07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR 13 23 MART 2021 SALI ‘3 Derdim Var’ Moğollar’ın bas gitaristi olarak tanıdığımız Taner Öngür, “3 Derdim Var” adlı yeni bir albüme imza attı. Güçlü sesi ve yorumuyla tanıdığımız Serap Yağız ile birlikte çıkardığı albüm dijital platformlarda yerini aldı. Yaşamdan Tiyatroya Tiyatrodan Yaşama Mutsuz insanlar ülkesi olduk. Bir kaosun ortasında soluk almaya çalışırken bir de bakıyoruz bir gece yarısı “İstanbul Sözleşmesi” Cumhurbaşkanı’nın imzasıyla, bir kararnameyle feshediliveriyor! Neden? Sözleşmenin bir kararname ile apar topar yok sayılmayacağını okuyoruz, dinliyoruz hukukçulardan. Ama yine de fütursuzca atılan bu adım, hiç kuşku yok ki Türkiye’nin dünya perspektifinde hangi düzleme evrildiğinin açık bir göstergesi olacaktır. Ve kadınlar asla susmayacaktır bu yapılan yanlış karşısında. Kadına şiddet ve ötesi Zehra İpşiroğlu’nun İkaros Yayınları’ndan çıkan son kitabı, Yaşamdan Tiyatroya Tiyatrodan Yaşama. Kadına şiddetin, göçün, savaşın tiyatro üzerinden işlendiği bir çalışma. Yazar, “Tiyatro yaşama ne katabilir” sorusundan yola çıkarak izini sürdüğü oyunlar üzerine inceleme, deneme, eleştiri ve söyleşilerini dört bölümde toplamış. Çağımızın ve günümüzün en önemli sorunlarından biri olan göç sorununu gündeme getirdiği bölümde, küreselleşen bir dünyada kültürler ötesi etkileşimleri de mercek altına alıyor. Savaş, göç, kadının aidiyeti, ırkçılık, faşizm gibi sorunları, izlemiş olduğu yerli, yabancı oyunlar üzerinden sahneleme düzleminde inceliyor. İpşiroğlu, kitabın “Toplumsal Cinsiyet ve Şiddet Kültürü” bölümünde kadına şiddet, kimlik arayışı ve baskılara karşı direniş gibi temaları içerden bir bakışla ele alıyor. Son yıllarda yazdığı oyunlar üzerinden giderek yapıyor bunu. Örneğin “Lena, Leyla ve Diğerleri”nde kadın ve kimlik arayışını bir göç öyküsü olarak gündeme getirirken ülkemizde yaşanan modern ve geleneksel yaşam kutuplaşmasına gönderme yapıyor. “7 Kadın: Anlatılamayan Öyküler” adlı oyunu Duygu Asena Roman Ödülü’nü almış olan “Haneye Tecavüz”den yola çıkarak dijital tiyatroya uyarladığı bir çalışma. Bu oyunda da yine toplumsal cinsiyet konusunu ayrıntılarıyla irdeliyor. Bu bölümde yer alan diğer yazılarda ise Almanya’da ve bizde son yıllarda toplumsal cinsiyet konusunu ele alan sahnelemelerden örnekler getiriyor. Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu’nun “Zabel”, Altıdan Sonra Tiyatro’nun “Nihayet Makamı” gibi… Şiddetin farklı yüzleri Kadına şiddetten savaşa kadar uzanan şiddet konusu kitabın ağırlığını oluşturuyor. İpşiroğlu, “Şiddetin Farklı Yüzleri” başlığı altında, yakın tarihimizde büyük bir kara leke olarak yer alan 1993 Sivas olayları ve Genco Erkal tarafından yazılmış olan “Sivas 93” üstüne sanatçı ile yaptığı söyleşi belgesel tiyatronun günümüzde de hâlâ gizilgücünü sürdürdüğünü gösteriyor. Şiddetin sıradanlaştırıldığı bir ortamda tiyatronun sorgulayan tavrı, şiddet konusuna nasıl yaklaştığının irdelenmesi önemli. Kitabın son bölümü Aziz Nesin, Haldun Taner gibi büyük ustaların yapıtlarına yer veriyor. Mizah ve taşlamanın hem rahatlatıcı hem de düşündürücü yanının altı çizilerek günümüzdeki önemi dile getiriliyor. Sonuçta, Zehra İpşiroğlu, Yaşamdan Tiyatroya Tiyatrodan Yaşama adlı kitabında Türkiye’den ve yurtdışından örneklerle kesiştiriyor yaşamla tiyatroyu. Tiyatroseverlerin severek okuyacakları bir kitap. Hasan Anamur’un Anısına 2017 yılında yitirdik gerçek bir beyefendi olan Hasan Anamur’u. Uzun yıllar hem Eleştirmenler Birliği’nde hem de İÜ Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji Bölümü’nde birlikte çalıştık. Yazınsal çeviri ve çeviri kuramı alanında Fransa ile kurduğu köprüler nedeniyle “Palmes academiques” nişanıyla ve Şövalye unvanıyla onurlandırılmış bir akademisyen. Ne güzel ki geçen günlerde de bir kıymet bilirlik örneği olarak yıllarca hocalık yaptığı Yıldız Teknik Üniversitesi FenEdebiyat Fakültesi Batı Dilleri ve Edebiyatları Bölümü tarafından Prof. Dr. Hasan Anamur’un Anısına adlı bir kitap yayımlandı. Hasan Anamur’a saygı olarak edebiyat, tiyatro, yazınsal çeviri ve de çeviri tarihi ve çeviri kuramı üstüne yazılmış yazılardan oluşan bir eser. Tiyatro’ya ayrılan bölümde Doç. Dr. Beki Haleva, Prof. Dr. Arzu Etensel İldem ve sevgili hocamız Prof. Dr. Özdemir Nutku imzalarını görüyorum. Kitabı yayına hazırlayanlar Sündüs Öztürk Kasar, Beki Haleva, Lale Arslan Özcan, Pınar Güzelyürek Çelik. Bir kez daha selam ediyorum buradan değerli akademisyen, çevirmen, eleştirmen, dost insan Prof. Dr. Hasan Anamur’a… Ayrılık, yoksulluk ve ölüm Dünyanın derdi büyük. İnsanlığın derdi dünyadan büyük. Hak, hukuk, adasolosu çaldığı albümde geri kalan her şeyi, Taner Öngür, Heybeliada’daki evinde, let yok, dürüstlük yok, derdini karantina günlerinde çaldı, anlatmaya çalışmak düşündüÖZNUR kaydetti ve miksledi. ğünü söylemek yok çünkü suç; OĞRAŞ ÇOLAK Öngür, ile albümüm sürecini çocukların gülen yüzü yok, ekkonuştuk. mek yok, iş yok, sağlık yok. Yok, n Albümün fikir aşamasından ve yok. yok... oluşum sürecinden bahseder miMüzisyen Taner Göngür ise “İn siniz? sanlığın 3 derdi var: ayrılık, yoksul Serap Yağız ile birlikte daha önluk ve ölüm” diyor. ce üç albüm yaptık. 2007’de “SulaTıpkı, “Bir Ayrılık, Bir Yoksulluk, rın Uğultusu”, 2009’da “ Güneş ŞarBir Ölüm” isimli Karacaoğlan şiirin kıları” ve 2014’te “Tiyatro Şarkıları” de olduğu gibi... isimli albümler... Buna Moğollar’ın bas gitabağlı olarak bu reperristi olarak tanıdığımız tuvarı canlı çalabilmek Taner Öngür, “3 Deriçin bir grup oluşturdim Var” adlı yeni bir duk, çeşitli zamanlarda albüme imza attı. Güçbulabildiğimiz konser lü sesi ve yorumuyla taortamlarında çaldık. Bu nıdığımız Serap Yağız faaliyetler sırasında alile birlikte çıkardığı albümlerde yer almayan büm dijital platformancak sevdiğimiz balarda yerini aldı. Çek zı şarkılar da repertuCumhuriyeti’nde bastıvarımızda yer bulmaya rılan 250 plak ise mübaşladı. zikseverlere ulaştı. n Hangileri bu sevDaha önce birlikte üç diğiniz şarkılar. albüm yapan ikilinin bu Çok sevdiğimiz Tülay albümü diğerlerinden German’ın “Yunus’tan, oldukça farklı; bu sefer Nâzım’a” isimli albüyıllardır dinledikleri, mündeki “Mapusun sevdikleri, etkilendikleİçinde”, “Urganda Gerri şarkılara sert bir üslup kazandırmışlar. Serap Yağız dan İniler” ve “Yeniliğe Doğru” isimli şar“Alageyik Destanı”nı kıların bizim Anadolu Taner Öngür Moğollar repartuvarına rock repertuvarımıza yakışacağını kazandırdığından beri şarkının pek düşünüp bu şarkılara yeni düzenleçok değişik düzenlemesi yapıldı. Bu meler yaparak konserlerimizde çalalbümdeki ise akustik gitar ve man maya başladık. Bunlara ek olarak, dolinin ile birleşiyor ve Yağız’ın yo Can Yücel’in, ülkemizdeki antinükrumundan oluşuyor. leer kampanyalara hediye ettiği şiiAlbümde Batucan Işık beş, Kemal ri “Sonsöz”e benim yaptığım beste, Küçükbakkal üç, Ediz Hafızoğlu yine Can Yücel’in “İşçi Marşı” isimli ise bir şarkının davullarını çalıyor. şiirine 1975’te Cem Karaca & DerviHaluk Önol’un da iki şarkıda gitar şan ile çalışırken yaptığım beste de repertuvara katıldı. Bu şarkılar konserlerde iyice piştikten sonra bu şarkıların temelini oluşturduğu bir albüm yapma fikri oluştu. Bunlara ek olarak, “Hem Okudum Hem De Yazdım”, “Obur Dünya” gibi bu Anadolu rock tarzımıza uyan şarkıları da ekledik. Son olarakta 1974’de Ersen & Dadaşlar grubu ile birlikte çalışırken yaptığımız, Karacoaoğlan’ın şiirine, Fehiman Uğurdemir’in yaptığı beste “Bir Ayrılık, Bir Yoksulluk, Bir Ölüm” eklendi repertuvara. Böylece albüm severek seçtiğimiz şarkılardan oluşan bir Anadolu rock klasikleri demeti gibi oldu. Albümde hem benim yıllardır bu tarzın oluşması sırasında edindiğim tecrübelerden hem de yeni deneylerden izler duymak mümkün. Son yıllarda Anadolu poprock tarzının yurt dışında ve yurtiçinde yeniden ilgi görmesi de yıllardır bu tarz üzerinde çalışan birisi olarak bana cesaret verdi diyebilirim. Bu tarzın yıllar içindeki örneklerine baktığımızda genellikle şarkıların erkek sanatçılar tarafından seslendirildiğini görürüz, bu albümTaner Öngür de Serap Yağız’ın güçlü sesi ve yorumuyla bu klişenin dışına çıktık. n Serap Yağız ile bu çalışma süreciniz nasıldı? Serap Yağız ile uzun süredir aralıklarla da olsa birlikte çalıştığımız için, aramızda rahat bir iletişim var. Müzik yapmayı, şarkı söylemeyi seven insanlar olarak birlikte çalışmak genellikle yaratıcı ve keyifli oluyor... n Albüm istediğiniz gibi oldu mu? Karantina süreci kayıtları nasıl etkiledi? Evet, oldu diyebilirim. Elbette insan her zaman daha iyi olmasını istiyor, karantina süreci biraz zorladı. Müzisyenlerin bir araya toplanması zor hatta bazen imkânsız olduğu için kayıtları teker teker yapmak zorunda kaldık. Bu tarz müzikte topluca çalıp kaydetmek daha makbul ama ne yazık ki pandemi koşulları buna müsaade etmedi. Ancak karantina sürecinin mix aşamasına faydalı olduğunu söyleyebilirim. Çünkü bana daha sessiz bir şehir ortamı ve daha uzun zaman ayırabilme olanağı sağladı. Dolu dolu SANAT İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, kültürsanat etkinliklerini sanatseverlere online olarak ulaştırmaya devam ediyor. Sanatseverleri, oyunculuk üzerine atölye programları, çocuklar için özel programlar, hazırlıkları devam eden oyunların provaları, söyleşiler, uzun süre sahnelenmiş oyunların tekrar gösterimleri gibi pek çok etkinlik bekliyor. Bu hafta da Şehir Tiyatroları’nda YouTube hesabından sanatseverlerle söyleşi, okuma provası ve oyun gösterimi programları olacak. 25 Mart Perşembe günü 20.00’de Ustalarla Söyleşi programının yeni konuğu Oyuncu Ayşe Kökçü olacak. Selçuk Yüksel’in hazırladığı programı Defne Gürmen sunuyor. 26 Mart Cuma günü 20.00’de Çat Kapı Prova’da hazırlıkları devam eden Kutlama adlı oyununun okuma provası yayımlanacak. 27 Mart Cumartesi günü 19.00’da, “Sahnenin Gizli Kahramanları” isimli söyleşinin yeni konuğu ise Aksesuvarcı Cengiz Önay olacak. Heykeller, yerleştirmeler, fotogravürler... Emre Hüner’in yarı kurgusal bir senaryo metni etrafında şekillenmiş yeni üretimlerinden oluşan [ELEKTROİZOLASYON]: Bilinmeyen Parametre KayıtDışı başlıklı kişisel sergisi Arter’de perşembe gününden itibaren görülebilir. Küratörlüğünü Aslı Seven’in üstlendiği sergide mecralar arasında dolaşarak ilerleyen, doğaçlamaya dayalı, performatif bir üretim sürecini yansıtan heykeller, yerleştirmeler, fotogravürler, serigrafiler, film sekansları ve metinler yer alıyor. Hüner sergide, film, roman veya mimari yapı gibi formlar arasında aracı bir unsur olarak gördüğü senaryoyu işlevinden bağımsızlaştırıyor ve nihai bir sonuca varmak yerine açık bir üretim yöntemi, bir senaryo yazım süreci öneriyor. Sergi mecralar arasında dolaşarak ilerleyen, doğaçlamaya dayalı, performatif bir üretim sürecini yansıtan heykeller, yerleştirmeler, fotogravürler, serigrafiler, film sekansları ve metinlere yer veriyor. Sergi 5 Aralık’a kadar görülebilir. Kadın hakları savunucusu Neval el Seddavi yaşamını yitirdi Mısırlı kadın hakları savunucusu, feminist yazar Neval el Seddavi hayatını kaybetti. Mısır medyasında bir süredir hasta olduğuna dair haberler çıkan el Seddavi’nin ölüm nedeni açıklanmadı. Mısırlı feminist yazar Neval El Seddavi 1931 yılında doğdu. 60’a yakın kitap... 1955’te Kahire’de tıp fakültesinden mezun oldu. Şimdiye kadar 60’a yakın kitabı yayımlanmış olan yazar, kadınların durumu ve toplumsal cinsiyet konusundaki düşüncelerinden dolayı Mısır hükümetinin baskılarından kurtulamadı. 1981’de Enver Sedat hükümeti tarafından cezaevine konuldu ve 1982’de serbest bırakıldığında Arap Kadınları Dayanışma Derneği’nin kurucuları arasında yer aldı. Dernek 1991’de kapatıldı ve Seddavi de siyasal baskılara dayanamayarak yurtdışına çıktı. ABD’deki üniversitelerde dersler veren yazar 199396 yıllarında Duke Üniversitesi’nde çalışmalarını sürdürdü. Yazarın Türkçeye çevrilen Tanrı Nil Kıyısında Öldü adlı bir kitabı daha bulunmaktadır. Camerata Barok İstanbul İş Sanat’ta İş Sanat’ın klasik müzik konserleri “Camerata Barok İstanbul” ile devam ediyor. Topluluk, konserinde orkestra eserlerinin yanı sıra dönemin operalarından aryaları da icra edecek. Konser 25 Mart’ta saat 20.30’dan itibaren İş Sanat’ın YouTube kanalından ve internet sitesinden sezon sonuna kadar izlenebilecek. 2011 yılında topluluğun başkemancısı Ceren Gürkan tarafından kurulan Camerata Barok İstanbul, barok müziğin önde gelen bestecilerinden Antonio Vivaldi, Biagio Marini, Johann Adolf Hasse ve JeanPhilippe Rameau’nun eserlerini; konserin solisti kontrtenor Kaan Buldular ise Vivaldi’nin eserlerinden aryaları seslendirecek. Kemanda, Ceren Gürkan, Gizem Korkmaz, Ezgi Karasu, Ayşen Tözeniş; viyolada Filip Kowalsky, Verda Gül; viyolonselde Burak Ayrancı, kontrbasta Ceren Akçalı ve klavsende Müge Hendekli yer alacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle