04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR 13 9 MART 2021 SALI ERKEN VEDA... USTA OYUNCU RASİM ÖZTEKİN YAŞAMINI YİTİRDİ Usta oyuncu Rasim Öztekin, geçirdiği kalp rahatsızlığından sonra Dr. Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yapılan bütün müdahalelere rağmen dün akşam hayatını kaybetti. Hayatını sanata adadı Rasim Öztekin, 1959 yılında İstanbul’da doğdu. İstanbul Galatasaray Lisesi’nden mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Basın Yayın Yüksekokulu’nu bitirdi. Sahne yaşamında ilk deneyimlerini 1977 yılında Kadıköy Halk Eğitim, İstanbul Akademik Sanatçılar Topluluğu ve Nöbetçi Tiyatro’da amatör çalışmalarla edindi. 1980 yılının kasım ayında Ferhan Şensoy’un Ortaoyuncular topluluğunda profesyonel tiyatro sanatçılığına başladı. 19801992 yılları arasında Şahları da Vururlar, Kahraman Bakkal Süpermarkete Karşı, İçinden Tramvay Geçen Şarkı, İstanbul’u Satıyorum başta olmak Usta oyuncu Rasim Öztekin önceki gün kalp krizi geçirmiş, hastanede tedavi altına alınmıştı. Dün akşam hayatını kaybeden Öztekin’in acı haberi sanat camiasını yasa boğdu. üzere Ortaoyuncular Tiyatrosu’nun tüm oyunlarında rol aldı. 1992 1995 yılları arasında televizyonlarda sırasıyla “Müzikomedi” (Nükhet Duru ve Demet Akbağ’la birlikte), “Mega Show” (Hülya Avşarİbrahim TatlısesDemet Akbağ’la birlikte) programları yaptı. 1994 yılında Gani Müjde ve Yılmaz Erdoğan’ın yazdığı “2071’de Türkiye” adlı müzikali sahneye koyup oynadı. 1995’te Ortaoyuncular Tiyatrosu ile Aptallara Güzel Gelen Televizyon Dizileri, Çok Tuhaf Soruşturma ve Fişne Bahçesi gibi birçok prodüksiyonda yer aldı. Bir Günlük Aşk Hikâyesi, 72. Koğuş, Arabesk, Tersine Dünya, Passion Du Turca, Pardon ve Şans Kapıyı Çalınca isimli filmlerde oynadı. Köşedönücü, Biraz Düş, Biraz Gülüş, Eğrisiyle Doğrusuyla, Bir Yaz Gecesi Eğlencesi, Boşgezen ve Kalfası, Başka İstanbul Yok ve Yeni Hayat isimli televizyon yapımlarında rol aldı. Tiyatronun yanı sıra, dizi ve filmlerde de rol alan Rasim Öztekin, TRT’ye program metin yazarlığı bir dönem (19982002 yılları arasında) Akşam gazetesinde ve 2004 yılında Star gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. 2005’te yine Gani Müjde’nin yazdığı Mehmet Ergen’ in sahnelediği “Yıldızların Altında” müzikalinde, Beyazıt Öztürk ve Candan Erçetin’le başrolü paylaştı. 2009’un ocak ayında “Boşgezen ve Kalfası” adlı oyununu oynarken kalbi hastalandı. Kalbine pil takıldı. 2014 yılında Müfit Can Saçıntı’nın yönetmenliğini yaptığı, senaryosunu Birol Güven’in kaleme aldığı “Mandira Filozofu” adlı filmde rol aldı. 2016’da Hasan Efendi’nin kavuğu, Ferhan Şensoy tarafından kendisine devredildi. Öztekin, geçen yıl Harbiye Açık Hava Tiyatrosu’nda yapılan törenle Kel Hasan Efendi’nin kavuğunu, oyuncu Şevket Çoruh’a teslim etti. l Kültür Servisi Bir ben vardır bende, benden içeri Sonat Bağcan, Yunus Emre’nin “Çağırayım Mevlam Seni” ilahisine klip çekti. Klip, ilahinin sözlerine, duygusuna ve derinliğine uygun, bu toprakların tüm dinleri kucaklayan yapısıyla her daim canlı olan kadim kültürünü yansıtacak içeriğiyle, izleyenlerle buluşuyor. Sonat Bağcan “Anadolu Türk şiiri, Yunus Emre ile başlar diyebiliriz. 600 yıl önce insanı sefaletten, yalnızlıktan, ümitsizlikten, sıkıntıdan kurtaracak ebedi çarenin, “sevgi” olduğunu söylemiştir Yunus’un dili, gönlü.. “Bir ben vardır bende, benden içeri” cümÖZNUR lesiyle, çok katmanlı OĞRAŞ ÇOLAK insana, yüzyıllar önce ışık tutmuş; insanı kamil boyutundan haberdar etmiştir. Hâlâ ışığıyla ‘yol’umuzu bulmaya çalıştığımız nice değerinden biri, bu toprağın..” diyor Sonat Bağcan... Herkesin bir yolu, bu yola ışık olanı vardır. Bağcan için de Yunus Emre yoluna ışık olanlardan biri... Bağcan’ın, sözü Yunus Emre’ye, bestesi sanatçıya ait olan ve Sinei Saf EP’sinde yer alan “Çağırayım Mevlam Seni” adlı ilahi için hazırladığı klip, müzikseverlerle buluştu. Bizde sanatçı ile bu yolculuğu konuştuk. n Sinei Saf Ep’sinin çıkış hikâyesi nedir? Şarkılar nasıl belirlendi? Aslında bu bir seri. Kavl ve Asvat’tan sonra Sinei Saf’ta da topraklarımızın aydınlanmış erenlerinin, pirlerinin ve nebilerinin ayak izlerini takip ediyoruz. Koç Baba, Şarkışla Yöresi’nde, koç katım merasimlerinde okunan, sözleri Pir Sultan Abdal’a ait, bestesi anonim bir deyiş. Ep’de yer alan, şu an klibi de yayında olan, ilahimiz Çağırayım Mevlam Seni’nin sözleri Yunus Emre’nin, bestesi benden aktı. Hepimizin bildiği Beyaz Giyme Toz Olur Türküsü ise albümlerin yapımcılığını birlikte üstlendiğimiz sevgili eşim Ferit Taneri’nin özel isteği.. n Klibi neden “Çağırayım Mevlam Seni” adlı parçaya çektiniz? İnsanı, insana ait tüm inançları kucaklayan; her dinde “Yaradan”ın aynı “Yaradan” olduğuna vurgu yapan ve yeryüzünde nereye bakarsan bak, her canlıda ve her cansızda onun tezahürü ile karşılaştığına dair bilince bir davet aslında klibimiz.. Virüs sayesinde, kibir ve cehaletimizin gezegeni ne hale getirdiğine, hep birlikte tanık olduk. Belki kibirlerin yıkılması ve muhtaciyetimizin, acziyetimizin dile gelmesidir, Çağırayım Mevlam Seni... Dağlar ile taşlar ile çağırayım Mevlam seni derken, Yunus, yaratımın her parçasında “bir”liği ve yaratımın “öz”ünü görüyor ve sesleniyor. O yüzden ilk klibimiz, bu esere çekildi. Yeri gelmişken Sathmahal Gülistan Yüksek Bilinç Okulu’ndaki tüm dostlarıma, klibe katkılarından ve sponsorluklarından ötürü teşekkür ederim. n Dün, Dünya Kadınlar Günü’ydü, hafta boyu çeşitli etkinlikler var. Üreten, müzisyen, emekçi bir kadın olarak neler söylemek istersiniz? Gönlümden ne geliyorsa yapma özgürlüğünü bırakmadığım için ve böyle gönlündekini yapma dirayetini gösterebilen bir aileden geldiğim için çok şanslı hissediyorum kendimi. Değişim, dönüşüm, doğurganlık, yaratma dişil enerjinin işidir ve her bireyde mevcuttur! Siz etkinlik deyince, pandemiden önceki 4 Bağcan Kadını konserlerimiz geldi aklıma; halam Selda Bağcan, Serenad ve Seda, her birimiz kendi tarzımızda ama hep birlikte yaptığımız, çok renkli konserler. En kısa zamanda normale dönüp, o etkinliklere dahil olabilmeyi diliyorum.. Sofrayı yine Zoom’da kurduk, Anadolu kadınlarıyla paylaştık Üreten kadınlardan 8 Mart armağanı YAZGÜLÜ ALDOĞAN Kadınlar Günü’nü kadın üreticilerin yaptıklarını armağan ederek kutlayan bütün kurumlara teşekkürler! Hangi birini sayayım: El işi peçeteler, örtüler, emek verilmiş küçük güzel armağanlar. Tabii kadın olarak en tepelerde görev yapan yöneticilerin çikolataları! Sağ olun! Salgın öncesi güzel günlerimizde toplantılarımızı yüz yüze, canlı yaparken kıymetini bilememişiz. 8 Mart haftasında her gün bir yerde buluşurduk. Tabii sadece martta değil. Örneğin, Anadolu’dan gelen kadınlarla buluştuğumuz çok keyifli, anlamlı, değerli bir proje için birkaç ayda bir buluşup tadım yapıyorduk, Hilton İstanbul Bosphorus Oteli’nde. Anadolu’nun değişik yörelerinde kurulu kadın kooperatifleri, dayanışma derneklerinden kadınlar İstanbul’a gelip, otelde konuk edilip, profesyonel bir mutfakta bildikleri yemeklerini pişirerek bir haftalığına otelin lokantasında servis edilmesine tanıklık ediyor, ilk akşamında da bir grup gazeteci, yazar tadım yapıyorduk. Bu yıl, Kadınlar Günü’nde, o programa katılmış 8 bölgenin yemeklerinden bir seçki, bu kez Hilton’un Executive Şefi Savaş Özkılıç’ın ekibi tarafından hazırlanarak evlere yollandı ve biz çevirimiçi zoom programını açıp bu buluşmalardaki anılarımızı paylaştık. Trabzon’dan “Holefter&Ligene Köyü Kadınları Dayanışma Derneği”, Kars’tan “Hanımeli Kars Mutfağı”, Antakya’dan “Defne Kadın Girişimi, Üretim ve İşletme Kooperatifi”, Adana’dan “Kınalı Eller Salmanbeyli Kadın Kalkınma Kooperatifi, Seferihisar’dan “Hıdırlık Tarımsal Kalkınma Kooperatifi”, Mardin’den “GAP Medrese Gül ÇATOM” ve Giresun’dan “Şeyhli Mahallesi Güzelleştirme ve Kalkındırma Derneği”nin temsilcilerinin kendi şehirlerinden katıldığı toplantıda Ferah Yağan Hilton’u, Şule Kadak ise Sade İletişim Danışmanlığını temsil ederken sürpriz ise Seferihisar’ı Neptün Soyer’in temsil etmesiydi. Dikkat ederseniz, Tunç Soyer’in eşi demiyorum! Neptün Soyer, kendi projelerini hayata geçiren bir kadın. Birlikte olduğumuzda da kadınların öykülerini dinlemiştik. Burada da dinledik: O kadınlar köylerinden başka bir dünyaya açılmışlardı. Kendi ürettikleri yiyecekler, sabun, el işlerini kendileri pazarlıyor, para kazanıyor, çoğalıyor, başkalarına da iş olanağı yaratıyorlardı. El sanatları, tarımsal üretim, hatta turizm, sadece bu kadınların değil, köylerinin, kasabalarının da hayatını değiştirmişti. Kars’ın kazını tadamadık ama hikâyesini dinledik. Kınalı Eller kooperatifinin, Seyhan’dayken kendilerine bir kooperatif binası yapıp sonra Adana Belediye Başkanı seçilen Zeydan Kara’nın yerine seçilen yeni belediye başkanının kadınları o binadan çıkarıverip malzemelerini kapının önüne yığıverme olayına çok üzüldük! Hayat kolay olmasa da mücadele etmek güzel. Başarmak daha da güzel. Seferihisar’ın sızma zeytinyağlı enginarı şahane. Bu aralar tam zamanıymış! Mardin’in Frik salatasına bayılmamak mümkün değil. Anadolu’nun zenginliklerini yeniden gidip yaşamadan internet alışverişine devam! İTO’dan ‘Karikatür’ ödülü gazetemize İstanbul Tabip Odası’nın her yıl 14 Mart Tıp Bayramı haftası kapsamında verdiği “Dr. Ali Özyurt Basında Sağlık Ödülleri”nin kazananları belli oldu. Gazetemiz çizerlerinden Cihan Demirci, “Pandemi ve Çocuklar” konulu karikatürüyle “Karikatür” dalında ödüle layık görüldü. Ödül töreni 13 Mart 2021, Cumartesi günü 16.3019.00 saatleri arasında İBB Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda gerçekleştirilecek.Pandemi sebebiyle geçen yıl tören düzenlenemediği için 2020 yılının ödülleri de aynı gün verilecek. Törende, geçen yıl “Dr. Türkan Saylan Tıp Hizmet Ödülü”ne layık görülen Türkiye Kas Hastalıkları Derneği (KASDER) Başkanı Prof. Dr. Coşkun Özdemir’e de ödülü takdim edilecek. Mehmet Ali Doğan Doğan: Çok renkçi bir ressam olmaktan mutluyum Mehmet Ali Doğan’ın sanal sergisi, Krişna Sanat Merkezi’nde açıldı. IŞIK KANSU Ressam Mehmet Ali Doğan’ın sanal resim sergisi, Ankara’da, Krişna Sanat Merkezi’nde açıldı. Çarpıcı renklerle yapılmış geometrik resimleriyle tanınan Mehmet Ali Doğan, çok renkçi bir ressam olmanın kendisini mutlu ettiğinden söz ediyor. Mehmet Ali Doğan, sanal sergisine ilişkin sorularımızı yanıtladı: n Geometrik bir resim anlayışınız var. Tam soyut resim de diyemeyiz galiba yapıtlarınıza... Resimlerimde dikdörtgen form içerisinde üçgen, helezonik çizgiler ve birbirinden farklı dikdörtgen biçimler kullanarak kompozisyon oluşturuyorum. İnsanlık tarihinin tüm kültür katmanlarına gönderme yapmak istiyorum. Geometrik düzen içinde, insanların dünya yüzeyini, yeraltı kaynaklarını parsel parsel bölme planları yaptıklarını göstermeye çalışıyorum. İnsanlar, bir diğer kültürü yok ederek birbirlerini savaşlar ile katlederek kendilerine yaşam alanları açmışlar. Günümüzde de süren bu sömürü durumunu bir metafor olarak tasarlıyorum resimlerimde. n Canlı, çarpıcı renklerle çalışmak, etkileyici olmak için mi? Birbirinden farklı ve de çok renkli geometrik biçimlerden oluşturduğum resimlerim, içsel olarak nedenini bilemediğim ayrı bir konu benim için. Çok renkli geometrik resimler yapıyor olmamın nedeni, insanların kültürel olarak çok farklı ritüeller ve birikimlerle kendi tarihlerini oluşturma gayretleridir. Bu farklılıklar, benim resimlerime Anadolu’daki kilim motiflerimizde olduğu gibi canlı renkler olarak yansıyor. Ayrıca çok renkçi bir ressam olmak beni mutlu ediyor. n Salgın, resim sanatını ve ressamları nasıl etkiledi? Pandemi sürecinde sürekli durmadan resim yaptım diyebilirim. Evimdeki bir koltuk benim atölyem oldu. Bu süreçte; Taş Üstüne Taş, Örselenmiş Ruhlar ve Virüsün Gözü olmak üzere üç seri resim yaptım. Benim gibi diğer sanatçı arkadaşlarımız da daha çok resim ürettiler. İnancım odur ki pandemi sonrası sanat, insanların yaşamında daha çok var olacak çünkü artık tasarımın ve yazılımın öne çıktığı bir çağdayız. Mersin Şehir Tiyatrosu yeni oyununu az sayıda izleyici için sahneledi. ‘Birilerinin artık bu adama dur demesi gerek’ ABİDİN YAĞMUR gelen bir taşlama.   “Halktan Biri” oyunu, dünyanın neresinde oynanırsa o ülke için yazılmış izlenimi doğuran, herkese tanıdık gelen bir taşlama. Mersin Şehir Tiyatrosu’nun iki genç oyuncusunun sahnedeki başarısı da görülmeye değerdi. Murat Atak yönetimindeki Mersin Şehir Tiyatrosu koronavirüs günlerinde boş durmadı ve bir oyun daha çıkardı, oyunu az sayıda davetli için küçük bir salonda, büyük bir özenle sergiledi. Toplantı salonundan küçük bir tiyatro sahnesine dönüştürülen mekânda sesten ışığa, oyunculuktan dekora kadar her şey sanki oyunu yüzlerce kişi izleyecekmiş gibi özenle hazırlanmıştı. Murat Atak’ın yönettiği “Halktan Biri” oyunu, Amerikalı yazar Sam Bobrick’in metninden Ekin Tunçay Turan tarafından Türkçeye çevrilmiş.  Murat Atak, oyunu yerelleştirmek için bir çabaya girmediklerini, orijinal metindeki olay örgüsü ve ana mesaja bağlı kaldıklarını söylüyor. Sadece oyunun cinayet gibi keskin bir sonla bitmesine müdahale edilmiş ve oyun herhangi bir ölme, öldürme olmadan, ucu açık şekilde, seyirciye sorular sorarak bitirilmiş.  Amerika Birleşik Devletleri’nin ekonomik ve siyasal sistemine Amerikan işçisinin gözünden bakan bir oyun olmasına rağmen “Halktan Biri” oyunu, dünyanın neresinde oynanırsa o ülke için yazılmış izlenimi doğuran, herkese tanıdık Hikâye sanki bizden Oyunda canlandırılan karakterler Amerikalı, sözü edilen kurumlar Amerikan kurumları, sözü edilen başkan Amerikalı, sözü edilen eyaletler, şehirler Amerika’da ama hikâye bizden sanki, çok tanıdık. İşsiz kalan, işsizliğin sorumlusu olarak mültecileri gören, sürekli geriye gidişe isyan eden, açlık çeken, sosyal güvencesi olmadığı için ilaç alamayan bir vatandaş. Şirketleri zenginleştiren, seçimleri şaibeli hale getiren, kendine suikast düzenletip oyunu artıran, sonra kendini kral ilan eden, saraya yerleşen bir devlet başkanı. Ve tüm bu süreçte “halktan biri” olan Travis Pine’ı, gerçeği haykıran mektupları yazmasın diye ikna etmeye çalışan, Travis Pine’a devlette önemli görevler verip bir anlamda suça ortak eden, en sonunda onu ortadan kaldırmaya çalışan FBI ajanı Tom Walker... Mersin Şehir Tiyatrosu’nun sergilediği “Halktan Biri” oyunu, Anadolu’daki şehir tiyatrolarında uzun zamandır görmediğimiz politik taşlamanın başarılı bir örneği olarak tiyatro repertuvarında yerini alacak gibi. Ülkesindeki kötü gidişi gören ama bir türlü durduramayan Travis Pine’ın “Birilerinin artık bu adama dur demesi gerek” şeklindeki repliği ise oyunu da dönemi de özetliyordu. SELIM İLERI’DEN ÜZÜCÜ HABER Türk edebiyatının usta isim ti tehlikesinin olmadığı öğlerinden Selim İleri (71) beyin renildi. Başakşehir Çam ve embolisi kaynaklı bir rahat Sakura Şehir Hastanesi’ne sızlık geçirdi. Hastaneye kal kaldırılan İleri’nin tedavisi dırılan Selim İleri’nin haya devam ediyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle