09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR 13 21 EYLÜL 2020 PAZARTESİ Şarkı söyleyen kadınlar; onlar şan eğitimi almış, şehirli kadınlar, operanın sopranoları. Ve dağların, yörük kadını. Gırtlağını enstrüman gibi kullanarak, atalarından miras kalan bir icra biçimiyle şarkı söylüyor. Onlar şarkı söyleyen kadınlar Çocuklar için, çocuklarla... İstanbul Modern, 26 Eylül 202017 Ocak 2021 tarihleri arasında hafta sonları “Çocuklara Çevrimiçi Modern ve Çağdaş Sanat Programı” düzenliyor. Toplam 8 farklı atölyeyi içerecek programda İstanbul Modern Sanat Müzesi Koleksiyonu’nda yer alan yapıtlar üzerinden, sanat tarihinden örneklere değinerek sanat akımları, teknikleri, üretim biçimleri ve günümüz sanat çalışmaları konu alınacak. Birden fazla atölyeye katılabilme imkânı olan çocuklara ise atölye sonunda katılım belgesi verilecek. Programlara katılımlar sınırlı kontenjana sahip olacak video konferans sistemi aracılığıyla canlı gerçekleştirilecek programlar ise kısıtlı kontenjana sahip. Program kapsamında düzenlenen atölyelerden dördüne ya da sekizine kayıt yaptıranlara avantajlı katılım imkânı da sunulanlar arasında. Program, 47 yaş grubu çocuklar için cumartesi günleri 11.0012.00, 812 yaş grubu çocuklar için ise pazar günleri 11.0012.00 saatlerinde düzenlenecek. Oyunda başrolleri Okan Bayülgen ve Selçuk Yöntem paylaşıyor. ‘Amadeus’u kaçırmayın Peter Shaffer tarafından kaleme alınan, dünya müzik tarihinin unutulmaz bestecileri Wolfgang Amadeus Mozart ile Antonio Salieri’nin hikayesinin anlatıldığı “AMADEUS” adlı oyun bugün saat 21.15’te Harbiye Cemil Topuzlu Açık Hava Açıkhava Sahnesi’nde sahnelenecek. Yönetmen Işıl Kasapoğlu rejisiyle başrollerini Selçuk Yöntem (Antonio Salieri), Okan Bayülgen (Wolfgang Amadeus Mozart) ve Özlem Öçalmaz’ın (Costanze) paylaştığı oyunda, sahne önünde 35, sahne arkasında 20 kişiden oluşan toplam 55 kişilik ekip yer alıyor. Müzik konusunda büyük yeteneğe sahip olan Mozart ile Salieri’nin ilişkisine odaklı oyunda, sanat ile sanatçının kişiliği arasındaki ilişkiye odaklanan usta müzisyenin yaşamını, Salieri üzerinden anlatan bir klasik. Haluk Bilginer oyunda Kral Lear’ı canlandırıyor. ‘Kral Lear’ KüçükÇiftlik Bahçe’de Muharrem Özcan’ın yönettiği “Kral Lear” adlı oyun 27 Eylül’de saat 21.00’de KüçükÇiftlik Bahçe Tiyatrosu’nda sahnelenecek. William Shakespeare’in klasiklerinden olan oyunda, Haluk Bilginer, Berfu Öngören, Hare Sürel, Nazlı Bulum, Yavuz Topoyan, Tolga İskit, Kaan Turgut, Onur Özaydın, Sertan Müsellim, Efe Tunçer, Hüseyin Sevimli rol alıyor. “Kral Lear”, iktidarın vahşiliğini ve iktidarın kendisiyken mağduruna dönüşen insanı anlatıyor. Yıldız Tilbe İzmir’de Yıldız Tilbe, yarın saat 21.00'de İzmir Kültürpark Açık Hava'da konser verecek. Sanatçı hayranlarına sevilen şarkılarını seslendirecek. İstanbul Operasız kalmadı YAZGÜLÜ ALDOĞAN Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 11. İstanbul Opera Festivali, pandemi kısıtlamalarına karşın kısa bir programla da olsa Arkeoloji Müzesi’nin bahçesinde açık havada düzenleniyor. İlk konser, 7 sopranonun aryalarıyla yapıldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın İstanbul’un Kültür Başkenti olduğu dönemde başlayan İstanbul Opera Festivali, bu yıl pandemi yüzünden az kalsın yapılamayacakken köşeden dönüyor ve uluslararası sanatçılar gelemese, çok fazla gösteri olamasa da hiç olmamasından iyidir diye dört temsille yapılmasına karar veriliyor. Cumartesi akşamı Arkeoloji Müzesi’nin bahçesinde bir grup operasever ve olmazsa olmaz küçük bir protokol, aniden serinleyen havada buluşup 7 soprano’nun İDOB Orkestrası eşliğinde bülbüller gibi şakımasını dinledi. Verdi, Puccini gibi tanınmış bestecilerin Lady Macbeth, Turandot, Aida gibi tanınmış operalarından seçilmiş ünlü aryaları büyük başarıyla seslendiren sopranolar Evren Ekşi (İstanbul DOB) Sevinç Demirağ, (Mersin DOB) Nurdan Büyükekmekçi, (AntalyaDOB) Perihan N. Artan, (İstanbul DOB) Eylem Demirhan Duru,(İzmir DOB), Mine Kurtoğlu (Samsun DOB) ve Burcu Uyar, (Ankara DOB) Şef Zdravko Lazarov yönetimindeki İDOB Orkestrası’yla festivalin ilk konserini vermiş oldu. Arkeoloji Müzesi’nin bahçesi, asırlık ağaçları ve birbirinden güzel müze binalarıyla bu etkinliğe her zamanki gibi çok yakışan bir mekân. Burada ne festivallerin ne konserlerini izledik. Bu kez farkı, orkestra dahil, tüm izleyicilerin, herkesin maskeli ve bu maskelerin opera maskesi değil, sıhhi maskeler olması! Sopranolar ise birbirinden şık tuvaletleri ve özenli makyajlarıyla sahne sanatçısı olmanın hakkını veriyor, sonbaharın gelişiyle birden serinleyen İstanbul akşamına bana mısın demiyorlar! Birer diva olarak sahnede aryalarını söylüyor, alkışlara reveransla karşılık veriyorlar. Festival, Barok Gecesi Konseri ve önümüzdeki hafta sonu müzikseverlerin çok sevdiği Mozart’ın Saraydan Kız Kaçırma Operası ile sonlanacak. Bu yıl için bu kadar, seneye inşallah daha iyi olur diyeceğiz. Gülistan’ın Boğaz KONUK YAZAR Çalan’ı EMEL SEÇEN Antalya Yörüklerinin değişik bir şarkı söyleme ritüeli var, gırtlağını tuş gibi ve parmakları ile kullanarak şarkı söyleme, bir tür kaval çalar gibi Booker ödülleri kısa listesi açıklandı 2020 Booker Ödülleri‘nin kısa listesi açıklandı. Seçilen 6 kitaptan 4’ünün yeni yazarların kitapları olması dikkat çekti. Yine kısa listeye seçilen 4 kitabın, kadın yazarlara ait olması da öne çıkan bir diğer gündem oldu. Öte yandan “beklenen” isimlerden listeye giremeyenler sürpriz yarattı: Bunlardan biri Hilary Mantel’in “Cromwell” üçlemesinin sonuncusu olan “The Mirror and the Light” kitabı... New York Times’da yer alan haberde, dünyanın en prestijli edebiyat ödüllerinden biri olan Booker Ödülleri’nin bu seneki finalistlerinin çoğunlukla yeni yazarlardan oluştuğu; Hilary Mantel ve Anne Tyler’ın aralarında sayılabileceği ünlü yazarların ise listeye giremedikleri belirtildi. Seçilen kitaplardan Douglas Stuart’ın “Shuggie Bain” romanında 1980’lerin İskoçyası’nda büyüyen bir çocuğun çarpıcı hikâyesi anlatılıyor. Bir diğeri ise siyahi eşcinsel bir master öğrencisinin kampus hayatını ele alan Brandon Taylor’ın “Real Life” isimli kitabı. Diane Cook’un yazdığı, doğal hayatın yok olduğu distopik bir gelecekte geçen “The New Wilderness” ile Avni Doshi’nin, bir sanatçının yaşlanan annesiyle baş etme çabasını konu edinen “Burnt Sugar” isimli romanı da kısa listede yer alan diğer kitaplar. İlk kitaplarıyla Booker Ödülü’ne aday gösterilen yazarlardan üçü Amerikalı, biri ise İskoçya ve Amerikan vatandaşı. 5 jüri tarafından ve 13 kitaplık uzun liste arasından seçilen altı kitaplık kısa liste üzerine, jüri başkanı Margaret Busby, yaptığı basın açıklamasında “Altı kişilik kısa liste beklenmedik bir şekilde ortaya çıktı” paylaşımında bulundu. Yaratıcı insanların yazdığı hikâyelerin yayılmasına katkıda bulunmaktan dolayı mutlu olduklarını ekledi. Kazanan isim, 17 Kasım’da Londra’da düzenlenecek olan ödül töreninde açıklanacak. Ödüle layık görülen yazar ise 50 bin sterlin (yaklaşık 64 bin dolar) alacak. Assos’ta Felsefe’ye geri sayım Assos’ta Felsefe adlı etkinliğin bu yılki uluslararası toplantısı 30 Eylül 3 Ekim tarihleri arasında yapılacak. Filozof Aristoteles’in yaşamının bir bölümünü geçirdiği ve felsefe eğitimi verdiği antik Assos kentinde yapılacak etkinlik, Felsefe Sanat Bilim Derneği’nin Kurucu Üyesi ve Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Örsan K. Öymen’in öncülüğünde yapılacak. Bu yıl ki sempozyum konusu, Antik Çağ’da Anadolu’da Felsefe ve Bilim. Bu çerçevede, antik çağ’da Anadolu’da yaşamış olan Thales, Anaksimandros, Anaksimenes, Anaksagoras, Herakleitos, Leukipos, Pitagoras, Eudoksos, Aristarkhos, Hippokrates, Herodotos, Strabon, Diogenes, Kleanthes, Krissipos, Straton, Epikuros ve Aristoteles gibi filozofların ve bilim insanlarının düşünceleri ve kuramları ele alınacak. Sempozyuma, Robert James Hankinson (Texas Üniversitesi), Örsan K. Öymen (FMV Işık Üniversitesi), James Griffith (Orta Doğu Teknik Üniversitesi), Geoffrey Bowe (İstanbul Teknik Üniversitesi), Cemil Güzey (Mimar Sinan Üniversitesi), Robert Howton (Koç Üniversitesi), Daniel Wolt (Bilkent Üniversitesi) ve Ömer Aygün (Galatasaray Üniversitesi) konuşmacı olarak katılacaklar. Sempozyum sonrasında Anne Monika SommerBloch da Assos Antik Tiyatro’da bir klasik müzik keman dinletisi gerçekleştirecek. Altın Koza Film Festivali Ödülleri sahiplerini buldu Aziz, ödülünü TTB’ye Rutkay Aziz Zeydan Karalar adadı 27.Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali ödülleri sahiplerini buldu. En İyi Film Ödülü’nü Ercan Kesal imzalı “Nasipse Adayız” filmi kazandı. Festivalde ‘Yaşam Boyu Onur Ödülü’ne Nur Sürer ve Rutkay Aziz layık görülürken, Aziz ödülünü MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin hedef gösterdiği Türk Tabipleri Birliği’ne (TTB) adadı. Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından, bu yıl pandemi kurallarına uygun olarak 1420 Eylül tarihleri arasında düzenlenen 27. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nin ödül töreni dün akşam İstanbul Beşiktaş Süleyman Seba Kültür Merkezi’nde yapıldı. Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda ‘En İyi Film Ödülü’nü kazanan Ercan Kesal’ın yazıp yönettiği ilk uzun metraj filmi “Nasipse Adayız” oldu. “Nasipse Adayız” aynı zamanda En İyi Senaryo, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu, FİLMYÖN En İyi Yönetmen Ödülü, En İyi Kurgu kategorilerinde de ödül kazandı. Festival kapsamında ‘Yaşam Boyu Onur Ödülleri’ usta oyuncular Nur Sürer ve Rutkay Aziz’e; ‘Orhan Kemal Emek Ödülü’ ise yönetmen Orhan Oğuz’a takdim edildi. Ödülünü Başkan Zeydan Karalar’ın elinden alan Rutkay Aziz de ülkenin zor günlerden geçtiğini belirterek, ödülünü TTB ve tüm sağlık çalışanlarına adadı. l Haber Merkezi Evin Galeri sezonu ‘İki Perdelik Oyun’ ile açıyor Evin Sanat Galerisi sezonu Şahin Domin ve Osman Nuri İyem’in “İki Perdelik Oyun” başlıklı sergisiyle 22 Eylül Salı günü açıyor. İkili sergide, birey ve topluma dair çağdaş bir analizi görünür kılma arzusunu eserleriyle ortaya koyuyor. Şahin Domin, heykel ve fotoğraf üzerine çalışıyor. Doğa ve insan arasındaki diyalektik ilişkiyi sorguluyor. Domin, heykel çalışmalarında şiddet, masumiyet, göç ve yaşam döngüsü gibi kavramları işliyor. Kültürel değer yapılarını araştıran Osman Nuri İyem ise Steril adlı yeni serisinde koronavirüs arifesi ve sonrasındaki süreçte distopik bir biçime bürünen gökdelenleri mercek altına alıyor. Serginin küratörü ise Fırat Arapoğlu. Antalya, Serik ve Manavgat bölgesinin insanı ve oradan hiç başka yer görmemiş, 80 yaşındaki Yörük Gülistan Katter’in sıra dışı hayatını anlatacağım. O hayatın içinde müziğin bambaşka bir yeri ve kullanılış, çalınış biçimi var. Gülistan Teyze’yi, yine müzik sevdalısı Emre Dayıoğlu bulmuş. Tabi onları bulmasına Abdullah ve Yaşar Çakmak kardeşler aracı olmuş. Çünkü onlar büyüdükleri toprakların gönüllü rehberleri. Tarihi Roma İmparatorluğu’na uzanan antik Serge’yi, eski adı ile Manavgat’a bağlı Zerk köyünü, yeni adı ile Altınkaya’yı ve değerlerini iyi tanıyorlar. Antalya Merkez Bilim Koleji’nde son sınıf öğrencisi olan ikiz kardeşler, aynı zamanda geleneksel çalgımız ıklık ve saz da çalıyor. Müzik insanı Sümer Ezgü sayesinde tanıştıkları EmGülistan Katter ve Emre Dayıoğlu re Dayıoğlu’nu doğru adrese götürüyor ve Gülistan Teyze ile bir kayıt gerçekleştiriyorlar. Kimselere konuşmayan, röportaj vermeyen Gülistan Hanım, muhtemelen Antalya’da kalan son “boğaz çalan”. “Boğaz çalma”nın anlamı, gırtlağını tuş gibi ve parmakları ile kullanarak şarkı söyleme. Doğru tanımı ise konargöçer Yörüklerin bir icra biçimi. Söylenecek olan ezgi sırasında parmakların boğaza bastırılma yolu ile ritmik hareketler ve aşağı yukarı kaydırılması ya da boğaza dikey hareketlerle vurulması sonucu seste perde değişikliği yaratma esasına dayalı icra biçimi. “Vurma” ve “Kaydırma” olarak, iki teknik var. Genellikle kız çocuklarının uyguladığı bu yöntem, erkek çocuklarında ise kaval, cura ve ıklık ile oluyor. Hayatlarının büyük çoğunluğunu dağlarda ve hayvanlarla geçiren çoban çocukların birbirleri arasında da bir iletişim şekli aslında. Engelli oğlu Memiş ile yaşamına devam eden 80 yaşındaki Yörük kadını, o güzel şivesiyle: “On çocuk doğurdum, beşi mezarda. Çok çektik, kalmadı ki ses!” diye tevazu gösteriyor. Dinlerken sanki Kızılderili ritüeli gibi. Ya da bir çeşit kuş dili. Son yaşayan olduğu için kaydedilen videoya “ Yok, çıkmayo. Eskidendi” dese de, elini kulağına dayıyor, gözlerini kapıyor ve kendinden geçerek tıpkı bir ozan gibi, tıpkı Joan Baez’in sahnede şarkının içinde kendini bularak gözlerini kapatıp söylemesi gibi söylüyor. Videoda son söz ise şu: “Şimdi buradan söylesem herkes duyar mı? Müzik hepimizin ortak paydası” https://www.youtube.com/ watch?v=mdbEBhm78mM&t=2s
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle