04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 20 ŞUBAT 2021 CUMARTESİ HABER CHP lideri Kılıçdaroğlu, eleştirilere yönelik ‘Saray’ın memuruna yanıt vermem’ dedi ‘Küçük Kayzer’den ‘Büyük Führer’e Heinrich Mann, Tebaa’da hiyerarşik iktidar ilişkilerinin gündelik hayatta nasıl yeniden üretildiğini göstermişti. Sonra araya büyük savaş girdi, Birinci Dünya Savaşı. Mağluplar arasında Almanya vardı, AvusturyaMacaristan İmparatorluğu da. Osmanlı ile birlikte. Almanya’da savaştan sonra devrim rüzgârları esti, rüzgâr düzen güçleri tarafından sertçe bastırıldı. Weimar Cumhuriyeti günleri geldi. Küçük kayzerler şimdi dağınık ve başsızdı; ama önemli fark şuydu: Geçmişin küçük kayzerleri şimdi potansiyel birer Büyük Kayzer adayıydı. Savaştan sonra ezilme koşullarını değiştirmek isteyenlerin devrimci rüzgârıyla, ezmek için ezilmeyi göze alan “küçük adam”ların birer Kayzer adayına dönüşmesi, yani faşistleşme dalgası arasındaki rekabet sertleşti. Yoksullaşmanın ve ahlaki çürümenin; topyekun dibe vuruşun koşulları vardı (Babylon Berlin adlı diziyi hararetle öneririm). Düzen içi güçlerin bu büyük çözülmeyi ortadan kaldıracak bir programları, projeleri ise yoktu. Sosyalistlerin devrim seçeneğinin karşısında, faşistlerin milliyetçi propagandaya dayalı yeniden diriliş programları tam da bu ortamda palazlandı. Evet, geçmişin “küçük kayzerler”inin omuzlarında. İşte Joseph Roth, savaş sonrası bu dönüşümü en erken saptayan yazarlardan. 1923’te yazdığı Örümcek Ağı adlı roman, Theodor Lohse örneği aracılığıyla, savaştan mağlup dönenlerin yeni ve daha baskıcı bir Kayzer düzenini, biz ona Führer düzeni diyelim, inşa etmek adına giriştikleri yolları sergiliyor. Bu yüzden de “küçük adam” literatürü açısından öncü bir roman. 19. yüzyıl edebiyatında küçük adam Rusça konuşuyordu; 20. yüzyılda artık Almanca konuşuyor, Birinci Dünya Savaşı’nın mağlupları arasında sayılan Almanya’da ve dağılan AvusturyaMacaristan İmparatorluğu’nun parçalarında yeniden belirerek. Daha sonra Günter Grass’ta, Heinrich Böll’de, “Küçük Adam Ne Oldu Sana?” romanıyla birlikte Hans Fallada’da, Niteliksiz Adam ile Musil’de; kısacası sayısız örnekte karşımıza çıkacak “küçük adam”. Kim bu küçük adam? Üst orta sınıflarla mavi yakalı işçiler arasında kalmış, yükselme umutları olsa da hayal kırıklığına uğramış bir küçük burjuvazi karakteri karşımızdaki. Kimi zaman akışa direnmeyi, kimi zaman akışa kapılmayı seçiyor. Kimi zaman da bütün bu küçük adamların içindeki öfke potansiyeline seslenen, herkesin hayal kırıklığını kendi gerici projesinin etrafında enerjiye çeviren bir Führer, bir diktatör olmayı. Örümcek Ağı Joseph Roth’un başarısı da yok sayılan, hor görülen bir “küçük adam” olarak Lohse aracılığıyla Hitler’in yükselişini 10 yıl önceden haber veriyor olmasında yatıyor. Romanın kahramanı Theodor Lohse savaştan dönüyor, hiçleşiyor. Sonra adım adım, komplocu ve faşizan bir proje etrafında yükseliyor. Faşistleşme süreci, imparatorluğun mağlubiyetinin bir komplo olduğuna küçük adamı inandırmakla başlıyor. Lohse de böyle düşünüyor: “Devrim sahtekârlıkla gerçekleşmişti, imparator aldatılmış, generaller oyuna getirilmişti, cumhuriyet bir Yahudi işiydi.” Tanıdık gelmiş olmalı. İlk savaşın mağlupları arasında faşistleşme dalgasının en önemli tezlerinden birisi bu çünkü. “İmparatorluğu komployla yıktılar; yerine Yahudiler, Siyonistler cumhuriyet kurdurdular” tezi uzağımızda değil. Biz, ilk savaşın mağlupları arasında, “geçmişin ihyası” adı altında cumhuriyet düşmanlığının ve faşistleşme dalgasının yükselişini en son yaşayanlardanız. Ne ilginç; bizim edebiyatımızda bu “küçük adam” tipi hâlâ gelişkin değil; yazılmayı bekliyor. Lohse’ye dönelim. İmparatorluk yıkıldığına, ortada bir imparator kalmadığına göre, şimdi küçük kayzerlerden birinin Büyük Kayzer olması mümkün, Lohse de bunu görüyor. Adım adım, “iç ve dış düşmanlar” yaratıp onlara karşı milisleşme, yıldırma, kendisini en milli olarak sunma ve ezdiklerinin bedenleri üzerinde yükselme zincirini işletiyor. Salon toplantılarını basıyor, “iç düşmanlar”ı dövdürüyor. Çünkü, “Lider olmak istiyordu, milletvekili, bakan, diktatör (s.47).” Bu süreçte gazetelerde “milli kahraman” olarak parlatılıyor. Orduya dönüyor, savaşmış isimlerden bir kadro kuruyor, itaat zincirini genişletiyor. Biliyor, insanlar aç ve grevler kapıda. Birileri adına bunları bastırıp “milli” kılıfla sunması gerekiyor. Nitekim Güvenlik Birimi Şefi olduğunda da “iç düşmanlar”a karşı tasfiye eylemini yönetiyor Lohse. Barış yanlıları, “tutuklansın”, sosyalist öğrenciler toplantı düzenliyor, “tutuklansın.” “Theodor tutukluyordu... Küçük suçlar onun elinin altında devlete karşı işlenen suçlara dönüşüyordu (s.112).” Basın sürekli tehlikelerden, ülkenin karşı karşıya olduğu güvenlik, (beka diyelim) sorunundan söz ediyordu, “tüm ülke tehlike altındaydı.” Theodor Lohse gibi küçük kayzerlerin, kendi gibi düşünmeyenleri düşman belleyip yok etmek dışında bir inancı olmayanların yükselişi, toplumun güce, otoriter yönetime ihtiyacını pekiştirmeye, sürekli tehdit algısını canlı tutmaya bağlı özetle. Sebastian Haffner, Bir Alman’ın Hikâyesi adını taşıyan hatıratında, “Nazilerin ilk işgal ettikleri ülke Avusturya ya da Çekoslovakya değildi, Almanya’ydı” diyor. Roth’un öncü romanını bu saptama ekseninde okumak ve dersler almak gerek. Soylu’yu muhatap almam Destici Kılıçdaroğlu ‘YENİ ANAYASA’YI GÖRÜŞTÜLER CHP lideri Kılıçdaroğlu ile BBP lideri Destici’nin görüşmesi sonrası ortak basın toplantısı düzenlendi. Kılıçdaroğlu, siyasi partilerin Türkiye’nin sorunları konusunda bir araya gelmelerinin, demokrasi açısından son derece değerli olduğunu belirterek görüş alışverişinde bulunduklarını söyledi. Destici ise ziyaretlerinin ana nedeninin “yeni anayasa’’ olduğunu kaydetti. Destici, “Toplumun her kesiminin, ‘benim anayasam’ dediği bir anayasayı maalesef yapamamışız. Binde bir ihtimal de olsa bunun denemesinden yanayız. Rahmetli Bülent Ecevit, 82 Anayasası yapılırken cezaevinde olduğu halde ‘Bir anayasanın içinin demokratik olduğu kadar yapılış şeklinin de demokratik olması en az onun kadar önemli’ demişti. Herkesin kırmızı çizgileri olabilir, bizim de var. Önyargısız bir araya gelerek konuşabilmenin önemli olduğunu ifade ediyorum. Türkiye’nin en eski ve köklü siyasi partisi CHP’nin, Türkiye’de yeni bir anayasa yapılacaksa bu çalışmaların içerisinde olması çok kıymetli. Siyasi ortamın yumuşaması için Siyasi Partiler ve Seçim Kanunu’ndan başlanabilir, burada bir mutabakat aranabilir” dedi. Soylu’dan Kılıçdaroğlu’nun 5 soru sorduğu grup toplantısı yorumu: Fatura ödetme fırsatı kaçtı İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Gara katliamından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın sorumlu olduğunu söylemesini eleştirdi. Kaymakamlık kursu açılış programında konuşan Soylu, Kılıçdaroğlu’nun bu konuyu siyasi tartışmaya dönüştürdüğünü savundu. Soylu, “13 evladımızın şehadetinin sorumlusunun Sayın Cumhurbaşkanımızın olduğunu söylemesi, PKK’yi aklamaktan, üstünden yük almaktan ve bu acı olayı siyaset malzemesi, polemik haline dönüştürmekten başka bir şey değil” dedi. Meseleyi “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üzerine yıkmaya çalışmanın, PKK’nin karşısında hep birlikte bir cephe olabilme fırsatını kaçırmak” olduğunu kaydeden Soylu, “Bu tarihi bir fırsattı. Bu kalleşliğe hep birlikte ay yıldızlı bayrak elimizde, hiçbir siyasi parti ayrımı gözetmeksizin fatura ödettirebilme fırsatını kaçırmaktır. Böyle yapılmamalıydı” ifadelerini kullandı. Kılıçdaroğlu’nun düzenlediği grup toplantısının “hayatının en önemli hayal kırıklıklarından biri olduğunu” söyleyen Soylu, “Terörle mücadele tarihimize de maalesef bir kara leke olarak geçmiş olur. Hakikaten çok üzüldüm” diye konuştu. ‘HDP, PKK’nin avukatı’ Soylu, “Alenen söylüyorum: Bugün PKK’nin avukatlığına soyunmuş olan HDP’den, HDP’nin önceki kimliklerinden, bu katliamların bir tanesi için ne bir kınama ne bir tepki hatırlayan var mı? Ödleri patlar PKK’nin o insanlık yoksunu, namus yoksunu vahşi katilin elebaşlarından sadece bir söz işitecekler diye. Kimisi ortaklıklarından korkuyor, ‘Acaba 2023 seçiminde bir tane oy mu kaybederim, acaba Kandil’i küstürürüm de bize karşı farklı bir davranışları mı olur’ korkusuyla, ölçüsüyle hareket ediyorlar. Buna şeytan dengesi denir” ifadelerini kullandı. Üniversite öğrencilerini de hedef alan Soylu, Gara katliamını anımsatarak “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden, diğer uluslararası kuruluşlardan, üniversitelerde 4050 yıldır slogan atan, faşizm lafını ağzından düşürmeyen, ‘devrim devrim’ diye kafa ütüleyen, o bayatlamış sol örgütlerden bir tane kınama duyan oldu mu? Yoktur, olmaz da olamaz da olamayacaktır da. Artık teröriste ‘terörist’ diyoruz. Bir siyasi partinin milletvekiliyken PKK terör örgütünün kurucusu, elebaşısı Öcalan için özgürlük isteyen, bunun için eylem yapan insana biz ne diyelim?” dedi. l ANKARA/Cumhuriyet teröre karşı yürüyüş Hakkâri’de, Pençe Kartal2 Harekâtı bölgesinde yer alan Gara’da 12’si Türk 13 kişiyi katleden terör örgütü PKK’ye tepki yürüyüşü düzenlendi. Hakkâri Şehit ve Gazi Aileleri Derneği ile Şehit ve Gazi Sendikası Konfederasyonu İl Temsilciliği öncülüğünde düzenlenen yürüyüş için sivil toplum kuruluşu, siyasi parti temsilcileri ve yurttaşlar Bulvar Caddesi üzerinde bir araya geldi. Ellerinde Türk bayraklarıyla “Hakkâri teröre karşı tek yürek” ve “Terörü lanetliyoruz” pankartları açan kent sakinleri, Gara’da şehit edilenlerin fotoğraflarını taşıyıp terör örgütü PKK aleyhine slogan atarak valilik binasına kadar yürüdü. Burada basın açıklaması yapan Hakkâri Şehit ve Gazi Aileleri Derneği Başkanı İbrahim Adıyaman, kahpece ve zalimce şehit edilen 13 vatan evladını anmak için bir araya geldiklerini söyledi. Roketli saldırı Öte yandan terör örgütü PKK üyelerince Irak’ın kuzeyinden atılan roketler, Çukurca’daki bir köye düştü. Roketlerden biri kışladaki boş alana, iki roket de kışlaya 1.5 kilometre mesafedeki Narlı köyündeki cami ile bir evin yakınına düştü. Can veya mal kaybının olmadığı saldırının ardından TSK unsurları sınır ötesindeki hedefleri vurdu. Gara şehidinin babası: Bunlara prim yok Terör örgütü PKK tarafından daha önce çeşitli tarihlerde kaçırılıp alıkonulan ve Irak’ın kuzeyindeki Gara bölgesinde teröristlerce şehit edilen 13 kişiden Mardinli polis memuru Vedat Kaya’nın baba evindeki acı dinmiyor. Daha önce Derik ilçesinde yaşadıklarını söyleyen şehit Kaya’nın babası Şeyhmus Kaya, oğlunun 2015’te Lice’de yol kesen PKK’li teröristlerce kaçırıldığını belirterek “Elinizi vicdanınıza koyun. Bırakın şu örgütü. Çocuklarınız artık dağa katılmasın. Çocuklarınıza sahip çıkın. Devlet geniştir, zengindir. Sen simit satarsın, evini geçindirebilirsin. Örgütten ne fayda gördünüz şimdiye kadar? Ben 20 sene bu çocuğu okuttum. Biz fakiriz ama şerefli insanız. Oğlum şerefiyle şehit oldu. Bunlara prim yok. Bunlara prim vermedim. Birkaç sefer evime saldırdılar. Her şeyi yaptılar bana” ifadelerini kullandı. l DHA METROPOLL ANKETİ Türkiye iyiye gitmiyor Metropoll’ün Türkiye’nin durumuna ilişkin ocak ayında yaptığı anket yayımlandı. Ankete göre Türkiye’nin her geçen gün kötüye gittiğini düşünenlerin oranı yüzde 60.4. Şirketin başkanı Özer Sencar, yaptıkları anketin detaylarını sosyal medya hesabından “yorumsuz” mesajı ile paylaşırken “Türkiye iyiye gidiyor” diyenlerin oranının yüzde 25.2 olarak çıkması dikkat çekti. Sencar’ın paylaştığı grafikte, 1725 Aralık operasyonu ve 7 Haziran1 Kasım seçimleri arasındaki dönemlerde bile memnuniyetin bu kadar düşük olmadığı görülüyor. l İç Politika CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici ve beraberindeki heyeti kabul etti. İki lider, gazetecilerin sorularını da yanıtladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Bu operasyonun sorumlusu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir” dediğini anımsatan Kılıçdaroğlu, “Ben şu soruyu sağduyu sahibi bütün vatandaşlarıma sormak isterim: Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, devleti ‘beceriksizdir, başarısızdır’ diye suçlayan ikinci bir cumhurbaşkanı oldu mu? ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir’ diyor, sorumluluğu devlete atıyor. Devleti yöneten kim? Kılıçdaroğlu ise ben o sorumluluğu alırım. ‘Kusura bakmayın ben bir talimat verdim, gereğini yapın dedim. Olmadı, 16 şehit için ben görevimden ayrılıyorum’ derim” ifadelerini kullandı. Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tazminat davası açması üzerine “Kimseye hakaret etmedim, kötü söz söylemedim. Vatandaşın sorulmasını istediği beş soruyu sordum. Bir başarısızlık var. Ben söylemiyorum, Erdoğan söylüyor. Başarısız olduysanız, bunun bir sorumlusunun olması lazım. Erdoğan, Meksika’ya gidip konuşuyor. Amerika’da üç Müslüman öldürüldüğünde diyor ki ‘Bu işlerden siyasiler sorumludur.’ Meksika’da ayrı, Türkiye’de ayrı dil kullanamazsınız. Şimdi ben kalkıp da ordumuzu mu eleştireceğim? Onlar siyasetin emrindedir. Siyaset talimat vermiş, onlar da gereğini yapmışlardır. En tepedeki sorumlu Erdoğan değil mi? Erdoğan, 13 vatandaşımıza ‘esir’ diyor. Siz ne zamandan beri bir terör örgütünü meşru muhatap olarak görüyorsunuz? Ben ‘esir’ deseydim kim bilir neler olmuştu? Acaba Erdoğan’a destek verenler, ‘siz esir lafını kullanamazsınız’ dedi mi? Demediler. Çünkü onlar da Saray’dan talimat alıyor.” Bir gazetecinin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, CHP’nin PKK dememesine yönelik eleştirileri anımsatması üzerine Kılıçdaroğlu, “Saray’ın memurları benim muhatabım değil. Ona cevap vermeyi doğru bulmuyorum” karşılığını verdi. “Şehitler hepimizin şehidi” diyen Kılıçdaroğlu, bölücü terör örgütüne karşı söylenmesi gereken her şeyin CHP tarafından söylendiğini kaydetti. Kılıçdaroğlu, “Kullandığımız dil, Saray’ın değil, devletin diline uygun bir dildir. Açarsınız Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesini, ‘bölücü terör örgütü’ der. Milli Savunma Bakanlığı, ‘bölücü terör örgütü’ der. Biz, bir terör örgütünün reklamını yapmak zorunda değiliz. Türkiye’nin üzerinde hesapları olan bütün terör örgütlerine karşıyız. Türkiye’nin birliğinden ve bütünlüğünden yanayız” dedi. ‘Cevap bekliyorum’ Bakanların bilgilendirmesinde ikna olup olmadığının sorulması üzerine ise Kılıçdaroğlu, “Soruların yanıtını bulamadım. ‘5.5 6 yıldır ne yaptınız’ sorusunun cevabını bekliyorum. İstanbul seçimlerinde terör örgütünün elebaşından mektup aldınız. Seçim için destek istiyorsunuz da neden 13 kişinin serbest bırakılması bir çağrı mektubu, bir açıklama istemiyorsunuz? ‘Dostum Trump’ diyor. Papazı verirken ‘Sen de şu 13 arkadaşımızın bize iadesini sağla’ diyemez miydi? Daha önce oldu, pek çok sivil toplum örgütü araya girdi. Ve bu insanlar sağ geldi. ‘Niye aynı yolu denemedin’ diye sordum. Sorularda hakaret yok, özel olarak suçlama yok. Cevap istiyorum, hakaretler arka arkaya geliyor, yağmur gibi. Ne yaparlarsa yapsınlar, 13 şehidimizin hakkını ve hukukunu hayatımın son anına kadar savunacağım. Ülkesi için hayatını feda eden insanların sorumluluğunu birilerinin üstlenmesi lazım” diye konuştu. l ANKARA/Cumhuriyet CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN İLE İBB BAŞKANI İMAMOĞLU BİR ARAYA GELDİ Cenaze sonrası sürpriz görüşme Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun eski İBB Başkanı Kadir Topbaş’ın cenaze töreni sonrası sürpriz bir görüşme gerçekleştirdiği öğrenildi. Gazeteci İsmail Küçükkaya’nın da gündeme getirdiği görüşmeye ilişkin İmamoğlu, cenaze töreninin ardından dua etmek için Fatih Sultan Mehmet’in türbesine geçti. Dua ederken Cumhurbaşkanlığı korumaları, Erdoğan’ın türbeye geleceğini ve pandemi nedeniyle alanı boşaltmaları gerektiğini söyleyerek İmamoğlu’ndan ricada bulundu. Bunun üzerine İmamoğlu, “Gelsin, ben cumhurbaşkanımızı karşılarım” dedi. Erdoğan da türbeye geldi ve birlikte dua ettiler. Daha sonra Erdoğan ve İmamoğlu, 1520 dakikalık sohbet gerçekleştirdi. Esprili görüşme İmamoğlu’nun metrobüs hattına 300 yeni otobüs alımının Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın onayına sunulduğunu hatırlatarak imza beklediklerini aktardığı ve borçlanma talepleri ile ilgili de onay beklediklerini söylediği kaydedildi. İkilinin yanlarına Fatih Belediye Başkanı Ergün Turan’ın geldiği ve esprili bir sohbet gerçekleştirildiği ifade edildi. Erdoğan’ın belediye başkanlarına “Aranız iyi mi?” diye sorduğu, Turan’ın “Birlikte çalışıyoruz”, İmamoğlu’nun “Omuz omuza çalışıyoruz” diye yanıt verdiği belirtildi. Erdoğan’ın da “Tabii aranız iyi olacak, ikiniz de Trabzonlusunuz” diye espri yaptığı aktarıldı. l İç Politika Kışlalı’nın eşi ve kızı CHP’ye üye oldu Uğradığı bombalı saldırı sonucu katledilen yazarımız Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı’nın eşi Nilüfer Kışlalı ile kızı Nilhan Kışlalı CHP’ye üye oldu. ANKA’nın haberine göre Nilüfer Kışlalı ve Nilhan Kışlalı’nın katılımı, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun referansıyla yapıldı. CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka da katılıma eşlik etti. Kılıçdaroğlu, kadın mücadelesinin önemine vurgu yaptı ve üniversite öğrencisi olan Nilhan Kışlalı’ya başarılar diledi. l Haber Merkezi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle