik üretimini durdurma kararı aldığını açıkladı. Lübnan basınında geçen hafta yer alan haberlere göre maliye savcısı geçen hafta verdiği bir kararla şirketin usulsüz ödemelerde bulunduğuna hükmederek Karadeniz Holding’in hükümete 25 milyon dolar ceza ödemesi ve holdinge ait iki yüzer santrala el konulması kararını almıştı. Karadeniz Holding ise savcının gemilere el koyma kararı varken ülkede faaliyet göstermesinin mümkün olmadığını ve borçların bir geri ödeme planına bağlanması halinde elektrik vermeye devam edeceğini açıkladı. Karadeniz Holding, Endonezya, Gana, Mozambik, Gambiya, Sierra Leone, Guinea, Guinea Bissau, Senegal ve Lübnan gibi birçok ülkede elektrik üretimi yapıyor. MARTTA YABANCI ÇIKIŞI 5.7 MILYAR DOLAR OLDU Merkez Bankası, (TCMB) mart ayı ödemeler dengesi istatistiklerini yayımladı. Buna göre Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal’ın görevden alındığı mart ayında yabancı portföy yatırımlarında 5.7 milyar dolarlık rekor bir çıkış oldu. Cari işlemler açığı ise bir önceki yılın aynı ayına göre 2.12 milyar dolar azalarak 3.33 milyar dolar oldu. Cari açık yılın ilk çeyreğinde 7.77 milyar dolar olarak gerçekleşti. 12 aylık cari işlemler açığı ise 36.19 milyar dolara ulaştı. Doğrudan yatırımlardan kaynaklanan net girişler ise martta 363 milyon dolar olarak gerçekleşti. Yurtdışı yerleşikler mart ayında hisse senedi piyasasında 1.03 milyar dolar ve devlet iç borçlanma senetleri piyasasında da 915 milyon dolar net satış yaptı. Resmi rezervler mart ayında 6.17 milyar dolar net azaldı. Sıkı parasal duruş toplantı özetinde Merkez Bankası faiz değiştirmediği 6 Mayıs Para Politikası Kurulu’na ilişkin toplantı özeti metnini yayımladı. Karar metninde yer almayan “sıkı parasal duruş” özette yer aldı. Merkez Bankası “Sıkı parasal duruş; enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve finansal piyasa gelişmeleri bağlamında dışsal ve geçici oynaklıklara karşı önemli bir tampon işlevi görecektir” ifadelerini kullandı. T.C. İSTANBUL 11. AİLE MAHKEMESİ’NDEN ESAS NO: 2019/577 Esas Davacı ERGÜN HODANCI tarafından davalı ESAT HODANCI aleyhine açılan Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Nedeni İle Boşanma (Çekişmeli) davasının yapılan incelemesi sonunda; Davalı Esat Hodancı’na bildirilen adresinde tebligat yapılamamış, emniyet marifeti ve diğer tüm aramalara rağmen yeni adresinin tespiti mümkün olmamıştır, dava tarihi itibari ile ön inceleme duruşma aşamasına gelindiğinden davalı Esat Hodancı’ya ön inceleme duruşma gününün HMK 139 maddesi gereğince meşruhatlı olarak ilanan tebliğine karar verilmiş olup, 7251 sayılı kanunla değişik 6100 HMK’nun 139/1b maddesi uyarınca; tarafların Sulh için gerekli hazırlığı yapmaları, 7251 sayılı kanunla değişik 6100 HMK’nun 139/1c maddesi uyarınca; duruşmaya sadece taraflardan birinin gelmesi ve yargılamaya devam etmek istemesi durumunda gelmeyen tarafın yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemeyeceği, 7251 sayılı kanunla değişik 6100 HMK’nun 139/1ç maddesi uyarınca; davacı ve davalı yanın ön inceleme duruşmasına ilişkin davetiye tebliğinden itibaren 2 haftalık kesin süre içinde dilekçelerinde gösterdikleri ancak henüz dosyaya sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmalarına, bu hususların verilen kesin süre içerisinde taraflarca yerine getirilmemesi halinde taraflarınbildirdikleri delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacakları, 7251 sayılı kanunla değişik 6100 HMK’nun 141/1 ve 2. maddeleri uyarınca; davacı yanın cevaba cevap davalı yanın ise ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe iddia veya savunmalarını genişletebilecekleri yahut değiştirebilecekleri, dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra iddia veya savunmalarını genişletip değiştiremeyecekleri, iddia ve savunmaların genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümlerinin saklı olduğu hususu ilan tarihinden itibaren 7 gün sonra tebliğin yapılmış sayılacağı, tebligat yerine kaim olmak üzere ilan olunur. 08/05/2021 Duruşma günü: 14/10/2021 Duruşma saati: 10:00 Duruşma yeri: İstanbul 11. Aile Mahkemesi Duruşma Salonu Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 1373268) Kârların aşısından halkların aşısına... Covid19 pandemisine karşı geliştirilen aşılama savaşımı ağır aksak ilerliyor. Bu satırların yazıldığı sırada dünyada aşılanan insan sayısı 1 milyar 300 milyona ulaşmıştı. Ancak bu rakamın son derece yanıltıcı olduğunu unutmamamız gerekmekte. Zira veriler, aşıya erişimde acımasız bir eşitsizliğin söz konusu olduğunu gösteriyor: Bugüne değin yapılan aşıların yüzde 80’inin en yüksek gelirli on zengin ülkede uygulanmış olduğu gözleniyor. Bu yalın gerçek karşısında dünyada birçok sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin vurguladığı sözcük aşı soykırımı. Ancak yalın gerçeklerin ifadesi sadece zengin ülkelerin üretilmiş aşılara önceden el koymasından ibaret değil. Sorunun özü şu ki tıp dünyasının ulaşmış olduğu teknik ve fiziksel kapasiteye karşın gene de yeterince doz aşı üretilememekte. Bu tespitin en önemli nedenlerinin başında da ilaç ve aşı üretim şirketlerinin tekelci kâr savaşımı geliyor. Aşıyı geliştirmiş bulunan ilaç tekelleri ellerinde tuttukları patent imtiyazlarını fikri mülkiyet hakları gerekçesiyle paylaşmaya yanaşmayarak aşıların küresel biçimde ucuz olarak üretilmesi ve dağıtımı önündeki en büyük engeli oluşturmakta. Bütün bu tartışmalar geçen hafta ABD Başkanı Biden’ın Dünya Ticaret Örgütü’ne (WTO’ya) başvurarak “Covid aşılarının ticaretinde ve teknoloji paylaşımında fikri mülkiyet haklarının korunmasını amaçlayan patentlerin serbest bırakılmasını önereceği” haberiyle yeni bir ivme kazandı. ABD Ticaret “Bakanı” Katherine Tai, Başkan Biden adına yaptığı paylaşımda “öz itibarıyla kendilerinin de fikri mülkiyete saygılı olduklarını” ancak “istisnai dönemlerin istisnai önlemler gerektirdiğini” vurgulamaktaydı. Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü Tedros Ghebreyesus, Biden ve ekibinin bu girişimine Covid19 pandemisine karşı atılan tarihsel bir adım niteliğinde olduğunu dile getirerek sahip çıktı. Dünyamızdaki birçok sivil toplum örgütü ve özellikle Sınır Tanımayan Doktorlar grubu da bu girişim sayesinde “dünyamızda Covid19 ile mücadelede gerekli olacak tıbbi araç ve malzemenin ülkeler arasında paylaşımının kolaylaşacağı” umudunu paylaşmaktaydı. Bu destekleyici yaklaşımlara karşın, dünya ilaç tekellerinin sözcülerinden hiç de şaşırtıcı olmayan biçimde “ama...” ile başlayan karşı savlar yükselmeye başladı. Örneğin, Uluslararası İlaç Üreticileri ve Birlikleri Başkanı Thomas Cueni, BBC’ye verdiği demecinde “aşı patentlerinin rastgele biçimde her yerde paylaşılması sonucunda aşıların kalite ve güvenirliğinin korunamayacağı üzerine olan kaygılarını” paylaşıyor ve “düşünülmekte olan serbest teknoloji transferinin uygulamaya konulmamasını” arzu ettiğini vurguluyordu. Cueni ile birlikte ilaç şirketlerinin sözcüleri de aşının yeterli miktarda üretilememesine yol açan en önemli sorunların gene bizzat Avrupalı devletlerin ve Amerika’nın başını çektiği ihracat engellerinden ve hammadde ticareti üzerine olan kısıtlamalarından kaynaklandığını, patentlerin serbest paylaşımının tek başına sorunu çözmeye yeterli olmayacağını savlamaktaydı. BioNTech’in kurucu ortağı Dr. Özlem Türeci ise CNN International kanalına verdiği demecinde kendi aşılarının üretiminde 50 binden fazla adım gerektiğini belirterek “deneyimli personel, özel tesisler, hammaddeye erişimin” gerekliliğine vurgu yapıyordu. Dediğimiz üzere, gerçekler basit ve yalın değil. Örneğin UNICEF kendi verilerine dayanarak sunduğu paylaşımlarda “dünyada kurulu Covid19 aşı üretim kapasitesinin sadece yüzde 43’ünün kullanılabildiğini” aktarıyor. Massachusetts, Amherst Üniversitesi’nden Profesör Jayati Ghosh, bugün pandeminin en ağır yaşandığı Hindistan’da, Hindistan Serum Enstitüsü’nün sadece AstraZeneca ve Novovax aşılarını üretmeye yetkili olduğunu ancak Hindistan’da tıp sisteminde bu yetkinlikte en az yirmi adet daha enstitü bulunduğunu ve bunların aşıları güvenilir ve etkin bir biçimde üretme yetkinliklerinin var olduğunu belirtmekte. Bu yetkinliğin önündeki en önemli engelin ise fikri mülkiyet lisans ve patentlerinin oluşturduğunu dile getirmekte. Aşıya erişimin hiçbir şekilde vazgeçilemez bir insan hakkı olduğunu vurgulayan Halkların Aşı Birliği (*) örgütü ise dünyanın en büyük üç aşı işletmesi olan GlaxoSmithKline (GSK), Merck ve Sanofi’nin aralarındaki pazar paylaşımı anlaşmasına dayanarak bu yıl sadece 225 milyon doz üretmeyi kararlaştırdıklarını duyuruyor. Halkların Aşı Birliği, söz konusu üç aşı tekelinin bu tür idari kararları doğrultusunda dünya nüfusunun sadece yüzde 1.5’ine yetecek kadar aşı üretmeyi planladıkları bilgisini paylaşmakta. Küresel sistem aşıyı üretme teknolojisine sahip olmasına karşın, yeterli üretim ve dağıtım mekanizmalarını harekete geçiremiyor. Dolayısıyla, sorunun özünü oluşturan kapitalist sistemin insan sağlığını kamusal bir hizmet değil, bir ticari mal olarak değerlendirmesi gerçeği tartışmaya açılmadıkça bütün tartışma da anlamını yitiriyor... (*) People’s Vaccine Alliance: https://peoplesvaccine.org
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle