08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER 5 6 OCAK 2021 ÇARŞAMBA CHP lideri Kılıçdaroğlu’ndan, Boğaziçi Üniversitesi’ne takılan kelepçe yorumu: Darbenin fotoğrafı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Erdoğan, istediği kadar saldırsın. Gece rüyasında en çok beni görüyordur. Kendisinden sonra CHP’nin iktidara geldiğini görüyor. CHP’den korkuyor” değerlendirmesinde bulundu. Kılıçdaroğlu, partisinin genel merMAHMUT kezinde gazeteciLICALI lere açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı. Kılıçdaroğlu, özetle şunları dile getirdi: KISIR TARTIŞMALARA GIRILMEMELI: Türkiye’nin dünya kadar sorunu var, nereye dokunsanız bir sorun yumağı. İster ekonomi, ister sağlık, ister dış politika. Gerçekten mutfaklarda yangın var, insanlar perişan. Böyle bir ortamda kısır tartışmaların içine girmek yerine vatandaşın var olan sorunlarını çözmeye siyaset kurumunun kilitlenmesi gerekmez mi? 2021’DE SORUNLARI DEVRALDIK: Torpili olan iş buluyor torpili olmayan isterse KPSS’de 100 alsın eleniyor, devlet liyakat üzerine inşa edilmez mi? Tüm bunlar, 2021’de önümüzdeki sorunlar. 2020’den 2021’e sorunları devraldık. ‘Artık yeter’ diyoruz. Erdoğan bu soruma asla cevap veremiyor: 18 yıldır yönetiyorsun 82 milyon insanı hangi gerekçe ile Londra’daki tefeciye mahkum ettin? Neden dünyanın en yüksek faizini ödüyoruz? VATANDAŞ ‘YETER’ DEMELI: Halktan yana yönetselerdi tefecilerin kucağına oturmazlardı. Tamamen yapay gündemlerle tartışıyoruz. 2021’de sorunu çözecek insanların siyasette yükselmesini istiyoruz. Vatandaşın da ‘artık yeter’ demesini bekliyoruz. Bu kadar açlık, gözyaşı, bizim hak ettiğimiz bir şey Kemal Kılıçdaroğlu ‘ÖZGÜR MEDYAYA ÜÇ TÜR BASKI’ Evren’in aklına gelmemişti: Özgür medyaya baskı var. Doğru habere erişim engeli getiriliyor yargı kararıyla. Adam sahte diploma sahibi, mahkemede itiraf ediyor, siz kalkıyorsunuz bunu Meclis’te savunuyorsunuz ve bir de sahte diploma haberlerine erişim yasağı getiriyorsunuz. Kenan Evren’in aklına gelmemişti bu. Özgür medya, haberlerini baskılara rağmen yapacak. Bir ülkenin hapishanelerinde gazeteci varsa o ülkede demokrasi yoktur. BİK aracılığıyla devlet soyuluyor: Medya üç tür baskı altında: İlki doğrudan gazeteci üzerine; tutuklanabilir, tazminata mahkum edilebilir. İkincisi; Basın İlan Kurumu (BİK) aracılığıyla gazeteye ceza. Sonuncusu da Maliye Bakanlığı aracılığı ile yapılıyor, gazete patronu cezalandırılıyor. Havuz medyası ise BİK aracılığı ile besleniyor. Gazetelerin tirajları yanlış. 300 bin tirajlı gazete 30 bin satıyor. 180 bin tirajlı gazete kapandı. Beş bin bile satmıyordu. BİK aracılığı ile devlet soyuluyor. l ANKARA değil. Her alanda ciddi sorunlarımız var ve biz bunları aşmaya kararlıyız; aşacağız. Bu ülkenin insanlarıyla beraber aşacağız. ÇARESIZLIĞINI GÖSTERIYOR: (Erdoğan’ın ‘Sözcü gazetesini okumayın’ çağrısı üzerine) Erdoğan’ın çaresizliği olarak değerlendiriyorum. ‘Gazete almayın, okumayın’ ne demek? Düşünceye karşı olmak demek, farklı düşüncelere, eleştirilere tahammül edememek demek. HER DARBEYE KARŞIYIZ: (İlker Başbuğ’un 27 Mayıs açıklamasının anımsatılması üzerine) 20 Temmuz’dan sonra Türkiye bir sivil darbenin içindedir. Biz hiçbir darbeyi savunmadık. Demokrasinin bu noktaya gelmesinin temelinde darbeler vardır. Biz hem askeri hem de sivil darbelere karşıyız. 12 Eylül’de Kenan Evren ve arkadaşları ne yaptıysa 20 Temmuz’dan sonra benzerini bunlar yaptı. OHAL koşullarında darbe süreci sürüyor. Bugün Erdoğan’ı eleştirme cesaretini kaç kişi gösterebiliyor? Kenan Evren ile kıyaslayınca paralelliği görürsünüz. O dönem de parlamento askıya alınmış göstermelik parlamento vardı, şimdi de o var. Biz her iki darbeye karşıyız. ÜNIVERSITENIN KAPISINA KELEPÇE VURDULAR: (B.Ü kapısına kelepçe takılması konusunda) Türkiye bir sivil darbenin içinde. YÖK kimin zamanında kuruldu? 12 Eylül darbecilerinin yaptığı yasal düzenlemelerin hepsi hâlâ yürürlükte. O dönem üniversiteye nasıl atanırsa hâlâ öyle atanıyor. Erdoğan istediğini atıyor. Tek koşulu var partili olması lazım. Tek görevi Erdoğan’ı alkışlamak. Bilim üretilen yerlerde, her türlü düşüncenin özgürce tartışıldığı yerde akademik özerklik vardır. Kelepçe takılması için darbe döneminin daha güzel fotoğrafı olabilir mi? Üniversitenin kapısına kelepçe vuruyorsunuz. ERDOĞAN CHP’DEN KORKUYOR: Erdoğan, istediği kadar saldırsın. Gece rüyasında en çok beni görüyordur. Kendisinden sonra CHP’nin iktidara geldiğini görüyor. CHP’den korkuyor. İsraf ile nasıl mücadele edilir, yoksulluk ile nasıl mücadele edilir, verginin her kuruşunun hesabı nasıl vatandaşa verilir, bunları tüm dünya görecek. CHP, artık 2021 yılının en güven veren partisidir. AKP VE MHP’NIN SORUNU: (HDP’yi kapatma çağrısı üzerine) Bu AK Parti ve MHP’nin sorunu. Kapatılabilir mi? Kapatılabilir. Darbe dönemindeyiz. Her şey yapılabilir. Bunlar demokrasimizi geriye götürür. Siyasi partilere her türlü eleştiriyi yaparsınız ama kapatma doğru değil. Elinde argüman kalmayan iktidar, ‘darbe’ iddiasını sürekli gündemde tutarak çıkış yolu arıyor Yâr bana bir mağduriyet!.. n “61 Anayasası bugüne likten soruşturma açılmakadar hazırlanan en özgürsı için daha ne beklenilükçü anayasaydı. O nedenyor ki?.. le 12 Mart ve 12 Eylül cunn “DP erken seçime gittacıları bile ‘61 Anayasası bize bol geldi’ demişlerdi.” MIYASE seydi 27 Mayıs olmazdı.” ILKNUR n Hükümet erken seçin İhh, bak gördün mü me gitmezsen darbe yaalenen darbe çağrısı yapılıyor... parız diye tehdit ediliyor. Gözü n “Basın özgürlüğü DP dönemi dönmüş bunların. ni aratır oldu...” n Sizi gidi darbeciler sizi... Ah keşkem, keşkem Yakalandınız işte... Yukarıdaki diyalogları daha n “Yargı bağımsızlığından eser da uzatmak mümkün. 1960 önkalmadı. İktidarın emriyle dava cesine yönelik her söz, her saplar açılıyor. Tahkikat Komisyonu tama iktidar ve yandaşları için günlerini yaşıyoruz.” “darbe çağrısı” olarak yorumn Darbeci ruhu hortladı yi lanıyor. İyisi mi 1950 ile 1960 ne... Bunlar hakkında darbeci arasını tarihten silelim ve toplikten dava açılması lazım. tan kurtulalım. Tarih kitaplarınn “Siyasi iktidarların badan silmek de yetmez insanlaşı basınla hiç hoş olmadı. Bası rın beynine de format atalım ki nın özgürlük ve özlük hakları iktidar rahatlasın. 1961’de çıkarılan 212 sayılı ya Aslında yukarıdaki sözlerin, bısayla gerçekleşti.” rakın darbe çağrısını, imasını bin Darbecilere alkış tutuluyor. le içermediğini onlar da biliyor. Hiç iflah olmaz bunlar... Ama “darbe” ihtimalini sürekn “Saray rejiminin sonu geli li gündemde tutmaya ihtiyaçları yor. Atatürk’ün kemiklerini sız var. Hani İbrahim Tatlıses’in “Ah latacak liyakatsizlerin sonu gele Keşkem” diye bir şarkısı var ya, cek. Devlet memuru gibi çalışan gerçek bir darbe çağrısı olsa zil bürokratlar korkmasınlar, Türki takıp oynayacaklar neredeyse. ye Cumhuriyeti Devleti gelir, sa Şener Şen’in efsane filmlerinat gibi işlemeye başlar ve o saa den Çıplak Vatandaş’taki “Olmatin en kıymetli çarkları siz olur dı ne yaptıysam olmadı” replisunuz. Eğer ki koltuğunuzda dev ği iktidarın son aylardaki halini lete sadakatle çalışıyorsanız.” çağrıştırıyor. nBundan daha açık darbe çağrısı mı olur? Apoletlileri göreve çağrıyor alenen. Olmuyor...Olmuyor... Olmuyor... n “Askerlerin sivil mahkeEskiden oyları artırmak, kenmelerde yargılanmasının önü di seçmenlerini moda deyişle nü açan düzenleme FETÖ’nün de konsolide etmek için dolaşıma önünü açtı. O düzenlemeyi kimle soktukları bütün argümanlar elrin getirdiğine bakmak lazım.” lerinde patlıyor. Alıcısı yok ama n Ahaa! Darbe için işaret fi yine de pes etmeksizin aynı yeşeğini attı. Hakkında darbeci meği ısıtıp ısıtıp servis etmekten bıkmıyorlar. Çünkü mutfakta başka yemek hazırlamak için malzeme kalmadı. Memura, işçiye, emekliye, asgari ücretliye enflasyon oranında zam yapacak para yok. İstihdamı artıracak yatırım yapmaya kaynak yok. Dış politikada “Eyy!” diye gürlemenin bedelini göze alacak durumda değiller. “Karadeniz’de gaz bulundu, Trakya’da yüzyılı kurtaracak petrol bulundu” müjdelerine de vatandaşın tepkisi, “Bizim mutfakta yemek yapacak malzeme bulsak” şeklinde olunca dönüp dolaşıp eski argümanlara sarılıyorlar. Son vaveylayı biliyorsunuz. Arkadaşımız İpek Özbey, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’la yaptığı söyleşide, Menderes’in Eskişehir’deki seçimlere yönelik konuşmasına atıfta bulunarak sorduğu soru ve Başbuğ’un da “Menderes, o konuşmada Sıtkı Yırcalı’nın önerdiği erken seçim ilanında bulunsaydı darbe olmayabilirdi” yanıtı üzerinde iki gündür adeta tepiniliyor. Yok efendim, Başbuğ erken seçime gitmezse hükümete darbe sopasını göstermişmiş, yok İpek Özbey soruların tümünü 1960 öncesi olaylardan darbenin önlenebilirliği üzerinden sormuşmuş, vay efendim gazete başlığı provokatifmiş... Mişş de miş mişş... Affedersiniz, paranoyak mısınız? Hadi iktidar mensuplarını anladık. Ama diğer meslektaşlarımızın bile bu koroya katılmasına hayret doğrusu... Yahu İlker Başbuğ son kitabında 1960’la 1980 arası dönemde güç odaklarının mücadelesini konu ediniyor. O yılların güç odakları kim? Ordu ve iktidarı elinde bulunduran siyasi partiler ve dış hegemon güçler... Kontrgerilla üzerinde “Bilmiyorum, benim şahit olduğum bir şey yok” deyince doğal olarak 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül darbelerine giden süreçle ilgili konuları soracaksınız. Kitabı görmeden ahkâm kesiliyor. Ayrıca Başbuğ’un kitabının arka kapağında “Adnan Menderes 25 Mayıs 1960 günü erken seçim kararı alındığını açıklasaydı ne olurdu” sorusuna yer verilmiş. Demek ki, bu konuda yapacağı saptama önemli. Özbey de bunu sormuş. Cevabı da gazete başlığa çıkarmış. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun “Seçimi kazansanız bile iktidara gelemeyeceksiniz” açıklamasını maazallah bir muhalefet mensubu söylemiş olsaydı ne olurdu? Allaaah! İktidar için kaymaklı ekmek kadayıfı olurdu değil mi? Bu iş, artık kabak tadı vermeye başladı. Buzağıyı artık öküz altında aramayı bıraktık; çünkü sonuçta aynı familyadanlar. Başka canlıların altında aramaya başladık galiba... Her sözden darbe iması çıkarmak eğer iktidar mensupları için kasıtlı bir çarpıtmadan ibaret değilse o zaman bir paranoyaklık durumu söz konusu. Bu da bizim değil psikiyatrinin alanına girer... Allah şifa versin, ne diyelim... Marksist, Leninist, elitist ve terörist Tamam peki, bu ülkeyi elitler yönetmesin. Demokrasiden önce Allah’a inananlar yönetsin. Ne olduğunu anlamadığı heykellere ucube deyip, yıktıranlar yönetsin. “Anamız ağladı” diyen çiftçiye “Ananı da al git” diyenler yönetsin. Sporcu kızların, dansçı kızların kıyafetleriyle uğraşanlar yönetsin. Sanatçıların politik duruşlarıyla uğraşanlar yönetsin. Gazetecileri hapislere tıkanlar yönetsin. Ülkenin nesi var nesi yoksa satanlar yönetsin. Anayasayı tanımayanlar yönetsin. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarını uygulamayanlar yönetsin. İstanbul Sözleşmesi’nin aile bütünlüğüne tehdit olduğunu düşünenler yönetsin. Kadınla erkeğin asla eşit olmadığını düşünenler yönetsin. Ekolojik dengeyi umursamayanlar yönetsin. İnşaat sektörünü canlandırma bahanesiyle şehri talan edenler yönetsin. Laikliğe düşman olanlar yönetsin. Kubbelerden miğfer, minarelerden kılıç kuşananlar yönetsin. Muhalif olan herkese terörist damgası vuranlar yönetsin. Meclis’in iradesini ve halkın tercihlerini hiçe sayanlar yönetsin. Tamam bu ülkeyi cahiller ve kötüler yönetsin. Yeter ki elitler yönetmesin... mi diyorsunuz? Elit bir nedir? Elit, Türkçeye Fransızcadan geçmiş bir kelimedir ve Türkçesi “seçkin”dir. Farsçası “güzide”, Arapçası da “mümtaz”dır. Yani kötü bir şey değildir. Küfür olarak kullanamazsınız. Elitizm ise siyaset felsefesidir. Seçkinlerin iktidarını savunur. Tartışılmaya açıktır. Ama onu da bir küfür olarak kullanamazsınız. Tıpkı laikliği, demokratlığı, eşitlikçiliği bir küfür olarak kullanamayacağınız gibi... Ve cehaleti de bir erdem gibi pazarlayamayacağınız gibi. Cahilin öfkesi anlaşılabilir ama onaylanamaz; o öfkeyi körükleyip ortalığı yakmaya çalışan politik bir ahlak da bir ülkenin övünülecek nişanı olamaz. Bazı insanlar bazı insanlardan daha akıllı, daha meraklı, daha çalışkan, daha becerikli olurlar. Genellikle düşünceleri, davranışları ve vardıkları sonuçlar diğerlerinin düşüncelerinden, davranışlarından ve vardıkları sonuçlardan daha isabetli olur. O yüzden toplumlara kanaat önderliği yaparlar. Mesleklerinde idol olurlar. Onlara güvenilir. Onların cesaretine saygı duyulur. Akıllarına danışılır. Fikirleri üzerine kafa yorulur. Bu ülke kendi elitini yaratma mucizesi üzerine kurulmuş bir uygarlık tecrübesi neticesinde evet elitist bir ideolojiye zamanında göz kırpmış bir ülkedir. Çünkü, tarihindeki çoğu öğretmen, devlet adamı, akademisyen, doktor, mühendis, şair, yazar, oyuncu, hukukçu vs. yoksul ve cahil bırakılmış halkın içinden, fırsat eşitliği tanınmış kız ve erkek çocuklarının arasından çıkmıştır. O yüzden yoksul ve cahil ailelerin içinden yetişmiş mümtaz isimlerle haklı bir gurur duyar. Ama elitini doğru tarif etmekte çoğu zaman sınıfta kalmıştır. Elitle faşisti birbirine karıştırmıştır. O yüzden yakın tarihinde gerçekten elitist bile olamamış, onun yerine kendisini kâh askeri kâh sivil, hep faşist iktidarlara teslim etmiştir. Dindar ve kindar gençlik Gençlerin bu ülkenin kâbusu değil, şansı olması için yetiştirildiği günlerde değer verilen güzide, mümtaz, elit insan yetiştirme gayretini küçümseyenler... Dindar ve kindar gençler yetiştirme hevesleri kursaklarında kalmasın diye bugün ülkenin, artık bir avuç kalmış aydınlık, özgürlükçü ve eşitlikçi gençlerine bildikleri tek damgayı “terörist” damgasını vurmaya çalışıyorlar. Bir zamanlar gençliği coşkusundan yaralayıp kanadını kıran ideolojilerin hazırladığı zemin üzerine, kendi faşizmlerini inşa ediyorlar. Yarım asır önce ülkenin akıllı çocuklarını nasıl MarksistLeninist diyerek ibreti âlem için astılarsa, bugünün akıllı çocuklarını da “elitist terörist” diyerek yok etmeye çalışıyorlar. Sadece insan öldürerek katil olunmaz. Bazı iktidarlar hâkim oldukları polis güçleriyle, tekellerine geçirdikleri devlet sistemleriyle demokrasiyi, özgürlüğü, hukuku katlederler. Ve tüm katil polisler ve de katil devletler gün gelir muhakkak hesap verirler. Hem de o hesabı bizzat o gençlere verirler. BAŞARIR, ÇELİK’İN GAFINI MECLİS’E TAŞIDI: Etme bulma dünyası AKP Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin MYK toplantısı sırasında “Türkiye DEAŞ’la da mücadele eden yegâne terör örgütüdür. PKK ve diğer terör örgütleriyle de mücadele eden yegâne terör örgütüdür” dedi. CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın yanıtlaması istemiyle soru önergesi vererek, Çelik hakkında suç duyurusunda bulunulup bulunulmayacağını sordu. Kendisinin Tank Palet Fabrikası’na ilişkin sözlerinin çarpıtılarak linç kampanyasına dönüştürüldüğünü belirten Başarır, “Etme bulma dünyası. Beni haksız yere linç etmek isteyenler, AKP Sözcüsü Ömer Çelik’in ‘Türkiye bir terör örgütüdür’ anlamındaki sözlerinden ötürü şimdi ne diyecekler merak ediyorum” dedi. l ANKARA/Cumhuriyet TRT Ankara Radyosu’nun duayen ssmlerrnden, usta sppker ve ddkssyon uzmanıhocası, kısa bbr süre önce yyttrmmş olduğumuz sevggll arkadaşımız Varlık Özmenek’’n değerll eşş, Hatice Sertdemir U 100 YAŞINDA VEFAT ETTİ lu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü 5 ve 8 yaAtatürk onu şında iki kez gören 100 yaşındaki Hatice Sertdemir, önceokutmak ki gün tedavi gördüğü Datça Devlet Hastanesi’nde yaşamını yitirdi. Atatürk âşığı olduistemişti ğunu her zaman yineleyen Hatice Teyze’nin cenazesi bugün Muğla’nın Datça ilçesinden alınarak İstanbul’a getirilecek. Hatice Sertdemir’in cenazesi ikindi namazına müteakip Beykoz Paşabahçe Camii’nde kılınacak cenaze namazının ardından, Paşabahçe Mezarlığı’nda bulunan aile kabristanına defnedilecek. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda Cumhuriyet’e konuşan Hatice Teyze, Atatürk’ün kendisini okutmak istediğini anlatırken, gençlere “Atatürk masal değil, gerçek bir kahramandı. Her vatandaşa, kadınlara haklar sağladı. Onun yolundan gidin” demişti. l İç Politika AYLİN ÖZMENEK’’ yyttrmmş olmanın acısını aaless ve dostlarıyla paylaşıyor, bütün sevenlerrne başsağlığı ddllyoruz. TÜRKİYE İŞÇİ PARTİLİ DOSTLARI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle