29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 24 ŞUBAT 2021 ÇARŞAMBA HABER İYİ PARTI GENEL BAŞKANI MERAL AKŞENER’DEN AKP’LI ÖZLEM ZENGIN’E SERT TEPKI: ZIHNIYETINIZ BATSIN İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, “Bir kadını çıplak arayacaksın, dakikasında bundan rahatsızlığını beyan eder, bir sene beklemez. Onurlu kadın, ahlaklı kadın bir sene beklemez” diyen AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin’e sert tepki gösterdi. Akşener, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, “Zengin’in AKP’ye göre ‘onurlu kadın tarifi’ yaptığına” dikkat çekerek, “Bu arkadaş diyor ki; ‘Tacize, tecavüze uğrayan kadın susuyorsa, susmak zorunda kalıyorsa, onursuzdur. Aradan zaman geçtikten sonra konuşuyorsa, yine onursuzdur.’ Milletin vekili olduğunu iddia eden bir insanın sözlerine bakar mısınız? Şu utanmazlığa bakar mısınız? Gerçekten ibretlik” dedi. AKP’nin siyaset anlayışında makbul olanın “liyakat değil cehalet olduğunu” belirten Akşener, “özellikle bilmedikleri, anlamadıkları konularda üst perdeden konuşmayı marifet saydıklarını” kaydetti. ‘Başvuru süresi mi var?’ Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daha önce kadınlar için “vitrin süsü” ifadesini kullandığına da işaret eden Akşener, ‘MİLLET SENİ EVE GÖNDERECEK’ Akşener, iktidara çağrıda bulunarak, şunları söyledi: “Başta Sayın Erdoğan’ı ve partisinin yöneticilerini, ciddiyete ve sorumluluklarının farkına varmaya çağırıyorum. Evet, işler sizin için kötüye gidiyor, biliyoruz. Evet, Titanik batıyor, farkındayız. Ama ne olursa olsun, böyle çıkışlar yapamazsınız. Sırf gündem yaratmak için, bu memleketin toplumsal dokusuna böyle zarar veremezsiniz. O densiz genel başkan yardımcısını da hemen görevden alın, partinizde mümkünse insan görmeyeceği, eline mikrofon verilmeyeceği bir yere koyun. Siyaset tarihi, millet komşusuna gidemezken, ‘Ay’a gidiyoruz’ diyen hayal tüccarlarının, hazin sonlarıyla doludur. Algı karın doyurmuyor Sayın Erdoğan. Siyaset iletişimiyle ay sonu gelmiyor. Karar mercii, yalnızca millettir. Ve sen bu kafayla gitmeye devam edersen, bu cefakâr millet, seni sandıkta Ay’a değil, eve gönderecek haberin olsun” dedi. şunları kaydetti: “Bizlerin görevi, kadınları, uğradıkları felaketlere karşı cesaretlendirmektir. Şikâyet edeni onursuz ilan ederek, bir travma daha yaşatmak değildir. Vicdan, ahlak, ‘onurlu siyaset’ bunu gerektirir. Cinsel tacize, tecavüze uğrayan kadınlar için başvuru süresi mi var? 3 iş günü içinde şikâyetçi olmayana, namussuz mu diyeceksiniz? Kadın haklarını içine sindiremeyen erkekler yetmedi, bir de seninle mi uğraşacağız? Zihniyetiniz batsın. İster bir gün sonra, ister 10 yıl sonra söylesin. Hakkını arayan her kadın onurludur. Buradan şiddet gören, hakkı yenilen, tacize maruz kalan tüm kadınlarımıza sesleniyorum: Onlar bıraksa da onlar size onursuz dese de biz sizin yanınızdayız. Sizi asla yalnız bırakmayacağız” diye konuştu. ‘Türkiye tarihinde bir ilk’ AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki’nin, HDP’ye yönelik, “Lanet olsun onların oylarına, onların oylarının Allah belasını versin” sözlerini de anımsatan Akşener, bu durumun “Türk siyasi tarihinde bir ilk olduğunu ve utançla hatırlanacak bir terbiyesizlik olduğunu” belirtti. “Dün kendinden olmayana terörist diyen zihniyetin bugün işi iyice abartıp kendine oy vermeyene bela okur hale geldiğini” ifade eden Akşener, “Bir yandan Apo’nun mektubunu okutturup elbirliğiyle teröriste güzellemeler yapacaksınız, kırmızı bültenle aranan kardeşinin ayağına, devletin televizyonunu gönderip röportaj yapacaksınız, sonra çıkıp sırf size oy vermiyorlar diye, bu memleketin insanlarına bela okuyacaksınız. Yazıklar olsun. Bu şımarık, bu şuursuz davranışlarla, bölücü teröre hizmet ettiklerinin farkında bile değiller. Terör örgütünün yöneticileri, şu an sırıtarak el ovuşturuyorlardır. Düşünsenize, hükümetten biri çıkıp dünyaya, ‘PKK’nin 6 milyon destekçisi var’ diyor. İşte size AK Parti’nin devlet yönetimi anlayışı, gerçek yüzü” diye konuştu. Akşener, “kimsenin oy verdiği partinin politikalarından sorumlu tutulamayacağının” altını çizdi. l ANKARA / Cumhuriyet Boğaziçili öğrenciler için çok sert sözler kullanan MHP lideri Bahçeli, bu kez söylem değiştirdi Birden ‘hasretle kucakladı’ MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, daha önceki konuşmalarında Boğaziçi Üniversitesi’ndeki eylemleri ve gençleri hedef alırken, bu kez “gençlere beyaz bayrak” uzattı. Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Boğaziçi Üniversitesi’ndeki olayların Türk gençliği üzerinde oynanan oyunları deşifre ettiğini söyledi. “Biz kuşakları X, Y, Z kategorisiyle ele almıyor, bu şekilde analiz etmiyoruz. Gençliği bir değerlendiriyor, müstesna unvanına Türk gençliği diyoruz” diyen Bahçeli, düşüncesi, siyasi ve ideolojik aidiyeti ne olursa olsun, Türk gençliğinin kendileri için “parlak yüzler, muazzam bir hazine olduğunu” dile getirdi. Bahçeli, “Hiç ayırt etmeksizin, her genç kardeşime elimi uzatıyor, alayını birden hasretle kucaklıyorum. Onlar bizim her şeyimizdir, ne oy kaygısına, ne siyasi tartışmalara, ne de basit çıkar hesaplarına hapsedilemeyecek mümtaz değerlerimizdir” dedi. ‘Çakal suretleri’ “Gençler üzerinden hesap yapan çakal suretleri gördüklerini, 1524 yaş grubunda yaklaşık 13 milyon gencin bulunduğunu” ifade eden Bahçeli, nüfusun yüzde 15,6’sının da “gençlerden oluştuğunu” kaydederek, “bu tablonun potansiyel, stratejik gücün apaçık delili olduğunu” söyledi. “Türk gençliğinin aklını bulandırmaya çalışan iç ve dış mihrakların ana gayesi bu güçten çekinmelerinden dolayıdır” diyen Bahçeli, üniversitelere tezgâh kuranların “bedelini ağır ödemesi gerektiğini” belirterek, “düşmanın en büyük hilesinin dost görünüşlü olduğunu” söyledi. Boğaziçi Üniversitesi’ndeki her gelişmenin “açıkça çarpıtıldığını” söyleyen Bahçeli, bu işin içinde CHP’den İYİ Parti’ye, HDP’ye dek siyasi partilerin yer aldığını da ileri sürdü. Bahçeli, “Türk gençliği hiçbir şirret emele boyun eğmemelidir, çünkü onların onuru onurumuzdur. Devletine ve milletine tuzak kuran işgal cephesinin zalim senaryolarını da bozmak için gençlerimiz her zaman hazırda beklemelidir. Gençliğimizi hırslarına alet etmeyi hedefleyenlerle mücadelemiz de sonuna kadar sürecektir. Türk gençliğini çok seviyoruz” diye konuştu. l ANKARA/Cumhuriyet IĞNELI FIRÇA ZAFER TEMOÇIN ? DEVA PARTİSİ GENEL BAŞKANI ALİ BABACAN’DAN EKONOMİ ELEŞTİRİSİ: Kimi kime şikâyet ediyorsunuz DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yetkiyi aldıktan sonra hem faizi hem de kuru artırdığını söyledi. Babacan, “Partili Cumhurbaşkanı ve akraba bakan el ele verip Merkez Bankası’nın rezervlerini harcadı, biriktirdiği yedek akçeyi bir gecede sıfırladı” dedi. Şeffaf olmayan bir sürecin yürütüldüğünü söyleyen Babacan, “Döviz satışı için ‘hepsi kayıtlı’ diyor. Yok bir de kayıt dışı yapsaydınız. Şeffaf olmadı. Merkez Bankası ‘şu kadar döviz satıyorum’ demedi. Piyasaya müdahale görüntüsü oluşmasın diye şeffaf olmayan yöntemleri kullandılar. Tam bir tiyatro. Sonra Sayın Erdoğan, faizi dönüp Cumhurbaşkanı Erdoğan’a mı şikâyet ediyor? ‘Şu Erdoğan’a söyle de faizleri düşürsün’ mü diyor? Yetki elinizde, buyurun düşürün. Kimi kime şikâyet ediyorsunuz” diye konuştu. l İç Politika DÖVİZ TARTIŞMASI Albayrak’ı Canikli savundu AKP Genel Başkan Yardımcısı Nurettin Canikli, muhalefetin, Merkez Bankası’nın (MB) 128 milyar dolarlık dövizinin eridiği yönündeki açıklamalarının ardından yazılı açıklama yaptı. MB’nin, taahhüt gereği Türk Lirası karşılığında döviz talep edip de döviz piyasasından bu talebini karşılayamayanlara istedikleri dövizi sağlamak mecburiyetinde olduğunu kaydeden Canikli, “Eğer TCMB, Türk Lirası varlıklarını dövize dönüştürmek isteyenlerin bu talebini karşılamaz ya da karşılayamaz ise Türkiye Cumhuriyeti Devleti temerrüde düşmüş olur, yani döviz piyasası çökmüş ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve TCMB tüm kredibilitesini kaybetmiş olur” dedi. MB’ye 2020’de yaklaşık 93 milyar dolarlık döviz talebi geldiğini ve bu miktarın 36 milyar dolarılık kısmının satışının, cari açık için gerçekleştirildiğini söyleyen Canikli, MB tarafından 2020’de satılan dövizin 26,6 dolarının altın ihtalatında kullanıldığını belirtti. Canikli, “Bu altın hanehalkının yani Türk vatandaşının yastık altında durmaktadır, hiçbir yere gitmemiştir. Satışı yapılan 41 milyar dolarlık döviz Türkiye’deki gerçek ve tüzelkişiler tarafından satın alınmış olup bu dövizler Türkiye’deki bankalarda mevduat olarak durmaktadır, hiçbir yere gitmemiştir” dedi. Kalan kısmın ithalatın finansmanında, özek sektörün kısa vadeli dış borcunun ödenmesinde ve yabancı portföy yatırımcısının döviz talebinin karşılanmasında kullanıldığını aktaran Canikli, “TCMB tarafından satışı yapılan dövizlerin kimlere yapıldığı, isim isim, tarih ve saat olarak bellidir. ‘Merkez Bankası’nın dövizleri nereye gitti’ gibi sansasyonel ifadelerle suçlayan ve iftira eden, ülkemizin kurumlarını ve yönetimini itibarsızlaştırmayı hedefleyen söylemler, efendilerinden aldıkları talimatları yerine getiren piyonların davranış tarzını yansıtmaktadır” ifadelerini kullandı. l ANKARA/Cumhuriyet ERDOĞAN, EĞİTİM TESİSİ AÇARKEN, YİNE GEÇMİŞTEN ŞİKÂYET ETTİ: Zorunlu lebaleb Doğru, iktidar başkaları için yasakladıklarını kendisi için istisna haline getirerek dar bir azınlığın ayrıcalıklı yönetimini kurduğunu sergilemekte sakınca görmüyor. Esnaf çaresiz, gençler işsiz, geçim derdi ve pahalılık bu dar azınlığın çıkar birliği yaptığı sınıflar dışında kalan halkın büyük çoğunluğunun yaşamını olumsuz etkiliyor. Bu süreçte artan intihar haberleri daha da canımızı yakıyor. Fakat ne çare? Birilerine serbest, birilerine yasak. Ülke bu durumdayken Cumhurbaşkanı’nın parti başkanı sıfatıyla şehir şehir gezip kongrelere katılması, üstüne üstlük de bu kongre salonlarındaki kalabalıkla salgın yokmuş, esnaf kepenk kapatmamış, eğitim büyük oranda durmamış gibi her şey rayında gidiyor görüntüsüyle övünmesine ne demeli? Bunun bilinçli, hatta mecburen yapıldığını düşünüyorum. Siyasi getirisi ne olur, toplumun tepkisini ne denli büyütür, elbette göreceğiz; ancak her otoriter rejimin hegemonyası zayıflarken içine düştüğü kısırdöngü nedeniyle, iktidarın bu hamleye bağımlı olduğu kanaatindeyim. Açayım. Otoriter rejimler, ara mekanizmaları tasfiye eder. Katılımcı, demokratik yapılardan hoşlanmaz. Kararların tepeden tekelleştirilmesi, bu kararların sorgulanamaz ve denetlenemez hale getirilmesi, sorgulayıp eleştirenlerin de karalanmaktan hapse atılmaya kadar uzanan geniş bir çizgide kendisini tehdit altında hissetmesi sağlanır. Her yapıya, kuruma da bu otoriter/keyfiyetçi özelliklere yakın kişiler atanır, seçim ve demokratik katılım, üniversitelere rektör ataması sürecinde de görüldüğü üzere yok sayılır. Ancak bir yandan da demokrasi, halk egemenliği ve meşruiyet çağında yükselen otoriter rejimler kitlelerle aralarındaki bağı görünür kılmak, yaptıkları işlerin arkasında kitle desteğinin bulunduğunu göstermek, heyecanın sürdüğünü ima etmek zorunda hissederler. Bunun bir yolu seçim kazanmaktır; her ne kadar seçimler, sandık süreçleri genel olarak bir plebisit havasına sokulsa da seçimler otoriter iktidarlar için büyük bir önem arz eder. Diğer yolu ise seçim dışı zamanlarda, özellikle de oyların düşmeye, parti içinden bölünmelerin/ayrışmaların açığa çıkmaya başladığı, yönetmenin zorlaştığı anlarda, kitle desteğinin devam ettiğini gösterecek, yapılan işleri bu destekle haklı, yolunda gösterecek etkinliklere ve eylemlere yönelmektir. Otoriter kısırdöngü İşte iktidarın salgın koşullarına rağmen, halkın büyük çoğunluğu için toplu etkinlikler yasaklanmasına rağmen, kapalı salonlarda Erdoğan’ın katılımıyla kongreler gerçekleştirmesi, üstüne üstlük de Erdoğan’ın salonlardaki sosyal mesafe kuralının hiçe sayılmasını önemsemeksizin hınca hınç ya da lebaleb dolulukla övünmesi, tam da bu kitle desteğini görünür kılmaya ihtiyacın ne denli fazla olduğunun göstergesidir. Sadece bu da değil. Kongrelerde, partiye üye olanların sayısındaki artışın devam ettiğinin ısrarla altının çizilmesi, yine büyükşehirlerin ana caddeleri üzerindeki ilan panolarına il teşkilatlarının kaç yeni üye yaptığı haberinin Erdoğan’ın fotoğrafıyla birlikte yerleştirilmesi de bu arayışın uzantısı. Bu bir açıdan, otoriter adımları kitle desteğiyle meşrulaştırma arayışının uzantısı olduğu gibi diğer yandan da AKP kadrolarının, teşkilatlarının çözülmesini, rakip yeni partilere geçişleri engellemek, tabanı sıkılaştırmak, işlerin kötüye gitmediği hissiyatını birinci ağızdan vererek moral sunmak hedefiyle de bağlantılı. Elbette iktidarın, gücü elinde tutanların moralini yükseltmek de bu hedefler arasında sayılabilir. Yine de işler gerçekten kötüye gitmese, dükkânları kapalı on binlerce esnafa, milyonlarca işsize, sokağa çıkması yasaklanan 65 yaş üstü yurttaşlarımıza televizyonlar ya da sosyal medya aracılığıyla bu görüntülerin ulaşması, ortaya çıkan tepkilerin içten içe büyümesi göze alınır mıydı, bilemiyorum. Ama başta da dediğim gibi bu artık otoriter rejimlerin içine girdiği çıkışsız, kısırdöngünün göstergeleri. Yapsa bir dert, yapmasa bir başka dert çünkü. Korkuların, kuyrukların ülkesiydik Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdo ruluydu. Kılık kıyafetten müfredata ka lik yıllarımızda Türkiye yasakların, yokğan, Saray’da düzenlenen Anka dar hemen her alanda vesayetçi, tek lukların, korkuların, kuyrukların ülkera Valiliği Eğitim Tesisleri Toplu Açı tipçi zihniyetin renkleri hâkimdi. Yeni siydi” diye konuştu. Eğitim hayatının lış Töreni’nde önümüzdeki aylarda 20 öğretmenlerle kadrolarımızı yenilerken 8090 kişilik sınıflarda geçtiğini söylebin öğretmenin atamasının yapılacağı eğitimöğretim sistemimizi de bu jako yen Erdoğan, “Boyası, badanası olmanı duyurdu. ben bakış açısının tasallutundan kur yan binalarda hayatımızı geçirdik. Aynı Kendisinden önceki eğitim sistemi tarmaya çalıştık” dedi. sırada 3 öğrencinin oturduğu kara tahni eleştiren Erdoğan, “Bizden önce ma Erdoğan, “Ülkemizde bir dönem giz tanın önünde tebeşir tozu içinde çalıalesef Türk eğitimöğretim sistemi öğ li saklı yürütülen Kur’anı Kerim ve şırdık. Teksir kâğıtlarına ders notlarını rencilerin yeteneklerini keşfetmekten Siyeri Nebi eğitimini tüm öğrencileri yazar, onları satarlardı. Kitap yoktu ki” ziyade onları formatlamak üzerine ku miz için erişilebilir hale getirdik. Genç dedi. l ANKARA/ Cumhuriyet Erdoğan Ankara’da toplu açılış törenine katıldı. IŞİD üyesi Fransız Ankara’da yakalandı Terör örgütü IŞİD üyesi olduğu gerekçesiyle Interpol tarafından kırmızı bültenle aranan Fransa vatandaşı Sarah Talib adlı kadını, Ankara’da, ülkesine dönmek için Fransa Büyükelçiliği’ne ulaşmaya çalıştığı sırada polis ekipleri gözaltına aldı. Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ne götürülen Talib’in, ifade işlemlerinin ardından sınırdışı edileceği belirtildi. l ANKARA/Cumhuriyet
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle