06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 17 NİSAN 2021 CUMARTESİ [email protected] OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 81. yılında Köy Enstitüleri, bir mektup ve fotoğrafın hikâyesi ERDAL ATICI KÖY ENSTITÜLERI VE ÇAĞDAŞ EĞITIM VAKFI BAŞKANI Yer: Hasanoğlan Köy Enstitüsü... Köy Enstitülerinin kurucuları, Cumhurbaşkanı İnönü, Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel, İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç, enstitünün idare binasının önünde oturmuşlar, kız öğrencilerden biri onlara şiir okuyor, hepsi dikkatle dinliyor... Yüzleri aydınlık ve umutlu... Bu fotoğraf köy enstitülerinin arkasındaki çelik gibi sağlam iradenin fotoğrafıdır bir bakıma... Bu belleğimize kazınan ve çok yerde karşılaştığımız fotoğrafın izini sürüyordum kaç zamandır. Köy Enstitüleri ile ilgili fotoğrafların birçoğunu Tonguç kendi fotoğraf makinesiyle (o makine İsmail Hakkı Tonguç Belgeliği Vakfı’nda sergilenmektedir) çekmiştir. O nedenle, kendi yoktur fotoğraflarda. Bir de Hasanoğlan Köy Enstitüsü öğretmenlerinden Mustafa Güneri’nin fotoğrafları anlatır bize enstitülerdeki destansı çalışmaları... Bu fotoğrafın onlara ait olmadığını saptamıştım. Geçtiğimiz günlerde, Hasanoğlan Köy Enstitüsü çıkışlı, Aşır Ergin Bölük’ten bir mektup aldım. BöTürk eğitim tarihinin en önemli fotoğraflarından biridir bu fotoğraf. Aynı zamanda Cumhuriyetin eğitime, özellikle de kızların eğitimine verdiği önemin belgelerinden biridir. lük, mektubunda önce Avanos’a bağlı Genezin (Özkonak) köyünden Eğitmen Cemal Bölük’ün oğlu olduğunu, kendisinden başka üç kardeşinin de (Meliha, Faruk, Mustafa) Köy Enstitülerinden mezun olduğunu anlatıyor. Sonra da enstitüye girişinden ve öğrenciliğinden söz ediyordu. Aşır Bölük, köyünden 5 arkadaşıyla birlikte 10 Ağustos 1940 tarihinde Kayseri Pazarören Köy Enstitüsü’ne kayıt yaptırıyor. İkinci sınıftayken, yeni kurulmakta olan Hasanoğlan Köy Enstitüsü’ne 20 kişilik bir ekiple katılıyorlar. Pazarörenliler adına bir bina yapıp teslim ediyorlar. Ödül olarak, Eskişehir, Balıkesir, Savaştepe Köy Enstitülerine bir gezi yapıyorlar. Belge niteliğinde mektup Bugün Nevşehir’e bağlı Özkonak, o zamanlar Kırşehir’e bağlı. Hasanoğlan Köy Enstitüsü açılınca, Pazarören’de okuyan Kırşehirliler, Hasanoğlan Köy Enstitüsü’ne aktarılıyor. Aşır Bölük de 3. sınıfta Hasanoğlan’a geliyor... Aşır Bölük mektubunda önce fotoğraf makinesini nasıl aldığını, sonra da o fotoğrafı nasıl çektiğini anlatıyor: “1942 yılı, Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nde okul eğitim amaçlı tüfekle atış yaptırdı. Bu atışta 800 öğrenci içinde 3 mermide hedefe atışla 111212 vurdum ve birinci seçildim. O zaman okulun bana törenle hediye ettiği Agfa fotoğraf makinesiyle arkadaşların resmini çekerdim. Yine 1942 yılında Hasanoğlan Köy Enstitüsü’ne, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel, büyük eğitimci İsmail Hakkı Tonguç geldiler, kız kardeşim Meliha Bölük öğrenci, konuklara okumak için bir şiir yazmış, o şiirini okurken, ben de o anın resmini çekme şansı buldum. Şiirinin bir bölümü şöyleydi: ‘Atamız geliyor hele bir bakın Yolunda engeller gelmesin sakın, Atamız geliyor ileri akın, Ulu önderimize gidelim.’ İnönü, bir çam fidanını göstererek bana menşeini sordu. ‘Barajdan geldi efendim’ dedim.” Aşır Bölük bundan sonra o fotoğrafın birçok yerde kullanılmasından duyduğu mutluluğu da dile getiriyor ve “Enstitüler, on yıl daha devam etseydi memleketin çehresi değişirdi” diyor. Bugün Marmaris’te yaşayan Aşır Bölük’ün bu güzel ve belge niteliğini taşıyan mektubunu aldıktan sonra kendisini telefonla aradım. 94 yaşında olan bu değerli öğretmenimizden fotoğraftaki kız öğrencinin, kız kardeşi Meliha Bölük’ün de hayatta olduğunu öğrendim. Geçtiğimiz hafta onu da aradım. Bugün 90’lı yaşlarında olan Meliha öğretmenimizden o günün, (şiiri okuduğunda 13 yaşındaymış) anısını dinledim. Aydınlanma savaşçıları Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nde 19421947 yılları arasında öğrencilik yaptığını, o şiirlerin çocukça şeyler olduğunu, daha sonraları da şiir yazdığını, ama kitap olarak toplamadığını, o gün okul müdürü Hürrem Arman’ın gelen misafirlere şiir okumasını önerdiğini, mutlulukla kabul ettiğini söyledi... “O kadar yakın davrandılar ki hiç yabancılık çekmedim. Dikkatle dinlediler ve beni tebrik ettiler. Gurur duydum yalnızca... O yılın 17 Nisan törenlerinde Hasanoğlan Köy Enstitüsü orta kısım adına da bir şiir okumuştum, yine törende İnönü, Yücel ve Tonguç Baba vardı.” Hem Meliha hem de Aşır öğretmenlerimiz ilerleyen yaşlarına karşın, enstitülerde yaşadıklarını hiç unutmamışlar. Köy Enstitülerinin kuruluşunun 81. yılını kutladığımız bugünlerde biz de enstitüleri ve enstitülerin her aşamasında katkı koyan iş kahramanlarını, aydınlanma savaşçılarını hiç unutmayalım, unutturmayalım... Dünyaya ilham olan ‘özgün’ model HADI OLCAY TAŞLI EMEKLI ÖĞRETMEN Bir eğitim sistemini mükemmel yapan özgünlüğüdür. Tabii ki dünyada uygulanan diğer eğitim sistemleri ile ortak noktaları olmalıdır; ama kendi ülkesinin coğrafi, ekonomik, sosyal olanakları doğrultusunda bu eğitim sistemi, diğerlerinden ayrılacak bir modele dönüşmelidir. İlginçtir, biz özgün bir eğitim sistemi oluşturmayı henüz 1940’larda başarmış bir toplumuz. Hem de bu sistemi dünya ülkelerine ihraç da etmişizdir. Takvimler 17 Nisan 1940’ı gösterdiğinde 3803 sayılı Köy Enstitüleri Kanunu TBMM’de kabul edilmiştir. İsmail Hakkı Tonguç’un fikirsel öncülüğünü yapmış olduğu bu kurumlar bizimdir, Anadolu’nundur. Muhakkak dönemin pedagojik gelişmelerinden etkilenmiştir; ama bunu geri kalmış bir ülkenin şartlarına uygun bir şekilde sentezleyen Tonguç ve Türk eğitimcileridir. Enstitüler denilince ilk akla “iş eğitimi” gelir, “iş eğitimi”nin kuramcıları Pestalozzi, Georg M. Kerschensteiner ve J. Dewey’dir. Belki bu yöntemin Batılı pedagogların bir ürünü olduğu düşüncesi ile enstitülerin özgünlüğü tartışılmıştır; yalnız Tonguç bu modeli içerisindedir. Bu konuBatılı pedagoglardan büyük fark ya çözüm bulabilmek için ile uygulamıştır. Batılı pedaUNESCO’dan yardım istemiştir. goglara göre üretim ile eğiUNESCO, Hindistan’a Köy Enstitim bir araya geldiğinde tülerini incelemesini önermiştir. birbirlerine zarar veri Demokratik Yetkili kişi Ankara’ya gelip yordur. Tonguç ise üre eğitim anlayışı hem Hasanoğlan’ı incetim ile eğitimi kayile yetiştirdiği lemiş hem de Tonguç’a naştırmış ve işi sadece bireyi geliştiren bir olgudan öte bir ülkenin kaderini düşünebilen, eleştirebilen ve sorgulayan bireyler ile fark yaratan enstitüler, ulaşmanın yollarını aramıştır. Ulaşmanın yollarını aramıştır çünkü Demokrat Parinşa etmenin aracı başka ülkelerce de model ti dönemidir, Türk na dönüştürmüştür. alınmıştır. Bu ülkelerden yetkilileri, Tonguç’u Ayrıca enstitüler ile olbiri “tanımadıklarını söydukça farklı ve yeni bir Hindistan’dır. lemiştirler”. Elçilik en örgütlenme modeli inşa sonunda Tonguç’un ileedilmiştir: Eğitmenli ve öğtişim bilgilerine rehberden retmenli köy okulları, denetleme ulaşmıştır. Görüşmeyi Hindisişlevini gören gezici başöğretmenler ve tan Planlama Nazırı unvanına sahip biilköğretim müfettişleri, köy enstitüsü ri gerçekleştirmiştir ve ardından elçive bünyesindeki staj okulları, yüksek lik binasında yüz yüze görüşülmüştür, köy enstitüsü ve genelde göz ardı edi enstitüler ile ilgili geniş bilgi alınmıştır. len köy bölge okulları... Yine iki yıl arayla Arifiye Köy Benzetilenlerden farklı Enstitüsü’nü ziyaret eden İngiliz Profesör Hamley, bu kurumlardan olDemokratik eğitim anlayışı ile yetiş dukça etkilenecektir ve bu kurumun tirdiği, düşünebilen, eleştirebilen ve sor müdürü Süleyman Edip Balkır’ın gulayan bireyler ile fark yaratan ens profesörün ziyareti ile ilgili Tonguç’u titüler, başka ülkelerce de model alın bilgilendirdiği yazıdan anlıyoruz ki mıştır. Bu ülkelerden biri Hindistan’dır. profesör bu kurumları dönemin Irak Hindistan o dönem geri kalmış bir ülke hükümetine tavsiye etmiştir. olarak eğitim sistemine model arayışı Enstitülerin bu başarısı sadece iki ülke ile sınırlı değil tabii ki “Yakın geçmişte, BM’ye üye birçok ülkede, ülkemizdeki köy enstitülerinde uygulanan programların aynısı veya bir benzeri uygulanmıştır. Bu sistem, özellikle Pakistan, Endonezya, Meksika, Brezilya, Sudan ve Mısır gibi gelişmekte olan birçok ülkenin eğitim ve öğretim sistemlerine önemli ölçüde katkıda bulunmuştur. Çözüm uzakta değil Bu ülkelerin, eğitim ve öğretim sistemlerinde enstitüler deneyimine benzer denemeler yaptıkları ve Türkiye’deki köy enstitüleri denemesinden son derece esinlendikleri bilinmektedir... 1940’lardaki Türkiye’yle büyük benzerlikleri olan Küba, Şili, Nikaragua, Kolombiya gibi Latin Amerika ülkeleri ulusal kurtuluş savaşlarından sonra, enstitüler deneyimine benzer denemeler uygulamıştır.” Özetle şunu söylemek istiyorum, Singapur’muş, Finlandiya’ymış bir kenara bırakıp tarihimizden feyzalarak Anadolu’nun gerçekleri ile yoğrulacak yeni bir sistem inşa edebiliriz, etmeliyiz. Bu işi başaracak kudret ve birikim tarihimizde saklıdır. Köy Enstitülerinin 81. yıldönümü kutlu olsun. Açmadan solan 21 Cumhuriyet kalesi HILMI TAŞKIN EĞITIMCI Köy Enstitüleri denilince aklıma önce, Hasan Âli Yücel’in “Anadolu bozkırında açmadan solan çiçek bırakmayacağız” sözü gelmektedir. Sonra da “Anadolu bozkırına” özenle serpiştirilmiş 21 aydınlanma kalesi gelmektedir. O çiçeklerin solmaması için mücadele eden 21 Cumhuriyet kalesi! Cumhuriyet kurulmuş, aydınlanma devrimleri başlamıştı. Ancak o devrimleri özümseyecek, Cumhuriyetin felsefesine sahip çıkacak insan yok denecek kadar azdı! Mustafa Kemal, halkın aydınlatılması, devrimlere ve Cumhuriyete sahip çıkabilmesi için adımlar atılmasının gerekliliğini gördü. “Cumhuriyetin Temeli Kültürdür” diyen Mustafa Kemal, eğitim ve kültürde yeni adımlar atmaya başladı. Önce Halkevleri açıldı. Halkevleri, içinde halk dershaneleri ve kursları, köycülük gibi dokuz alanda faaliyet gösteriyordu... Sonra eğitmen kursları açıldı. Askerliğini çavuş ve onbaşı olarak yapanlar arasından seçilenler eğitildi. Bunların eğitmen olduğu 3 yıl süreli “Eğitmen Mektepleri” açıldı... Ve 17 Nisan 1940 tarihinde, Köy Enstitülerinin açılmasına dair kanun çıkarıldı. 21 güneş, Cumhuriyetin ışığını Anadolu’ya yayacaktı... Köy Enstitüleri, iş içinde iş için eğitim, üretim için eğitim modelini benimseyerek köylerden seçilen çocukları eğitecekti. Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel ve İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç bu süreçte büyük özveri ile çalıştılar. Karanlığı ürküttü... İmece ile 21 Köy Enstitüsü yapıldı. 1941 yılında Ankara Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü, diğer enstitülerden vardiyalı şekilde gelen ekiplerce yapıldı. Köy Enstitüleri kendi arasında da dayanışma içindeydi. Her enstitü ürettiği gıda ürünlerini diğer enstitülere de gönderiyordu. Örneğin Beşikdüzü Köy Enstitüsü öğrencileri tuttukları balık ve hamsileri salamura yaparak diğer enstitülere gönderirken Kars Cılavuz Köy Enstitüsü öğrencileri yaptıkları peynirleri gönderiyordu. Başka bir yerden un, mercimek, nohut geliyordu. Böylece genel bütçeye yük olmuyordu! Her öğrenci mutlaka (genelde mandolin) bir müzik aleti çalmayı öğreniyordu. Türk ve dünya klasiklerini okuyordu. Yılda en az 24 kitap okumak zorunlu idi... Tarımı ve hayvancılığı öğreniyordu. Köy Enstitüleri marşının adı da “Ziraat Marşı” idi. Her cumartesi günü haftanın değerlendirmesi yapılıyordu. Bu toplantılarda eleştiri ve özeleştiri vardı. Öğrenciler, öğretmenlerini, okul müdürünü eleştirebiliyor ve önerilerde bulunabiliyordular. Demokratik bir eğitim ortamı vardı. Beş yıl süren karma ve yatılı eğitim sonunda mezun olanlar, görev yerlerine öğretmen veya sağlık memuru olarak gidiyordu. Kendilerine verilen Türk ve dünya edebiyatının klasikleri ile... Köy Enstitüleri sayesinde, “solmadan açan” pek çok köy çocuğu olmuştur. 17 bin 364 öğretmen, 1599 sağlık memuru yetişmiştir. Ancak aydınlanma için atılan taş, karanlığın dostlarını ürkütür! Korkarlar, Anadolu insanının Cumhuriyet yurttaşı olmasından, üretmesinden ve kendini yönetmesinden korkarlar. Soğuk savaş politikaları da kapatılmasından yanadır... “Yeşil Kuşak” planını yapanlar Köy Enstitülerini istememektedir. İşbirlikçileri de... Bu nedenle “kapatılsın” sesleri yükselmeye ve karalamalar artmaya başlar. 1946 yılından itibaren kan kaybetmeye başlayan enstitüler, 1954 yılında kapatılır. Bugün yaşananların temeli Neden kapatıldığını Köy Enstitüsü mezunu yazar Pakize Türkoğlu ise “Köy Enstitülerinin kapanmasına neden olanlar, çoğu TBMM’deki toprak ağaları, aşiret reisleri ve onları destekleyen tutucu eğitimcilerdi. Çıkarlarının bozulacağından kaygı duyuyorlardı” sözleri ile ifade eder. Başka söze gerek var mı? “Anadolu bozkırında açmadan solan çiçek bırakmayacağız” şiarı ile başlayan, Cumhuriyet tarihimizin en önemli, en özgün aydınlanma projesi olan Köy Enstitüleri kapatılır. Türkiye Cumhuriyeti’ne siyasette, eğitimde, kültürde, sanatta ve ekonomide en büyük kötülük yapılır!.. Bugün ülkemizde, o kötülüğü edenlerin ektikleri biçilmektedir! Tarikatların ve cemaatlerin güçlenme nedeni bundandır. Anadolu bozkırında “çiçekler”, günümüzde açmadan soldurulmaktadır... Eğitimde, tarımda, hayvancılıkta, siyasette, her alanda hali pürmelalimizin temeli, Köy Enstitülerinin kapatılması ile atılmıştır. YAZILARIN TAMAMI BUGÜN CUMHURIYET.COM.TR’DE... Eğitim ve kültür hazinesi MUSTAFA GAZALCI / EĞITIMCI 16 VE 22. DÖNEM DENIZLI MILLETVEKILI Köy Enstitülerinin 17 Nisan 1940’ta kabul edilen kuruluş yasasının üzerinden 81, resmen kapatıldığı 27 Ocak 1954’ten bu yana 67 yıl geçti. Buna karşın bu ulusal kurumlarımıza ilgi her yıl artarak sürüyor. Sanıyoruz bunun nedeni, Köy Enstitüleri sisteminin sağlamlığı, ilkelerinin eğitbilime uygunluğu yanında bu kurumların yerine konan ezberci eğitimin bir işe yaramayıp dökülmesidir. Hele 19 yıldır AKP’nin yanlış eğitim politikalarıyla, özellikle 2012’den sonra getirilen 4+4+4 sistemiyle ezberci eğitim daha çok dinselleştirildi, paralı duruma getirildi. 1997’de uzun savaşımlar sonucu kazanılan kesintisiz 8 yıllık eğitime son verildi. Okul öncesinden üniversiteye bahçesiz, donanımsız her aşamada apartman okullar açıldı. Bu okulların çoğuna yandaş, niteliksiz yöneticiler atandı. Eğitimde nitelik düştü. Diplomalı işsizler arttı. Ne dedi, ne oldu? Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başbakanken 11 Eylül 2003’te Köy Enstitüleriyle ilgili, “Yalnız Türk eğitim tarihi bakımından değil, dünya eğitim tarihi bakımından da çok orijinal bir girişim olan Köy Enstitüleri uygulamalarının bilimsel bir analize tabi tutulmalarını ve deneyiminden, bugün, özellikle, bilişim ve genetik tarım teknolojilerinin eksen alınarak, biz nasıl yararlanabiliriz diye araştırılmasını istedim” dese de sonrasında Cumhuriyetin öğretim birliği anlayışına dayalı laik ve bilimsel eğitime karşı tam tersi adımlar atıldı. Üstelik aynı Recep Tayyip Erdoğan, 6 Şubat 2012’de TBMM’de partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmasında şunları söyledi: “Eğitim enstitüleri (Köy Enstitüleri demek istiyor) nostaljisiyle yatıp kalkan CHP, oradaki tek tip insan yetiştirme hülyasından başka eğitime ilişkin hiçbir hayal kuramamıştır, bugün de aynı hayaldedir onu da söyleyeyim.” Eğitim ve kültür hazinesi Ulusal eğitim ve kültür hazinemiz Köy Enstitüleri sistemi, 1936’da eğitmen kurslarıyla başladı, deneme başarılı olunca 1937’de Köy Öğretmen Okullarına, 17 Nisan 1940’ta da Köy Enstitülerine dönüştü. Eğitimde ilk kez gerçek anlamda fırsat ve olanak eşitliği sağlandı, yüzyılların karanlığı canlandırıcı eğitimle aydınlanmaya başladı. 19361946’ya değin özgün biçimde uygulanan Köy Enstitüleri sisteminin kuramcısı ve uygulayıcısı büyük eğitimcimiz İsmail Hakkı Tonguç’tur. Bu sistemde cumhurbaşkanları olarak Atatürk, İsmet İnönü, milli eğitim bakanları Saffet Arıkan ve Hasan Âli Yücel, enstitülerde görev alan özverili yönetici, öğretmen, usta eğitici ve öğrenciler vardır. Ne yazık ki Köy Enstitülerinin 1946’dan sonra özgün ilkeleri budandı. 1947’de enstitülerin beyni sayılan Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü, 1954’te de 21 Köy Enstitüsü resmen kapatıldı. Kapatanlar unutuldu ya da iyi anılmıyorlar; ama Köy Enstitülerinin evrensel eğitim ilkeleri bugün de geçerli. Yapılması gereken Köy Enstitüleri sahip çıkılsa ve ilerletilse, eğitimimiz nitelikli olsa durum başka olurdu. 17 Nisanları eğitim bayramı ya da günü olarak kutlar geçerdik. Oysa şimdi o kurumlara her zamankinden daha çok gereksinimimiz var. Bugün yapılması gereken Köy Enstitüleri sistemini yeni kuşaklara, ülkeyi gelecekte yöneteceklere doğru tanıtmaktır. Bunun için kurulan vakıflar ve dernekler güzel çalışmalar yapmaktadır. Ayrıca bu konuda yüzlerce kitap, toplantı, onlarca belgesel, film yapılmış ve yapılacaktır. Bu eğitim hazinesinden ülkemizin ve insanlığın yararlanması için daha fazla zaman yitirmeden özerk çalışan bir Köy Enstitüleri Araştırma Enstitüsü açılmalıdır. Bu enstitü çalışmalarından ülkemiz ve insanlık yararlanmalıdır. Bir yandan da eğitim ve tanıtım amaçlı ulusal çapta donanımlı bir Köy Enstitüleri Müzesi kurulmalıdır. İnanıyoruz ki geleceğin ulusal eğitim politikaları Köy Enstitüleri aydınlığından doğacaktır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle