19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER 5 11 NİSAN 2021 PAZAR Berlin merkezli vakfın hazırladığı raporda derin kriz mercek altına alındı Yeni sistem tam yıkım M. BİROL GÜGER Berlin merkezli Bilim ve Politika Vakfı’nın (SWP) Dr. Sinem Adar ve Dr. Günter Seufert tarafından hazırlanan “İki Buçuk Yıl Sonra Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı Sistemi, Kurumlara ve Politikaya Genel Bir Bakış” başlıklı raporuna göre, yeni sistem Türkiye’de büyük yıkıma neden oldu. Rapora göre yürütme yetkisinin tek elde toplanması, parlamento, yerel yönetimler gibi “seçilmiş” organların yanı sıra, bürokrasi ve yargıyı da zayıflattı. Rapora göre, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bürokrasi ve yargıya derinlemesine müdahale eden, orduyu kontrol altına alabilen bu yeni sistem aracılığıyla kurumsal olarak iktidarını güvence altına almaya çalıştı. Erdoğan’ın, ülkenin yönetim biçimini değiştirirkenki temel motivasyonunun, “laik Kemalist ideolojiyi bastırmak ve ülke nüfusunun tamamına muhafazakâr bir korse giydirmek” olduğunun vurgulandığı rapora göre bu girişim, “Toplumun laik kesimleri üzerindeki büyük devlet baskısına rağmen başarısızlıkla sonuçlandı.” İttifakın temeli: Kadro Raporda, “nitelik değil, tarikat ve siyasi parti üyeliğinin” şekillendirdiği, bürokrasideki derin “yetenek” sorunu şu sözlerle aktarıldı: “Yeni yönetim sisteminde kamu istihdamı, devlete sızmanın partizan bir aracı olmaya devam ediyor (...) Atamalar genellikle niteliklere göre değil, Erdoğan ve SWP raporunda “nitelik değil, tarikat ve siyasi parti üyeliğinin” şekillendirdiği, bürokrasideki derin “yetenek” sorununa dikkat çekilerek “Atamalar genellikle niteliklere göre değil, Erdoğan ve ailesine yakınlık gibi faktörlerle şekilleniyor” denildi. ailesine yakınlık gibi faktörlerle şekilleniyor.” Raporda, 15 Temmuz’daki başarısız darbe girişiminin Türk siyasetinde yarattığı etkiye ilişkin şunlar aktarıldı: “Kendi kadrosu oldukça zayıf olan AKP, göreve geldikten kısa bir süre sonra Gülen tarikatı mensuplarının özellikle polis, yargı, ordu ve istihbarat teşkilatına katılımının yolunu açtı. Başarısız darbe girişiminden bu yana, dini tarikatlara mensup aşırı muhafazakârlar ve MHP üyeleri yeni boşalan mevkileri toplu halde işgal ediyor. Bürokrasinin, özellikle ‘polis ve istihbarat teşkilatının’ MHP üyelerine açılması, partinin AKP ile ittifakının temelini oluşturuyor.” AKP’nin güvenlik bürokrasisinin tamamını kontrol altına almaktan hâlâ çok uzak olduğuna dair artan işaretler bulunduğu ifade edilen raporda, Erdoğan ve AKP’nin iktidarda kalmak için MHP ile ittifaka ihtiyaç duyduğu vurgulandı. Çürümeye örnek: Varlık fonu Raporda, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin, çürümeye yol açtığı anlatılırken “Varlık Fonu” buna örnek gösterildi. Yaklaşık 33,5 milyar dolar değerinde ve merkezi bütçenin yüzde 40’ına denk gelen kamu kaynaklarını yöneten Fon’un “Erdoğan ve ailesinin elinde keyfi, siyasi ve maMUHALEFET GÜÇLENIYOR Öte yandan, 2019 yerel seçimlerinin, “muhalefetin, ideolojik farklılıkları nedeniyle AKP’ye sandıkta meydan okuyamayacağı endişesine son verdiğinin” vurgulandığı raporda, muhalefetin sadece Ege ve Akdeniz’in kıyı bölgelerini değil başkent Ankara’yı çevreleyen Anadolu belediyelerinde de varlık göstermeye başladığı vurgulandı. “AKP ve Cumhurbaşkanı’na yönelik oy oranlarının özellikle gençler arasında düşüşe geçtiği” kaydedilen raporda, Türkiye’deki otoriter yönetim denemesinin birkaç nedenden ötürü sürekli olamayacağı öngörülüyor. Buna göre, “Ekonomik kapasitesi büyük ölçüde halkın rızasına bağlı olan Türkiye’de baskı yoluyla sömürülecek türden doğal kaynaklar yok. Ayrıca ülkenin sosyopolitik çeşitliliği AKP’nin sivil alana derinlemesine nüfuz etmesini zorlaştırıyor; (bütün bu parametreler ise) gelecekte protestoların patlak verme ihtimalini güçlendiriyor.” li bir araç haline geldiği” belirtiliyor. 47 sayfalık rapora göre bütün bu gelişmeler, yabancı sermayenin ülkeden çıkışını hızlandırdı, uluslararası firmalar yatırımları beklemeye alırken birçoğu mevcut üretim tesislerini Güneydoğu Avrupa’daki komşu ülkelere taşımayı planlıyor. Örneğin, Volkswagen, Türkiye’de fabrika kurma planlarından vazgeçtiğini duyurdu. EMEKLI AMIRAL TÜRKER ERTÜRK’ÜN AVUKATI GÖZALTI SÜRESININ UZATILMASINA ITIRAZ ETTI: Savcılık kumpası araştırsın SEFA UYAR tardığını açıklamıştır. Bu bakımdan “Emekli amiraller gece yarısı bildiMontrö’nün tartışmaya açılmasına ve “cüppeli amiral” hakkında ri yayımladılar” iddiası gerçek dışı bir iddia olarak ortada kalmıştır. Bu, açık açıklama yaptıkları gerekçesiyle gözal bir kumpastır. Savcılık tarafından asıl tına alınan emekli amirallerden Türker araştırılması gereken de bu kumpasın Ertürk’ün avukatları, gözaltı süresinin kimler tarafından, kimlerin bilgisi ve uzatılmasına itiraz etti. El koyulan di onayı ile hazırlandığı ve yapıldığıdır. jital materyallerin imajlarının alınman SUÇ UNSURU BULUNMUYOR: ması nedeniyle delil niteliğini kaybetti Emekli amiraller tarafından Whatği belirtildi. Materyaller üzerindeki in sApp grubunda paylaşılan taslak ducelemenin tamamlanmaması ve gözal yuru metninin içeriğinde suç unsutı süresinin uzatılmasının hukuksuz ol ru bulunmamaktadır. Birçok emekduğu vurgulanan itiraz dilekli amiral gibi Türker Ertürk çesinde, “Bu açık bir kumde WhatsApp grubunda, pastır. Savcılık tarafından “Tamam, katılıyorum” diyeasıl araştırılması gereken de rek, bu taslak duyuru metbu kumpasın kimler tarafınnine katıldığını ifade etmişdan, kimlerin bilgisi ve onayı tir. Emekli Amiral Semih Çeile hazırlandığı ve yapıldığıtin, kendisine Whatsapp’tan dır” denildi. gönderilen taslak duyuru Ertürk’ün avukatları, gömetninde “Yüce Türk millezaltı süresinin uzatılmasına tine” ibaresinin olmadığını, itiraz ederek, Ertürk’ün serbest bırakılmasını talep etti. Türker Ertürk altında 4 Nisan 2021 değil, 6 Nisan 2021 tarihinin yazıEdinilen bilgiye göre, dileklı olduğunu ifade etmiştir. Bu ifadelerçede şunlar kaydedildi: den de anlaşıldığı üzere duyuru metni n EMEKLI AMIRALLER YAYIMhenüz üzerinde konuşulan taslak meLAMADI: Gözaltına alınmasına netindir ve zaman zaman değişikliğe uğden olarak, duyurunun “gece yarısı ramaktadır. yayımlanmış olması” gösterilmekten ‘BIR ŞEY BULUR MUYUZ’ UMUdir. Gözaltından sonra yaşanan geliş DU: Her halükârda bu taslak duyuru meler, duyurunun emekli amiraller ta metni içeriğinde bir suç unsuru olmarafından gece yarısı yayımlanmadığı dığı, “Yüce Türk milletine” ifadesinin nı ortaya çıkartmıştır. Avaztürk Ge yer alıyor olmasının suç unsuru olanel Yayın Yönetmeni Zihni Çakır, bu mayacağı, bu ifadenin “gece yarısı baduyuru metninin bu metne katılma sına bildirildiği” isnadı ile desteklenyan bir emekli amiral tarafından, 3 Ni meye çalışılmasının beyhude bir uğsan 2021 günü, saat 23.10’da kendi raş olduğu da ortaya çıkmıştır. Usulsine gönderildiğini, metnin AKP’li bir süz el konulan djital materyaller üzebakana da gönderildiğini söylediğini, rinde didik didik inceleme yaparak, kendisinin de Cumhurbaşkanlığı’na “Acaba bir şey bulur muyuz” umuduyyakın birilerini arayıp, konuyu akla gözaltı süresini uzatmanın, usul ve GÖZALTI KOŞULLARI SAĞLIKSIZ Nezarethanedeki hijyen ve salgın koşullarına dikkat çeken emekli amirallerin gözaltı süresinin uzatılması sırasındaki beyanları şöyle: n Nadir Hakan Eraydın: Yaklaşık 1 ay önce kalp ameliyatı geçirdim. Gözaltında kaldığım süre boyunca hayatım risk altındadır. Kullandığım ilaçlarda aksama olmuştur. Gözaltındayken sağlık koşullarım sebebiyle hastaneye kaldırıldım. n Alaettin Sevim: Böbrek yetmezliğim, yüzde 50’den fazla fonksiyon kaybım var. Raporlarımı avukatım vasıtasıyla teslim ettim. İstenildiği takdirde gelip, ifade veririm. n Ali Sadi Ünsal: Balyoz davasında da haksız şekilde hürriyetimden yoksun bırakıldım. Adaletli hâkimlerimiz kürsüde bulunsun diye bedel ödedim. 20102011 yıllarında kanser tedavisi gördüm. Yutkunma zorluğu başladı. Gözaltı sürecinde zorlanmaktayım. n Atilla Kezek: 65 yaşındayım. Yaşım gereği diyabet ve tansiyon rahatsızlığım var. Pandemi koşulları nedeniyle sağlığımızın risk altında bulunduğunu düşünüyorum. n Bülent Olcay: Nezarethane koşulları sağlık koşullarına uygun değil. Sağlık sorunlarım var. n Ergun Mengi: Nezarethane koşulları, sağlık durumu için uygun değil. n Kadir Sağdıç: 69 yaşındayım. Gözaltı koşullarının oluşmadığını düşünmekteyim. Kaçma durumum yok. Tansiyonum yüksek. Bu konuda raporum var. ‘Kaçmak yakışmaz’ n Cem Gürdeniz: Balyoz’dan ilk tutuklanan amiral benim. “Mavi Vatan” kavramı bana aittir. Çok uğraşılan bir amiralim. Kaçmak benim gibi birisine zaten yakışmaz. Gözaltı süresi sırasında tarafıma hiçbir belge verilmedi. Gözaltında Covid olma ihtimalimiz çok yüksek. n Turgay Erdağ: Balyoz kumpasında 3.5 yıl yatarak bedel ödemiş bir insanım. Nezarethane koşulları çok kötü. n Türker Ertürk: 63 yaşındayım. Uzatmanın gayri hukuki olduğunu söylemek istiyorum. Kaçma, delil karartma şüphem yok. Nezarethane koşulları hijyen değil. Covid olma ihtimalimiz çok yüksek. Öte yandan, hâkimlik, gözaltı süresinin uzatılma gerekçesinde “açıklamanın yayımlanma saatine” işaret etti. Kararda, bildiride yer alan “aksi halde, tarihte örnekleri olan” gibi ifadelerin “düşünce ve ifade özgürlüğü sınırlarını aştığı” ileri sürüldü. Kararda emekli amirallerin aynı kuvvet komutanlığındaki gibi belli bir kademe düzeyinde çalıştığı vurgulandı. Kararda şüphelilerin sağlık sorunlarına ilişkin raporların ise sunulmadığı kaydedildi. Bu arada gözaltındaki amirallerin ifade işlemlerinin dün akşam itibarıyla başladığı öğrenildi. İfade işlemlerinin bugün de devam etmesi bekleniyor. yasaya aykırı olduğu gibi toplum vicdanını kanatan ve yargının bağımsızlığının sorgulanmasına neden olan bir uygulama olacağı da aşikârdır. Savcılığın gözaltı süresinin uzatılmasına karar verilmesi isteminin sulh ceza hâkimliğinde görüşülmesi için açılan duruşmaya, şüpheli avukatlarının, müvekkillerinin yanında hazır bulunmak istemlerinin mahkemece kabul edilmemesi da usul ve yasaya aykırı olmuştur. l ANKARA Karadeniz ‘barış gölü’ olarak kalmalı... Akdeniz’de yaşanan paylaşma savaşı adım adım Karadeniz’e doğru tırmanıyor. Krizin ortasında Ukrayna var. Sovyetler Birliği’nin 1991’de dağılmasının ardından Rusya ile Batı’nın hedefinde olan Ukrayna, bu kez yeni bir toprak kaybı tehlikesiyle karşı karşıya. Önce şunun altını çizelim: Ukrayna’da 90’lı yıllardan bu yana iki kanat iktidara gelip gidiyor. Batı yanlıları ve Rusya yanlıları! Ne yazık ki “Ukrayna yanlıları” oluşamadı! Rusya, 2014’te kendine has yöntemlerle Kırım’ı Ukrayna’dan aldı ve ilhak etti. Önce Kırım’ın ayrı bir özerk cumhuriyet olmasını sağladı. Sonra bu özerk cumhuriyetin meclisi Rusya’ya bağlanma kararı aldı. Putin de bu isteği kırmadı! Şimdi Ukrayna’nın Donbass bölgesi aynı politikanın hedefinde. Rusya ile Ukrayna arasındaki Azak Denizi kıyısında yer alan Donbass’ta Rusya yanlıları Kırım benzeri süreç için doğal olarak Moskova’nın desteğini alıyor. HHH İşte bu süreçte Amerika, Karadeniz’e iki savaş gemisi gönderme kararı aldı. Montrö’ye göre Karadeniz’de kıyısı bulunmayan ülkelerin askeri gemileri sınırlı sayıda ve sürede boğazlardan geçebiliyor. Gemilerin 35 bin tondan ağır olmaması, Karadeniz’de 21 günden fazla kalmaması gerekiyor. Karadeniz, Asya ile Avrupa’nın ortasında, iki tarafı birbirine bağlayan stratejik öneme sahip bir deniz. Birinci Dünya Savaşı’na Almanların boğazlardan Karadeniz’e geçmesiyle başlayan süreç sonunda girdik. İkinci Dünya Savaşı’na ise Atatürk’ün Doğu’da Sadabad Paktı, Batı’da Balkan Paktı kurup boğazlarda da Montrö ile hem egemenlik hem de uluslararası meşruiyet sağlamasıyla, İnönü’nün bu politikayı sürdürmesiyle girmedik. Soğuk Savaş’ın bitiminden sonra ABD’nin rahatsızlığını yüksek sesle dile getirdiği başlıca konu Montrö oldu. Karadeniz’e istediği gibi girip çıkamıyor. Karadeniz’de kıyısı olan Bulgaristan’da, Romanya’da kurduğu deniz üsleri de işlevsiz kalıyor. Karadeniz’in doğu yakası, yani Kafkaslar, Rusya’nın en yumuşak karnı. Devamı Hazar Denizi, arkası Orta Asya. Hazar Denizi ile Karadeniz arası 600 kilometre, 200 dil konuşuyor. ABD’nin, 1990’larda bu bölge için hazırladığı raporda şöyle deniyordu: “Bu coğrafyadan 50 yeni devlet çıkar!” Rusya, Kafkaslar’da her harekete çok sert karşılık verdi. Ordusunun beşte birini bu bölgede tuttuğu dönemler oldu. HHH Sovyetler Birliği’nin çöküşünün 30. yılında, Karadeniz’in batısındaki ülkelerin AB üyesi olması, ABD’de Biden yönetiminin AB’yi yanına almasıyla birlikte, en hafif anlatımla güç çekişmelerine gebe bir döneme girdik. Türkiye nerede duracak? Sadece Karadeniz için değil, Akdeniz ve Ortadoğu için de en kritik soru bu. Erdoğan’ın, “Daha iyisini bulana kadar Montrö’ye bağlıyız” sözü muğlak, tehlikeli, özensiz bir tutum. “Daha iyisi” ne? ABD’nin niyetleri belliyken... Rusya, “Montrö’de virgül değişmemeli” derken... Karadeniz, Montrö zemininde bir “barış gölü” havasındayken... “Daha iyisi” ne? Rusya, Türkiye’nin sadece kuzey komşusu değil, aynı zamanda güney komşusu. Karadeniz’de Rusya ile yaşanacak gerilimin sesi Suriye’den çıkar! Tarih bize şunu öğretiyor: Büyük devletler kendi aralarında savaşmaz, paylaşır. Savaşan, ölen büyük devletlerin kullandıkları olur! İmamoğlu, kanalın yutacağı verimli arazilerin ve su havzalarının görüntülerini paylaştı ‘İstanbul’u korumak, vatanı korumaktır’ AKP ISTANBUL IL BAŞKANI PROJELERI KARIŞTIRDI AKP İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe, dün Twitter’dan Kanal İstanbul diye, AntalyaKonyaaltı’nda tüm taşkın ve kıyı erozyonu tehlikesi uyarılarına rağmen AKP’li Menderes Türel’in açtığı Boğaçayı projesinin görselini paylaştı. AKP İstanbul teşkilatından “Cehaletin en kötüsü bilmediğini bilmemektir. Ancak sizinki art niyet” denildi. Ancak AKP İstanbul’un kaynak olarak gösterdiği Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın hazırladığı www.kanalistanbul.gov.tr adresinde de Boğaçayı görselinin kullanıldığı ortaya çıktı. l İç Politika İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, dün Twitter hesabından Kanal İstanbul projesiyle ilgili bir video paylaştı. İmamoğlu, Kanal İstanbul’un yapılacağı güzergahın drone ile çekilmiş görüntülerini paylaşarak, “İstanbul’u korumak, vatanı korumaktır! Beton Kanal’ın yok edeceği İstanbul’un en verimli tarım arazilerini ve su havzalarını sizin için çektik. Projeyle, bu doğal yaşam alanları yok oluyor ve 1 milyondan fazla yeni nüfus geliyor” dedi. Başdanışman Oktay Saral’dan hakaret Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Yerel Yönetim Politikaları Kurulu Üyesi Oktay Saral, dün Twitter’dan Kanal İstanbul’a karşı çıkan İmamoğlu’nu hedef aldı. Oktay Saral, “Zatı İmamoğlu; herhalde vazifenin belediyeyi yönetmek olduğunu unutmuşsun, kendini ‘Kâinat İMAM’ı’ görüyorsun ve milletimize ayar vermeye çalışıyorsun? Yemezler, yedirirler! Sen (İmamoğlu) kimsin ki nasıl bir cür’et ki ‘Kanal İstanbul’ projesi yatırımcılarına tehdit dilini kullanıyorsun? Sen, maske takarak milletin suretine kendini sokmuş ve aslında üç koyunu dahi idare edemeyecek kadar yeteneksiz ve ne yaptığını bilmez kibir abidesi bir zavallısın” diye yazdı. l İç Politika
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle