19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DIŞ HABERLER [email protected] 11 11 NİSAN 2021 PAZAR Kahire’nin görüşmeleri askıya aldığı iddialarının ardından Çavuşoğlu, Mısırlı mevkidaşıyla görüştü Zorlu normalleşme Ankara ile Kahire arasında yaklaşık 8 yıldır fiilen kopuk olan ilişkilerin normalleştirilmesi için görüşmelerin başlamasının ardından, taraflar arasında ilk üst düzey temas yapıldı. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Mısır Dışişleri Bakanı Semih Şükrü, telefonda görüştü. Görüşmenin, “Mısır, Türkiye ile normalleşme görüşmelerini askıya aldı” haberlerinin hemen ardından gerçekleşmesi dikkat çekerken, dışişleri bakanları düzeyindeki temas, “taraflar arasınHÜSEYIN HAYATSEVER daki diyalogda ilerleme” olarak yorumlandı. AnkaraKahire hattında normalleşmenin konuşulduğu bir ortamda dün Suudi Arabistan tarafından finanse edilen Dubai merkezli El Arabiya kanalı, “Mısır’ın, Türkiye ile istihbarat düzeyindeki görüşmeleri askıya aldığını, Türkiye’nin bu ay bitmeden Kahire’de toplantı yapılması talebinin de kabul edilmeyeceğini” iddia eden bir haber yayımladı. Mısır kaynaklarına dayandırılan haberde, görüşmelerin askıya alınmasının “Libya’daki silahlı milislerin çekilmesi ile ilgili Türkiye’nin adım atmakta gecikmesinden kaynaklandığı” öne sürüldü. Mısır’ın Türkiye’deDışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun Mısır Dışişleri Bakanı Şükrü ile konuşması iki ülke arasında 2 yıl sonra kurulan ilk üst düzey temas niteliğini taşıyor. rak 2019’da, ABD’de, Suriye konulu toplantıda bir araya gelmişti. Çavuşoğlu ve Şükrü 2016’da İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısına katılmıştı. ki Müslüman Kardeşler üyeleriyle ilgili adımlarını hızlandırmasını talep ettiği de belirtildi. 2 yıl sonra ilk temas İddiaların ardından Çavuşoğlu, Mısırlı mevkidaşı Şükrü ile görüştü. Türkiye tarafından Çavuşoğlu ve Şükrü’nün, “Ramazan ayını karşılıklı tebrik amacıyla görüştüğü” bilgisi paylaşıldı. Türk diplomatik kaynaklar, Türkiye ile Mısır arasındaki normalleşme sürecinin hassasiyeti nedeniyle görüşmenin içeriğine dair başka bir bilgi paylaşmadı. Çavuşoğlu Şükrü görüşmesi, iki ülke arasında 2 yıl sonra kurulan ilk üst düzey temas niteliği taşıyor. Türk ve Mısırlı bakanlar, son olaMısır’dan teşekkür AnkaraKahire hattında dışişleri bakanları düzeyindeki temas, Mısır’ın bu hafta içinde Türkiye’ye verdiği mesajın ardından geldi. Gelişen Sekiz Ülke (D8) Teşkilatı’nın 8 Nisan’da çevrimiçi düzenlenen zirve toplantısına katılan Mısır Başbakanı Mustafa Medbuli, “Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, ülkesinin D8 Dönem Başkanlığı’nda ortaya koyduğu çabalardan ötürü teşekkür ederim” demişti. Bu, Ankara’da “olumlu bir mesaj” olarak not edildi. Türkiye ile Mısır arasındaki normalleşme sürecinde karşılıklı talepler ve takvim konusunda tam bir uzlaşı olmasa da 2 yıl aranın ardından dışişleri bakanları düzeyinde gerçekleşen temas, “Ankara ile Kahire’nin normalleşme yolundan uzaklaşmadıklarının bir göstergesi” olarak yorumlandı. Buna karşın iki ülkenin görüşmelerinde ele aldıkları konuların ağırlığı dikkate alındığında normalleşme sürecinde kısa vadede hızlı bir ilerleme beklenmiyor. Türkiye, Müslüman Kardeşler destekli Mursi’nin 2013’te askeri darbeyle devrilmesinden bu yana Mısır’la diplomatik ilişkilerini maslahatgüzar seviyesinde sürdürüyor. Ankara, Mısır’la 8 yıl önce fiilen kopardığı ilişkilerini normalleştirmek için yılbaşından bu yana mesajlar vermiş ve bazı adımlar atmıştı. Çavuşoğlu, 12 Mart’ta, “Mısır ile hem istihbarat hem dışişleri bakanlıkları düzeyinde temaslarımız var. Diplomatik düzeyde temaslarımız başladı” açıklamasıyla normalleşme görüşmelerinin başladığını duyurmuştu. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da 16 Mart’ta, Mısır’la yapılan görüşmelerle ilgili, “En üst düzeyde değil de bunun bir tık altında devam ediyor. Gönlümüz ister ki Mısır’la süreci daha güçlü şekilde devam ettirelim” açıklamasını yapmıştı. 16 Mart’ta, Mısır’ın talepleri arasında yer alan İstanbul’da yayın yapan Müslüman Kardeşler’e yakın televizyon kanallarından, Sisi hükümeti aleyhinde haberler yapmamasını istediğine dair haberler çıkmıştı. Türkiye iddiaları yalanlamamış, bu televizyon kanallarındaki bazı programların yayınının durdurulduğu belirtilmişti. lANKARA CUNTA KATLIAMI Myanmar’da 1 Şubat’ta düzenlenen askeri darbenin ardından şiddet dinmiyor. Demokrasiye dönüş talepli eylemlere cunta güçlerinin ölümcül ateşi sürüyor. Bazı yerel kaynaklar, Yangon yakınlarında Bago bölgesinde önceki gün güvenlik güçlerinin eylemlere sert müdahalede bulunduğunu, açtıkları ateşte en az 80 sivilin yaşamını yitirdiğini aktardı. Bazı görgü tanıklarının cunta güçlerinin kalabalığa el bombası attığı iddiası gündeme yansıdı. Öte yandan Tamu şehrinde de bir grubun ordu konvoyuna saldırdığı, 3 askerin öldüğü duyuruldu. Ülkede 1 Şubat’tan bu yana güvenlik güçlerinin protestoculara silahlı müdahalesi sonucu en az 618 kişinin yaşamını yitirdiği belirtiliyor. ÇİN’E YAPTIRIM ABD Ticaret Bakanlığı, 7 Çinli süper bilgisayar şirketinin “kara listeye” alındığını duyurdu. Bakanlıktan yapılan açıklamada, “istikrarı bozan askeri modernizasyon çabaları”, söz konusu şirketlerin kara listeye alınmasına gerekçe olarak gösterildi. Çin Dışişleri Bakanlığı’ndan, Washington’ın adımına ilişkin “ABD’nin kendi teknolojik tekelini, egemen konumunu korumak ve Çin’in kalkınmasını dizginlemek için bir kez daha ulusal güvenlik kavramını genişleterek Çinli şirketlere baskı yaptığı, gerekli önlemlerin alınacağı” çıkışı yükseldi. LÜBNAN’DA ÖFKE BÜYÜYOR Lübnan’da boğucu ekonomik krize eşlik eden siyasi kargaşaya yönelik protesto gösterileri sürüyor. 7 aydan beri hükümet kurulamayan ülkede 1. 1 milyon insan yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü, geçen ay yaptığı açıklamada, ülkede yoksulluk ve açlığın arttığı uyarısında bulundu. Başkent Beyrut’ta geçen ağustosta limanda depolanan amonyum nitratın patlaması sonucu 150 kişi yaşamını yitirmiş, 5 binden fazla kişi yaralanmıştı. Lübnan halkı büyük bir krizin ortasındayken patlama krizi daha da derinleştirmişti. ‘Arap Baharı’nın etkisi YAELMİŞTEGINNADLA2 Gittikçe diktatörleşen, gırtlağına kadar yolsuzluğa batmış si olarak ortaya çıktı. Zeydi Daha fazla dayanamayacağını anlaler, çoğunluğu Sünni Müslü yarak Ocak 2015’te istifa eden CumSalih yönetimine karşı var olan man olan ülkede bir azınlık hurbaşkanı Hadi, Suudi Arabistan’a hoşnutsuzluk 2011’de patlak vetır ama Sünnilere en yakın kaçtı. Riyad’ın müdahalesi de bu süren “Arap Baharı”nda doruğa çıktı. Devrilmesi uzun sürmedi, yapıp ettiklerine ilişkin herhanMUSTAFA K. ERDEMOL Şii topluluğudur. Ülke siyasetinde 2003’ten sonra aktif hale geldiler. Devlet Başkanı gi bir soruşturmaya uğramama gaAli Abdullah Salih’e, ABD önrantisini aldıktan sonra 2012’de görevini bıraktı. ABD’nin desteğine sahip Suudi merkezli Körfez İşbirliği Konseyi’nin (KİK) girişimleriyle yerine yardımcısı Mansur Hadi getirildi. Yemen’i çıkarlarına göre tasarlamak cülüğündeki emperyal güçlerin Irak saldırısına destek verdiği için başkaldırdılar. Ancak Salih istifa ettikten sonra onunla “taktiksel” bir ittifak gerçekleştirdiler. Bundan amaç Hadi’nin ABD desteğini arkasına almış olan hükümetine karşı çıkaristeyen büyük güçler halkın isyanını ken müttefik ihtiyacını gidermekti. dindirmek için Salih’i istifa ettirip ye Husilerin de büyük desteği ile Sarine Hadi’yi getirerek işlerini yarım bı lih, Yemen güvenlik güçlerinin yarakmamış oldular. KİK’in başını çek nı sıra aşiret ağaları ile siyasi kureçte başladı. Suudi Arabistan, Sünni çoğunluktaki Arap devletlerinden yani Bahreyn, Mısır, Ürdün, Kuveyt, Fas, Katar, Sudan, Birleşik Arap Emirlikleri’nde oluşan bir ittifakla Yemen’e saldırdı. İtttifak’a 2018 yılında Eritre ile Pakistan da katıldı. Amaç Husileri geriletmek, Sanaa’dan atmak, elbette Hadi’yi de yeniden işbaşına getirmekti. Bu nedenle müttefikleriyle beraber büyük bir hava saldırısı başlattı. Husilerin Yemen’deki egemenliğini güney sınırlarında bir güvensizlik kaynağı olarak detiği, BM’nin desteklediği Ulusal Di rumların da desteğini kazandı. An ğerlendiriyor Suudi yönetimi. yalog Konferansı (NDC), 2013’te Ye cak Salih bir süre sonra Suudi önHusiler ile İran Şii inanç sisteminin men’deki hemen her kesime uygun cülüğündeki işgal güçlerini destek farklı kollarına mensuplar. Dolayısıybir anayasa formüle etmek için 565 leyince 2017’de Husiler tarafından la sanıldığı gibi yüzde yüz bir destek delege ile toplandı. Ancak güç dağı öldürüldü. alıyor değiller İran’dan. Ancak İran’ın tımıyla ilgili anlaşmazlıklar nedeniyle Hükümet karşıtlıkları hiç de mez genel politik duruşuna uygun bir dubaşarılı olamadan dağıldı konferans. hep temelli olmayan, ülkede birliği rumda olduğu için elbette manevi IMF devrede savunan, yolsuzluklara karşı duran Husilerin karşısına, Müslüman Kardesteğini almış durumdalar. İran bölgede ABD/Suudi hâkimiyetine karşı. Hadi bir kuklaydı elbette. Her kuk deşler bağlantılı El la gibi, Yemen’e ekonomik reformlar Islah Partisi çıkyapması için 550 milyon dolarlık kre tı/çıkarıldı. Ama di veren Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) dediklerini yapmak zorundaydı. IMF’nin isteklerinden biri yakıttaki sübvansiyonları (devlet yardımları) kaldırmasıydı. Hadi, 2014’te istenileni yaptı. İşte burada Husilerin, Ensarullah’ın devreye daha fazla girdiğini görüyoruz. Hükümete yönelik eleştirileri sadece kendi bağlı oldukları mezhep taraftarlarının değil, farklı mezhepten, kabileden binlerce insanın desteğini almıştı Husiler. Adını Husi aşiretine mensup dini bir liderden alan ancak kendilerini Ensarullah olarak adlandıran Husi hareketi 1980’lerin sonunda Kuzey Yemen’deki Zeydi Şiiler arasında dini/kültürel canlanmanın bir ifademuazzam bir halk desteğine sahip olan Husiler 2014’ün sonlarına doğru başkent Sanaa’nın kontrolünü/denetimini büyük ölçüde ele geçirdiler. Bir BM barış anlaşması ile de başkentin kontrolünü sağlamlaştırdılar. Ardından ülkenin güneyine doğru inmeye başladılar. GÖZLER MARİB’DE Riyad destekli Yemen yönetiminin kuzeyde son kalesi olarak görülen petrol zengini Marib bölgesinde çatışmalar şiddetlendi. Husilerin geçen şubattan bu yana kenti ele geçirmek için saldırılarını artırdığına işaret ediliyor. Bazı yerel kaynaklar önceki günkü çatışmalarda hükümet güçlerinden 22, Husilerden de 31 kayıp olduğunu duyurdu. BM, geçen ay kentte artan çatışmalar nedeniyle binlerce sivilin evlerini terk etmek zorunda kaldığına dikkat çekmişti. Husiler de aynı güçlerin desteklediği Hadi hükümetine. Ortak jeopolitik çıkarları var yani. Ama buna rağmen İran’ın Husilere silah yağdırdığı iddiası da son derece temelsiz, çünkü Yemen havadan, karadan, denizden abluka altında. Birkaç tüfekten değil, yüzlerce ağır silahtan söz ediyoruz. Nasıl sokulur ülkeye bunca silah? Ama Cumhurbaşkanı Hadi, hem İran’ı hem de Lübnan Hizbullahı’nı Husilere yardım etmekle suçluyor sık sık. Yemen’de mezhep kaynaklı çatışma gibi gösterilmeye çalışsa da bu gerçeğin çok az önemli bir kısmını oluşturuyor. Orada asıl sorun yaratanlar, bugün Suudi işgaline destek veren ülkeler; yani ABD, Fransa, İngiltere, Almanya. Bab alMandeb boğazından her gün 5 milyon varil petrol geçişi yapılıyor, Avrupa’ya, ABD’ye. Petrolün küresel çapta nakliyesi için yaşamsal bir önemi var Bab alMandeb’in. Adı geçen devletlerin kendileriyle “iyi geçinecek yönetimlere” gereksinimi var Yemen’de. Oysa mezhepçi olarak suçladıkları Ensarullah (Husiler) Sünni ya da Şii hangi ülke emperyalizmin saldırısına uğruyorsa ona destek veriyor. Irak işgaline de karşı çıkmışlar, işgal, destekleyen Salih yönetimine başkaldırmışlardı. Dolayısıyla Ensarullah’ın Yemen’i yönetmesine asla razı olmaz bu ülkeler. Ayrıca Ensarullah’ın birçok önde gelen mensubu birleşmeden önceki sosyalist Güney Yemen’de idari görevler almış, eşitlikçi politikalar üreten hükümetlerde devlet yönetme deneyimi edinişlerdi bir hayli. Sosyalist bir geleneğin izlerini taşıdığından, olaylara dar mezhepçi yaklaşmamaktadır. Emperyal güçler Ensarullah’ın bu tutumunu görünmez kılmak için mezhep kartını Yemen’de de oynuyor. SÜRECEK Zelenskiy Erdoğan Zelenskiy’den kritik ziyaret MoskovaKiev arasında gerilimin yükseldiği bir dönemde Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy dün İstanbul’da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile bir araya geldi. İkilinin Huber Köşkü’ndeki baş başa görüşmesi yaklaşık 3 saat sürdü. Zelenskiy’nin ziyareti, iki ülke arasında 9. Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey toplantısı çerçevesinde yapıldı. İkili, heyetler arası temaslarda iki ülke arasındaki savunma sanayii, serbest ticaret ve turizm konularındaki işbirliğinin de ele alındığı kaydedildi. Kırım vurgusu Erdoğan ortak basın toplantısında yaptığı açıklamada, “İkili ilişkilerimizi etraflıca ele aldık. Türkiye olarak Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü savunduk. Kırım’ın ilhakını tanımama karamızı teyit ettik” dedi. “Karadeniz’in bir barış, huzur ve işbirliği denizi olmaya devam etmesi temel hedefimizdir” değerlendirmesinde bulundu. “Ukrayna’nın uluslararası toplumu Kırım konusunda bir araya getirmeyi hedefleyen girişimi Kırım Platformu’nu desteklediklerini” ifade etti. Erdoğan, “Mevcut krizin Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ve uluslararası hukuk temelinde barışçıl, diplomatik yöntemlerle çözülmesi gerektiğine inandıklarını” dile getirdi. ‘3. ülkelere karşı değil’ AGİT Ukrayna Özel Gözlem Misyonu’nun kısıtlamaya maruz kalmadan görevini yerine getirmesi çağrısında bulundu. Savunma ve Dışişleri Bakanları katılımyla iki artı iki formatında yeni bir platforma işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Müzakerelerine devam ettiğimiz serbest ticaret anlaşmasını da en kısa zamanda imzalayarak 10 milyar dolarlık ticaret hacmi hedefimize hızlı bir şekilde ulaşacağımıza inanıyorum” dedi. Kiev ile işbirliğinin üçüncü ülkelere karşı olmadığını kaydetti. Görüşmede turizm konusunun da ele alındığını kaydetti. Savunma sanayisinin iki ülke arasındaki stratejik ortaklığın itici gücü olduğunu belirten Ukrayna lideri ise “Türkiye’nin egemenliğimizin ve toprak bütünlüğümüzün yeniden tesisi için verdiği destek son derece önemlidir” diye konuştu. “İkili ticaretin serbestleştirilmesinin son derece önemli olduğuna” işaret etti. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar da , Ukrayna Savunma Bakanı Andrey Taran ile bir araya geldi. Erdoğan önceki gün de Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile telefonda konuşmuştu. Kremlin açıklamasında Putin’in Ukrayna krizinin çözümüne ilişkin 2015 tarihli Minsk anlaşmalarına işaret ettiği, ayrıca Ukrayna’yı Donbass’ta “provokatif davranmakla” suçladığı belirtilmişti. Öte yandan ABD’nin, Rusya ile Ukrayna arasında gerilimin yükseldiği bir ortamda hafta ortasında yaptığı, Kiev’e destek vurgusuyla Karadeniz’e iki savaş gemisi gönderileceği açıklaması da Moskova’da yankı bulmuştu. Putin’in de Erdoğan ile görüşmesinde Montrö Sözleşmesi’nin önemine işaret ettiği kaydedilmişti. Kremlin’den yapılan açıklamada “Türkiye’nin Kanal İstanbul’u yapma planları ışığında, Rus tarafı, bölgesel istikrar ve güvenliğin sağlanması için Montrö Sözleşmesi’nin maddelerine uygun olarak, boğazlardaki mevcut rejimin korunmasının önemini vurguladı” denildiği aktarılmıştı. Dünkü ErdoğanZelenskiy görüşmesi öncesinde ayrıca ABD Savunma Bakanlığı’ndan Rusya’nın Ukrayna sınırına yaptığı yığınağın 2014’ten bu yana görülen en büyüğü olduğu çıkışı geldi. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in de önceki gün Alman ve Fransız mevkidaşlarıyla Ukrayna’nın doğusunda yaşan askeri gerilimi ele aldığı duyuruldu. Ukrayna Savunma Bakanı Andrey Taran ise sınırda Rusya ile gerilimin arttığı Donbass’taki çatışmaları barışçıl yolla çözmeye çalıştıklarını söyledi. Taran, “Rusya’nın Ukrayna sınırı yakınında ve geçici olarak işgal altındaki Kırım Özerk Cumhuriyeti topraklarında artan askeri varlığının gerçek amacı, Ukrayna’ya müzakere sürecinde tavizler verdirtmek ve Ukrayna üzerindeki baskıyı artırmak” dedi. Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov ise önceki gün yaptığı açıklamada, Donbass’ta çatışmaların yeniden başlaması ve kitlesel sivil can kaybı tehdidi oluşması durumunda Rusya’nın bölgedeki vatandaşlarını korumak için önlemler alacağını söyledi. Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov ise ABD’ye “Ukrayna meselesinde sorumlu yaklaşım sergileme çağrısında” bulundu. ABDİran nükleer satrancı Dikkatler geçen hafta Viyana’da başlayan toplantıyla TahranWashington hattında nükleer anlaşmaya yönelik dolaylı görüşmelerde. ABD’den önceki gün İran’a karşı bazı yaptımları kaldırabiliriz açıklamasına Tahran’dan uranyum zenginleştirme kartı çıktı. İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Abbas Irakçı, ABD’nin tüm yaptırımlarını kaldırıp nükleer anlaşmaya dönene kadar Tahran’ın özellikle zenginleştirme alanındaki nükleer faaliyetlerinin hiçbirinin durdurulmayacağını söyledi. İran önceki santrifüjlere kıyasla 10 kat daha fazla uranyum üretecek 146 adetten oluşan IR6 santrifüj zincirini Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin talimatıyla devreye soktu. Milli Nükleer Teknoloji Günü’nün 11. yıldönümü nedeniyle ülkenin muhtelif bölgelerindeki nükleer projelerin açılış törenine video konferans yoluyla katılan Ruhani, İsfahan eyaletindeki Natanz Nükleer Tesisleri’ndeki yeni nesil santrifüjlerin faaliyete başlaması talimatını verdi. ABD, Trump döneminde nükleer anlaşmadan tek taraflı olarak çekilmişti. ABD Başkanı Joe Biden ise seçim kampanyasından itibaren Tahran ile anlaşmaya dönülmesi için ılımlı mesajlar vermişti. Viyana’daki toplantının ilk turuna 2015’te imzalanan anlaşmaya taraf Almanya, İngiltere, Fransa, Çin, Rusya ve İran’dan üst düzey diplomatlar katılmış, ABD’li ve İranlı yetkililer arasında mekik diplomasisi yürütülmüştü. Önceki gün ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price, ülkesinin İran’la görüşmeler konusunda acelesi olmadığını ve görüşmelerin zorlu geçmesine hazır olduğunu söylemişti. “İran’la nükleer anlaşma koşullarına dönmek için gerekli adımları atmaya hazırlanıyoruz ki buna, nükleer anlaşmayla örtüşmeyen yaptırımların kaldırılması dahildir” ifadesini kullanmıştı. Ancak Tahran yönetiminden daha önce ABD’yle anlaşma için öncelikle parça parça değil tüm yaptırımları sona erdirmesi gerektiği çıkışı gündeme yansımıştı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle