30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 5 ŞUBAT 2021 CUMA [email protected] OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Boğaziçi’nde ‘tarih’ PROF. DR. SALIH ÖZBARAN EMEKLI ÖĞRETIM ÜYESI Miyase İlknur Cumhuriyet'te 9 Ocak 2021 tarihli köşesindeki yazısının başlığını, Salah Birsel'den esinlenerek “Boğaziçi Şıngır Mıngır” olarak koymuş; usta yazarın eserini bugün yazmış olsa, belki de “Boğaziçi Şangır Şungur” veya “Boğaziçi Tangır Tungur” veyahut “Boğaziçi Dangıl Dungul” diyebileceğini dile getirmiş. Boğaziçi Üniversitesi'nin başarılarla dolu geçmişine hiç de uygun olmadığını savunan, öğretim üyelerinin ve öğrencilerinin yoğun tepkilerine yol açan bir “rektör” atanması ile ilgili bir yazı. Başkaları da yazmış, yorum yapmış böyle bir atama üstüne. Bu arada, Boğaziçi'nin örnek sayılabilecek akademik ve sosyal faaliyetlerine yer verilmiş. Ben de 80 yaşımın ikmali ve tarihçilikte kazandığım deneyimlerimi vesile ederek, bu üniversitede yer alan “Tarih Bölümü"nün yakın geçmişine değinmek istiyorum; bu dalın Türkiye ve dünya ölçeklerinde oynadığı rolü, bıraktığı izlenimleri yalnızca birkaç isimle hatırlatmayı arzu ediyorum. Boğaziçi'nin ulaştığı düzeye hiç yakışmadığını belirten ve tepeden inme bir “rektör” atamasını protesto eden kişi ve kurumlarından benim bilmediğim, tanımadığım bazılarına “terörist” damgası vurulmuş. Başarıları tescillenmiş, gözde bir yuvanın değerini korumak isteyenlerin kalplerinin kırılması pahasına. Bu kısacık yazıda üniversite emeklisi olarak söylemeliyim ki özellikle 12 Eylül (1980) tarihindeki askeri darbenin yol açtığı kan kaybı, bilim ve sanat dünyasını kötü etkilemişti. Dik durmayı başaran kurumların başında gelenlerden biri ise Boğaziçi Üniversitesi olmuştu. Bu yüzden, Boğaz'dan estirilen tarih(çilik) bağlamında ve kendi mesleğimin kafamda oluşturduğu akademik izlenim nedeniyle şu üç sözcüğü fısıldamaBoğaziçi Üniversitesi; 80 darbesi sonrası dik duruşu ve AKP tarafından atanan rektöre karşı çıkmasının yanı sıra Türk ve dünya tarihçiliğine de önemli isimler kazandırmış, büyük katkı sağlamıştır. Gelinen nokta çok acıdır. Zafer Toprak yı görev sayıyorum: “Boğaziçi gümbür gümbür". Boğaziçi, tarihçi de üretmiştir Tarihçilerin Türkiye'de ve sınırların ötelerinde çok büyük bir oranda onayladıkları bir süreç var ki, o da simgeleşen iki ismin damga vurduğu bir dönemdir. İstanbul'da Ömer Lütfü Barkan, Ankara'da ise Halil İnalcık olmuştur bu ufuk açan öncüler. Özellikle Osmanlı sosyal ve ekonomik tarihi araştırmalarında, 1940'lı ve 1950'li yıllarda, arşivlerde korunan belgelerin daha çok konuşturulmalarıyla hız kazanan bir dönem başlatılmıştır. Gelişmelere paralel olarak atılan adımları ve andığım öncülerin açılımlarından yararlananların daha sonra yaptıkları araştırmaların sahiplerini sıralamak, üretilen bilgilerin değerini sınamak tabii ki mümkün değil bu satırlarda. Sadece tarihçilerin ele aldıkları konulara dayanarak eleştiriye girişmek bile uzmanlık gerektirir. Tarihçiliğin günümüzde ulaştırdığı zaman ve zemin zenginliğinin, doğanın yeşerttiği ve barındırdığı alanlardaki görüntüsünü, yetersizliğine rağmen uygulanan demokrasinin özendirici gücüyle incelemelere yansıtılan özgürlüğün dillendirilmesi sevindiricidir. Şüphesiz, uzun zaman alacak ve sonu gelmeyecek (Atatürk'ün tanımıyMetin Kunt la “namütenahi") bir yolculuktur bu. Dünya tarihçiliğinde yer etmiş ve etmekte olan tezlerin, etki yaratmış incelemelerin ve dev/masterpiece eserlerin verilerini topluma yansıtan, tarih öğrencileri için kolay okunabilir, geçmişi anlamlandırmada ve yansıtmada mahir bilginlerin ellerinden çıkan kitapların bıraktığı etkileri de öğrenmeye çalışan tarihçiliğimin, bana verdiği yetkiyle, Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü'nün Türk tarihçiliğinde oynadığı rolü belirterek bağlayayım yazımı. Boğaziçi gümbür gümbür 1960'lı yıllarda Londra Üniversitesi'nde doktora çalışmalarımı sürdürürken USA'da akademi incelemelerine başlamış olan ve çok yakın bir zamanda yitirdiğimiz ciddi, saygın ve dostluğundan gurur duyduğum Metin Kunt'u tanımıştım. Cambridge Üniversitesi'nde onunla başlayan “Mustafa Kemal Atatürk Fellowship” kürsüsünde, yıllar sonra, görev yaparken sıkça birlikteliğimiz ve dertleştiğimiz olmuştu; yardımlarını görmüştüm. Daha sonraları, aynı üniversitede, çalışmalarını “London School of Economics and Political Science” ve “SOAS” ile ortaklaşa yürüten Zafer Toprak ile görüşme fırsatlarım olmuştu. Toprak'ın tarihçilikteki arayışlarına, zamanla açtığı ufuklara tanık oldum. İşte bu kiAptullah Kuran şiler, Boğaziçi'nde yeşertilen tarih bölümünün as elemanları oldular sonradan; ve ben, izleyen yıllarda, onların tarihçiliğe yaptığı katkıları hem İstanbul'dayken hem de İzmir'den takip ettim, çok yararlandım. Aynı panellerde, sempozyumlarda konuştuk, yurtdışlarında bulunduk. Kurucu rektör Aptullah Kuran, özellikle “Mimar Sinan” incelemesiyle sanat tarihçiliğinde öncü oldu; Günay Kut Türk Dili ve Edebiyatı'nda kurucu rol oynadı. O arada tanıdığım ve Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü’nde yer alan Selçuk Esenbel tarihin konuları içine Japonya'yı sokarak Türkiye'de “başkaları"na yönelik bakış açılarını genişletti, “biz” damgalı tarihçiliğe farklı görüşleri sokarak bu alanı dünya bünyesine yerleştirdi, bir ilke imza attı. Engin Akarlı, Selim Deringil, Ethem Eldem, Hakan Erdem gibi tarihçiler Osmanlı tarihi inceleme ve öğretim yöntemlerinde açılım ve eleştiriyi tarihçilere fazlasıyla tanıttılar. Nevra Necipoğlu ve ekibi Bizans tarihi araştırmalarında çıtayı yükselten takımda yer aldılar. Bölümün düzenlediği konferans, seminer ve çalıştaylarla yeni boyutlar getirdiler tarihçiliğe; düşünce ve yöntemlerini başkalarıyla paylaştılar. Dünya ile bütünleştiler. Ne kadar acı, böylesine gelişmiş bir kuruma çomak sokmak, orayı da azgelişmişlik “sathı mailine” dahil etmeye girişmek! Avrupa’da Türkiye özeleştirisi ONUR ÖYMEN EMEKLI BÜYÜKELÇI Almanya Başbakanı Angela Merkel başbakanlığı ve Partisi CDU’nun Genel Başkanlığı’nı bırakacağını açıkladı. Merkel Başbakanlık görevi sırasında dürüstlüğü, sakin ve dengeli tavırları, mütevazzi yaşam biçimi ile Alman halkının sevgisini kazanmış, dünyada da saygı uyandırmıştı. TürkAlman ilişkilerinde sergilediği tutum ise bizim açımızdan önemli sıkıntılara yol açtı. Merkel’in Türkiye tutarsızlığı Merkel muhalefet lideriyken, 17 Şubat 2004 tarihinde Ankara’ya yaptığı ziyaret sırasında kendisiyle Almanya Büyükelçiliği’nde Türkiye’nin AB’ye üyelği konusunda yaptığımız görüşmenin sonunda bana şöyle dedi: Birçok konuda sizi haklı buluyorum ama ben Alman halkının karşısına geçerek ‘Türkiye’nin üyeliğini destekliyorum’ diyemem.” Merkel aynı yıl, bir parti toplantısında Türkiye’nin AB’ye girmesini istemiyoruz. İlerisi için de böyle bir şey düşünmüyoruz” demişti. Merkel’in döneminde yaşanan önemli sorunlardan biri de Alman parlamentosunun 2 Haziran 2016 tarihinde uluslararası hukuku ihlal ederek aldığı sözde Ermeni Soykırımı kararıydı. Gerhard Schröder, Prof. Gregor Schöllgen ile birlikte yazdığı ve kısa bir süre önce yayımlanan “Son Şans” isimli kitabında dünyanın önemli sorunları arasında Almanya’nın ve Avrupa’nın Türkiye konusundaki yanlışlarını ve yaptığı haksızlıkları dile getiriyor. Kitapta yer alan ve basına da yansıyan bazı düşünceler özetle şöyle: “Türkiye, Rusya ve Çin dünya politikasında önemli birer aktörGerek Schröder’in kitabı gerek Straw’un makalesi Batı’da Türkiye’ye karşı izlenen haksız politikaların etkili siyasetçiler tarafından anlaşılmaya başlandığını göstermektedir. Angela Merkel dür. Batı her zaman yaptığı gibi onlara Soğuk Savaş mantığıyla davranırsa kaybeder. Türkiye’nin bugün Batı’ya ters düşmesi 1952’den beri üyesi olduğu NATO’nun ve onu hiç istemeyen Avrupa Birliği’nin yanlış politikalarının sonucudur. Biz Avrupalılar, özellikle de Almanlar, onlarca yıldır bu ülke ve insanlarına karşı kendini beğenmiş ve aşağılayan bir tavırla davrandık. AB ile Türkiye’nin 1963 yılında ortaklık anlaşması imzalamasından bu yana hiç kimse, Türkiye’ye Almanya kadar sık üyelik perspektifi açmadı. Ama SPDYeşiller koalisyonunun son dönemi hariç bunların hiçbiri, samimi değildi. Devamlı oyalama taktiği kabul edilemez.” “AB’ye üyelik müzakerelerinde önemli ilerlemeleri ya da Gümrük Birliği’nin güncellenmesini ertelemek, seni istemiyoruz demektir.” “Batı’nın, her fırsatta dile getirdiği değerleriyle Ortadoğu politikaları iflas etmeye mahkum. Biz Avrupalıların hoşuna gitsin ya da gitmesin, Türkiye Doğu Akdeniz’de artık yadsınamaz hakim bir güçtür.” Recep Tayyip Erdoğan’dan sonra iş başına gelecek bir hükümetin Türkiye’nin lemişti. Avrupa’nın Türkiye’ye yaptığı haksızlıkları dile getiren devlet adamlarından biri İngiltere’nin eski Dışişleri bakanı Jack Straw. 1 Ekim 2017 tarihinde Independent gazetesine yazdığı bir makalede şöyle diyordu: “Daha önceki müzakerelerde olduğu gibi 11. defa uluslararası toplumun sarf ettiği çabalar Kıbrıs Rum hükümeti tarafınGerhard Schröder dan reddedildi. İçeriği ne olursa olsun bundan sonraki ve onDoğu Akdeniz’de yeni güç du dan sonraki müzakereler de böyrumundan vazgeçeceğini düle sonuçlanacak. şünmek dünyadan habersiz olArtık adayı iki bölgeli, iki topmak demektir. Türkiye bunu ya lumlu bir hükümet kurarak büpamaz. Suriye’deki savaş butünleştirmenin mümkün olabilegün Ankara ve Moskova’nın ona ceği düşüncesiyle yapılan müzayı olmadan çözülemez. Suriye’de kere saçmalığına bir son vermehem komşusu hem NATO müt nin zamanıdır. Çare adanın taktefiki olan hem de milyonlarca simi ve Kuzeydeki Kıbrıs Türk mülteciyi ağırlayan Türkiye’ye Devleti’nin uluslararası toplum anahtar rol düşüyor.” tarafından tanınmasıdır.” Kitapta bunlar yazıyor. Avrupa Birliği, şimdiye kaStraw: KKTC tanınmalı dar yaptığı en büyük stratejik hatalarından birini yapaGerhard Schröder başbakan rak adada Türklerle bir anlaşolduğu dönemde Alman Parla maya varılsa da varılmasa da mentosunda yaptığı konuşma Kıbrıs’ın 1 Mayıs 2004 tarihinlarda Türkiye’nin AB de AB’ye üye olmasıüyeliğini desteklemiş nı kabul etmiştir... ve bunun Almanya ve Gerek Schröder’in Avrupa’nın güvenlik çıkitabı gerek Straw’un karlarıyla örtüşeceğini makalesi Batı’da söylemişti. Türkiye’ye karşı izleKoalisyon ortağı Yenen haksız politikaşiller Partisi Başkaların etkili siyasetçinı Joschka Fischer de ler tarafından anla27 Kasım 2003 tarişılmaya başlandığıhinde yaptığı konuşmada Türkiye’nin AB Jack Straw nı göstermektedir. Bu gelişmelerin ışığında üyeliğini desteklemiş, Türkiye’nin demokraTürkiye’nin üyeliğine karşı çı si, özgürlükler, hukuk ve insan kan muhalefeti eleştirmiş Hıris hakları alanlarında gerekli retiyan Birlik partilerinin Türki formları yapması dış politika heye politikasının Almanya’nın çı deflerimizin gerçekleştirilmesikarlarına zarar vereceğini söy ne yardımcı olacaktır. Boğaziçi’nin düşmanları Sevgili okurlarım, rektör atamalarının seçimle yapılmasını isteyen ve bunun için direnen Boğaziçi akademisyenlerinin ve öğrencilerinin evrensel düşmanlarını iyi tanımak gerek. Ben elimden geldiğince, Üniversite Özerkliğine ve Bilim Özgürlüğüne düşman olanların çeşitli hastalıklarını aşağıda listelemeye çalıştım. Bu listeye baktığınızda, direnen akademisyenlerin ve öğrencilerin ne denli tehlikeli saldırılarla karşı karşıya olduklarını göreceksiniz. Ama hiç moraliniz bozulmasın: Tarih bize göstermiştir ki, sonunda bilim, bilimsel özerklik, akademik ve bilimsel özgürlük mutlaka kazanacaktır. HHH Cehalet Sendromu: Cahil olmak, ne bilmediğini bilmemek, eğitimi, bilgiyi reddetmek, cehaleti ve cahilleri yüceltmek, bilginleri ve okumuşları küçümsemek durumu. Popülizm Sendromu: Ezilenlerin, ezilen halkın çıkarlarını, duygu ve düşüncelerini temsil ettiğini iddia ederek toplumu yönlendirmek ve temel hak ve özgürlükleri sınırlamak ve kısıtlamak durumu. Demagoji Sendromu: Irkçılık, milliyetçilik, dincilik, mezhepçilik gibi ideolojiler aracılığıyla, geniş kitlelerin duygularını okşayarak onları aldatmak durumu. Kakokrasi Sendromu: Anayasal denetimi, Hukuk Devleti’ni reddeden kötü iktidar durumu. Öğrenilmiş Çaresizlik Sendromu: Çözüm üreten belli davranışların ve girişimlerin sürekli cezalandırılarak engellenmesi ve bu engellemenin gelenek halinde kuşaktan kuşağa aktarılması durumu. Deli Dumrul Sendromu: Kendini herkesten güçlü görmek, herkese meydan okumak durumu. DunningKroger Sendromu: Cehalet ne kadar koyu ise özgüvenin ve “Ben her şeyi en iyi bilirim” anlayışının da o kadar yüksek olması durumu. Hubris (Kibir) Sendromu: Kişinin kendini beğenmesi, herkesten üstün olduğunu düşünmesi ve başkalarını aşağılayıcı davranışlarda bulunması durumu. Bir adı da “tanrısal ego” hastalığıdır. Megalomani Sendromu: Kendini herkesten büyük görme durumu. Hubris sendromuna benzer. Obskurantizm (Bilmesinlercilik, Karartmacılık) Sendromu: Belli konuların temel bilgilerinin ya yasaklanarak ya da yozlaştırılıp bulandırılarak o konuların bilinmesinin engellenmesi durumu. Mitomani Sendromu: Sürekli yalan söyleme ve söylediği yalanlara kendisinin de inanması durumu. Narsisizm Sendromu: Kendisine âşık olmak, kendisini herkesten güzel, iyi ve üstün görmek durumu. Paranoya Sendromu: Herkesin kendisine düşman olduğunu düşünmek, kendisini sürekli tehdit altında hissetmek durumu. Nepotizm Sendromu: İhalelerde ve atamalarda liyakat yerine, akrabalığın, eş dost kayırmacılığının egemen olması durumu. Kleptokrasi Sendromu: Siyasal rejimin yolsuzluk ve hırsızlık üzerine kurulu olması durumu. Klientalizm Sendromu: Seçmene müşteri muamelesi yapılması ve verilen her hizmet için siyasal destek talep edilmesi durumu. Bir adı da “Sadaka Devleti” rejimidir. HHH Sevgili okurlarım, gördüğünüz gibi bu sendromların bir kısmı birbirine çok yakın hastalıkların belirtileridir. Çünkü aslında bunlar birbirini destekleyen, birbirini güçlendiren hastalıklardır. Dolayısıyla çoğu veya hepsi birden aynı anda aynı insanda görülebilir. Dilerim böyle insanlar, politikacılar, hiçbir toplumda hiçbir zaman iktidara gelemezler ya da gelebilmişlerse de iktidarda kalamazlar. DAYANIŞMA Dedem E. öğretmen İbrahim Atalay (19031979) c tutkunuydu. Babam Dr. Muzaffer Atalay (19272014) son nefesini c okurken verdi. Yarım yüzyıldan fazladır, c okuyoruz. c okuru olmaktan onur duyuyoruz. c’le varız. DR. FATMA ATALAY TATAR DR. BEKIR TATAR C DAYANIŞMA İLANLARINIZ İÇİN İLETİŞİM BİLGİLERİMİZ İSTANBUL : 0212 343 72 74 ANKARA : 0312 442 30 50 İZMİR : 0232 441 12 20 Email : [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle