05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR 13 9 OCAK 2021 CUMARTESİ “Çünkü annelerimiz medeni, itaatkâr ve uyumlu kızlar ZAMANLA BÜYÜK DÂHI ERKEK SANATÇI IKONUNU YIKTIKLARI GIBI KADIN ÇIÇEKTIR IKONUNU DA BÜYÜK KADIN SANATÇI IKONUNU DA YIKARLAR. yetiştirmek istedi. Kadın sanatçı, derin Oyüzdenevlerimizi terk etmemiz zaman aldı. Şimdi yüksek sesle konuşuyor, haksızlıklara karşı bir insanlık tecrübesi çıkıyor, coşkuyla isyan ediyor ve muhteşem resimler yapmak için utanmadan büyük bir arzu duyuyoruz.” Cumhuriyet okuru olmak Çok önem verdiği tarihsel blokun oluşması için altyapıyla üstyapının uzlaşması gerektiğini, maddi güçlere sahip olmadan tasarlanan ideolojilerin ham Akbank Sanat, bu yılbaşı, seçkin insanlara hoş bir kitap armağan etti. “Büyük Kadın Sala kendi bedenlerini bir sahne gibi dünyaya açarak verili kimlik ve dışlama politikalarının gizli oyunlarını hayalden öteye gidemeyeceğini düşünen Gramsci, kolektif insanın yapmadığı, kolektif bilinçle gerçekleşmeyen tarihsel eylemin olamayacağını vurgular. natçılar” başlıklı çeviri kitabın önsergiledi. Ucuz emek cennetine ve çağdışılığın kasöz metninden anladığım kadarıyla bu kitabın çevrilme nedeni HaKazıyıp çıkardılar... ranlığına dönüştürülen ülkemizde, kolektif bilince ve tarihsel bloka müthiş bir gereksisan Bülent Kahraman’ın öteden beri Kadın sanatçılar kendileriyle o ka nim duyduğumuz bir dönemi yaşıyoruz. Türkiye’deki güncel saKONUK YAZAR nat konusunda öne sürdüğü, bu alanın aslınİNCİ EVİNER da kadın sanatçılarımız tarafından kurulduğunu ve geliştirdiğini savunduğu görüşlerinde ne kadar haklı olduğunu göstermek. Türk kadın sanatçıları dışarıda bırakarak çeviri kitap kolaycılığı ile “kadın sanatçılar” konusunu bir tür “kadın çiçektir” davranışına denk gelen bir küçümsemeyi kabul etmek mümkün değil. Umarım bu kitabın aldığı eleştiriler Akbank Sanat tarafından doğru değerlendirilir ve kendini yeniden yapılandırması için iyi bir fırsata dönüşür. Bu sayfada görüşlerini dile getiren sanatçılar için ise bu kitap, kadın sanatçı konusunu tartışmak için gerekçe oluşturdu. Kavga büyük... “Neden kadın sanatçı” sorusuna gelince: Kadınlığın toplumsal bir inşa süreci olduğunu düşünürsek kadın, yüzyıllarca bakılan imgesinde kendini anlamaya çalışmıştır, bu yüzden kadınların kimlik politikaları ve işgal edilmiş imgelemleri, hafızaları ve zihinleriyle çok büyük dertleri vardır, kavgaları büyük ve derindir. Kadın, yüzyıllarca bedeni üzerinde lar bolca “beden”den söz eder, çünkü orada özgürleşmek için çok kan dökülmüştür. Çünkü kadın, sanat ve ideoloji arasındaki ilişkilerin analizidir; bu yüzden eleştirel düşüncenin vazgeçilmez duraklarından biridir. Çünkü kadınların toplumsal ve kültürel ilişkileri ataerkil kültürün içine yerleşiktir. Eğer ideolojilerin bedenlerimiz üzerinde nasıl işlediğini görmek isterseniz kadınların yaptığı sanata bakınız; çünkü kadınların cinsiyetli kimlikleri ataerkil ideolojinin onayından geçmiş roller ve imgelerle uyumlu olarak şekillendirilmiştir ve çoğunlukla tanınması kolay değildir; bu yüzden İnci Eviner, yurtdışında sergileri açılan uluslararası bir sanatçı. En son “Harem” adlı eseri British Museum’da sergilendi. Kadınlardan yüzyıllarca sanat yapmaları beklenmemiştir, o yüzden bizden önceki her milletten kadın sanatçının özgürlük mücadelesi bizim için çok anlamlıdır. Kadınların yaptığı sanatın ayırıcı özelliği her zaman yapıtlarına yansımak durumunda değildir ama her adımda öznesi olmadığı, sadece bir imge olarak yer aldığı tarihin yükü altındadır. Ama savaş, kan ve şiddetten de sorumlu değildir. Zamanla kadın sanatçılar bu durumu avantaja çevirmeyi bildiler ve büyük dâhi erkek sanatçı ikonunu yıkarak sanatın o güzel hafifliğini ve neşesini de yaşadılar. Kadınların yarattığı kimi sanatsal pratikler öyle yenilikçi ve cödar çok uğraştılar ve o kadar sahiciydiler ki gerçek yüzlerine ulaşmak için bizzat kendilerini kullanarak bilinçaltına sızan, bazen de fark etmeden ellerine kollarına sinmiş ayrımcı, ırkçı, dışlayıcı her türlü duygu ve alışkanlıkları bıçakla kazıyıp çıkardılar ve önünüze fırlattılar. Çünkü annelerimiz medeni, itaatkâr ve uyumlu kızlar yetiştirmek istedi. O yüzden evlerimizi terk etmemiz zaman aldı. Şimdi yüksek sesle konuşuyor, haksızlıklara karşı çıkıyor, coşkuyla isyan ediyor ve muhteşem resimler yapmak için utanmadan büyük bir arzu duyuyoruz. Feminist felsefe, cinsiyetçi, ikiyüzlü kimlik politikalarını meşrulaştıran sanat tarihi yazılımını altüst etmiştir. 21. yüzyıla gelindiğinde geride kadın sanatçıların sanat formlarını ve dilini nasıl dönüştürdükleri aynı zamanda toplumların hikâyesidir, bu çok derin ve anlamlı bir insanlık tecrübesidir. O yüzden şimdi, bu yeni dünyada, erkeklerin özgürlüğü kadınlara bağlıdır. Kadınların ve hepimizin özgürlüğü, beyazların özgürlüğü siyahlara, Kürt kadın, göçmen kadın, LGBTİ+ ve her sınıftan kadının, çocuğun, erkeğin özgürlüğüne bağlıdır. Bu yüzden kadın hareketi bu kaGerçek, devrimcidir Gramsci’nin Aydınlar ve Toplum adlı kitabına yazdığı girişte, “Lassale’ın ‘Devrimcilik gerçeği söylemektir’ sözüne yer veren Gramsci, ‘Gerçeğin kendisi devrimcidir’ der. Yani gerçek, bir devinimdir, durmaz durulmaz, sonsuz bir devinimdir” diyor Vedat Günyol. Bu sözü ve Hegel’in “Gerçek her zaman somuttur” sözünü unutamam. Gerçek yaşamdan, somuttan kopmak, gerçeğin gerektirdiği adımlardan da uzaklaştırır insanı. Yazgülü Aldoğan, Yeni yıla nasıl girdiniz başlıklı yazısında (Cumhuriyet, 2 Ocak), yılbaşı gecesi TV’lerde halkın çoğunluğunun O Ses Türkiye ve İbo Show izlediğini, bu reyting sonuçlarının siyasetçilerce incelenmesini salık verirken gerçeğe dikkat çekiyor. Kadınlar öfkeli, ölüyor, çağdışılığın utancından kurtulmak için çığlık atıyor. Sağlık çalışanları öfkeli, ölüyor, çırpınıyor. Üniversite öfkeli, gençler geleceğini, hukukçular adaleti, özgür basın gerçeği arıyor. Toplumun her kesiminde yaralar kanarken Mahzuni’nin türküsü gerçek oluyor: “Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana.” Dayanışma! Cumhuriyet’in 4 Ocak günkü Tarihi Dayanışmaya Teşekkürler manşeti gözlerimi doldurdu. Eluard’ın Ozan ve Gölgesi’ndeki sözleri geldi aklıma (Türkçesi Özdemir İnce): “Beni coşturan bir sözcük var. Duyduğum zaman şiddetli bir titreme, büyük bir umut; en büyük umudu, insanları ezen yıhak iddia eden iktidar ve dinle ken bunları bulup çıkarmak ve kurtul mertti ki dünya barışı için dayanış dar cömert ve kucaklayıcıdır, hafıza kım ve ölüm güçlerini bozguna uğratan di bedenini geri kazanmak için sa mak çok zahmetli ve acı dolu bir ça manın yuvası oldu. sında kadın sanatçıların heyecan ve umudu iliklerime kadar hissettiğim bir sözvaşmıştır. Bu yüzden kadın sanatçı bayı gerektirir. Kimi kadın sanatçılar performans rici mücadelesi vardır. cük: Dayanışma sözcüğü!” Bugün köşemde bu dayanışma, bu gerNatGeo’nun sergisi dijitalde! En iyi çeviri çek var: 1960’lı yıllarda Akşam, Milliyet, 1970’lerde Yeni Ortam, Politika, Demokrat, günümüzde Sözcü, BirGün, Korkusuz gibi Onan, İstanbul’un değişimini fotoğrafladı Timurtaş Onan’ın 20002020 yılları arasında İstanbul’da çektiği sokak fotoğraflarından siyah beyaz bir seçki sunan “İstanbul Bir Garip Şehir” kitabı yayımlandı. Fotoğraf çekmeye başladığı 80’li yıllardan bu yana İstanbul’u defalarca kadrajına almış olan sanatçı, bu sefer de değişimin mekânlarını foNational Geographic’in en popüler, en çok ziyaret edilen sergisi olan ve şubat ayında ilk defa Türkiye’de de kapılarını açan Photo Ark, artık 360 derece sanal tur ile dijital ortamda gezilebiliyor. Sergi, vahşi hayatı ve yaşam alanlarını etkileyen konulara dair farkındalığı artırırken aynı zamanda gelecek nesillere dünya üzerinde yaşayan türlerle ilgili en dikkat çekici fotoğraflarla bilgiler aktarmayı hedefliyor. National Geographic fotoğrafçısı Joel Sartore imzasını taşıyan Photo Ark sergisi www.natgeotv.com.tr adresinden görülebiliyor. Kurtuldu’nun İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın bu yıl altıncısını sunacağı Talât Sait Halman Çeviri Ödülü’nün sahibi Erdem Kurtuldu oldu. Kurtuldu, Çince aslından çevirdiği 1997 tarihli Yan Lianke’nin romanı “Günler Aylar Yıllar” ile ödülü kazandı. Çevirmen, 20 bin TL ödül alacak. Seçici kurul, verilen ödülün gerekçesini, “Korkunçluğun da güzelliği olabileceğini hatırlatan roman, toplumsal bir alegoriyle, açlık ve susuzluktan ölmenin aşırıgerçekçi anlatımını birleştiren zorlu bir metin. Bu zorluğun üstesinden gelebilen Türkçe metin, bizlere hem kahramanımızın yaşama inadını hem de onu çevreleyen dünyanın yıkılışının ürpertisini hissettirmeyi başarabildi” olarak paylaştı. kardeşleri olan Cumhuriyet’in okurları... Cumhuriyet umuttur Bir öyküsünde, banliyö treninde Cumhuriyet okuyan birini sıkıştırıp, bu gazete komünisttir, okuyanı cezalandırırız diyerek tehdit edenlerin bir sonraki durakta binen devrimci gençlerce trenden indirilmesini anlatan Murat Tuncel, elimizden geleni yaptık, yapacağız diyor. Erdal Atıcı bu dönemi dayanışmayla atlatacağız, Fazilet Sayılan Peker Cumhuriyet’imizin hep yanındayız diyor. Cumhuriyet umuttur diyor Gönül Ay. Ben Cumhuriyet’im diyor Recep Nas. Korkut Akın 1980’lerde Erzurum’da Cumhuriyet’i sekize katlayıp iç ceplerine koyduklarını, banker skandalında yargıcın nasıl güvendin sorusuna bir mağdurun Cumhuriyet’te ilanı çıktı, Cumhuriyet’e güvenirim dediğini aktarıyor. Adalet Temurturkan, “Bir ekmek toğrafladı. 300 adetle sınırlı basılmış “İstanbir Cumhuriyet”le büyüdük derken bul Bir Garip Şehir” Timurtaş Onan’ın fotoğCumhuriyet’i gururla, şişinerek alıp okuraf kitabını satın almak ve daha fazla bilgi için sanatçının web sitesi (www.timurtasoBoğaziçili sanatçı ve yazarlardan bildiri Ölümsüz eserler duğunu söylüyor Enver Aytekin. Egazete aboneliğimi yeniledim diyor Cem Bayınnan.com) ziyaret edilebilir. Gain’de psikolojik gerilim dizisi Yeni dijital içerik platformu Gain’in, psikolojik gerilim tarzındaki mini dizisi “Terapist” izleyicisiyle buluştu. Yönetmenliğini Zeynep Dadak’ın üstlendiği dizinin başrollerini Çağdaş Onur Öztürk, Dolunay Soysert, İlayda Alişan, Muhammed Boğaziçi mezunu pek çok sanatçı ve man, Deniz Yüce Başarır, Dilek Emir, Diyazar, ortak bir bildiri yayımlayarak lek Özer, Duygu Dalyanoğlu, Elif Kara“Demokratik süreç işletilmeden atama man, Elvan Kıvılcım, Emel Kurma, Emin yoluyla göreve getirilen partili bir rektö Alper, Emrah Kolukısa, Ezgi Karadayı, rün Boğaziçi Üniversitesi’nin temsil et Feryal Öney, Feryal Tilmaç, Füsun Çetiği ve gelenekselleşmiş değerlere zarar tinel, Genco Gülan, Gizem Aksu, Gönül vereceği inancındayız” dedi. Bildiriyi im Kıvılcım, Gülce Başer, Gülsevin Kıral, zalayan isimler şöyle: Alper Canıgüz, As Günkut Güven, Hale Tenger, Haluk Polı Biçen, Aslı Der, Aygen Tezcan, Ayhan lat, Hande Ortaç, Hikmet HükümenoğAkkaya, Aykut Altın, Aylin Aslım, Ay lu, İlke Yiğit, İlker Yasin Keskin, Karin sel Yıldırım, Aysu Yumuşak, Ayşe Tütün Karakaşlı, Kerem Eksen, Kerem Kurdoğcü, Banu Açıkdeniz, Başar Başarır, Be lu, Levent Soy, Maral Çankaya, Neslidirhan Dehmen, Beril Sarıaltun, Birgül han Acu, Neslihan Önderoğlu, Nihan KaOğuz, Burcu Yankın, Burçin Tetik, Bü ya, Nurdan Gürbilek, Orhan Cem Çetin, lent Somay, Büşra Karpuz, Celal Morde Pelin Batu, Rubar Dindar, Selda Öztürk, niz, Cem Uçan, Cüneyt Yalaz, Defne Su Selen Uçer, Şerif Erol, Vedat Yıldırım. İş Sanat’ta çevrimiçi Ölümsüz tiyatro eserlerinden bölümlerin seslendirildiği “İş Sanat Okuma Tiyatrosu” ocak ayında da devam ediyor. Deniz Türkali ve Ushan Çakır, Henrik İbsen’in “Peer Gynt” adlı eserinden bir bölümü seslendirdi. William Shakespeare’in ölümsüz bir aşk hikâyesini konu aldığı “Antonius ve Kleopatra” ise 13 Ocak’ta Meltem Cumbul ve Can Kulan’ın sesinden dinlenebilecek. Serinin diğer bölümleri, İş Sanat’ın sosyal medya hesaplarından ve internet sitesinden sezon boyunca ücretsiz izlenebilir. dır. Ülkü Alışık Çiftçi, Çiğli ADD kurucularından Süleyman Dinçer’e Cumhuriyet Hoca denildiğini söylerken Mustafa Naci Özer, her gün iki tane alıyorum diyor. Hatice Sönmez Kaya, dağarcığının varsıllaşmasına borçlu olduğu Cumhuriyet’in okuru ve CUMOK’lu olmaktan onur duyduğunu söylerken baba yadigârına 13 yaşından beri sahip çıktığını söylüyor Umut Özkan. Şerare Yağcıoğlu, ülkenin sevdalı sesiyiz derken sevginin, dostluğun ve barışın üzerine kurulmuştur bizim sevdamız diyor İzzet Ulusman. Derviş Keçeli noktayı koyuyor: Yazanlar, okuyanlar, yaşatanlar var olsun! Uzuner, Murat Kılıç ve Zeynep Çamcı paylaşıyor. Dizi, kişilik bozuklukları ve psikotik hastalıklar konusunda uzman bir terapistin karısının öldürülmesiyle hayatının altüst [email protected] masını merkeze alıyor. Platformdaki içerikler, mobil cihazlar üzerinden indirilen “GA Sertab Erener ‘Ah Şişede La’l’ (Kala Music) İN” uygulaması üzerinden izlenebiliyor. Sertab Erener ‘Ben Yaşarım’ (Kala Müzik) Gündoğdu’dan yeni şarkı Ceren Gündoğdu’nun yeni tekli çalışması “Bazen Birden” video klibiyle birlikte tüm dijital platformlarda yerini aldı. “Bazen Birden” beklenmedik bir anda gelen bir haberle hayatın bir anda tepetaklak olabileceği gerçeğinin altını çizen ve tüm kalbi kırıkları duygularıyla yüzleşmeye davet eden bir şarkı. Düzenleme ve prodüktörlüğünü “Arel Koray Nalbant”ın üstlendiği “Bazen Birden”in video klibi ise Onur Işık Cantürk yönetmenliğinde çekildi. Sertab Erener 1994 yılında çıkardığı “La’l” albümünden kısa bir süre sonra çok istediği bir şeyi gerçekleştirmiş, o zamanlar yeni yeni popüler olan unplugged bir konser yapmıştı, televizyon için. Bu konserde “La’l” albümünde yer alan 10 şarkıdan (Mustafa Sandal bestesi “Büyü de Gel” dışında) dokuzunu karışık bir sıra ile çalmışlardı. Konser kadrosu da albümden biraz farklıydı; davulda Ahmet Altuğ, vurmalılarda Turan Üğrük, piyanoda Tarık Sezer, akustik gitarlarda Tahsin Endersoy ile Erdem Sökmen, basta Levent Yüksel yer alıyordu. Canlı Fişsiz adıyla çekilen kayıtlar, çeyrek asır boyunca İzzet Öz’ün çekmesinde uyumuş; Sertab ve arkasındaki müzisyenler bile kaydı çoktan unutmuşlardı. Ancak yakın zamanda Öz, zulayı patlatıp kayıtların plak olarak basılması fikrini ortaya atınca olanlar oldu; “La’l” albümünün tarihi akustik konseri ilk kez “Ah Şişede La’l” adıyla plak formatında piyasaya çıktı. Kayıtlar haliyle, anlaşılabilir nedenlerle çok parlak değiller ama bu durum yine de konserin güzelliğinden hiçbir şey eksiltmiyor. Son derece içten çalınmış bu konserin en güzel yanlarından biri Sertab’ın şarkı aralarında yaptığı kısa ve nahif konuşmalar. 1994 yılına ait kayıtlar ama plak sanki yepyeni... Sertab Erener’in çift plak halinde basılan yeni albümü “Ben Yaşarım”ın kapısını çaldığınızda, karşınızda genç ressam Dicle Çiftçi’nin harika grafik portrelerini buluyorsunuz. İçeri girdiğinizde (biri versiyon olmakla) 14 cesur şarkı tarafından karşılanıyorsunuz. Cesur, çünkü piyasa standartlarını zorlayan şarkılar, kalıpların dışına çıkan denemeler, yenilikten çekinmeyen korkmayan sound’larla dolu içerisi. “Ben Yaşarım”, Sertab’ın on üçüncü stüdyo albümü. Dört yıl önce çıkardığı “Kırık Kalpler Albümü”nün kısmen devamı, ancak ondan bir adım ileride. İleride olmasını sağlayan şey de ileriye bakan anlayışıyla birlikte, Sertab’ın geçmişindeki çalışmalara da uzanıyor oluşu. Sertab, kariyerinin satırlarını uzattıkça kişisel hesaplaşmalara ve sosyal muhasebelere eskisinden daha fazla giriyor. Örneğin burada Björk’vari elektronik şarkı “Aç Sesini”, üzeri örtük sistem eleştirisi yapması nedeniyle önemli. Yapımcılığını gitarcı eşi Emre Kula ile üstlendiği albümde ikilinin yanı sıra Sezen Aksu, Can Bonomo, Doğan Duru, Ersel Serdarlı imzalı parçalar var. Albüm, gitar ağırlıklı pop tarzında, ince düşünülmüş, sağlam düzenlemelere sahip, akılda kalıcı şarkılara ev sahipliği yapıyor; genel havası ise umutlu ve olgun.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle