07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 23 MART 2021 SALI SAĞLIK [email protected] KÜÇÜK BEYIN TÜMÖRLERININ TEDAVISINDE GAMMA KNIFE DÖNEMI Faşizmin daniskası, şeriatın ayak sesi Bir sabah uyandık ki gece yarısı operasyonu yapılmış. Türkiye, ilk imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanı’nın kararı ile çekilmiş! Daha açık yazalım: Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nden tek taraflı olarak çıkmış… 20082020 Aralık arasında 3 bin 621 kadının erkekler tarafından öldürüldüğü bir ülkede, mağdurların korunması ve şiddet uygulayanların adalete teslim edilmesi için en etkili hukuki dayanaktan tek kişinin imzası ile ayrılmışız! Ardından Saray şakşakçıları çıkmış piyasaya; neymiş İstanbul Sözleşmesi ile “aile yok edilmek isteniyormuş”, “geleneklerimize aykırıymış”… Katil ailedense susulacak mı? 3 bin 621 kadın cinayetinin yüzde 48.4’ünde fail, eş ya da sevgili; yüzde 30.2’sinde aile ve akraba üyeleri. Bu durumda korunmak istenenler şiddetin failleri mi, mağdurları mı? Korunmak istenenler, aile içinde karısına, kızına, kız kardeşine, annesine fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik şiddet uygulayanlar mı, tecavüz edenler mi? Korunmak istenenler, kız çocukları gelin yapmak isteyenler mi? Öyle ya, şiddet tavan yaparken kadınları korumayı amaç edinen sözleşmeden çıkılıyorsa bunları sormak gerekir! HHH Sözleşmeden bir gece ansızın çıkılmasının amacını, buna en çok sevinenleri görünce anlıyoruz. Pedofiliye karşı yasaları hedef alan Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) öğretim üyesi Bedri Gencer, fesih kararı nedeniyle AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’a teşekkür etti mesela… Süresiz Nafaka Mağdurları Platformu’nun kurucusu Mesut Arabul, “yeni hedefin Medeni Kanun olduğunu” söyledi. AKP Sarıoğlan Gençlik Kolları Başkanı Mevlüt Ünsal, “kurtuluşun hilafette olduğunu” yazdı. Kendini Allah’ın sözcüsü sanıyor olmalı ki Abdurrahman Dilipak, “İstanbul Sözleşmesi Allah’a karşı bir komplodur” dedi. Kimse kimseyi kandırmasın; sözleşmeden, tarikat ve cemaatlere, Saadet Partisi tabanına mesaj yollamak için çıktı AKP. Nasıl Andımız, “ulus yerine ümmet” vurgusu yapmak için kaldırıldıysa, sözleşme de “toplumsal ve ailevi değerler” vurgusuyla dinci faşist kesime yaranmak için feshedildi. Hukukçular TBMM’nin onayladığı uluslararası sözleşmeden ancak yine TBMM onayı ile çıkılabileceğini belirtip “İstanbul Sözleşmesi yürürlüktedir” diyor; CHP ise Danıştay’a başvurmayı deniyor ama oradan ne çıkar bilinmez… Danıştay, bir zamanlar idarenin yanlış uygulamalarına karşı kamunun çıkarını korurdu. Bugünlerde ise belediye başkanlarının belediye şirketlerine yönetim kurulu atama yetkisini alıyor, Andımız’ı kaldırıyor, devlet madalyalarından Atatürk kabartmasını çıkarıyor. Hafta sonunda kadınlar Türkiye çapında sokağa çıkıp seslerini duyurdu ama iktidar ancak Biden’dan yorum gelince açıklama yaptı. İletişim Başkanlığı’nın açıklamasında şöyle deniyor: “Başlangıçta kadın haklarının güçlendirilmesini teşvik etmeyi amaçlayan İstanbul Sözleşmesi, Türkiye’nin toplumsal ve ailevi değerleriyle bağdaşmayan eşcinselliği normalleştirmeye çalışan bir kesim tarafından manipüle edilmiştir.” Çekilme bahanesi buymuş! Özrü kabahatinden büyük denir ya, tam öyle bir durum. HHH Öncelikle eşcinsellik, bozukluk ya da anomali değildir, temel ana cinsel yönelimlerden biridir. Anormal olan homofobi ve transfobidir. Birileri yok dese de LGBTİ+ vatandaşlar vardır ve devlet bu çağda yetişkin insanların yatak odalarından çıkmayı öğrenmek zorundadır. Devlet adına yapılan açıklama, açıkça LGBTİ+ bireylere karşı ayrımcılıktır ve kendini böyle tanımlayanlara yönelik kötü muameleyi ve şiddeti teşvik edebilecek bir yaklaşımdır. Kendi imzaladıkları İstanbul Sözleşmesi’nden tarikat ve cemaat şantajı ile çıkınca mantıklı bir açıklama yapmakta zorlanan hükümet, bula bula eşcinsellik bahanesini buldu. Sözleşme LGBTİ+ bireylerden açıkça söz etmemesine karşın, öngörülen korumanın (toplumsal cinsiyet, cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet kimliği dahil), herhangi bir ayrıma yer vermeden tüm gruplara sağlanması gerektiğini belirtiyordu. Şimdi bunun fesih için gerekçe gösterilmesine kimse inanmaz. 10 yıl önce metni okumadınız mı diye sorarlar insana! Ayrıca açıklamada, “çekilme kararının devletin kadınları korumaktan taviz verdiği anlamına gelmediği, aile içi şiddetle mücadeleden asla vazgeçilmeyeceği” belirtilmiş. Oysa İstanbul Sözleşmesi, şiddete karşı evlilik şartı aramadan koruma hükmü içeriyordu. Anlaşılıyor ki devlet, eşcinselleri ve evli olmadan ilişki yaşayanları dışlama gayretinde. İnsan hakkını korumayı hedefleyen bir sözleşmenin bu grupları da koruması sorun oluyorsa, bunun adı nedir biliyor musunuz? Faşizmin daniskasıdır, şeriatın ayak sesidir. Bu durumda bir gece ansızın tüm haklarımızı kaybetmeden önce… Balkonda tencere tava çalıp slogan atmanın ya da sosyal medyada fotoğraf paylaşmanın ötesinde, ciddi bir demokratik toplumsal direnişi örgütlemek gerekir. Türkiye, bir an önce seçime gitmelidir. Bu halk, bu iktidarı daha fazla taşıyacak durumda değildir. ‘AYAĞINIZA İYİ BAKIN’ Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Bülent Ertuğrul, Türkiye’de yaklaşık 400 bin civarında ayağında yara olan şeker hastası bulunduğunu belirterek “Her yıl yaklaşık 20 ile 30 bin şeker hastası bu nedenle ayağını kaybediyor, yani bir uzuv kaybı yaşanıyor” dedi. Ertuğrul, bu insanların özellikle pandemi sürecinde hastanelere gitmekten korktuklarını anımsatarak “Bu yüzden de şeker hastalığıyla ilişkili kan şekeri düzenlerini kontrol ettiremediler. Ayaklarında ciddi problemler gelişti ve bunların tedavilerinde aksamalar yaşanmaya başladı. Ayağınıza iyi bakın, eğer bakmazsanız bu sizin yaşamınızı tehdit edebilir ve unutmayın diyabetik ayak, şeker hastalarının kaderi değildir. Ayağınıza iyi bakarsanız bu komplikasyonun gelişmesini engelleyebilirsiniz” diye konuştu. Sıra dısı bir bıcak SAĞLIK SAĞLIK REHBERİ Genellikle şiddetli baş ağrısı, bulantı, kusma, görmede ve konuşmada zorluk, kol ve bacaklarda karıncalanma gibi belirtilerle kendini gösteren beyin tümörlerinde erken tanı ve tedavi oldukça önemli. Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Selçuk Peker, beyin tümörlerinde ameliyatsız tedavinin de mümkün olduğunu belirterek “Eğer tümör boyutları büyük ve beyinde baskı yapıyorsa, derhal ameliyat gündeme gelmektedir. Bazı tümörlerde ise tümör Sibel küçük olsa da tek seçenek ameliyat BAHÇETEPE olmaktadır. Eğer hastadaki tümör küçükse ve radyasyonla tedavi olabilecek özellikler taşıyorsa, bu durumda da Gamma Knife radyocerrahisi uygulanabilmektedir” dedi. Prof. Peker ile beyin tümörleri hakkında merak edilenleri konuştuk. n Beyin tümörleri nasıl belirti verir? Genellikle baş ağrısı, bulantı ve kusma gibi belirtiler kafa içi basıncının arttığını gösterir. Bundan başka, tümörün bulunduğu yere göre bazı fonksiyonların bozulması da belirti olarak ortaya çıkar; örneğin kuvvet kaybı, felç, uyuşmalar, görme ve işitme azalması, dengesizlik, konuşma bozukluğu gibi. PROF. PEKER: Hastadaki tümör küçükse ve radyasyonla tedavi olabilecek özellikler taşıyorsa, Gamma Knife radyocerrahisi uygulanabilmektedir. Bazen tümörün bulunduğu yer nedeniyle de ameliyat hasta için problem yaratabileceğinden bu yöntem tercih edilir. Gamma Knife, beyin cerrahlarının beynin anormal alanlarında herhangi bir kesiye gerek kalmadan ameliyat yapabilmelerine olanak sağlayan bir yöntem. İsveçli bir beyin cerrahı tarafından geliştirilen Gamma Knife, kafa içindeki hastalıkları milimetrik olarak Esui odaklanmış gamma ışınları ile Prof. Dr. Selçuk Peker tedavi eden bir teknolojidir. Şaşılık da olabilir n Şaşılık, gözkapağı düşüklüğü gibi belirtiler de sık görülüyor mu? Evet. Eğer tümör göze doğru giden sinirlere zarar veriyorsa, bu belirtiler de görülür. n Ameliyatlar nasıl yapılıyor? Bazı tümörlerde tümör küçük olsa da tek seçenek ameliyat olmaktadır. Ameliyatla genellikle kafatasında geçici bir pencere açılmakta, buradan tümöre ulaşarak tümör çıkartılmaktadır. Beynin alt kısımlarında yerleşen bazı tümörlerde ise burundan girilerek tümör çıkarılması işlemi uygulanmaktadır. Eğer hastadaki tümör küçükse ve radyasyonla tedavi olabilecek özellikler taşıyorsa, bu durumda da Gamma Knife radyocerrahisi uygulanabilmektedir. Bazen tümörün bulunduğu yer nedeniyle de ameliyat hasta için problem yaratabileceğinden, Gamma Knife radyocerrahisi uygulanabilmektedir. ‘KIZIM ARTIK MUTLU’ 7yaşında Esui, gözkapağı düşüklüğü, şaşılık ve baş ağrısı şikâyetleri ile Moğalistan’da gitiği hastanelerde kendisine iyi huylu beyin tümörü tanısı konuldu. Tedavi için Türkiye’ye gelen Esui’nin, sol gözünün arkasında yer alan tümöre üç ay önce Gamma Knife Radyocerrahisi uygulandı ve Esui’nin ilk kontrolünde tümörün oldukça küçüldüğü gözlendi. Baba Ganbileg Batbileg, kızının 2020 Ağustos ayında ilk gözkapağı düşmesiyle hastaneye başvurduklarını belirterek yaşadıkları süreci şöyle özetledi: “Kızımız için Moğolistan’da ameliyat yapamayacaklarını söylediler ve tümör yerleşim yeri olarak çok tehlikeli bir bölgede olduğundan, gelişmiş ülkelere gitmemizi önerdiler. Biz de araştırmalara başladık ve geçen yıl kasım ayında İstanbul’a geldik. Bir gün sonra Prof. Dr. Selçuk Peker ve ekibiyle görüştük. Moğolistan’da yaptırdığımız tetkikleri incelediler, hikâyemizle tanıştılar. Bir sonraki gün bizi Beyin Cerrahisi’nden Prof. Dr. Talat Kırış ile görüştürdüler, bizim için en doğru ve etkili tedavi yönteminin Gamma Knife olacağı bilgisi verildi. Gamma Knife sonrası tamamen kapalı olan gözkapağı yavaşça açılmaya başladı ve zamanla tamamen açıldı. Kızım da çok mutlu.” ! BU BELIRTILERE SAHIPSENIZ DIKKAT • Aniden ortaya çıkan nefes darlığı, • Yemek yerken veya nefes alırken göğüste oluşan acı ve ağrı, • Kanlı ve balgamlı öksürük, • Sırt bölgesinde ağrı, • Düzensiz kalp atışı, • Kol ve bacaklarda şişlik HAREKETSIZ YAŞAM akciğerleri tehdit ediyor Hareketsiz bir yaşam tüm hayatı olumsuz etkiliyor. Masa başı işler, ameliyat veya farklı bir hastalık nedeni ile uzun süre yatmak zorunda olanlar... Daha sonrasında tehlikeli sonuçlarla karşılaşabiliyor. Akciğer embolisi gibi... En çok yetersiz fiziksel aktivite, sağlıksız beslenme, sigara, alkol gibi sebeplere bağlı olarak gelişen, uzun süre hareketsizlik nedeniyle damarların tıkanmasıyla sonuçlanan akciğer embolisini, ölümcül olabiliyor. Medikal Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Fatma Şen, akciğerlerdeki damarlardan birinde pıhtı veya başka bir sebebe bağlı olarak yaşanan tıkanma akciğer embolisi olarak adlandırıldığını anımsatarak “Akciğer embolisi genellikle bacaklarda çok nadir durumlarda ise vücudun diğer kısımlarından kaynaklı ortaya çıkar. Herkeste görülebilme ihtimali vardır ancak kanser ve geçirilen cerrahi operasyon sebebiyle bu risk artabilir. Akciğer embolisi sebebiyle akciğer görevini yeterince yerine getiremez ve yetersiz kan sebebiyle ölüm riski doğabilir” uyarısında bulundu. Tetikleyici durumlar Şen, özetle şunları söyledi: “Dolaşımın yavaş olduğu durumlar şu şekilde özetlenebilir; uzun süre hareketsiz kalmayı gerektiren durumlar, kalp yetersizliği, ileri yaş, KOAH, uzun otobüs ve uçak yolculukları, karın içi tümörler... Normal olmayan pıhtılaşmanın sebep olduğu durumlar ise şu şekildedir; kanser, genetik pıhtılaşma bozuklukları, doğum kontrol hapları, böbrek hastalıkları, aşırı kilo. Damar duvarındaki hasarlar; yanıklar, travma, kan zehirlenmesi ve alt bacak operasyonudur. Tıkanıklığa neden olan kan pıhtıları genellikle bacaktan gelir. Tıkalı damarlardan gelen kan, akciğer loblarını oksijensiz bırakarak zarar verir. Bu duruma akciğer enfarktüsü denir. Bu durum sadece akciğer loblarına değil, akciğerin vücuda yeterince oksijen ulaştırmaması sebebiyle tüm bedene zarar verebilir. Akciğer embolisinin herkeste görülme riski vardır ancak uzun süre hareketsiz kalmak bu riski artırır. Özellikle de ameliyattan sonra uzun süre yatak istirahatinde olan kişilerde kan pıhtısı oluşma riski daha fazladır. ” Genetik hastalıklar anne karnında da teşhis edilebiliyor KAN TESTIYLE BELIRLENIYOR Genetik hastalıkların bebek dünyaya gelmeden engellenebildiğini belirten Tıbbi Genetik Uzmanı Doç. Dr. Ayşegül Kuşkucu, “Down sendromu gibi tesadüfen oluşabilecek genetik hastalıklar var. Bu hastalıklar için sadece anne kanından bir örnekleme yapılarak bebeğin Down sendromu ya da başka kromozom anomalileri yüzde 90 ila 99 oranında doğrulukla tespit edilebiliyor” dedi. Genetik hastalıkların kişinin doğuştan itibaren sahip olduğu genlerindeki bir problem sonucu meydana geldiğini anımsatan Kuşkucu, “Bunlar fiziksel problemler yarattığı gibi zihinsel, bilişsel fonksiyonlarda da bozukluğa neden olabilen ve ne yazık ki tedavisi mümkün olmayan hastalıklardır. Bu nedenle genetik hastalıkların oluşmasını önlemek, bebek daha doğmadan genetik bir hastalığı olup olmadığını belirleyebilmek önemlidir” diye konuştu. Kuşkucu, şöyle devam etti: “Hastalığın ne olduğu, hangi gende bozukluk olduğu, anne ve babanın bunu ne şekilde taşıdığını belirlemek gerekiyor. Hastalığı belirlemek için, ya hamileliğin devam ettiği dönemde anne karnından sıvı alarak gerekli incelemeleri yapıyoruz ya da daha hamilelik oluşmadan tüp bebek yöntemiyle sağlıklı embriyo seçilerek bebeğin sağlıklı olarak dünyaya gelmesi sağlanabiliyor.” Tükenmişliğe karşı etkili besinler Son bir yıldır dünyanın ve ülkemizin mücadele etmeye çalıştığı Covid pandemisi kaygı ve anksiyeteyi tetiklerken bitkinlik ve yoğun bir tükenmişlik hissine de yol açıyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Nur Ecem Baydı Ozman, tükenmişliğe karşı etkili besinleri anlattı. u KOYU YEŞIL YAPRAKLI SEBZELER: Ispanak, pazı gibi koyu yeşil yapraklı sebzeler içeriğinde bulunan magnezyum ile yeterli miktarda günlük magnezyum almanıza katkı sağlıyor. Hem seratonin yapımında rol alan hem de oksitosin hormonun optimal çalışması için gerekli olan magnezyum minerali bu sebzelerde bolca bulunuyor. u YAĞLI BALIKLAR: Somon ve uskumru gibi yağlı balıklar elzem yağ asitleri olan EPA ve DHA bakımından zengin balıklardır. Bu elzem yağlar daha düşük depresyon seviyeleri ile ilişkilendirilmektedir ve vücutta sentezlenmediklerinden dışarıdan besinlerle alınmalıdır. u BITTER ÇIKOLATA: Bitter çikolata hem ruh halinin iyileşmesine katkı sağlayan flavonoidleri daha yoğun içermesi hem de daha az şeker içermesi nedeni ile sütlü çikolataya göre daha sağlıklı bir seçenektir. u KIRMIZI ET, YUMURTA, TAVUK, HINDI: Mutluluk hormonu olarak bilinen seratonin hormonunun salgılanmasında rol alan triptofan elzem ve dışarıdan alınması gereken bir aminoasittir. Kırmızı et, yumurta ve tavuk gibi hayvansal besinlerde fazlaca bulunur. u MUZ: Muz da seratonin salgılanmasında rol alan yüksek triptofan içeriğine sahiptir. u KAHVE: Kahve, kişide ruh halini iyileştiren dopamin ve norepinefrinin etkinliğini artırır. Hem kafeinli hem de kafeinsiz kahvede aynı etkiyi görmek mümkündür.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle