03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 27 ŞUBAT 2021 CUMARTESİ [email protected] OLAYLAR VE GÖRÜŞLER İskilipli Atıf Efendi ve siyasal İslam OSMAN SELIM KOCAHANOĞLU ARAŞTIRMACIYAZAR Çorum Valiliği, Belediye ve Hitit üniversitesi yirmi gün önce İskilipli Atıf için bir anma toplantısı düzenlemiş, medyada buna eleştiriler gelmişti. Yeni bir habere göre konu bir önerge ile yeniden TBMM gündemine getirilmiş. Biz konunun siyaset yönünü bir yana bırakarak tarihsel ortamına şöyle bir bakalım. Çorum/ İskilip ilçesi Tophane köyünde doğan Muhammed Atıf Efendi (18761926), anne tarafından Arap kökenlidir. Annesi Nazlı Hanım, Mekkei Mükerreme’den buraya göçmüş, Beni Hattab aşiretine mensup Arap Dede namıyla tanınan bir şeyhin torunudur. Arap Dede, halen Çorum’daki türbesinde gömülüdür. Fatih Camii vaizi iken (1905), gayri meşru para topladığı için Şeyhülislamlık tarafından Bodrum’a sürülmüş, buradan Kırım’a kaçmıştır. Meşrutiyette dönmüş, ancak Mahmut Şevket Paşa suikastında (1913) 5.5 Milli Mücadele Düşmanı İskilipli Atıf’ın tepki çeken anmasına Çorum Valisi Mustafa Çiftçi, AK Parti Çorum Milletvekili Erol Kavuncu, Çorum Belediye Başkanı Halil İbrahim Aşgın, Hitit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Osman Öztürk ve İskilip Kaymakamı Muharrem Eligül katılırken, anma etkinlikleri kapsamında İskilipli Atıf için Ulu Cami’de öğle namazı öncesi mevlit okutuldu. yıl Sinop’a sürgün cezası almıştır... Mustafa Sabri ve Saidi Nursi ile önce Cemiyeti Müderrisin’i kurmuş, sonra da Tealii İslam Cemiyeti reisi olmuştur (19 Şubat 1919). Mustafa Sabri şeyhülislam olunca Ömer Fevzi Bursa, Hilmi Efendi Edirne, Ali Rıza Efendi Babaeski müftüsü yapılır. (Hilmi Efendi Selimiye Camii’nde Veniediyorlar. (...) Devletler bize, “Eğer Anadolu’da Kuvayi Milliye isyanını bastırmazsanız İstanbul’u da elinizden alacağız” diyorlar. Kuvayi Milliye eşkiyası ise İstanbul’u da elimizden çıkarıp son ihanetlerini yapıyorlar. Yargılanma sebebi ihanet “İnsanlığın medeni tabakaları arasında ayakkabıların yerini bile işgal edemeyecek kadar aşağılara düşmemizin sebebi, taassubu dine musallat edenlerdir. Atıf Hocanın yazdıkları tam manasıyla halt etmektir” zelos için şükran duası eden, Ali Rıza Efendi de Müslüman halkı Yunan komutana ihbar eden müftüdür)... Ağır hakaret ve düşmanlık Tealii İslam Cemiyeti, 17 şubesiyle “Allah’a, peygambere ve halifeye bağlı” politika izleyen bir siyasi fırka sayılır. Damat Ferit, (...) Elinize aldığınız fetva Allah’ın emridir. Okuduğunuz hattı münif halifemizin fermanıdır. Siz Allah’ın emrine halifenin fermanına ittibaen bu katil sürülerini yaşatmamakla mükellefsiniz. Şu alçaklar ve hempaları bu cinayetleri hep sizin sayenizde yapıyor; bunların vücutlarını ortadan kaldırmak Müslümanlık met edilmemesi için Tealii İslam Cemiyeti adına düzenlenen ve 20 bin adet basılan beyannamelerin Yunan tayyareleriyle Anadolu köylerine attırıldığı, inkılaplara ve Cumhuriyete daimi bir düşman vaziyeti almış olan bu adamın isyan hadisesi ile maddeten ve manen alakadar bulunduğu bir Tealii İslâm Cemiyeti, Said Molla, Papaz Frew ve İngiliz Muhibleri Cemiyeti ile işbirliği içinde çalışmışlardır. Bursa müftüsü Ömer Fevzi’nin kurduğu Anadolu Cemiyeti, İzmir’de özerk bir İyonya devleti kurulması için, Yunan temsilci Trandifalos’la görüşüp Cenova Konferansına öneri göndermiştir. “Sultana dokunulmasın ama Ege’de bir Yunan devleti kurulmasına razıyız!” İskilipli Atıf’ın asıl ortaya çıkışı, Tealii İslam Cemiyeti reisi iken halkı TBMM ve Kuvayi Milliye aleyhine kışkırtan iki beyannamesiyle başlar. “... Selanik dönmeleriyle aslı ve nesli, mezhep ve meşrebi belürsüz ecnası muhtelife türedilerinden mürekkep bu cemiyet. (...) Bu defa da Anadolu’da Mustafa Kemal ve Kuvayi Mil17 Kasım 1922’de Vahdeddin kaçıp Mustafa Sabri de çarşaf içinde İngiliz temsilciliğine sığınınca, Atıf Hoca desteksiz kaldı. Saltanat hilafet kaldırılmış, Tevhidi Tedrisat’la medreseler lağv edilmiş, Hoca boşta kalmıştır. Şapka devrimi henüz ortada yokken 1924 Temmuzu’nda “Frenk Mukallitliği ve Şapka” risalesini yayımlar. Bu risaleyi yazma amacı dinsiz Cumhuriyete şapka simgesi ile yumruk için farz olmuştur. Askerler! artık uyuduğunuz yeter, bu zalimlere alet olduğunuz kifayet eyler! Padişahımızın şefkat kucağı size açılmıştır. Hepiniz geliniz dünya ve ahiret saadetini ihraz ediniz: Size ihtar ediyoruz, Allah’ını, peygamberini ve padişahını seven bu tarafa gelsin!..” Padişah, Allah ve Peygamber adına yayımlanan bu beyannamelerle TBMM’nin açılmasına karşı çıkılıyordu. Bu beyannameler, EskişehirKütahya köyleri ve cephedeki asker üzerine Yunan uçakları tarafından atıldı. Bazı askerler silahıyla cepheden kaçtılar. (Fevzi Çakmak anılar) 5 Nisan 1920 tarihli Vahdeddin’in hattı hümayunu, Dürrizade fetvaları ve Tealii İslam Cemiyeti beyannameleri bir İskilipli Atıf 1924 Temmuzu’nda “Frenk Mukallitliği ve Şapka” risalesini yayımlar. Bu risaleyi yazma amacı dinsiz Cumhuriyete şapka simgesi ile yumruk indirmekti. Şapka devrimiyle Anadolu’da gösteriler başlayınca (1925), İstiklal Mahkemesi olaya el koydu. Anlaşıldı ki Atıf Hoca’nın risalesi buralara ücretsiz gönderilmiştir. Giresun’da yapılan ilk sorgulamada (1618 Aralık 1925) risalesi üzerinden işlem yapılmadı. Ankara’da yapılan yargılamada, otuzdan fazla kişi yargılandı, Ömer Rıza Doğrul, Hafız Osman ve Tahirül Mevlevi beraat ederken İskilipli Atıf için idam kararı verildi. Tüm yaptıkları belgeli Mahkemenin 3 Şubat 1926 tarihli karar gerekçesi şöyle: “... Halkı isyana teşvik kastıyla Frenk Mukallitliği ve Şapka risalesi yayımladığı, muhtelif mahallere ücretsiz dağıttığı sıçok delil ile anlaşılmıştır... ” Süleyman Nazif’ten tarihi tepki Görüleceği üzere Atıf Efendi Şapka risalesinden değil halkı Kuvayi Milliye aleyhine kışkırtan ihanet beyannameleri ve fesat çıkarmaktan yargılandı. Babaeski Müftüsü Ali Rıza Hoca da masum köylüleri Yunan idaresine ihbar ettiği için, ikisi birden Hıyaneti Vataniye Kanunu’ndan idama mahkum oldular. Zerzevat kültürü, Atıf Hoca’nın Şapka Kanunu’ndan bir buçuk yıl önce çıkan risalesi nedeniyle haksız idam edildiğini yazar. Halbuki o Tealii İslam Cemiyeti’nin Yunan ordusunu kurtarıcı sayan ihanet beyannameleri yüzünden hüküm giymiştir... Gelelim Hoca’nın zihin arkasına. “Frenk Mukallitliği ve Şapka” risalesinde şunları yazar: “... Batı taklitçiliği ve küfür alameti şapkayı giymekle, namazı terketmek veya zina ve hırsızlık gibi şeyleri irtikap etmek arasında fark yoktur..” Kuran’da fes hakkında tek kelime geçmediği halde, şapkayı değil, püskülü bile İslamın simgesi sayar. Bu Risalenin zihinsel arkaplanı yalan ve riyaya gömülmüş hurafe bilincini yansıtır. Çatalbıçağı bile gâvur icadı diye sofrasına koymayan Atıf Hocaliye maskaraları Yunan indirmekti. askerlerinin önünden broşür içinde yayımlandı... rada Polis Müdüriyetinin 24/8/1341 ya göre, “Şapka kanunu Türkleri din(1925) tarihli raporuyla Dahiliye Ve den son bağlarını koparmıştı. Fes nanamerdane kaçarken 17 Kasım 1922’de Vah kaletine ihbar edildiği, toplatılması mazda alnın yere değmesini sağlıyor, saf ahali ve askerden cem ettikleri deddin kaçıp Mustafa Sabri de çarşaf nın İstanbul’a bildirildiği halde, isşapka bunu engelliyordu, amaç namakuvvetleri düşmanla harbe tutuştu içinde İngiliz temsilciliğine sığınınca yandan evvel tekrar isyan mıntıkala zı kaldırıp secdeyi önlemekti...” rarak ve ‘siz devam edin, biz şu ta Atıf Hoca desteksiz kaldı. Saltanat hila rına dağıtıldığı ve isyanın çıkmasında Yaşar Nuri Öztürk’e göre “... Bu zat saraftan onların arkasını çevireceğiz’ fet kaldırılmış, Tevhidi Tedrisat’la med en büyük amil olduğu.... dece engizisyon mantığının zebunu detarzında hilelerle savuşarak zaval reseler lağv edilmiş, Hoca boşta kalmış (...) Milli Mücadele’nin en buhran ğil, aynı zamanda ruhen hasta ve sapıklı ahalimizi kırdırma usulünü takip tır. Şapka devrimi henüz ortada yokken lı zamanında işgal ordusuna mukave tır. Birbirine ebediyyen mahrem olanların bile vücutlarının kol, bacak, diz, yüz gibi kısımlarına bakmasını şehvet kaydına bağlamak ruh sağlığı için facia sayılacak bir saplantıdır. Bu sapık mantığa göre, annenizin veya kızınızın bacağına, hatta yüzüne, saçına bakabilmek için bunun ‘şehvet dışında’ olduğunu tesbit etmeniz gerekir.” Atıf Hoca’nın zihinsel arka planı ve küflü fetişizmine kurşundan ağır eleştiriler Süleyman Nazif’ten gelir. “İmana Tasallut” risalesini bu zihin yapısı için yazmıştır: “... Frenk masası ve Frenk sandalyesinde oturup, Frenk marka kalemiyle, Frenk kâğıdına yazı yazmak, omuzdan ayağa Fenk libası giymek, çatal bıçakla yemek yemek, tramvay, otobüs, vapura, trene binmek günah değil sevap oluyor da başımıza Rumlardan yüz sene evvel aldığımız şapka geçirmek küfür addediliyor... Uydurma hadislere benim imanım yoktur. Ben Allah’a, Kur’an’a ve Peygambere iman etmekle mükellefim... Atıf Efendi’den, fukahadan değil, Ebu Hanife’den böyle bir söz işitsem, Vallah’ülazim derhal mezhebimi terk ederim...” Devrinin valisi işgalciler tarafından Malta’ya sürülen Süleyman Nazif, bu risalesinde Bedevi kültürünün taassup fetişizmine son noktayı şöyle koyar: “... Hiçbir kazma, İslam dinine bu Risaleyi yazan kalemden daha derin mezar kazamaz. Hatır ve para karşılığı fetvalar veren fukahamız, İslamda papazlardan daha muziç bir ruhani müessese yarattılar. Ben bile bugün, 1200 senelik mezhebimin imamını oradan çıkarıp Peygamber ve Allahımla yalnız kalacağım... İnsanlığın medeni tabakaları arasında ayakkabıların yerini bile işgal edemiyecek kadar aşağılara düşmemizin sebebi, taassubu dine musallat edenlerdir. Atıf Hoca’nın yazdıkları tam manasıyla halt etmektir. Esafa, her fes giyen Müslüman olmadığı gibi, her şapka giyen de kâfir değildir...” Hüküm Bu Atıf Hoca olayını günümüze nasıl bağlamak ve yorumlamak gerekir?.. Günümüz siyasal İslamcı iktidarının Atıf Hoca’ya sahip çıkması, güya mazlumiyet vermesi, hatta “iadei itibar” bile istemesi” demokrasi falan değil teokrasi kafası olduğunu gösterir. Burada asıl amaç, din iman aşkından ziyade, oy vermeyi demokrasi sayan kalabalıklara bir mesaj vermektir. İleriyi geride arayan bu siyasi kültürün, din sömürgenliği ve ahlak sürüngenliği günümüzde de Mütareke kafasından farklı değildir, beyin algısı aynen devam etmektedir. Görüyoruz ki kasa masa edebiyatı ve toplumu Allah ile aldatma siyaseti devam etmekte, tarih ve siyaset yalanlarını bile kutsallar üzerine oturmaktadır. Çünkü bu kültürün dillerinde kemik yoktur. Bu görgüsüz taşra kültürünün sunturlu yalan ve yorumlarına verilecek en somut örnek, Süper Mürşidlleri Necip Fazıl’dır. O bile şehadet şerbetini Sakarya’nın Mehmetçiğine değil de bu softaya içirir. Şu cümle onun: “... Atıf Hoca’nın saffet dolu yüzüne, meğer mahkeme reisi tüküresi, O da gece rüyasında Fahri Kainat Efendimizi görerek savunmadan vazgeçesiymiş...” Son olarak belirtelim ki, medrese öğretisinin İskilipli Atıf Hocası Mütarekenin koyu bir İngiliz işbirlikçisi, bir Cumhuriyet düşmanı, beyannameleri ile de katıksız bir haindir. Kupa Orhan Veli Kupa Cumhuriyet
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle