19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 11 NİSAN 2021 PAZAR [email protected] OLAYLAR VE GÖRÜŞLER REKTÖR BULU VE ETIK PROF. DR. OSMAN İNCI ESKI TRAKYA ÜNIVERSITESI REKTÖRÜ Üniversiteler belirli değerler üzerinde yükselir. Akademik özgürlük ve özerklik, akademik etik, liyakat, bilimsellik, üretim ve verimlilik, nitelik, dürüstlük, yeteneğe saygı, enginlik, değerbilirlik, akademik serbesti üniversiteyi üniversite yapan değerlerdir. Ancak akademik etiğin ayrıcalıklı bir yeri vardır. Bilimsel araştırma ve yayın etiği, yönetici etiği, “entelektüel etik” ana başlıklarından bilimsel araştırma ve yayın etiği ayrı bir öneme sahiptir. Bilim yayın demektir, etik olmadan bilim olmaz. Hekim ve Filozof Razi 1100 yıl önce “Bir dirhem ilim bin okka edebe muhtaçtır” demiş. Format yoktu diyemezsiniz Bilimsel yayın etiği ilkelerini bilmeyen, bu ilkeleri defalarca ihlal ettiği belgelenen kişiden rektör olmaz. Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Melih Bulu’nun 2003’te yazdığı doktora tezinde aşırma (intihal) yaptığı belgelendi. Uluslararası bilim sitesinde tezin 3. bölümünün yaklaşık yüzde 50’sinin özgün olmadığı belirtildi (Zeynep Çam, cumhuriyet.com.tr, 10.01.2021). Teyit.org. ise tezin ilk bölümünde yüzde 20 benzerlik saptadı (cumhuriyet.com.tr, 14.01.2021). Rektör bu konuda “...En sonunda kaynaklar yazılmış. Bütün dert tırnak içine almamış olmam. Bizim önümüzde böyle yazılacak bir format da yoktu, formatlar sürekli değişir...” demiş. ÖnceBilimsel araştırma ve yayın etiği, yönetici etiği, “entelektüel etik” ana başlıklarından bilimsel araştırma ve yayın etiği ayrı bir öneme sahiptir. Bilim yayın demektir, etik olmadan bilim olmaz. Hekim ve filozof Razi, 1100 yıl önce “Bir dirhem ilim bin okka edebe muhtaçtır” demiş. Bilimsel yayın etiği ilkelerini bilmeyen, bu ilkeleri defalarca ihlal ettiği belgelenen kişiden rektör olmaz. likle şunu belirtelim bilimsel yayın yazılım formatı sürekli değişmez. Robert A. Day tarafından yazılan “Bilimsel Makale Nasıl Yazılır ve Yayımlanır” kitabı TÜBİTAK tarafından 1996’da basıldı. Ayrıca 2002’de basılan TÜBA yayınları da var. Tezi yazarken format yoktu diyemezsiniz. Ne söylediğinin farkında mı? “Boğaziçi Üniversitesi’ni dünyanın ilk 100 üniversitesi arasına sokacağım” diyen donanımlı (!) rektör ne söylediğini bilmiyor olmalı. Melih Bulu’nun yazarları arasında yer aldığı, dünyada örneği olmayan bir makale 5 Nisan’da erişime açıldı. Rektörün son yazar olarak yer aldığı makale Katar ÜniversitesiBoğaziçi Üniversitesi ortak çalışması. “How ecoefficient are electric vehicles across Europe? A regionalized life cycle assessmentbased ecoefficiency analysis” isimli çalışma 4’ü Türk 3’ü Katarlı olmak üzere toplam 7 yazarlı. Başyazar, üçüncü sıradaki yazar ve rektör geçmişte Şehir Üniversitesi’nde birlikte çalıştılar. Başyazar ve üçüncü yazar şu anda Katar Üniversitesi kadrosundalar. Altıcı sıradaki yazar ise Melih Bulu’nun rektör yardımcısı. Makaledeki 6 yazarın iletişim adreslerinde fakülteleri ve üniversiteleri yazılım kurallarına uygun. Son yazar Melih Bulu adresinde “Rector, Boğaziçi University, Istanbul, Turkey” yazılı. Bu adres bildiriminin bilimsel yayınlarda örneği yok. Makaleyi basan Wiley isimli küresel bir yayıncılık şirketi, ücretli olabilir. Rektör, atandıktan sonra da yayın etiği ilkelerini ihlal etmeyi sürdürmekte. Bilimsel araştırmalarda hediye yazarlık, hayalet yazarlık, onursal yazarlık gibi etik dışılıklar ülkemizde oldukça yaygındır. Araştırma ve bilimsel çalışmaya katkısı olmayan kişilerin konumları ve unvanları nedeniyle yazarlar arasında yer alması sıktır. Saygın olmayan eğilim Genellikle son yazarlar için onursal veya hediye yazarlık şüphesi dile getirilir. Ayrıca bilimsel çalışma ve yazarlıkta bazı yakınlıklar etkin olmakta, birbirlerinin isimlerini yazarak yayın sayılarını artırmaktalar. Bilimsel yayınlarda son yazar yol gösterici uzman görevini üstlenen kıdemli yazardır. Başyazar Katar ulaşım ve trafik güvenliğinde görevli, son yazar ise işletmeci. Avrupa genelinde elektrikli araçların ekoverimliliğinde yol gösterici yazar olmalı. Geçmişten günümüze ‘Ay masalı’ A. CELAL BİNZET Bafa Gölü yakınında yükselen Beşparmak Dağı, antik dönemdeki adı Latmos’la söylencelerin en güzellerinden birine ev sahipliği yapar. Eteklerinde sürülerini otlatan Çoban Endymion uykuya daldığında ona tutkuyla bağlanan Ay Tanrıçası Selene yer yüzüne inerek sevdiğiyle buluşur. Yalnız bununla sınırlı değil! Her dönemde sevdalıların tek odaklandığı yer olan ay ışığı üzerine söylenmiş sözlerle örülü anlatıların sayısını bilmek olanaksız. Elbette geçmişten günümüze değin bilim insanları için de Ay hep bir merak konusu olagelmiştir. Sözün kısası insanlığın değişmeyen tutkularının başında geliyor yakınımızdaki Ay ve sonsuz uzay. Dikkat çeken etki Günümüzde pek bir moda olan Osmanlıcılıkta bu konuya nasıl bakıldığı ise oldukça ilginç. Sultan III. Murat zamanında Takiyüddin’in önermesiyle Topkapı sırtlarında yapımına 1575’te başlanan gözlemevi iki yıl içinde tamamlanır. Hizmete girmesiyle birlikte her yeniliğe karşı çıkılan toplumdaki kıpırdanışlar dikkat çekici boyutlara ulaşacaktır. O sıralarda gökyüzünde kuyrukluyıldız görünmesini uğursuzluk sayanlar bunu gözlemevinin yapımına bağlamakta gecikmezler. Aynı dönemde İstanbul’da bir de deprem yaşanınca bu olumsuzlukların nedenini yine gözlemevine yüklemek için bahaneler daha ileri boyutlara taşınır. Tarikatların kışkırtmasıyla alevlenen tartışmalar sonunda Şeyhülislam Kadızade Ahmet Şemsettin Efendi tarafından bir fetva hazırlanarak sultana sunulur. Fetvada gökleri izlemenin uğur ros Hayrettin Paşa’nın 29 Nisan 1536’da suzluk getireceği ve her nerede bu gi yaptığı baskında kaçırılan tutsaklar arabi bir işe girişildiyse böyle bir gözle sında 11 yaşındaki Giovan Dionigi Gamevinin kurulduğu hiçbir devletin var leni devşirilip Osmanlı’nın Kılıç Ali adı lığını sürdüremediği yazılır. Ayrıca verdiği ünlü denizci olmuş. Takiyüddin’in Ay’da ve göklerde oturan meleklerin bacaklarını gözetlediği yolundaki söylentileri kuyrukluyıldız ve deprem olaylarıyla harmanlayan bilim düşmanı tarikatlar halkı kışkırtYine aynı ‘masal’ Osmanlı’da Ay üzerine üretilmiş söylemler bir dünya görüşünün dışavurumu sayılır. Gelişmemiş toplumlarda inmakta gecikmez. sanları kolay yönlendirebilmek için kulDaha öncesinde Semerkant’ta lanılan bilimdışı düşünceler, yönegözlemevi kurmuş Uluğ Bey’in, oğlu tarafından öldürülmesi örneği de sultana anımsatılarak Gelişmemiş timleri bir süre olsun rahatlatabilir. Ancak günümüztoplumlarda de bilimsel devrimlerinsanları kolay le her tür bilgiye ulagözlemevinin yıktıyönlendirebilmek için şılabilmesinin, insanrılması istenir. Sulkullanılan bilim dışı ların gözünü açılmatan III. Murat’ın buyruğuyla Kaptanı Derya Kılıç Ali Paşa kendisine verilen kutlu (!) görevi 21 Ocak 1580 gecesi top atışları altında gözlemevini tümüyle yok ederek yeridüşünceler, yönetimleri bir süre olsun rahatlatabilir. Ancak günümüzde bilimsel devrimlerle her tür bilgiye ulaşılabilmesinin, insanların gözünün açılmasına yetip yetmeyeceği konusu da sına yetip yetmeyeceği konusu da tartışmalıdır. Uzayla ilgili bir yarışa katılabilme koşulunun, uzun bir bilimsel ve teknolojik birikimin varlığına bağlı ne getirecektir. Osmantartışmalıdır. olduğunu unutmayalım. lı’daki bilim düşmanlığına İşin ekonomik boyutunu da örnek olacak bu olay ister isteapayrı bir sorun olarak bir kemez Piri Reis’in sultan buyruğuyla katnara not edelim. ledilmesini, Hezarfen Ahmet Çelebi’nin Önümüzdeki süreçte, parasını ödeyebenzer sonunu, Leonardo da Vinci’nin rek kiralanan uydunun Güney AmeriHaliç üzerine köprü projesinin kabul ka’daki bir üsten uzaya fırlatılmasına edilmemesini ya da matbaaya karşı çı benzer bir olay mı yaşanacak yoksa bikılması gibi örnekleri anımsatır. Bun lemediğimiz başka gelişmeler mi var? ları birbirine eklediğimizde ortaya çı Dikkat edilsin de oradaki meleklere rakan görüntünün hiç de iç açıcı olduğu hatsızlık verecek davranışlardan sakısöylenemez. nalım. Ay konusunun toplumu oyalaKaptanı Derya Kılıç Ali Paşa’ya gelin ma amaçlı yeniden içi boş söylemlerle ce… Günümüzde bu paşanın bronz büstü gündeme geldiği şu zamanda mitoloji, İtalya’nın Le Castella kasabasının en bü tarih ve romantik söylencelerle süslenyük meydanında duruyor. Çünkü Barba miş bir masalımız olduğu kesin. İyi niyetli açıklamaya komplo içinde komplo mu? 1) Emekli Amirallerin Montrö ve TSK’ye tarikat sızmaları hakkında yaptıkları açıklama, sadece hakları değil, görevleridir de. Çünkü Montrö konusunda uzman oldukları gibi, kimlikleri de TSK ve Deniz Kuvvetleri ile özdeşleşmiştir. 2) Yayımlanan açıklama hiçbir yasaya aykırı olmadığı gibi, Anayasal haklara da bütünüyle uygundur. Anayasa’nın 26. Maddesi yeterince açıktır: “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet Resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar.” 3) Üstelik iddia edildiği gibi, açıklamada herhangi bir askeri darbe iması da yoktur. Sadece “hain kumpaslar” denilerek Ergenekon ve Balyoz davaları ile dinci bir darbe olan 15 Temmuz 2016 FETÖ darbe girişimine doğrudan atıf vardır. 4) “Darbe iması” iddiasına kanıt olarak belirtilen “Açıklamanın gece yarısı yapılmış olması” ve “Yüce Türk Milletine” diye başlaması darbe iması anlamına gelmez. Ayrıca bunların, sonradan garip bir biçimde ortaya çıktıkları öne sürülmüştür. İmzacılardan bazılarının Ergenekon ve Balyoz kumpaslarındaki tutumlarını beğenmediği için, açıklamayı imzalamayan Semih Çetin şöyle konuşuyor: “Bütün konuşmaları inceledik. ‘Bu bir darbe metnidir’ diye üzerlerinde durdukları birkaç husus var, onlar da son iki saat içerisinde metne dahil edilmiş. Bunları amirallerimiz de açıklayacaktır. ‘Yüce Türk Milleti’ ifadesinin eklenişi ve tarihin 4 Nisan olarak değiştirilmesi ilk kez saat 20.40’ta gönderilen metinde yer alıyor. Tarih 6 Nisan’dan 4 Nisan’a dönüyor. Grupta ilk metni yayımlamaya 2 Nisan’da başlamışlar. 20 küsur metnin hepsi 6 Nisan tarihli. Grupta saat 20.40’tan önce bu son hali paylaşılmadı. O ana kadar yayımlanan hiçbir metinde bunlar yok. Sonra 22.50’de bir daha gönderiliyor ve 4 dakika sonra 22.54’te de Veryansın’da yayımlanıyor. Sonuç olarak bu olan grup içerisinde olmuş. Ama grubun yazışmalarına baktığınızda yayımlanan metinlere onay veren ya da yorum yapan kimse de yok.” 5) Metnin ilk kez kendisine gönderildiğini ve bir bakana da iletildiğini açıklayan Zihni Çakır, geçmişi tartışmalı bir kişidir. Kime hizmet ettiği belli değildir. Açıklamanın kimin tarafından, kime, ne zaman, yollandığı kolaylıkla saptanabilir ve elde edilen bulgulara göre pek çok karanlık nokta aydınlatılabilir. Bu konuda Mehmet Ali Güller şöyle yazıyor: “Zihni Çakır üç gündür ekranlarda: Amirallerin bildirisinin ilk kez kendisine saat 23.10’da geldiğini söylüyor. Bildirinin, yayımlamadan önce AKP’li bir bakan tarafından görüldüğünü, ardından da Avaztürk adlı sitesinde 23.40’ta yayımladığını anlatıyor. Oysa bu doğru değil. Bildiri ilk kez 4 Nisan gecesi saat 22.54’te Veryansın TV tarafından yayımlandı... Kimdir Zihni Çakır? Ergenekon operasyonlarının medya görevlisidir. Kamuoyunu FETÖ’nün operasyonlarına ikna edebilmek için algı operasyonu yapmış bir kişidir. Bu amaçla pek çok kitap yazmıştır... Bildiriden haberi olduğunu söylediği AKP’li bakanın kim olduğu kritik önemdedir. Zihni Çakır’ın, yukarıda belirtiğimiz gibi, aslında bir risk alarak ‘Bildiriyi ilk ben yayımladım’ demesi, acaba o bakanın bir isteği midir? Yani aslında Zihni Çakır’ı sahaya süren o bakan mıdır?.. Kabinede revizyonun konuşulduğu şu günlerde, darbe tartışmasının yapılıyor olması, hangi bakanın koltuğunu korumasına yarayabilir? Hatta hangi bakanın koltuğunun yükselmesine neden olabilir?” 6) Cuma gecesi, TELE 1’de yayımlanan 18 Dakika programında Zihni Çakır’ın Silivri davalarındaki rolüne işaret eden Merdan Yanardağ, buradaki komplonun arkasındaki asıl hedefin Erdoğan/AKP iktidarı mı olduğunu sorgulayan yorumlar yapmıştır. 7) Emekli Amirallerin gözaltına alınmaları ve gözaltı sürelerinin 4 gün daha uzatılması da hukuka uygun biçimde gerçekleştirilmemiştir. Eski Ankara Cumhuriyet Savcısı Bülent Yücetürk bu konuda şunları söylemiştir: “Yasa gereği el konulan dijital materyallerde bulunan bütün verilerin yedeklemesinin yapılması ve bu yedeklemenin bir kopyasının şüpheli ya da vekiline verilmesi gerekir. Buna uyulmadan yapılacak işlem hukuka aykırıdır, elde edilen delil hukuka aykırı delildir. Kullanılamaz. Ergenekon sürecinde kişilerin el konulan bilgisayarlarına, telefonlarına sonradan delil yerleştirildiği ortaya çıktı. Dijital materyaller ve HTS kayıtları üzerinde inceleme yapıldığı söyleniyor. Buna dayanarak da 4 gün ek gözaltı süresi alındı. Bu kişiler gözaltında tutulmadan da bu işler yapılabilir. Delillerin karartılmasının da söz konusu olmadığına göre bu insanların gözaltında tutulması tamamen keyfi bir karar oluyor.” 8) Zaten hiçbir suç unsuru taşımayan açıklamanın CHP ile ilişkilendirilmesi ise son derece zorlamadır, ne akla ne mantığa ne de hukuka uygundur. Üstelik, bu konudaki iddialar için gösterilen garip kişisel kanıtların elde edilişleri ve açıklanmaları hem ahlaka hem de yasalara aykırıdır! Bunları kimin, ne amaçla yapmaya çalıştığına, Mehmet Ali Güller’in açıklamaları bağlamında iyi dikkat etmek gerekir! HHH SONUÇ: Emekli Amirallerin Montrö ve tarikatların TSK’ye sızmaları konusunda yayımladıkları açıklama, sadece hakları değil, uzmanlık alanları ve kimlikleri açısından, görevleridir de. Ama iktidarın yaptırdığı gözaltılar ve ortaya atılan iddialar yüzünden “komplo” ve “komplo içinde komplo” görümüne bürünen olay, birdenbire gündemin ilk sırasına oturmuştur: Bir yandan seçmen nezdinde güç kaybeden iktidarın bazı unsurlarının, öte yandan devlete eskiden veya yeni sızmış tarikat ve cemaatlerin, iyi niyetleri saptıran çabaları, çeşitli yönlendirmeleri, komploları, söz konusudur. Bu yönlendirmeler ve komplolar sonunda, Emekli Amirallerin uzmanlık konularında iyi niyetle yaptıkları bir açıklamaya karşı, yargı eliyle yapılan operasyonlar, kamuoyunu yeniden iyice tedirgin etmiştir: Hem iktidar “Hukuk Devleti” açısından negatif bir puan daha almış... Hem de yine olanlar, vatanına, milletine hizmet eden, yurtsever, bilinçli insanlara olmuş... Kanser tedavisi görenler, kalp ameliyatı geçirenler bile, paldır küldür gözaltına alınmıştır. Bu arada insanlar açtır; COVID19 can almaya devam etmekte ve ABD savaş gemileri de Karadeniz’e çıkmaktadır. ICOPAL SHINGLE SİSTEM Avrupa’nın öncü shingle markası Icopal’in en yeni teknolojilerle ürettiği, zorlu hava koşullarına dayanıklı shingle ve tamamlayıcı sistem bileşenleri: Yağmur derelerinden, baca diplerine her ayrıntısı çözülmüş, estetik shingle çatı sistemi. bmigroup.com/tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle