06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 3 NİSAN 2021 CUMARTESİ HABER Erzincan Garnizon Komutanı Tümgeneral Ala’nın, kandil mesajında dikkat çeken söylem benzerliği Esaretten kaçış Bazı durumlarda akıştan kaçış, akışa direnmeyle aynı sonuçları doğurabiliyor. Hapishaneden kaçış konusunu işleyen filmleri bir de bu gözle değerlendirebiliriz. Bu konuda, sinemanın edebiyatla, hatıratlarla da iç içe geçen geniş ve tarihsel bir birikimi var. Bresson’un yönettiği Bir İdam Mahkumu Kaçtı (1956), yine geçen yazıda Kasabanın Sırrı filmiyle serimize dahil olan Kramer’in imzasını taşıyan Kader Bağlayınca (1958), Becker’in Delik’i (1960), Sturges imzalı Büyük Firar (1963), Rosenberg’in yönettiği Parmaklıklar Ardında (1967), Schaffner’in Kelebek’i (1973), Siegel yönetiminde Alcatraz’dan Kaçış (1979) ve Esaretin Bedeli (The Shawshank Redemption, 1994) ilk aklıma gelen örnekler. İnsan kendisini tutsak hissettikçe özgürlüğü daha çok düşlüyor. Ağır baskı ve yabancılaşma dönemlerinde birey, kurtuluşun yolunu boğucu akıştan kaçışta bulabiliyor, hiç değilse bu yolları arayıp zorluyor. İmkânı olan, yurtdışına gidip nefes alabileceği bir ortamda yaşamak ya da şehirden, gürültüden, kalabalıklar içindeki yalnızlıktan uzaklaşıp bir kıyı kasabasına ya da doğayla iç içe bir köye, kıra yerleşmek istiyor. Böyle durumlarda akıştan kaçış, bireyin ruhunu kurtarma arayışına dönüşüyor. Andrey Platonov, çok sevdiğim Yedinci Kişi adını taşıyan öyküsünde, ruhu, “son nefese dek ölümü reddeden yaşama arzusu”, olarak tanımlıyor. Bu durumda bireyin yaşama arzusunu, yani ruhunu iyileştirmek için kaçış yolları araması da bir direnme biçimi elbette. Ancak hapishaneden kaçış filmlerindeki kaçış temasının yarattığı etkiyle, dışarıdaki insanın doğaya, kıra, huzura kaçış arayışlarının etkisi birbirinden farklı. Demek ki akıştan kaçışın sonuçları, içinde işlediği şartlara göre de değişiklik gösterebiliyor. Bunu daha iyi görmek için, hapishaneden kaçış filmlerini bir, somut gerçeklik olarak; bir de gündelik yaşamamıza dokunan metaforik yanıyla ele almak gerek. Önce gerçeklik boyutuna bakalım. Kaçış filmlerinin çoğunun gösterdiği üzere, akıştan kaçış (hapishaneden kaçış diyelim), aynı zamanda oradaki düzeneğe çomak sokmak, o düzeni işlevsizleştirmek, dolayısıyla akışa direnme sonucu da doğurabiliyor. Kaçılmaz denilen Alcatraz Hapishanesi’nden üç mahkum kaçtıktan sonra, o kaskatı, kimsenin yıkamayacağı düşünülen düzenekle ilgili bütün masal sona eriyor. Büyü bozuluyor ve hapishane kapatılıyor. Esaretin Bedeli’nde, haksız yere hapse atılan Andy Dufresne, yıllar süren planlı, sabırlı çalışmayla hapisten kaçtıktan sonra cezaevi müdürünün ve başgardiyanının suça, yolsuzluğa batmış düzeneğini de ifşa ediyor. Kaçış anına kadar her şey akıştan kaçışla ilgili gibi görünürken; kaçış başarıya kavuştuktan sonra akışın kendisi sallanmaya başlıyor. Dolayısıyla hapishane filmlerinde akıştan kaçış, akışa direnmenin, akışı sekteye uğratmanın bir biçimine de dönüşebiliyor. Sistemde oluşan en ufak çatlak, büyük bir girdap gibi sistemin kendisini içine çekebiliyor. Esaretin bedeli Baskıcı rejimlerin, gündelik yaşamın içindeki en küçük özgürlük sığınaklarını bile kapatmaya, ele geçirmeye yeminli düzenlerin, etki ettiği bütün ülkeyi koca bir cezaevine çevirmeye, en ufak bir itirazı bile bastırmaya mecbur hisseden yönetimlerin korkusunu metaforik düzeyde tam da burada aramak gerekiyor. Özgürlük hissini tadanların bir süre sonra büyük esareti sorgulama olasılığından, çok güçlü sanılanlar karşısında mücadeleyle kazanım elde edilebildiğinin açığa çıkmasının eninde sonunda bütün düzeneği çökertmesinden duyulan korkudur bu. Özgürlüğü unutturmak, kaçışınsa olanaksız olduğunu kabul ettirmek istemeleri bu yüzdendir. Hapishaneden kaçış filmlerine metafor olarak bakarken bir şeye daha odaklanmak gerektiğini düşünüyorum. Bu filmlerde, olanaksızlıklar içindeki mahpusun etrafındaki en değersiz eşyaya, bir metal parçasına, bir kaşığın sapına, bir vidaya ya da bir küçük taş keskisine ne büyük işlevler yüklediğini görürsünüz. Öyle ki kaçışa yarayacağı düşünülen hiçbir şey heba edilmez; her şey, özgürlük amacına uygun olarak, sabırla değerlendirilir ve her eşyanın işlevi bu hedefe göre tartılır. Eşyaya, paraya, altına mübadelede kazandığı değerle kurgusal anlamlar yükleyen kapitalizmin fantastik dünyası karşısında, kaçış filmlerinde eşya, piyasaya göre değil, insanın yaşama tutunmasına verdiği katkı ve işlev oranında değer kazanıyor. Kaçış filmleri metanın fetiş karakterini bozuyor; kahraman, israf etmiyor, her şeyi hedefi için nimete dönüştürüyor. Burada ekonomi politik bir mesaj da var. Metafor olarak bu filmler, en elverişsiz malzemenin yardımıyla hedefe ulaşmaya; meselenin hızdan ziyade sabırla yürünen sonuç olduğuna dair önemli mesajlar barındırıyor. Geçen hafta Kramer’in Kasabanın Sırrı filmini ele alırken, kasabanın faşizmi alt etmesinde dayanışmanın rolüne vurgu yapmıştık. Hapishaneden kaçış filmleri de tarihte bireyin, öncünün rolünü göstermesi bakımından akış serisinde tamamlayıcı bir yer tutuyor. Bazen bütün bir hapishanenin şiddetli isyanı bastırılır ve kitleler hedefine ulaşamazken, bir bireyin şiddet içermeyen, planı yıllara dayanan kaçış eylemiyle mekanizma hiç beklenmedik şekilde işlevsizleşebiliyor. AKP’nin diliyle mesaj Siyasal iktidarın tarzı ve tavrının Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) personeline yansımalarının örnekleri gün geçtikçe daha çok ortaya çıkıyor. Bir yandan subay ve astsubaylık için öğrenci alımındaki koşullar tartışılırken bir yandan da tarikat dergâhına giSERTAÇ EŞ den amiralin fotoğrafları gündeme geliyor. Derken benzer bir gelişme Erzincan’da yaşanıyor. Erzincan Garnizon Komutanı Tümgeneral Davut Ala, Miraç Kandili için mesaj yayımlayan ilk komutanlar arasına giriyor. Ala’nın tebrik kartında kullandığı dil, iktidar partisi AKP’nin söylemine çokça benziyor. Tümgeneral Ala, geçen Miraç Kandili için bir tebrik kartı hazırlıyor ve yayımlıyor. Ala, mesajda şu ifadelere yer veriyor: “Miraç Kandili’nin başta şahsınıza, ailenize ve dahi Türk milleti ile âlemi İslama sağlık, Siyasal iktidarın tarzının ve tavrının, TSK personeline yansımasının örnekleri gün geçtikçe daha çok ortaya çıkıyor. huzur ve muvaffakiyetler getirmesini Yüce Rahman’dan niyaz eder, saygılarımı arz ederim.” Ala’nın tebrik kartında görevi 3. Ordu Kurmay Başkanı ve Erzincan Garnizonu Komutanı olarak, rütbesi gereği iki yıldızlı bir flamanın altında yer alıyor. Flama, tebrik kartının sol tarafında bulunuyor. Flamanın tam karşısında ve kartın sağ tarafında ise 15 Temmuz logosuna yer veriliyor. Logonun altında ise Cevdet Paşa’nın “Cümlemiz faniyiz. Lakin devletü millet ve vatan bakidir...” ifadesi bulunuyor. Çatışmada yaralanmıştı Komutanların dinsel özel günlerde bu tür paylaşımlarda bulunma uygulamaları son dönemde yaşanmaya başladı. Üst düzey askeri yetkililer ve komutanların daha önce kandillerde bu tür mesajlar içeren tebrik kartları paylaşması görülmemişti. Ala’nın mesajındaki dil de TSK’nin daha önce kullanmadığı bir tarz içeriyor. Tebrik kartındaki tarzın daha çok iktidar partisi AKP’nin mesajlarıyla benzeşmesi dikkat çekiyor. Tümgeneral Ala, 15 Temmuz FETÖ’cü darbe girişimi sırasında darbecilere karşı çıkmıştı. Ala, İstanbul Kartaltepe Kışlası’nda darbe girişiminde bulunan FETÖ’cülere karşı mücadele etmiş, çatışmaya girmiş ve yaralanmıştı. Ala, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın imzaladığı kararname ile 3. Ordu Komutanlığı Kurmay Başkanlığı ve Erzincan Garnizonu Komutanlığı görevine getirilmişti. l ANKARA TUĞAMIRALIN INCELEMESI SÜRÜYOR Makam aracı ile gittiği tarikat tekkesinde cüppe ve sarıkla fotoğrafları kamuoyuna yansıyan Tuğamiral Mehmet Sarı ile ilgili Milli Savunma Bakanlığı’nın (MSB) yürüttüğü inceleme sürüyor. Edinilen bilgiye göre Mehmet Sarı, 1987’de Heybeliada Deniz Lisesi’nden, 1991’de Deniz Harp Okulu’ndan mezun oldu. Daha sonra ABD’ye giderek yüksek lisans yaptı ve muharip sınıftan mühendis subay sınıfına geçti. Muharip subay olmadığı için Harp Akademisi’ni bitirmedi. Mühendislik alanında yüksek lisans yapmasının ardından muharip sınıftan mühendislik sınıfına geçen Sarı, Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararıyla sınıftan amiral olarak terfi ettirildi. Konuya ilişkin bilgi veren kaynaklara göre amiral sıkıntısının yaşandığı Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda terfi eden Sarı, İkmal Komutanlığı’na getirildi. Sarı hakkında MSB soruşturmasına göre karar verilecek. Sendikalar, mülakatın tamamen kaldırılmasını isterken mülakatın mülakatını getirmek istediler İkinci mülakat hukuka takıldı ZAFER HAVALİMANI’NA GARANTİ ÖDEMESİ IĞNELI FIRÇA İktidar ‘kamu yararına’ sığındı HAZAL OCAK Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Genel Müdürlüğü, Kütahya, Afyon ve Uşak illerine hizmet vermek üzere yapişletdevret (YİD) modeli ile yaptırılan Zafer Havalimanı için verilen garanti gereği ödemelerin koronavirüs nedeniyle ertelenmesi önerisini “kamu menfaatına uygun” bulmadı. CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, suç duyurusunda bulundu. Zafer Havalimanı için devletin verdiği yolcu garantisinin söz verilenin çok altında kaldığı ortaya çıkmıştı. TBMM KİT Komisyonu üyesi CHP’li milletvekilleri, komisyon başkanlığına bir önerge vererek sözleşmedeki “mücbir sebepler gereği” koronavirüs salgınının göz önünde bulundurularak 2020 yılı için ödenmesi gereken 6 milyon 738 bin 310 Avro’nun ertelenmesini ya da borcun silinmesini istemişti. Önerge, AKP’li milletvekillerinin oylarıyla reddedilmişti. Konunun görüşüldüğü KİT Komisyonu toplantısında söz alan CHP’li Deniz Yavuzyılmaz, koronavirüsün mücbir sebep olup olmadığını sormuştu. Yavuzyılmaz’a gelen yanıtta işletme ile şirket arasından imzalanan uygulama sözleşmesinde salgın hastalığın bir mücbir sebep olarak tanımlandığı belirtilmişti. Yanıtta, “Yaşanan süreçte mücbir sebep halinin gerekçe gösterilerek edimlerin askıya alınmasını talep etmenin kamu menfaatına uygun olmayacağı değerlendirilmektedir” denilmişti. SUÇ DUYURUSU Gelen yanıtı Cumhuriyet’e değerlendiren Yavuzyılmaz, “2020 yılında tutturulamayan yolcu sayısı, garanti edilenin yüzde 99’u seviyesine ulaştı. Yani kamu adına bakarsak bardağın yüzde 99’u boş. Önceki yıllarda da durum farklı değil. 2012 2020 yılları arasında ortalama hata payı yüzde 97. Havalimanının kamuya devredileceği 2044 AKŞENER, GÖLBAŞI’NDA ESNAFI ZİYARET ETTİ Sandıkta bunlar gidiyor İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, tipik bir örnek oldu bu” dedi. eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Güvenlik soruşturmasının muhalefet Demirtaş’ın “üçüncü bir ittifakın olabile oylarıyla reddedilmesi ve salı günü yeniceğine” yönelik ifadelerine “Siyasi par den oylanacak olmasına da tepki göstetilerin ilan etmediği her şeyi karşı taren Akşener, “kural, kaide, yasa, hukuk raf konuşuyor. Bunun için biz de o tuza ve adalet” olarak tarif ettiği “normalin” ğa düşmeyeceğiz” tepkisini gössürekli olarak ortadan kaldırıldıterdi. Güvenlik soruşturmasının ğına işaret eti. Akşener, “Bunun muhalefet oylarıyla reddedilmesi neticesinin kendilerine hayırlı ve salı günü yeniden oylanacak olacağını düşünmüyorum. Sayın olmasını, “normalin kanırtılması” Mustafa Şentop bir hukuk proolarak değerlendiren Akşener, fesörü. Zaten İstanbul SözleşMHP lideri Devlet Bahçeli’nin mesi ile ilgili Sayın Erdoğan’ın “Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) söylediği söze bir tüy dikti. kapatılması yönündeki çağrısı‘Montrö’den çıkabiliriz.’ Yani canı” da “Bu, ‘Ben yerimde kalmak nı isterse, ‘Padişahım çok yaşa’ için birçok şeyi göze alabilirim’ Meral Akşener modelinde... Bunların bütün sedemek. Sandıkta bunlar gidiyor” bepleri, kendilerini emin hissetsözleriyle değerlendirdi. miyorlar artık. Gidecekleri görüldü, onun ‘Millet cevabını verir’ için tırnak geçirip tutunma hali. Bu millet, iradesine dokunulduğu zaman cevaGölbaşı’ndaki esnaf ziyaretinde bu bını veren bir millettir” diye konuştu. Aklunan Akşener, daha önceki ziyaretle şener, Bahçeli’yi mağdur sıfatıyla ifaderi sırasında kendisini ofisine davet eden ye çağıran bir hâkim ve Cumhurbaşkanyurttaşla görüştü. Lütfü Yılmaz adlı es lığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un nafla daha önce görüştükten sonra eşine hakaret ettiği davasıyla yargılanan Yılmaz’ın “spor kulubü başkanlığından bir kişinin beraat ettirilmesine karar veistifasının istendiğini” anlatan Akşener, ren hâkim hakkında inceleme başlatıl“Niye? Ben geldim burada çay içtim di masına ilişkin de “Tek adamlık sistemleye. Türkiye’nin geldiği noktayı gösteren rinde yargı margı olmaz. Sadece bir orçok feci bir örnek bu. Türkiye’nin içinde taoyunu haline döner” tepkisini gösterbulunduğu şartları gösteren çok özel ve di. l ANKARA / Cumhuriyet ZAFER TEMOÇIN yılına kadar bu yüzde 97’lik hata payı devam ederse görevli şirketin kasasına Hazine garantisi olarak 208 milyon Avro para girecek. Bu tümüyle kamu zararıdır. Zafer Havalimanı hayali bir iştir. Neredeyse hiç uçak inmediği, kalkmadığı ve yolcusu bulunmadığı halde Hazine, bu şirkete 208 milyon Avro ödeyecek. Konuyla ilgili suç duyurusunda bulundum” dedi. MUSTAFA ÇAKIR Sendikalar, torpile kapı açtığı gerekçesiyle sözlü sınavların (mülakat) kaldırılmasını talep ederken iktidar bir adım daha ileriye taşımak istedi. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nda KPSS, yazılı ve sözlü sınavla işe giren personele, uzmanlık için ayrıca mülakat yapılmak istendi. Üstelik buna ilişkin detaylar da yönetmelik olarak değil, “usul ve esaslar” şeklinde düzenlendi. Resmi Gazete’de yayımlanması gerekirken yayımlanmadı. Danıştay, yürütmeyi durdurma kararı verdi. Hazine ve Maliye Bakanlığı, kurum içinden defterdarlık uzmanı ve gelir uzmanlığı alımı için “usul ve esasları” belirledi. Başarılı olabilmek için 75 puan ve mülakat şartı getirildi. Ancak bu usul ve esaslar, Resmi Gazete’de yayımlanmadı. Büro Emekçileri Sendikası (BES), düzenlemenin kendilerine tebliğ edilmediğine, Resmi Gazete’de yayımlanmadığına dikkat çekerek Danıştay’da dava açtı. Sendika, kurumda uzun yıllar görev yapan, işe başlarken hem KPSS hem kurum yazılı sınavı hem de sözlü sınavlardan geçerek ataması yapılan personelin, ayrıca objektif olmayan sözlü sınava katılma koşulunun aranmasının hukuka aykırı olduğuna dikkat çekti. ‘Yönetmelikle uyumlu değil’ Danıştay 2. Dairesi kararında, bakanlığın belirlediği “usul ve esaslarda” yazılı ve sözlü sınav puanı, sınav kurulunun oluşumu gibi mevcut yönetmeliklerle uyumlu olmayan hükümlere de yer verildiğini belirtti. Bu düzenlemelerin yönetmelikle gerçekleştirilmesi ve Resmi Gazete’de yayımlanması gerektiğini kaydeden Danıştay, şu değerlendirmeyi yaptı: “Davalı idare bünyesinde görev yapan personelin defterdarlık uzmanı veya gelir uzmanı olarak atanmasına dair genel hükümleri içeren hususların, belirtilen yasal gerekler yerine getirilmeksizin, usul ve esaslar şeklinde adsız düzenleyici işlemle düzenlenmesinde ve bu düzenlemenin Resmi Gazete’de yayımlanmamasında hukuka uyarlık görülmemiştir.” Danıştay, telafisi güç zararlar ortaya çıkacağına işaret ederek, sözlü sınav ile en az 75 puan şartının yürütmesini durdurdu. Karar oybirliğiyle alındı. l ANKARA CHP’Lİ KARACA’DAN ŞEFFAFLIK ÇAĞRISI Demirtaş’tan İhale bedeli 1 pazarlık iddiası milyar lira arttı Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Cumhur İttifakı’nın yeni anayasa için bazı muhalif partilerle el altından gayri resmi şekilde pazarlık yaptığını ileri sürdü. Gazete Karınca’ya açıklamalarda bulunan Demirtaş, “Öyle tahmin ediyorum ki bazı muhalefet partileri ile el altından gayri resmi şekilde yeni anayasa için parlamenter sisteme dönüş dahil bazı pazarlıklar yapıyorlar. Bunlar arasında bildiğim kadarıyla HDP yok” dedi. Demirtaş, iktidarın kazanamayacağını anladığı için muhalefeti masaya çağırdığını söyledi. ‘Üçüncü ittifak’ önerisi Demirtaş, önceki gün yaptığı açıklamada “üçüncü ittifak” önerisinde bulunmuştu. Demirtaş, “Eğer muhalefetteki milliyetçi odaklar demokrasi ittifakına engel olmaya devam edecekse HDP öncülüğünde üçüncü ittifak kurulabilir” ifadelerini kullanmıştı. l İç Politika CHP Bursa İl Başkanı İsmet Karaca, AKP’li Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş tarafından 600 milyon liraya mal olacağı açıklanan EmekŞehir Hastanesi BursaRay hattının, 1.6 milyar liraya ihale edilmesine tepki göstererek şeffaflık çağrısı yaptı. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’ndan aradaki 1 milyar TL fiyat farkını açıklamasını isteyen Karaca, “600 milyon liralık ihaleyi 1.6 milyar liraya yani tam 3 katı fiyatına veren Sayın Bakan da Bursa’ya gelip temel atıyor. Türkiye’nin en pahalıya imal edilmiş hattı olacak. Sayın Bakan, o ihalenin her kuruşunda yetim hakkı var. Size düşen, o fiyat farkının neredennasıl kaynaklandığını açıklamaktır. Ne oldu da 600 milyon lira maliyet hesaplanan bu hat, tam 1 milyar lira fazlasına ihale edildi. Bunu açıklamak zorundasınız” dedi. l İç Politika ‘REDDEDIYORUZ’ 6 8 Ekim olayları nedeniyle eski HDP eş genel başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 108 kişi hakkında açılan dava, 26 Nisan’da görülmeye başlanacak. İlk duruşma öncesi yapılan ara duruşmada savunma veren Demirtaş, “MHP Genel Merkezi’nde hazırlandığı ve AKP Genel Merkezi’nde son halinin verildiği açık olan o pespaye iddianameyi reddediyoruz, mütalaayı da reddediyoruz. Benim kendimle ilgili hiçbir talebim yok, bütün arkadaşlarımın özgürlüğünü talep ediyorum” dedi. Yüksekdağ ise “Tahliye talebimiz yok. Bu rezalete son verilmesini istiyoruz” ifadelerini kullandı. l ANKARA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle