09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SÖYLEŞİ 9 14 EYLÜL 2020 PAZARTESİ NEDEN PROF. DR. ESERGÜL BALCI? İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. Türkiye Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü’nde yüksek lisans, Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde doktora yaptı. Hacettepe, Abant İzzet Baysal, Muğla Sıtkı Koçman, Ege, Dokuz Eylül üniversitelerinde çalıştı. Moskova Devlet Üniversitesi’nde ders verdi ve Rus eğitim sistemini inceledi. Polonya’daki Krakow Üniversitesi ile Litvanya Vilnius Üniversitesi’nde Erasmus kapsamında ders verdi. ABD’deki Michigan State Üniversitesi’nde araştırmacı olarak çalıştı. Eğitimde tarikatların etkisini incelemek üzere 2018’deki “Eğitimde Tarikat ve Medrese Gerçeği” adlı araştırması nedeniyle Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörlüğü’nce “araştırmayı hangi amaçla, kimlerle ve izin almadan yaptığı gerekçesiyle” hakkında inceleme başlatıldı. Savunmasını yaptı, kendi ifadesiyle “işin tadı kaçtığı için” emekli oldu. Çalışmalarını, İYİ Parti’de Eğitim Komisyonu’nda sürdürüyor. BATTANİYEDEN TAHRİK OLAN ŞEYHLER VAR Prof. Dr. Esergül Balcı: 4 Taşrada devlet eğitimden kademe kademe çekilmiş. Yoksulluk ve sahipsizlik nedeniyle aileler çocuklarını tarikatlara teslim etmiş. 4 Bu durum terör kadar ciddi bir ulusal güvenlik sorunudur. IŞİD’e katılanların çoğunun Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan olduğunu mahkeme kayıtlarından biliyoruz. Biz bunun için “Tarikat Erasmus”u ifadesini kullandık. 4 Afrin’de, İdlib’de evlatlarımız terör örgütüyle savaşıyor. Bunların lideri Salih Müslim’in kardeşi de Gaziantep’te Zehra adında bir medrese açtı. Mehmetçik, Suriyeli teröristlerin aileleri Türkiye’de medrese açsın diye mi şehit oluyor? 4 Siz bakmayın tarikatların İstanbul Sözleşmesi konusunda yaygara kopardıklarına. Karşı cinsle neredeyse hiçbir temasları yok. Battaniyeden tahrik olan ve bu konuda fetva veren şeyhler var. 4 12 yaşında bir kız çocuğuna tecavüz edildi gibi pek çok haber ve bunlara ilişkin tutuklamalar oluyor. Bunlar buzdağının görünen yüzü. n Akademik yaşamınızı “sona erdiren” “Eğitimde Tarikat ve Medrese Gerçeği” raporunun seyrini anlatır mısınız? Raporun konusu, Türkiye’de Eğitim Politikaları kitabımı yazarken, günümüz eğitimini inceleme esnasında gündeme geldi ve 2018 yılında yayımlandı ancak geçmişi epey eski. Böyle bir araştırma yapma fikri, Rusya’da, onların eğitim sistemini incelerken aklıma gelmişti. FETÖ eski Sovyet coğrafyasına yayılmıştı ama Ruslar bunu tehdit olarak görüyorlardı. Daha sonra eğitim politikaları konusunda araştırma yapmak için ABD’ye gittiğimde korunup kollandıklarını gördüm. Bu tür bir yapının Türkiye için ne kadar büyük bir tehdit olduğuna şahit oldum. Üstelik altyapılarını eğitim üzerine kurmuş bir örgütten söz ediyoruz. Dershanelerle büyümüş, liseler, üniversiteler ve yurtlar kurmuş, eğitim ve yayın alanında holdingleşmiş bir yapı. Giderek büyütülmüş ve 2002 yılında iktidar ortağı yapılmış bir tarikat. 15 Temmuz’dan sonra tarikatlar konusunda kısır tartışmalar yaşandı.... n “FETÖ’nün yerine hangi tarikat gelecek” türünden tartışmalar... Aynen. Yani yapısal sorun çözülmemişti. Bunun üzerine Türkiye’deki tarikatlarla ilgili araştırma yapmaya başladım. Fakat Osmanlı’dan bu yana sorun olan bu konuda çalışmaların sığ olduğunu fark ettim. Türk eğitiminde tarikat gerçeği konusunda bir rapor hazırlama fikri böylece ortaya çıktı. Rapor dört ayda tamamlandı ancak hazırlıklar ve incelemeler neredeyse bir yıl sürdü. Sonuçlar karşısında biz de hayrete düştük. İstanbul’daki tarikat ve kollarının Kuran kursu adı altında binlerce çocuğa eğitim verdiğini tespit ettik. Bu çocukların bir kısmı okul çağında bile değildi. Taşrada durum daha vahim. n Hangi açıdan? Devlet eğitimden kademe kademe çekilmiş. Bazı bölgelerde okullar artık kapatılmış. Yoksulluk ve sahipsizlik nedeniyle aileler çocuklarını tarikatlara teslim etmiş durumda. Yarın bu çocukların hangi amaç için nasıl kullanılacağı meçhul. Eğitimleri dolayısıyla her türlü istismara açıklar. Bu durum terör kadar ciddi bir ulusal güvenlik sorunudur. IŞİD’e katılanların çoğunun Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinden Prof. Balcı’ya göre tarikatlar, dini yorumlar konusunda birbirlerinden ayrıldıklarını iddia etseler de yapısal olarak birbirlerinin aynı denebilir. Örgütlenmeleri, finans kaynakları, iktidar ve devletle ilişkilerinde aynılar. NECATİ SAVAŞ DİNSİYASETEĞİTİM İLİŞKİSİNE SON VERİLMELİ n Peki, ne yapılmalı? Tarikat ve cemaatler, kapatılsın demek en kolayı ancak “Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması” yasası halen yürürlükte, yani zaten kapalı olmaları gerekiyor. Sorun Türkiye’deki pek çok konuda olduğu gibi uygulamada. Devlet görüp de görmezden geliyor, çoğu dernek ve vakıf çatısı altında olduğu için. Üstelik şeyhlerin çoğu röportaj veriyor, devlet adamları ile görüşüyor. Öncelikle yasaların uygulama sorunu giderilmelidir. Tarikat ve cemaatler, özellikle devletin yetersiz kal dığı alanlarda ortaya çıkıyorlar. Doğa boşluk kaldırmaz, hemen başkaları tarafından doldurulur. Ortaya çıkan boşluğu devlet, doldurmalıdır. Eğitim politikaları savrulmalardan kurtarılarak herkese eğitim hakkı, yurt, burs olanağı sağlamalı; laik, çağdaş, bilimsel, sorgulayıcı, özgür düşünceye sahip insan yetiştirilmelidir. Kısaca, anayasamızın 42. maddesi ile 1973 tarih ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu gerçek anlamda uygulanmalıdır. Tabii her şeyden önemlisi, dinsiyaseteğitim ilişkisine son verilmelidir. olduğunu mahkeme kayıtlarından biliyoruz. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki medreseler Irak, İran ve Suriye gibi sorunlu ülkelerdeki benzer yapılarla bağlantı halinde. Biz bunun için AB’nin programından esinlenerek “Tarikat Erasmus”u ifadesini kullandık. Öğrenciler geliyor, öğrenciler gidiyor. Devlet, bu yapılara yıllarca göz yummuş; ama bu tedrisattan geçenlerin bir kısmı sonra teröre bulaşmış. Afrin’de, İdlib’de evlatlarımız terör örgütü PYD/ YPG ile yani PKK’nin Suriye koluyla savaşıyor. Bunların lideri Salih Müslim’in kardeşi de Gaziantep’te Zehra adında bir medrese açtı. Mehmetçik, Suriyeli teröristlerin aileleri Türkiye’de medrese açsın diye mi şehit oluyor? Türk eğitim sisteminin geldiği yer burasıdır. Bizim bir yıllık çalışmamızın özeti de aslında budur. n Nasıl bir metodoloji izlediniz? Kimlerle görüştünüz? Öncelikle açık kaynakları taradık. Çünkü Türkiye’de tarikatlar o kadar pervasız ki, yasak olmasına rağmen kanunsuz para toplama; yurt, okul, dershane açma; toplantılar düzenleme; TV açma; Türkiye aleyhine manifestolar yayımlama gibi pek çok konuyu açıktan yürütüyorlar. Hatta “Suriye Cihadı”na açıktan eleman toplayanlar bile var. Milli Güvenlik Kurulu’nun 25 Ağustos 2004 tarih ve 481 sayılı kararına istinaden tarikatların yapılanmaları ve çalışmalarına ilişkin faaliyetleri yürüten güvenlik birimleriyle görüşmeler gerçekleştirdik. Farklı illerde tarikat yurt ve okullarına giden öğrenciler ve velileriyle görüşmeler yaptık. n İzledikleri yol ve bu kadar büyüme nedenleri? Türkiye’deki tarikatlar aslında Soğuk Savaş artığı yapılar. Komünizmle mücadele için desteklenmiş, daha sonra para ve menfaat ilişkileriyle pa lazlanmış karanlık organizasyonlar. n Onca paranın kaynağı? Önceleri hac, umre, bağış, fitre, zekât ve kurban derisi gibi gelirleri varken, artık kamudan beslenen devasa holdinglere dönüştüler. Özellikle herkesin bildiği gibi eğitim ve sağlık alanını tercih etmiş durumdalar. n Ve sonunda siyaseti de ele geçirdiler.. Aslında siyasetle hep iç içeydiler. Osmanlı’dan bugüne tarikatlar devlet örgütlenmesi içinde etkin konuma gelmek için içeriden ve dışarıdan her türlü desteği aldılar. Asıl amaçları buydu.   n Ya kamuya nasıl sızdılar? Yoksul öğrencileri ve gençleri ağlarına düşürdüler. Özellikle büyük şehirlerde okumak zorunda olan ancak parası olmayan gençleri topladılar. Yurt ve burs olanakları sağladılar. Mezun olanları da siyasi ilişkilerini kullanarak kamuya monte ettiler. 1 milyon çocuk tarikatların elinde n Türkiye’de aşağı yukarı kaç çocuk tarikatların elinde? Yaptığımız araştırmaya göre, Türkiye’de bir milyon civarında çocuğun tarikatların elinde olduğu sonucuna ulaştık. Çoğunluğu yoksul ailelerden geliyor. Çaresizler. Özellikle büyük şehirlerin varoşlarında yaşayan, kırsaldan gelen, dinsel ve geleneksel değerlerle çocuklarını koruyabileceğini zanneden ailelerin çocukları. n Hangi saiklerle tarikatlara veriliyorlar? Öncelik ekonomi. Kalabalık ailesinin karnını zar zor doyuran ebeveynler çocuklarını tarikata verince, bir boğaz eksiltmiş oluyor. Sonra “Oğlumkızım büyükşehirde kapılıp gider, kötü yola düşer, dininde imanında büyüsün” diye düşünenler var. Bir de geldikleri çevredeki hemşerilerinin yönlendirmesi söz konusu. Bu insanlar kentte tutunamamanın ezikliğini ve ekonomik yetersizliklerinin sıkıntısını “hiç değilse çocuğumuz parasız eğitiliyor” düşüncesiyle azaltmaktadırlar. Bu durum bir yerde “çaresizliğin çaresi” halini almıştır. n Ve “Eti senin kemiği benim” de niyor.. Sonuçta çocuğunun karnını doyuran, yatacak yer veren bir organizasyondan söz ediyoruz. Ailenin başka bir seçeneği yok. Devlet 24 Ocak Kararları sonrasında küreselleşme ve özelleştirme kapsamında, kademe kademe sosyal hayattan ve eğitimden çekilmiş, yoksul ailelere başka çare bırakmamış.   n Aldıkları eğitim ne? Eğitimlerin çoğu Arapça ve Kürtçe. Tavizsiz bir itaat ve metafizik bir hayal âlemiyle soslanmış eğitim veriliyor. Hiçbir bilimsel ve rasyonel öğenin bu eğitimde yeri yok. Hiçbir şey sorgulanamaz. Peygamberlere özgü mucizeleri olduğunu iddia ediyorlar. Sohbetlerde çocuklara anlatılan ya da izlettirilen propagandalarla bu durum perçinleniyor. Dinimiz gerçekleri ile ilgisiz bir eğitim. n Bu dini yapılara girmek kolay mı? Aslında kolay. Tarikata girebilmek için herhangi bir sınav, test ya da mülakat söz konusu değil. Hatta yoksul aile ler, çevrenin etkisi ve öğretmene duydukları güven ile “çocuğum hem eğitim alsın hem de evden bir boğaz eksilsin” diye kendileri çocuklarını buralara götürüyorlar. Girdikten sonra çocukların özelliklerine göre sınıflandırma yapılabiliyor. Yaş ve cinsiyet ayrımına göre sorumlular belirleniyor. Bu sorumlular kendi grubundaki çocukları yönlendiriyor. n Kendilerinin de seçtiği “zeki” çocuklar var mı? Elbette oluyor. Bu çocukların zeki olanları kimi tarikatlarda farklı bir eğitime tabi tutuluyor, eğitim hayatı boyunca yönlendiriliyor, tarikata en faydalı olacağı kuruma yerleştirmek yahut tarikat hiyerarşisi içerisinde görevlendirilmek suretiyle değerlendiriliyorlar. Üniversiteler açıldığında, giriş kapılarında tarikat yurtlarına öğrenci avlamaya çalışanları sıklıkla görüyoruz. İşte onlar, zeki, yoksul ve çalışkan çocukları yurtlarına kazanmaya çalışıyorlar. n Başka ülkelerle bağlantıları söz konusu mu? Özellikle Doğu ve Güneydoğu illerindeki tarikatların İran, Irak ve Suriye gibi ülkelerde güçlü bağlantıları var. Bu bağlantılar sadece dini değil, ekonomik, sosyal ve aile bağları da söz konusu. Sınırlardan geçişler kolay olduğu için karşılıklı gidiş gelişler oluyor.   n Kaç tarikat var Türkiye’de? Türkiye’de belli başlı 30 tarikat silsilesi ve bunların 400 kolu bulunuyor. Sadece İstanbul’da 448 tekke faaliyetlerini açıktan sürdürüyor. Çoğunluğu İstanbul, Siirt, Diyarbakır, Mardin, Adıyaman, Batman, Van, Hakkâri, Şırnak, Ağrı, Muş, Bitlis, Gaziantep ve Şanlıurfa olmak üzere 800’ün üzerinde faal medrese var. Üstelik büyük şehirlerde kaç apartman medresesinin faaliyette olduğu bilinemiyor. n Bu çocukları kimler eğitiyor? Çoğunlukla eğitimleri “Seyda” denilen kişiler ile aynı tarikatta ve aynı yollardan geçmiş ağabeylerle ablalar veriyor. Son dönemde Suriye iç savaşı nedeniyle, Türkiye’ye gelenlerden de hoca olarak faydalandıklarını gördük.   HER TÜRLÜ İSTİSMARA AÇIK n Son yıllarda taciz ve tecavüz olaylarıyla sıkça gündeme geliyor tarikatlar. Daha geçenlerde Uşşa ki tarikatının lideri Fatih Nurullah, 12 yaşındaki bir kız çocuğuna cin sel istismarda bulunduğu gerekçe siyle tutuklandı. Nasıl bir sosyoloji ve psikoloji yatıyor bu taciz olayla rının altında? Medrese öğrencileri yatılı olarak ka lıyor. Kapalı ortam, beyin yıkama, kor ku ve güvensizlik nedeniyle her tür lü istismara açık durumdalar. Siz bak mayın tarikatların İstanbul Sözleşme si konusunda yaygara kopardıkları na. Karşı cinsle neredeyse hiçbir te masları yok. Battaniyeden tahrik olan ve bu konuda fetva veren şeyhler var. Küçük yaştan itibaren kendilerinden büyüklerle birlikte yaşamak ve onla ra tam anlamıyla itaat etmek üzerine kurulu kapalı bir yapının içinde yetişi yorlar. Biz, tarikat yurtlarında ve okul larında yaşa nan tecavüzle ri ve istismarla rı iletişimin ola naklarının art masıyla öğre nebildik. Oy sa bu geçmiş ten beri olage len bir durum du. İstanbul’da bir Kuran kur sunda çocuklara, ardından Sakarya’da 12 Uşşaki tarikatının lideri Fatih Nurullah yaşında bir kız çocuğuna tecavüz edildi gibi pek çok haber ve bunlara ilişkin tutuklamalar oluyor. Bunlar buzdağının görünen yü zü. Tarikat yurtları, okulları, kursları ve evleri her türlü istismara açık. Bu ralarda kalan çocuklar evlerine dön düklerinde kendi psikolojik durumla rını ailelerine, varsa kardeşlerine de yansıtabiliyorlar.   n Kadınlara ne öğretiliyor? Kadının görevi olarak erkeğe itaat en önemli öğreti ne yazık ki! Bir kadın olarak bunu içim acıyarak söylüyo rum. Onların düşüncesine göre kadın, zaten erkeğin kaburga kemiğinden ya ratılmış ikinci sınıf bir varlık ve erke ğin kölesi durumunda. n Kadınlarla dertleri ne, niye say gı duyulmuyor? Kadınlar kendilerine ait birer mal, ga nimet ve ikinci sınıf insan olarak görülü yor. Süslü lafların ötesinde hiçbir değer leri yok. Tıpkı şeyhe itaat gibi, kadınların kocalarına itaat etmeleri ve doğurmala rı üzerine bir eğitim veriliyor. Bunun so nucunda tarikatlar kadınlara hiçbir say gı duymuyor. Bazıları ise kadınları küf rün kaynağı olarak görüyor. n Aileler tüm bunları biliyor, yine de hiç bir şey değişmiyor mu? Kendilerini bu yolla koruyacaklarını zannediyorlar. Bauman’ın söylediği gi bi, tarikat ve cemaatler, Hıristiyan dün yasında da bizde de güvenli olmayan bir dünyada güvenlik arayışı, kaybedip dö ne döne aradığımız kayıp cennet. İnsan lar güvenlik isteği ve çaresizlikle cema atlere gidiyorlar. Güvenliğe karşı özgür lük kaybı ve itaat var. Devlet örgütlen mesinin olmadığı, boşluk bıraktığı yer de tarikat örgütlenmeleriyle kendileri ni güvende hissediyorlar. n Peki, bu çocuklar arasında ka çanlar oluyor mu, yoksa hepsi ka bullenerek bu öğretilerle mi yaşıyor? Münferit olaylar dışında neredeyse ta mamı bu durumu kabullenerek bu öğ retilerle yaşıyor. Çünkü orada itaat et me öğretiliyor. Kısaca “itaat et rahat et” öğretisi var ve insanlar bu kısırdöngü den isteseler de çıkamıyorlar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle