09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 6 EYLÜL 2020 PAZAR KÜLTÜR BU ŞEHIRDEN YÜZYIL ÖNCE UKRAYNALI BIR RESSAM GEÇTI, HEM ÇIZDI HEM YAZDI AMA EN ÇOK DA HAYRAN OLDU! Chora’dan Kariye’ye İstanbul l Chora Kilisesi’nin dünyaca ünlü mozaiklerinde Meryem ve İsa’nın yaşamöyküleri tasvir ediliyor. YAZGÜLÜ ALDOĞAN l Gritchenko’nun İstanbul’u anlatan üç suluboya tablosu, 1920 Paris Fuarı’na kabul edilmişti. Bazen bir olay, hayata bakış açınızı değiştiriyor: Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, pandemi öncesi ve sonrası diye anlatacak, düşüneceğiz! Koç Grubu’nun Meşher adıyla dönüşen Pera’daki sanat mekânının ilk sergisi, etnik olarak Ukrayna, (Rus) asıllı ressam Alexis Gritchenko’nun İstanbul’da geçirdiği iki yılın 19191921, 100. yılı dolayısıyla burada yaptığı resimleri ve şehir üzerine yazdığı “Bir Ressamın Günlüğü” üzerineydi. Sergi, şubatta açıldı, pandemi kısıtlamalarına denk geldi, uzun süre kapalı kaldı. Yeniden açıldığında Gritchenko’nun anılarındaki hayranlık beni farklı bir yere yöneltti: Ayasofya ve Chora; yani Kariye’ye! Bizansın en önemli bazilikası ve şapelinin değerini onun gözünden bir kez daha gördüm; hele onları, siyasal İslamın baskın el koyma duygusuyla yeni kaybettiğimiz şu günlerde! Ve Gritchenko’nun sergisinden çıkıp neredeyse koşarak Chora’ya gittim, üstleri kapatılmadan, hayran kaldığı mozaikleri bir kez daha görebilmek için. Küçücük şapelin içine çoktan bir ahşap minber yerleştirilmişti bile. Beni tanıyan bir rehberle karşılaştım ve bütün mozaiklerin hikâyesini ondan dinledim. Meryem’in doğuşu, büyümesi, evlenmesi ve eşi yanında değilken hamile kalışı, İsa’yı Kudüs’te doğuruşu. Mozaiklerin ilk bölümü Meryem’in yaşamı, ikinci bölümü İsa’nın yaşamıyla ilgili. Adeta bir resimli roman gibi Hıristiyanlık tarihi. Burası küçücük bir kilise. İbadet edilecek yerde en fazla 3040 kişi namaz kılabilir. Burada da sadece üç fresk var. Rehber arkadaşım adeta yalvararak buraya açılan bir koridorun varlığını ve ayrı kapıdan girmenin mümkün olduğunu, sonradan eklenen ve asıl mozaiklerin olduğu bölümlerin müze olarak açık Gritchenko’nun sergisinden kitabıyla çıkıp izlenimlerini okuyunca heyecanlandım; üstleri kapatılmadan son kez görebilmek için koşarak Chora’ya gittim, bir dünya mirası daha, inat uğruna, tarihe gömülüyordu! nı aktarır. Resimleri bugün için bile çağdaştır. Renkler ve kübik formlarla daha sonra gittiği Paris’te de hayranlık uyandıracak, hatta 1920 Paris Fuarı’na İstanbul’dayken yaptığı üç İstanbul tablosuyla kabul edilecek ve bir Ukraynalının fırçasından İstanbul manzaraları fuarda sergilenecektir. 305 kitap Bu sergide beni en çok etkileyen sürprizlerden biri ise alıntılar yap tığım kitabının Türk sahibi oldu. Mustafa Kemal Atatürk! Sadece 305 adet Fransızca olarak basılan kitap, Atatürk’ün dehasıyla o zaman keş fedilmiş ve özel kitaplığının içinde yer almış, şimdi de Anıtkabir’de bu lunuyor! Ali Berktay’ın çevirisiyle l Chora Kilisesi’nin küçücük cephesinde solda İsa, sağda Meryem’in mozaikleri var, camiiye dönüştürüleceği için iki gün önce buraya ahşap bir minber yerleştirildi. Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan kitabı, sadece sanat değil, İstanbul’un tarihine meraklı herkes okumalı. kalabileceğini dile getiriyor. Heyhat! Maksat ne müze olarak saklamak ne ibadet etmek; maksat bayrak göstermek! İbadet etmek olsa, Fatih’te cami mi yok, hemen karşıda beş dakika yürüme mesafesinde var! Camileri çizmiş Gritchenko’nun çok sevdiği ve sık sık gelip bir köşeye çekilerek gizli saklı ibadet edenlerin resmini yaptığı dönemde de burası cami olarak kullanılıyor. Ve ressam, bir buraya bir de Ayasofya’ya adeta âşık. Bir Ortodoks olarak onun duygularını anlıyorum. Gerek Ayasofya, gerek Chora, “Konstantinopolis’in zamanının cazibe merkezi olmasını sağlaması, Ortadoğu’nun Paris’i olarak bilinmesi boşuna değil... Galiplerin fanatizmi bile Ayasofya’ya boyun eğmiştir. Ayasofya, İslamın bütün camilerinde örnek alınmıştır. Etrafına minareler dikilmiş, yönü Mekke’ye çevrilmiştir. Ama anlamı değiştirilememiş, yüzyıllar boyunca Gritchenko’nun resimlerinde dikkat sayısız kuşağı titreten büyüleyicili çeken bir ayrıntı ise yüzlerin tasvir ği yok olmamıştır” diyor günlükle edilmemiş olması. Günlüğünün satır rinde. Benim gibiler için de anlamı aralarından çıkardığım kadarıyla ne bu: Bir dünya mirası! deni, figüratif insan resmine karşı çı kan İslam inanışına saygıdan kaynak İstanbul günleri lanıyor, belki de çekinmiştir, sokak Gritchenko, İstanbul’a Bolşevik ih larda resim yaparken fark edildiğinde tilalinden kaçarak, ama en çok da engellendiğinden de bahsediyor. Res burayı görmek ve ya sam, meraklı bir gezgin şamak istediği için gibi şehri dört dönüyor, Kırım üzerinden ge kâh Üsküdar’dan çıkıyor lir. Beş kuruşu yok kâh Eyüp’ten, Balat’tan. tur, hastanelerde, Bir bakıyorsunuz yoksullar için açı Ada’da, bir bakıyorsu lan yurtlarda ön nuz Harbiye’de. Ya celeri çok zor ko zıyor, çiziyor, şehri şullarda kalır, ta l Grithchenco’nun sadece 305 adeta yudum yudum nıştığı o dönemin adet basılmış olan İstanbul izlenim içiyor! Ama ille de ressamları İbra leri kitabının biri de Mustafa Kemal Ayasofya, ille de Chohim Çallı gibi sa Atatürk’ün özel kütüphanesindeydi. ra; Süleymaniye’yi, natçılar tarafın Fatih Camisi’ni de ge dan sahip çıkılır, atölyelerini açar ziyor ama dönüp dolaşıp bu iki kadim lar ona; o da onlara daha o zaman sa bazilikaya geliyor. Gerisi sizde... Dü hip olduğu avantgart resim anlayışı şünün, yorumlayın. Kuşadası’nda Altın Güvercin heyecanı başladı. İlk gün Ferhat Göçer konser verdi Altın Güvercin kanatlandı Zuhal Olcay ‘Başucu Şarkıları’ PLAK OLDU “Zuhal Olcay / Başucu Şarkıları1” albümü ilk kez plak formatında Ada Müzik etiketiyle yayımlandı. Başucu Şarkıları’nda, Bora Ayanoğlu’ndan Özdemir Erdoğan’a, Sezen Aksu’dan Bülent Ortaçgil’e birçok usta besteci ve yorumcunun elinden çıkan 11 popüler şarkı yer alıyor: “Güller ve Dudaklar”, “Aynalar”, “Çaresizim”, “Ölsem De Bir Kalsam Da Bir”, “Canım Seninle Olmak İstiyor”, “Yağmur, El Gibi”, “Kimse Bilmez”, “Yalnızlar Rıhtımı”, “Beni Benimle Bırak”, “Tepedeki Çimenlik”. Albüm, yayımlandığı 2001 yılında büyük ilgi görmüştü. Kuşadası’nda 3 gün sürecek Altın Güvercin heyeca nı başladı. Büyük final gece si ile bu akşam sona erecek olan 23. Altın Güvercin Beste Yarışması’nın başlangıcını, Ku şadası Belediye Başkanı Ömer Günel yaptı. Kuşadası’nın en önemli de ğerlerinden olan Altın Güvercin’i 23’üncü kez kanatlandırmanın gururu ve coşkusunu yaşadık larını belirten Başkan Ömer Gü nel, “Yarışmayı bu yıl ne yazık Ferhat Göçer, Altın Güvercin Beste Yarışması ki pandemi koşullarında ve pan kapsamında coşku dolu bir konser verdi. demiye rağmen düzenleme ka rarı aldık. Çünkü Altın Güvercin sı organizasyonlarla bunu başarma yolunda coşkusunun ve heyecanının kesintiye uğ adım adım ilerleyeceğiz” dedi. ramasını istemedik. Yarışma ve final ge cesi sosyal mesafe kuralı doğrultusunda Coşkulu konser 800 kişilik bir izleyici kitlesi ile sınırlandırdık. Final gecemiz saat 21.00’den itibaren televizyondan canlı olarak yayımlanacak” dedi. Basın toplantısının ardından İbramaki Sanat Galerisi’nde “Dünden Bugüne Altın Güvercin” isimli fotoğraf sergisinin açılışı yapıldı. Beste Yarışması’nın heyecanı ün ‘Adım adım ilerleyeceğiz’ lü yorumcu Ferhat Göçer’in birbirinden güzel şarkılarıyla renk kattığı açılış koktey Kuşadası’nın uzun yıllar boyunca Türk tu li ile sürdü. Omega Arena Ramada Resort rizminin amiral gemisi olduğunu ifade eden Hotel’de düzenlenen kokteylde konuşan Başkan Ömer Günel, “Hedefimiz, kentimiz Ferhat Göçer, 2000 yılında düzenlenen Al Kuşadası’nı yeniden turizmin amiral gemisi tın Güvercin Beste Yarışması’na katılarak haline getirirken kültür ve sanatın da ami ikinci olduğunu ve 20 yıl aranın ardından ral gemisi haline getirmektir. Düzenleye aynı sahnede olmanın heyecanını yeniden cek olduğumuz nitelikli ulusal ve uluslarara yaşadığını söyledi. l İZMİR / Cumhuriyet FERHAT GÖÇER’DEN YENI PARÇASINDA SÜRPRIZ! Tıp Fakültesi ile konservatuvarı beraber okuyan ve uzun yıllar cerrahlığı bırakmadan tenor sesi ve eğitimiyle dünya opera repertuvarından aryalar ve napoliten şarkılar söyleyerek sahne yaşamını sürdüren Ferhat Göçer, daha sonra kendi hazırladığı parçalarla pop müziğe yönelmişti. Türk sanat müziğinin tanınmış parçalarından hafif Batı müziğine kadar değişik bir repertuvarı olan ve sevilen TV programlarına da imza atan Ferhat Göçer, sahne ile ameliyathane arasında tercih yapması gerekince sahneyi tercih etti; yıllar içinde unutulmaz parçaların yorumcusu oldu. Ne ki hiç denemediği bir dal kalmıştı o da Türk Halk Müziği’ydi. Bu alanda hiç parçası olmamıştı. Pandemi döneminde her sanatçı gibi içine kapanan ve bir arayışa geçen sanatçı, şimdi sevenlerinin karşısına bir sürprizle çıkıyor ve ozan Ali Kızıltuğ’un “Ben Bana Mı Yanam” adlı eserini yeniden düzenleyerek yaptığı “Mazlum” adlı parçasıyla yanık Urfalı sesini kullanıyor. Düzenlemesi Cenk Kandıralı’ya ait “Mazlum”, 4 Eylül tarihinde Gloss Musik etiketiyle tüm dijital platformlarda yer alıyor. Yaz bitti Rezillikler, alçaklıklar içinde debeleniyoruz. İktidar tarafından desteklenen tarikat gerçekleri... TELE 1’in karartılması... Ağustos ayında erkeklerin 31 kadını öldürmesi... 65 yaş üstüne ayırımcılık... Hepsi ölümden beter. Ama bu pazar bunlardan söz etmeyeceğim. Belki omuzlara binen yükün ağırlığından, belki hepimizin güzellikleri özlediğimizden, belki gazetemizin şair köşe yazarı Ataol Behramoğlu’nun “Eylül” yazısını “kıskandığımdan” bugün köşeyi “Yaz bitti”ye ayırıyorum. Ben Ataol olmadığımdan, şiirleri usta şairlerden ödünç aldım. Vicdan azabı çekmemek için de Ahmet Telli’nin “Öyle bir yaz” şiirindeki şu dizelere sığındım. “Aşkı ve çılgınlıkları nasıl da unutmuşuz / Oysa sevmeyi, gülümsemeyi bilmiyorsa insan/ Öfkelenemez bile artık ve kent öfkesiz / İnsanlara yenilmemiştir hiçbir zaman” Haydi o zaman “Yaz bitti” yolculuğuna... Bütün yaz Bakmayın bütün bir yazı korona salgınıyla geçirdiğimize, şiir hep bir sığınaktır. Can Yücel hedefi 12’den vurur: “Yaz geldi paldır küldür/ Yunus Emre indi/ Suya, havaya, toprağa.” Yahya Kemal “Viranbağ” ile yaza veda eder: Elbet şiiri yazdığında, Adalar’ın Araplara peşkeş çekildiğini bilmiyordu! Ve hep “Geçmiş yaz”ı özler... “Rüya gibi bir yazdı. Yarattın hevesinle,/ Her anını, her rengini, her şiirini hazdan./ Hâlâ doludur bahçeler en tatlı sesinle! / Bir gün, bir uzak hatıra özlersen o yazdan / Körfezdeki dalgın suya bir bak, göreceksin: /Geçmiş gecelerden biri durmakta derinde; / Mehtap... iri güller... ve senin en güzel aksin.../Velhasıl o rüya duruyor yerli yerinde!” A.H. Tanpınar’da ise “Ne güzel geçti bütün yaz, / Geceler küçük bahçede.../ Sen zambaklar kadar beyaz / Ve ürkek bir düşüncede,/ Sanki mehtaplı gecede,/ Hülyan, eşiği aşılmaz / Bir saray olmuştu bize;/ Hapsolmuş gibiydim bense, / Bir çözülmez bilmecede./ Ne güzel geçti bütün yaz,/Geceler küçük bahçede.” Cahit Sıtkı Tarancı’ya göre: “Gafil ağustosböceğinin oyun ve saz günleri / Ömrün derdi mihneti çok, tesellisi az günleri/ Yaz günleri kilometrelerce uzun yaz günleri / Başımı dinlediğim yer öğle uykularınızda.” Onlar anılara, geçmişe gömülürken, dönemin gençleri daha kışkırtıcı bir yol benimser: Tensel, kışkırtıcı İlhan Berk’in birçok dizesi aşk kokar, sevişme kokar... “Haziran”ı seçtim “My love is like a red, red rose (e.e.cummings)” den yola çıkarak: “Kırmızı kırmızı bir güldür aşkım / İnce yüzünüzde. Kırmızı. Korkunç./ Kor sevişmemizden deli bir yalım / Koyuna sevdanın. Kırmızı. Korkunç.// Karanlık, büyür büyür benim aşkım/ Gecenizde sizin. Kırmızı. Korkunç. // Vücudunuza, ağzınıza iner/ Gezer etinizi. Kırmızı. Korkunç. // Kalır bir gün bir krallık olduğu Güzelliğinizin. Kırmızı. Korkunç” Refik Durbaş’tan dinliyorum “Yaz”ı: “Kan fışkırıyor topraktan. Yaz geldi / dağlara. Pınarlarım kurudu./ Yüzümde karanfiller kurudu./ Günler uzun, şehvetim bereketli / Karanlığımın tarihi artık yok. Başımda aydınlığı tazelenmiş günlerin rüzgârı/ Yaz geldi. Kalbim bembeyaz yüzünde kızların ve uzun ince bacakları arasında/ bir kuş tufanı şimdi.” Yaz bitti mi? “Yaz bitti mi diye sorma yaz çoktan bitti” der Haydar Ergülen. Sonrasında anıyla umut arasında yüreğe dokunuverir: “Yaz bitti mi diye sorma yaz çoktan bitti / yedeğinde karartılmış sevgiler taşıyarak/ nasıl özlendiğine tutkunlar gibi şaşarak/ korkarak geldiği yollardan geri dönmeye/ sıradan geçen bir yazın yanına gitti / bir aşkta sıradan yazlara da yer vardır / Sıradan bir aşkın sözlüğü gittikçe daralır/ artık ne fısıltı gibi ilk ürpertiler/ ne gece yarısının büyülü güzelliği/ ayrılıklar gelir kapımıza dayanır (...) de ki o umutsuz duruşunun ardında/ kendinden bile sakladığı yaraları/ gün gelir onulmaz özlemler gibi/ ıslıkla söylenen bir aşk türküsü olur / unutulmuş yazın kırgın yolcusu/ sevdalı yüreğini kıyıya vurur.” Yolculuğa Ahmet Telli’yle başladık, onunla ve bugüne uygun dizelerle bitsin: “Çoktandır unutup gittiğimiz Bir sevinci tazeledik bu yaz Doğayı ve kendimizi dinleyerek” İyi pazarlar. Alevi Festivali bu yıl çevrimiçi Son 9 yıldır Londra’nın merkezinde, dünyanın ilk Alevi Festivali’ni düzenleyen İngiltere Alevi Kültür Merkezi ve Cemevi (İAKM) tarafından, bu yıl Covid19 salgını nedeniyle 10. Alevi Festivali’nin çevrimiçi olarak yapılacağı açıklandı. İAKM, bugüne değin Alevilik inancına, kültürüne, felsefesine hizmet amacıyla faaliyet gösteren bir kurum. Yapılan açıklamada, toplumsal sorumluluk gereği bu yılki festivalin ana temasının “Kadın ve Adalet” olarak belirlendiği bildirildi. Bu yıl da festivalde çok sayıda sanatçı, akademisyen, gazeteci, yazar ve siyasetçi konuk olacak. DAYANIŞMAYLA TIYATRO SAHNESINDELER Organizasyonu UNIQ İstanbul ve An Yapım tarafından yapılan “Sahnede Yeniden Buluşuyoruz” adlı etkinlik serisi 7 Eylül akşamı Levent Üzümcü Tiyatrosu ve İzmir Halk Tiyatrosu ortak yapımı, başrolünde Levent Üzümcü’nün yer aldığı “Aziz Nesin Kabare” ile başlayacak. UNIQ İstanbul Açık Hava Sahnesi’nde sürecek etkinlik boyunca Genco Erkal, Tülay Günal, Erdal Özyağcılar, Reha Özcan, Çağlar Çorumlu, Ali Poyrazoğlu, Okan Bayülgen, Genco Erkal, Tülin Özen, Berna Laçin, Rutkay Aziz, Dolunay Soysert gibi usta isimlerin rol aldığı toplam 16 oyun sahneye çıkacak. “Sahnede Yeniden Buluşuyoruz” 30 Eylül akşamı Erdal Özyağcılar ile Berna Laçin’i sahnede bir araya getiren Tiyatro Martı yapımı “Hoş Geldin Boyacı” adlı oyunla sona erecek. UNIQ İstanbul, tiyatroların pandemi sürecini ekonomik olarak en ağır geçiren alan olduğunu gözeterek, tiyatrolarla dayanışmak üzere, Açık Hava Sahnesi’ni katılımcı tiyatro topluluklarına bedelsiz olarak açıyor. u GENCO ERKAL IKI GÜN ÜST ÜSTE Genco Erkal iki ayrı oyunuyla açık havada seyirciyle bir araya gelecek. Usta oyuncu kült oyunu “Bir Delinin Hatıra Defteri” ve sahneyi Tülay Günal’la paylaştığı, Nâzım Hikmet’in dizeleriyle bezeli müzikli gösteri “Yaşamaya Dair” ile 21 ve 22 Eylül tarihlerinde peş peşe açık hava sahnesinde olacak. Aysa Prodüksiyon&Perdeci Oyuncuları’nın oyunu Rutkay Aziz ve Dolunay Soysert’in rol aldığı “Güneyli Bayan” 28 Eylül’de izleyiciyle buluşacak. 1984/Büyük Gözaltı oyunu ise 26 Eylül’de perde açacak. Tüm temsiller 20.30’da başlayacak. Buluşmanın biletleri www.biletix.com.tr ve www.sahnedeyeniden. com adreslerinde.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle