05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 16 OCAK 2021 CUMARTESİ HABER TEVHIDSELAM KUDÜS ORDUSU DAVASINDA ÜÇ SANIK IÇIN SKANDAL KARAR 28 Şubat’a bağladılar Toplumun dışına düşen öncü: Mahcubiyet ve Haysiyet Her ülkenin 68’i, 1968 kuşağı farklı. Oysa benzerlikler de var. Edebiyatla bakmaya devam. Norveçli yazar Dag Solstad’ın (1941 doğumlu) Mahcubiyet ve Haysiyet adını taşıyan romanı (1994), öğretmen aydının (öncünün) dünya değişirken yaşadığı hayal kırıklığının anlaşılması adına yazı zincirimizde önemli bir halka. Solstad’ın romanlarını iki döneme ayırmak mümkün: İlk dönemde, 68 kuşağının yeni bir kamusal gündem, yeni bir kültürel hegemonya alanı inşa edişini merkeze alan öncüleşme romanları; ikinci dönemde ise bu kuşağın kendisini giderek toplumun, kamusalın dışına fırlatılmış olarak görmeye başlamasını dert edinen geri çekilme romanları egemen. Roman bu ikinci döneme ait. Başkarakterin, bir lisede Norveç Dili ve Edebiyatı dersleri veren öğretmenaydın Elias Rukla’nın meselesi de bununla bağlantılı. Rukla, 25 yıllık öğretmendir. Bir gün derste Ibsen’in eserini okurken yıllardır dikkat etmediği bir ayrıntıyı fark eder; heyecanlanır. Gelin görün ki sorun şudur: Fark ettiği bu ayrıntı, onu heyecanlandıran “kültürel tema”, ne sınıftaki öğrencileri ne de öğretmenler odasındaki öğretmenleri ilgilendirmektedir artık. Kamusal gündem değişmiştir. Bunu fark etmesi, kopuş sahnesinin, sorgulamanın merkezindedir. Ara bilgi verelim: Norveç’te, özellikle kültürel alanda yazarları, aydınları aracılığıyla etkin bir hegemonya örgütlemiştir 68’in sosyalist öncüleri. Dolayısıyla bir dönem kendi gündemlerini kurmuşlar; aydınlarla emekçi sınıflar arasında ortak dil geliştirmekte ve yeni bir kamusallık inşa etmekte epey mesafe kat etmişlerdir. Şimdi bu sahneyle Elias Rukla’nın (onun nezdinde, her şeye rağmen akışa teslim olmamış öncü tipinin) fark ettiği şudur: Belki kendisi aynı kişidir; ama içinde yaşadığı ülke ve toplum değişmiştir. O hegemonya aşınmıştır. Öğretmenler kredi borçlarıyla, tüketimleriyle ilgilidir. Gazetelerin, televizyonların konuları ve genel olarak kamusal gündem; bir dönem kendilerinin inşa etme mücadelesine giriştikleri toplumsal gündemden farklıdır. Niteliksizleşme ve bireycileşme başını almış yürümüş; duyarlılıklar değişmiştir. Geçen hafta ele aldığımız yeraltı insanının tanınma mücadelesi verdiği kamusal alandan da farklıdır karşımızdaki. Aydın artık yeraltından çıkmış, öncüleşmiş; ancak inşa ettiği kamu büyük oranda çözülmüştür bu sefer de: “Elias Rukla görünmez olmuştu adeta, bu da ona acı veriyordu”; bu cümle her şeyin özetidir. Yeraltı İnsanından Farkı Tekrar belirtmeliyim: Dostoyevski’nin bize sunduğu yeraltı insanının acısından farklıdır durum burada; Rukla verili kamusal alana eşit bir özne olarak kabul edilmemekten dolayı değil, bu kamusal alana, gündeme ve konularına, kısacası yeni topluma kendisini ait hissetmemekten dolayı acı çekmektedir: “Elias kendini yenik hissediyordu. Savunduğu her şey toplumdaki günlük konuşmalardan silinmişti” cümlesi bunun kanıtıdır. “En fenası, kimseye söyleyecek bir sözü yoktu. Sözü ancak kendineydi… Bir çağ kapanmıştı ve toplumsal konularla ilgili bir birey olarak Elias Rukla’yı da beraberinde götürmüştü.” Dinleyerek, kamusal meseleler üzerine tartışarak konuşmanın yöntem olarak geri çekilmesinden duyulan rahatsızlıktır bu bir yandan da. Dertler bireyselleşmiş; konuşma eylemi, toplumsal içeriğinden soyutlanarak tek tipleşmiştir. Bu yabancılaşma duygusunu doğuran değişim şu cümlelerle sunulur romanda: “Söyleşme eylemi sona ermişti… Zira tartışmanın, konuşmanın yapılacağı kamusal alan hep meşguldü.” İşte bu ortamda toplumsal öncü Elias Rukla, “toplumun dışına düşmüştür artık.” Aydın öncünün inşasına giriştiği kamudan dışlanmasının, yenilgi ve geri çekilme hissinin yarattığı ruhsal tahribata dair bir başyapıt bu roman. Öğretmen, öğrenci gençlik ve genel olarak aydın kitlelerin öncülük pratiğinin tarihsel açıdan gelişkin olduğu bizim gibi ülkelerde de bugün bu işlev kaybı ve toplumun dışına düşme hissini, geri çekilmenin ıstıraplı ruh halini yaşayanlar sayıca az mıdır? Sahi, toplumsal öncülük işlevi aşınan Ahlat Ağacı’nın öğretmen karakteri İdris’in kıra çekilme yönündeki nihai tercihine yol açan koşullarla Norveçli öğretmen Elias Rukla’nın durumu çok mu farklı? Öncü aydının (akışı bozamıyorsa da akışa teslim olmayı reddeden aydının) yalnızlaşması; sonunda yabana, kıra, toplumun dışına çekilmesi; yeniden yeraltını, sığınağını ya da kuyu kazarak suyu araması bu süreçlerin sonucu. Rukla’nın gelgitli ruh hali de sığınağa çekilme olasılığının işaretlerini veriyor. Kendisini Birinci Dünya Savaşı sonrasının ruhsal sarsıntılarıyla, bu sarsıntıları anlatan romanlarla özdeşleştirmesi tesadüf olmasa gerek. Belki romanda Kafka’nın adının bu çerçevede geçmesini de bir işaret olarak değerlendirmeliyiz. Öyleyse haftaya Kafka, Dönüşüm. Sonra, diğer olasılıkları da tartışacağız. Gazetemiz yazarları Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok ve Ahmet Taner Kışlalı cinayetlerinin arkasındaki örgüt olan yasadışı TevhidSelam Kudüs Ordusu üyesi olmak suçundan yargılanan 3 sanığın beraat ettikleri ortaya çıktı. “tvhaberi.com”da yer alan habere göre, Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi, avukatlarının talebi üzerine Selahattin Eş, Ali Akbulut, Aydın Koral ve Ahmet Cansız’ın hakkındaki yakalama kararını “savunmalarını” yapmaları amacıyla kaldırdı. Bunun üzerine Ahmet Cansız dışındaki üç sanık, 2020 yılı içinde Türkiye’ye gelerek mahkemede savunma yaptı. Sanıklar haklarındaki suçlamaları reddetti. 20 Ekim 2020’deki duruşmada mahkemeye çıkan Koral, Mumcu’nun aracına bombayı yerleştiren isim olan Oğuz Demir’i tanımadığını savunarak “En ufak bir örgütsel faaliyetimiz olmadı. Ben dini ve ilmi araştırmalarda bulundum” dedi. Davanın 8 Aralık 2020’de görülen du‘HUKUK SISTEMININ FOTOĞRAFI’ n Uğur Mumcu davası avukatlarından Halil Sevinç: İddianamede beraat eden sanıkların bir kalaşnikof silahını sakladıkları bilgisi yer alıyordu. Bu durum hiç araştırılmadı. Bizim bu davaya karşı diyeceğimiz bir şey yoktur çünkü Yargıtay bizi bu dosyada müdahil olarak kabul etmedi. Bu dava ve verilen karar Türk hukuk sisteminin fotoğrafı. n Eski CHP milletvekili avukat Şenal Sarıhan: Mumcu’nun katledilişinin 28. yılındayız. Gerek Mumcu, gerekse diğer aydın cinayetlerinde adil bir yargılama olduğundan söz etmek olanaksız. Katliamlara ilişkin hazırlık soruşturmasından başlayarak ciddi ihmaller yaşandı. Davalar, yitirilişlerinden yıllar sonra ve adeta “torba yargılama” yöntemi ile sürdürüldü. Yakalanabilmiş olan sanıklar tetikçilerdi. Bunların arkasındaki örgütlerin, yöneticileri ve katliam emri verenler saptanmadı. Mumcu, Aksoy, Üçok davalarında yargılanan sanıkların TevhidSelam Kudüs Örgütü ile bağlantısı saptandı. Aynı örgütün üyesi olmak suçu nedeni ile haklarında dava açılmış olan ve kırmızı bültenle aranan sanıklar hakkında verilen beraat kararında hukuken tartışmaya açık noktaların olduğu görülüyor. Öncelikle düzenlenen iddianamede çok ciddi suçlamalar yer alıyor. Sanıkların örgüt üyeleri ile ilişkileri olduğu görülüyor. Yurtdışına çıktıkları tarih ilginç.1991’de yurtdışına çıkmışlar ve eğitim almışlar. 28 Şubat süreci çok sonra. Üstelik, bu süreç onları neden tedirgin etmiş? Yine iddianamede tanıklardan da söz ediliyor. Sonra mahkeme, hangi kanıtlara ulaşmış bunu bilmiyoruz. Ancak hukuken ‘tutuklamama güvencesi’ verilmiş olamaz. Ancak yakalama ve kırmızı bültenle arama kararları kaldırılmış ve savunma yapmaları için davet çıkarılmışsa bu dolaylı bir tutuklamama güvencesi sayılabilir. Bu durumda dahi mahkeme, ifade ve dosyaya göre gerekli görürse tutuklama karar verir. İlginç olan diğer bir nokta, din ve vicdan özgürlüğü korumasına atıf ve Selam gazetesi üst düzey yöneticiliği gibi “onurlu” bir görev nedeni ile sanıklar hakkında beraat gerekçesi açıklamasının kararda yer alması. Ayrıca mahkeme, kararların “niyet okuma” ile verilemeyeceğini söylüyor. n Uğur Mumcu’nun ağabeyi Ceyhan Mumcu: Bu beraat edenler Selamı Tevhid ve Kudüs Ordusu üyesi diye geçiyor. Ayrıca beraat edenler cinayet sürecinde İran’da bulunanlar. Doğrudan cinayet ile ilgisi yoktu o davanın. Bu isimler firari olduğu için ise dosya ayrılmıştı. Bu isimlerin Türkiye’ye iadeleri nasıl olmuş bilmiyorum. Bu isimlerin Mumcu suikastı ile doğrudan ilgileri olmadığı için üzerinde çok durmadım. ruşmasında karar çıktı. Mahkeme, sanık savunmaları, tanık beyanları ve tüm dosya kapsamından yüklenen suçun sanıklar tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle Selahattin Eş, Ali Akbulut ve Aydın Koral’ın beraatına karar verdi. Şüpheden sanık yararlanır ilkesine işaret edilen kararın gerekçesinde, sanıkların Selam gazetesinin yazarı ve muhabiri olduğu ifade edildi. “Sanıkların dini inanç ve düşünceleri çerçevesinde Türkiye’de çalışırken 28 Şubat süreci ile birlikte kendilerini güvende hissetmediklerini düşünerek İran’a gittikleri” savunulan kararda sanıkların “din ve vicdan, düşünce ve ifade hürriyeti çerçevesinde faaliyetlerini İran’da da yürüttükleri” belirtildi. Sanıkların İran’daki ziyaretinde kendisine eşlik ettikleri kişilerin örgüt üyesi olduklarını bilecek durumda olmadıkları ve örgüt üyesi olduklarına dair somut delil olmadığı savunuldu. l Haber Merkezi Uğuroğlu ve Hatipoğlu’ndan sonra Gelecek Partili Özdağ hedef alındı 2 günde 3 siyasi saldırı Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve eski Manisa milletvekili Selçuk Özdağ, evinden çıktığı sırada silahlı ve sopalı 5 kişinin saldırısına uğradı. Sopalarla dövülen ve bu sırada sol el parmağı da kırılan Özdağ, Ankara’da, özel bir hastanede tedavi altına alındı. Özdağ, Cumhuriyet’e şunları söyledi: “Cuma namazına gidiyordum. Bir erkek şahıs telefonla konuşuyordu, anladım durumu. Arabama yürüyordum. Şoförüm arabadaydı. Arkamdan iki kişi bacaklarıma sopayla vurdu düşmem için, düşmedim. Biri kafama sopayla vurdu. Boğuşmaya başladık. İki ikişi sopalarla vururken, biri silah tutuyordu. Silahım arabadaydı. Silah çekersem belki ateş edecekti. Sonra biri daha silah çekti. Kafamdan kanlar akmaya başladı. Yumruklaşmaya başladım iki kişiyle. O sırada sol elim kırılmış. Baktım, gözlerim görmüyor. Yine saldırdılar.” ‘Boğuşmasam ölmüştüm’ Özdağ, KRT TV’de yaptığı açıklamada da, “Bunların susturma yolu; kavga, sopa, silah küfür. Burası orman kanunlarının olduğu Türkiye olmayacak. Bu devam ederse Türkiye için kötü olur. Boğuşmamış olsam, biz silahımızı çekmesek, ateş etmesek belki de ölmüştüm. Susmayacağım, korkmayacağım. Ben soru sordum: ‘1725 Aralık Bahçeli için ne ifade ediyor?’ dedim” diye konuştu. Sosyal medya hesabınAhmet Davutoğlu, hastanede ziyaret ettiği Özdağ’a 17 dikiş atıldığını, bugün ameliyata gireceğini söyledi. ‘SIYASI BUKALEMUN’ BENZETMESI Özdağ Özdağ, geçen günlerde, MHP lideri Devlet Bahçeli için sosyal medya hesabından, “Katolik nikâhı gibi bağlandığın bir yerde inanmadığın şeyleri papağan gibi tekrarlamak ahlaklı ve dürüst bir siyasi tavır olamaz. Önemli olan nerede olduğun değil, ilkelerindir. Ne söylediğindir. Bizim ilkemiz ve durduğumuz yer vatan ve millet eksenidir” ve “Tavşana kaç tazıya tut. Bunlar tek yumurta ikizleridir, asla ayrılmazlar. Koalisyonun vatan sevgisi de çok ilginç. Abdullah Öcalan sevgi pıtırcığı, Demirtaş tu kaka. Bahçeli, ‘HDP kapatılsın’ diyerek milliyetçi tabana, AKP güya karşısındaymış gibi Kürt seçmene selam çakıyor” paylaşımlarında bulunmuştu. Özdağ’ın Bahçeli ile ilgili açıklamaları sonrasında MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’dan açıklama gelmiş ve Yalçın, Özdağ’ı, “siyasi bukalemun ve müptezel” olarak nitelendirmişti. dan Bahçeli’ye 1725 Aralık’ı sorduğu paylaşımları anımsatan Özdağ, “Bu tweetlerin bedeli ödenmiştir” dedi. ‘MHP’yi eleştirme’ KRT TV program sunucusu ve eski Ülkü Ocakları Başkanı Afşin Hatipoğlu ile Yeniçağ Gazetesi Ankara Temsilcisi Orhan Uğuroğlu da saldırıya uğradı. Uğuroğlu, ifadesinde, saldırganların “MHP’den geliyoruz. MHP’yi eleştirme” dediğini belirtti. Uğuroğlu, evinin önünde, arabasına bineceği sırada 3 kişinin saldırısına uğradı. Saldırganların kullandıkları aracı Uğuroğlu’nun üzerine sürdüğü iddia edildi. Sağlık durumu iyi olan Uğuroğlu’nun, Emniyet’te verdiği ifadesinde saldırganların “MHP’den geliyoruz. MHP’yi eleştirme. Ülkücüler bunun hesabını sorar” dediğini kaydetti. Saldırganlar, karşı dükkândaki kamera görüntülerinden tespit edilirken, Özdağ ile Uğuroğlu’na saldıranların ise aynı kişiler olduğu iddia edildi. 3 kişi yakalandı Uğuroğlu, son dönemde “Bahçeli yetmiyor Erdoğan’a Saadet gerek” ve “Erdoğan ile Bahçeli neler konuştular?” gibi yazılarıyla AKP ve MHP’yi eleştirmişti. Uğuroğlu, 13 Ocak’taki yazısında ise dün saldırıya uğrayan Özdağ’ın, MHP ve MHP lideri Devlet Bahçeli’ye yönelik eleştirilerini köşesine taşımıştı. Uğuroğlu’nun, Özdağ’dan kısa bir süre sonra hedef olması dikkat çekti. Bu arada Ankara Emniyet Müdürlüğü yaptığı açıklamada, Uğuroğlu’na saldıraran zanlılardan 3’ünün gözaltına alındığı, firari bir zanlının yakalanması için çalışmaların sürdüğü bildirildi. Maskeliydiler Hatipoğlu da önceki gün saldırıya uğradı. Hatipoğlu, sosyal medyadan yaptığı paylaşım ile maskeli 3 kişinin saldırısına uğradığını belirterek “Şükürler olsun, sağlık durumum iyi, evimde dinleniyorum. Gerekli şikâyetleri yaptım. Türkiye’de yaşadığımı hatırlatan saldırganların kimler olduğunu ise merak ediyorum” dedi. Bu arada Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, saldırıları kınadığını belirterek “Failler hukuk önünde hesap verecektir” ifadesini kullandı. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun da “Failler en kısa sürede adalet önüne çıkarılacaktır” açıklaması yaptı. l ANKARA/Cumhuriyet DAVUTOĞLU: Sorumluluk Erdoğan’da Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu, Mardin’deki programını yarıda keserek Özdağ’ı ziyaret etti. Davutoğlu, “Bu, açık bir terör faaliyetidir” dedi. Cumhurbaşkanı’ndan açık ve net bir açıklama beklediğini ifade eden Davutoğlu, “Eğer bu tür saldırılara izin verilirse sorumlusu Cumhurbaşkanı’dır. Türkiye’yi 90’lı yılların faili meçhullerine, arkasındaki örgütlerin kimliği belli olmayan siyasi terör faaliyetlerine asla teslim etmeyeceğiz” dedi. “Birçok liderin saldırıyı kınadığını söyleyen Davutoğlu, şöyle konuştu: “Ne Sayın Cumhurbaşkanı ne de Sayın Bahçeli kınayan bir açıklama yaptı. Şu ana kadar 10 saat geçti. Sayın Cumhurbaşkanı bu siyasi bir terör faaliyeti demeli ve saldırıyı kınamalıdır. Sessiz kalmak saldırıyı teşviktir” dedi. Saldırıyı yapanların terörist olduğunu savunan Davutoğlu, saldırganların terörden ceza alması için hukuki yolları deneyeceklerini belirtti. l ANKARA AKP SALDIRIYI KINADI Akşener, Soylu’yu göreve çağırdı İYİ Parti lideri Meral Akşener, Selçuk Özdağ’ın saldırıya uğramasını kınadı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu göreve çağıran Akşener, “Bu tür saldırganların yaptığı yanına kâr kalıyor Türkiye’de. Benim evim basıldı, saldırganların tümü berat etti. Sayın Özdağ konusunda bunların yaşanmamasını temenni ediyorum” dedi. AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan ise, “Siyasette farklı fikirler, tartışmalar, polemikler hatta ihanetler olabilecektir. Ancak kavga,tehdit siyasetin dili olamaz. Saldırıları kınıyorum” dedi. l İç Politika Kılıçdaroğlu’ndan saldırıya uğrayan 3 isme geçmiş olsun telefonu ‘Sistematik saldırıyı kınıyorum’ DAYANIŞMA DAYANIŞMA Basın İlan Kurumu’nun belgel haberler neden yle Cumhur yet Gazetes ’ne uyguladığı resm lan kısıtlamasını kınıyoruz. Basın özgürlüğünü yok sayan kararı protesto ed yoruz. Haber alma özgürlüğümüz ç n C’ n yanındayız. GAYRETTEPE CUMHURİYET OKURLARI DAYANIŞMA Basın İlan Kurumu’nun belgel haberler neden yle Cumhur yet Gazetes ’ne uyguladığı resm lan kısıtlamasını kınıyoruz. Basın özgürlüğünü yok sayan kararı protesto ed yoruz. Haber alma özgürlüğümüz ç n C’ n yanındayız. İ.Ü. İNGİLİZCE İŞLETME 2000 MEZUNLARINDAN BİR GRUP CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, saldırıya uğrayan Selçuk Özdağ, Orhan Uğuroğlu, Afşin Hatipoğlu’nu telefonla arayarak “geçmiş olsun” dileklerini iletip saldırıyı kınadı. Kılıçdaroğlu Twitter’dan yaptığı açıklamada da “Gelecek Partisi Genel Bşk. Yard. Selçuk Özdağ ile gazeteciler Orhan Uğuroğlu ve Afşin Hatipoğlu’nu hedef alan, sistematik olduğu anlaşılan saldırıları kınıyorum. Unutulmamalıdır ki demokrasi ve düşünce özgürlüğünü hedef alan saldırılara sessiz kalanlar, saldırıya da ortak olur!” ifadelerini kullandı. Kılıçdaroğlu ayrıca Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu’nu telefonda arayarak geçmiş olsun dileklerini iletti. DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan da sosyal medyadan yaptığı açıklamayla saldırıyı kınadı. l Haber Merkezi ‘Kabul edilemez’ Basın Konseyi yaptığı açıklamayla saldırılara tepki gösterdi. Yapılan açıklamada, “Eleştirel haberciliğin, ifade özgürlüğünün hedef alındığı anlaşılan saldırıları şiddetle kınıyoruz. Sorumluların, gazetecilerin can güvenliğini sağlamakla görevli olduğunu hatırlatıyor; olayın faillerinin derhal yakalanarak yargılanmalarını bekliyoruz” denildi. l Haber Merkezi Basın İlan Kurumu’nun belgeli haberleri nedeniyle Cumhuriyet Gazetesi’ne uyguladığı resmi ilan kısıtlamasını kınıyoruz. Basın özgürlüğünü yok sayan kararı protesto ediyoruz. Haber alma özgürlüğümüz için C’in yanındayız. EGE ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI 1968 MEZUNLARI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle