09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SÖYLEŞİ 9 21 EYLÜL 2020 PAZARTESİ NEDEN PROF. FERİDE ACAR? Tarih 11 Mayıs 2011... İstanbul Sözleşmesi, Avrupa Konseyi tarafından İstanbul’da imzaya açıldı. Türkiye sözleşmeye ilk imza koyan ülkeydi. Acar, o tarihte hem böyle bir sözleşme yapılmasını Avrupa Konseyi’ne önermiş olan uzman grubundaki sekiz isimden biriydi hem de sonrasında sözleşme metnini yazan ve müzakere eden heyetteki Türkiye temsilcisiydi... Kadına şiddetin her gün biraz daha arttığı, buna rağmen İstanbul Sözleşmesi üzerinde siyasi tartışmaların sürdüğü dönemde ODTÜ öğretim üyesi, siyaset sosyoloğu ve BM Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Komitesi (CEDAW) Üyesi Prof. Dr. Feride Acar’ın kapısını çaldık. Siyasi kararlar uç kesimlere esir mi? n Dijital iletişim olanakları ile dünyaya açılan kentli genç kuşağın iktidar partisinden uzaklaştığını son yerel seçimler açıkça gösterdi. Ciddi ekonomik sorunların üzerine gelen korona salgınıyla hızla artan işsizlik ve yoksulluk, salgının sorgulanan yönetilme şekli de iktidar partisinin desteğini azalttı. n İktidar partisine destek azalırken, destek veren seçmenin yelpazesi de daraldı. AKP genç, eğitimli, kentli kesimlerin desteğini daha az alır hale geldi. Siyasi desteğini konsolide etme ihtiyacı parti liderlerini “İstanbul Sözleşmesi’ne karşıtlık” üzerinden destek alabilecekleri gruplara yönlendirdi. n Bir siyaset sosyoloğu olarak lütfen İstanbul Sözleşmesi’nin imzaya açıldığı 11 Mayıs 2011 Türkiyesi’ni anlatır mısınız? 11 Mayıs 2011’de Türkiye’nin Avrupa Konseyi Dönemsel Başkanlığı’nın son toplantısı Türkiye’nin ev sahipliğinde İstanbul’da yapılıyordu. O gün Çırağan Sarayı’nda toplanan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin olağan siyasi gündemine ilaveten bir de daha önce Konsey Bakanlar Komitesi’nce kabul edilmiş ve bu toplantı sırasında imzaya açılması kararlaştırılmış olan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetle Mücadele Sözleşmesi’nin imza töreni de vardı. Dışişleri Bakanlığı nezaket gösterip toplantıya beni de davet etmişti. İmza töreni başladığında ne kadar mutlu ve gururlu olduğumu anlatamam. Tabii son beş yıldır yoğun bir emek verdiğim sürecin meyvesini görmek beni mutlu etmişti. İmzalayan devletler kadınlara, “şiddetsiz bir yaşam sizin insan hakkınızdır ve devlet olarak bu hakkınızı en iyi şekilde koruyacağız” sözü veriyordu. Üstüne üstlük benim devletim, Türkiye, bu işin öncülüğünü yapıyordu. Artık sokakta veya işyerinde fiziki ya da cinsel şiddet ile karşılaşan; kendileri için “en güvenli yer” diye düşünülen evlerinde kocaları, sevgilileri, babaları ya da kardeşleri gibi en yakınlarındaki erkeklerden en akla gelmez şiddet türlerine muhatap olan binlerce, milyonlarca kadının şiddetsiz bir yaşam hakkının olduğu bu sözleşme ile tescil ediliyordu. Şimdi geriye dönüp baktığımda, o günün kritik kadrolarındaki insanların çoğunun çağdaş insanlık değerleri ve çoğulcu demokrasi algısını benimsemiş kişiler olduğunu özlemle görüyorum. Temel değişiklik hükümetin siyasi tutumunda n Sözleşme üzerinde çalışırken, iktidar tarafından ikna edilmeye muhtaç çok kişi var mıydı? O dönemde sözleşme konusunda yurtiçinde fazla bir ikna süreci yaşandı diyemem, zira bunun gereği de yoktu. Ya da öyle görünüyordu... O zaman böyle bir sözleşme yapılması fikri ortak bir Avrupa Konseyi girişimi olarak ortaya çıkmıştı. İktidar partisi de hem demokrasi ve insan hakları gibi konularda Avrupa değerleri ile en azından görünürdebarışık bir tutuma sahipti, hem de o zamanlar iktidara destek veren daha geniş yelpazedeki seçmen kesimlerinin arasında kadınerkek eşitliği ve ayrımcılığa karşı olmak gibi değerleri benimsemiş gruplar da önemli yer tutuyordu. Türkiye, Batı dünyası ile “iyi geçinen”, uluslararası ortamlarda saygınlığı artan ve gelişmekte olan ülkelere örnek olarak gösterilen bir devletti. O ortamda İstanbul Sözleşmesi gibi bir sözleşmenin yansıttığı kadınerkek eşitliği, kadınlara karşı ayrımcılığın ve şiddetin önlenmesi gibi değerlere karşı çıkan kesimlerin KURTULUŞ ARI Prof. Feride Acar n Sözleşmeden çıkmak Türkiye için nasıl bir sıkıntı yaratır? İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması halinde, aksi iddia edilse de maalesef birçok şey tam tersine döner; yasalar değişebilir ya da mahkemeler ve kolluk güçleri tarafında uygulama daha da gevşer. Kadınlar kendilerini yalnız ve devlet tarafından korumasız bırakılmış hissederler; şiddet uygulama eğiliminde olan erkekler de devletin kendilerine bu konuda “anlayışlı davranacağı” gibi bir mesaj alırlar. Böylesi bir karar, bence sadece Türkiye’de kadınları şiddetten koruma mücadelesinde geriye dönüşün kritik ilk adımı olmakla kalmaz, Türkiye’nin uluslararası insan hakları sisteminden daha da uzaklaşmasının somut bir işareti olur. Ülke olarak böylesine bir yanlışın içine düşmeyeceğimizi ümit ediyorum. etkisi bugünkü gibi hissedilmiyordu. dar partisinin desteği azalırken desTabii ki “Türkiye o zamanlar bu ko tek veren seçmenlerin yelpazesi de nularda ileri standartlara sahip, so daraldı. AK Parti genç, eğitimli, kentrunsuz bir toplumdu” demiyorum; li kesimlerin desteğini daha az alır ama bugünden çok farklı bir tablo hale geldi. Dijital iletişim olanaklanun varlığına işaret etmek istiyorum. rı ile dünyaya açılan kentli genç kuBence temel değişiklik hükümetin si şağın iktidar partisinden uzaklaştığıyasi tutumunda ortaya çıkıyor. nı son yerel seçimler, özellikle metn İk imzalayan ülke olmaktan, ropollerde açıkça gösterdi. Yaklaşık sözleşmeden çıkılmasını ister konu iki yıl önce başlayan ciddi ekonomik muna nasıl geldik? Ne gibi bir zihni sorunların üzerine gelen korona salyet değişikliği yaşandı? gınıyla hızla artan işsizlik ve yoksul11 Mayıs 2011’de İstanbul luk, salgının sorgulanan yönetilme Sözleşmesi’ni imzalayan politikacı şekli de iktidar partisinin desteğilar, en azından bir kısmı maalesef ni azalttı. Bu ortamda siyasi desteğişimdi kadınerkek eşitliğini kabul et ni konsolide etme ihtiyacı bence parmeyen, ayrımcı ve erkek üstünlüğü ti liderlerini “İstanbul Sözleşmesi’ne ne dayalı bir toplum yapısını geri ge karşıtlık” üzerinden destek alabiletirme niyetlerini açıkça cekleri gruplara yönlendile getiriyor. Bunu da toplumsal kültürel geleSözleşmeden dirdi. n Sözleşmeye karşıtneklerin muhafazası adıçekilme dahil lık “cinsel yönelim” ve na, çok defa dini değerle son haftalarda “toplumsal cinsiyet kimre de atıf yaparak savunuyor. Bazı Doğu Avrubasına da akseden liği” üzerinde yoğunlaşıyor. Bu kavramlar pa ülkelerinde de İstan açık baskılar ve muhafazakâr kesim için bul Sözleşmesi’ne yöne talepler insana, nasıl bir anlam içeriyor? lik eleştirel yaklaşımlar ortaya çıktı. Örneğin Polonya, Macaristan, Slovakya gibi popülist si“Acaba iktidarın siyasi kararları, sayıları çok Sözleşmede eşcinsellik meşrulaştırılıyor mu? “Cinsel yönelim” ve “toplumsal cinsiyasetin egemen olduğu büyük olmayan yet kimliği” İstanbul başka ülkelerde de İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik aslı astarı olmayan itama duruşları ve talepleri çok Sözleşmesi’nin Temel Haklar, Eşitlik ve Ayrımcılık Karşıtlığı başlığı alhamlara dayalı karalama reaksiyoner tında yer alan 4/3. madkampanyaları yürütülüyor. Her ne kadar bu tür karşı çıkışlar kimi yerde Katolik, kimi yerde Ortoolan bazı uç kesimlere esir mi düşüyor?” diye desinde geçen kavramlardır. Burada, mağdurların haklarının korunması açısından, kişilere dil, doks din kurumları, biz düşündürüyor. din, ırk, cinsiyet, yaş, de de İslami olduğunu medeni hal; ulusal bir iddia eden, birbirinden farklı kültüazınlıkla bağlantılı olmak; rel çevrelerce dile getirilse de özünde mülkiyet, doğum, sağlık durumu, enerkek egemen yapıları güçlendirmek gellilik hali; göçmen ve sığınmacılık ve kadınları ikincil konumda tutmak hali gibi sayılmış olan yirmiden fazisteyen kesimlerden gelmekte. la nitelik üzerinde ayrımcılık yapıİthamda bulunanlar bu sorulara cevap vermeli lamayacağı belirtilmiştir. Bu anlayış bütün insan hakları sözleşmelerinde vardır. Ancak, giderek eski metinlern Bizde? de “dil, din, ırk” gibi daha kısıtlı saBu gündemin iktidar partisinin yıda nitelikle ifade edilen bu anlayış seçmen tabanındaki değişiklikten et günümüzde, İstanbul Sözleşmesi’nde kilendiğini düşünüyorum. Evet, ikti olduğu gibi, daha ayrıntılı şekilde tanımlanmakta, daha çok sayıda niteliği kapsamaktadır. Bu da dünyada insan hakları kavramının “ilerlemeci” niteliğinin bir doğal gereğidir. İstanbul Sözleşmesi, şiddetin temelinde eşitsizliğin ve ayrımcılığın yattığını tespit ediyor. “Ayrımcılık karşıtlığı” nasıl olup da “eşcinselliği teşvik” ya da “toplumun cinsiyetsizleştirilmesi” diye görülüyor, anlamak mümkün değil. Bu ifadelerin İstanbul Sözleşmesi’nde kullanılmış olmasından bambaşka manalar üretenler, eşcinsellerin veya farklı cinsel yönelim sahibi olanların insan haklarının korunmasına karşı mı? Bu kişilerin ayrımcılık ya da şiddet mağduru olmalarını kabul mu ediyor? Bence İstanbul Sözleşmesi’ne bu ithamları yapanların önce bütün bu sorulara yanıt vermeleri lazım. ‘İçinde şiddet olsa da biz aileyi koruruz’ anlayışı n Aynı çevreler sözleşmenin uygulanması toplumda ailenin dağılmasına, aile kurumunun zayıflamasına neden olacak izlenimi yaratıyor... Öncelikle şunu belirteyim: Bu sözleşme amacı itibarıyla aile ile ilgili değil kadınların hakları ile ilgili. Toplumda çok önemli bir kurum olan ailenin korunması aslında İstanbul Sözleşmesi’nin tam ve etkili şekilde uygulanması ile sağlanabilecektir. İçinde kadınların dayak yediği, cinsel ilişkiye zorlandığı, çocukların cinsel istismar mağduru olduğu ortamların “ailedir, kol kırılır yen içinde kalır” anlayışı ile korunduğu yapıların sağlıklı aileler olduğunu kim iddia edebilir ki? Aile, kişilerin ve dolayısıyla toplumun sağlıklı yaşamının temeli olmalıdır; tam aksine, şiddet olan aileler, toplumda ilişkilerin her düzlemine yayılan çürümenin odağı olur. Türkiye gibi her gün yeni bir “kadın cinayeti”’, yeni bir “aile içi şiddet” vakası haberi ile güne uyandığımız bir yerde, bu çok yaşamsal sorunu görmezden gelip “içinde şiddet olsa da biz aileyi koruruz” demek kadınların hakları ve toplum yararı açısından kabul edilemez. ALTI AY BOYUNCA ÇOK ÇALIŞTIK İstanbul Sözleşmesi’ni imzaya götüren ve imzalandığı süreçte Avrupa Birliği Daimi Temsilcisi olarak müzakerelerde görev alan emekli Büyükelçi Daryal Batıbay’a sorduk. n İstanbul Sözleşmesi gündeme nasıl geldi? Türkiye Kasım 2010Mayıs 2011 arasında Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Dönem Başkanlığı’nı üstlendi. Başkan olan ülke, gerçekleştirmeye çalışacağı hedefDaryal Batıbay ler ortaya koyar ve o hedefleri 47 üye ülkeye kabul ettirmeye çalışır. Dönem başkanlığının başarısı da o hedeflere ne ölçüde ulaşıldığıyla ölçülür. Türk dönem başkanlığının hedeflerinin başına kadına şiddetle mücadele için, kenarda unutulmuş bekleyen sözleşme taslağını sonuçlandırmayı koyduk. Bunu yaparken kadına karşı şiddetin Türkiye’de çok ciddi bir sorun olduğunun bilincindeydik. Tamamen o sebeple böyle bir sözleşmenin yapılmasını hedef olarak koyduğumuzu beyan ettik. Böyle bir girişimin kadına karşı şiddetin yaygın olduğu, insan haklarının ihlal edildiği Türkiye’den gelmesi, sorunun ciddiyetini göstermek için önemliydi. Böyle bir sözleşmeyi Türkiye olarak sonuçlandırırsak bunun ülkemizdeki sorunla mücadeleye olumlu yansımaları olacağını da düşündük. n Kim düşündü, devlet aklı mı? Dışişleri’nin aklı. Strasbourg’daki büyükelçi olarak Dışişleri tarafından çok desteklendim. Altı ay boyunca çok çalıştık. Düşünün ki 47 ülkeyi bir araya getirmek, ortak metin üzerinde anlaşma sağlamak kolay değil. Sonuçta sözleşmeyi İstanbul’da ev sahipliği yaptığımız Bakanlar Komitesi toplantısına yetiştirdik. O toplantıda imzaya açılan sözleşmeyi dönem başkanı ülkenin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ilk olarak imzaladı. Sadece Türkiye’de değil, değişik ölçülerde olsa da tüm Avrupa ülkelerinde var olan kadına karşı şiddet sorunu ile mücadelede Türkiye’nin girişimi ile dünyadaki ilk ve tek uluslararası sözleşmeyi hayata geçirmek ve adının İstanbul ile anılmasını sağlamak ülkemiz adına bir başarıydı ve 46 Avrupa Konseyi üyesince de öyle değerlendirildi. n Davutoğlu sözleşmenin arkasında duruyor, muhalefet edenler kimlerdi? Ben hiçbir muhalefet duymadım. Olsaydı, Meclis’te duyulurdu. Sözleşmenin TBMM’de onaylanarak yasalaşmasında bir tek olumsuz oy çıkmadı. n Ne değişti? Tam uygulayamadık. Şiddetin en ağırı olan kadın cinayetleri bile her yıl arttı. Çok yönlü tedbirlerle üzerine gidilecek bir sorun. Yasal değişiklikler yeterli olmuyor. Yasal değişiklik önemli bir temel oluşturuyor ama onun üzerine inşa etmek lazım. 75 YILLIK KAZANIMLARI KAYBETMEK INSANLIK IÇIN KAYIP İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlüğe girmesi üzerine Taraf Devletler Komitesi oluştu. O dönemde Avrupa Konseyi Nezdinde Daimi Temsilci olarak görev yapan Erdoğan İşcan, ilk toplantıda Komite Başkanlığı’na oybirliği ile seçildi. Bugün BM İşkenceye Karşı Komite üyesi olan emekli Büyükelçi İşcan’a sorduk. n Sayın İşcan, “İstanbul Sözleşrine de bakılmalıdır. mesi, kadının korunması konun Komite başkanıyken sisunda ortaya çıkmış en iyi sözleşyaset işinize müdahale etmedir” görüşüne katılır mısınız? ti mi? Evet, İstanbul Sözleşmesi, 2. DünKomite başkanlığım boyunya Savaşı sonrasında gelişen ulusca, sözleşmeye taraf devletlararası insan hakları sisteminin kalerin muhalefeti ile karşılaşdın haklarının korunması alanında madım. O dönemde önceliuluslararası genel uzlaşı sonucunğimiz sözleşmeye taraf devda hazırlanarak yürürlüğe konmuş temel bir unsurudur. Kadın ve erErdoğan İşcan let sayısını artırmak oldu. Öte yandan, sözleşmeye takek arasındaki eşitsizliğin bir türevi raf olan veya taraf olma süreolan kadına karşı şiddet en ağır insan hak ci yürüyen bazı ülkelerde muhalif kesimleları ihlalleri arasındadır. İstanbul Sözleşme rin sözleşmede yer almayan ya da sözleşsi, kadına karşı şiddeti tanımlar, nedenle menin hedefleri arasında olmayan unsurları rini inceler, önlenmesine yönelik önlemle öne sürerek geliştirdikleri dayanaksız kamri ve taraf devletlerin uygulamalarına katkı panyalar nedeniyle, haksız iddiaların düzelamacıyla denetim mekanizmasını düzenler. tilerek sözleşmenin kapsamının doğru anBu açıdan, kadına karşı şiddetin önlenme laşılmasını sağlamaya yönelik çalışmalarısi alanında yalnız en iyi değil, aynı zamanda mız oldu. Ne yazık ki sözleşmenin kapsamıilk ve tek uluslararası sözleşmedir. Önemi na ve amacına yönelik, nesnel dayanağı olnin doğru anlaşılabilmesi için, uluslararası mayan haksız iddiaların genelde iç siyaset insan haklarını koruma sistemi içindeki ye bağlamında sürdüğünü görmekten üzüntü duyuyorum. Hukukun ve insan hakları normlarının siyasileştirilmemesi, sosyal uzlaşı sağlanabilmesi bakımından bugün de öncelikler arasına olmaya devam ediyor. Gerçeklerin saptırılmamasının ve görüşlerin doğru bilgi temelinde tartışılabilmesinin, demokrasinin sağlıklı işleyişi için bir olmazsa olmaz koşulu olduğuna inanıyorum. Ayrıca, komitede bazı ülkelerin sözleşmeye eklediği çekinceler de tartışıldı. İlgili taraflara, sözleşmenin amacı ile uyumlu olmayan ve kadına karşı ya da aile içi şiddetin önlenmesi çabalarını sınırlamaya yönelik çekincelerin kabul edilebilir olmadığı anlatıldı. Diğer bazı taraf ülkeler de bu çekincelere itirazlarını kayda geçirdiler. Bu tür çekinceleri ekleyen taraf ülkelerde bugün de sözleşmeye ilişkin tartışmaların devam ettiğini görüyoruz. n Sözleşme neden tartışmaya açıldı? İstanbul Sözleşmesi’ne ilişkin tartışma yeni değil, sözleşmenin hazırlık, imza ve onay aşamalarında da vardı. Şimdi daha görünür oldu. Bence bu iç siyaset parametrelerindeki evrime bağlanabilir. Sözleşmeye muhalif olan kesimin siyasi karar sürecindeki rolü ve etkisinin zaman içinde artması; buna karşın, kadına karşı şiddet konusunda sosyal medyanın da katkısı ile sosyal bilincin güçlenmesi ve sözleşmenin bu bakımdan öneminin geniş kesimlerce anlaşılması, tartışmanın tüm sosyal kesimlere yaygınlaşmasına yol açtı. Bu noktadan sonra, iç siyasi dengeler ya da ülkenin uzun dönemli uluslararası konumu arasında seçim yapılması gerekecek gibi görünüyor. Benzer gözlemi uluslararası düzeye de taşıyabiliriz. Güçlenen otoriter eğilimli popülist yönetimler, 2. Dünya Savaşı sonrasında savaşların ve çatışmaların önlenerek barış, güvenlik ve kalkınmanın sürdürülebilir kılınması amacıyla geliştirilen çok taraflılık zemininde kurallara dayalı düzeni aşındırmaya devam ediyor. Son 75 yılda elde edilen kazanımları kaybetmek, insanlık için büyük bir kayıp olacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle