23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER 3 14 EYLÜL 2020 PAZARTESİ 300/1 8 0 340/2 3 0 300/2 0 0 290/1 9 0 310/2 2 0 330/1 3 0 300/1 1 0 280/1 5 0 370/2 0 0 330/2 0 0 290/1 8 0 320/2 3 0 280/1 3 0 300/2 3 0 290/1 3 0 160/1 0 0 360/1 6 0 310/1 7 0 270/1 1 0 310/2 0 0 270/1 3 0 280/2 1 0 TARİHTE BUGÜN 1867 Karl Marx’ın yazdığı Kapital’in ilk cildi yayımlandı. 1922 İzmir’e bağlı Bergama ilçesi düşman işgalinden kurtuldu. 1972 Âşık Mahsuni başbakana hakaret ettiği iddiasıyla yargılandı. Dağcı, arazi anlaşmazlığı nedeniyle akrabaları tarafından darp edildi 15 dava var sonuç yok Hemşireleri darp eden tutuklandı Balıkesir Ayvalık’ta 3 hemşireyi darp edip, onları kurtarmaya gelen hastayı da bıçaklayan Engin Barış Kırmızıçiçek (41), adli kontrol şartıyla serbest bırakılmasının ardından savcılığın itirazı üzerine tutuklanarak cezaevine gönderildi. Annesine zatürree aşısı yaptırmak isteyen Kırmızıçiçek, iddiaya göre aşı olmadığı söylenince evden bıçak alıp geldi. Kırmızıçiçek, 3 hemşireyi dövdü, hasta olarak olay yerinde bulunan akademisyen Abdullah S.’yi de bıçakladı. Yaralanan Abdullah S. tedaviye alındı. Savcılığın itirazı üzerine Kırmızıçiçek, yeniden gözaltına alındıktan sonra çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak Burhaniye Cezaevi’ne gönderidi. l DHA Gelinlerini döverek katlettiler Balıkesir Burhaniye kırsalında Hacıbozlar Mahallesi’nde dün kardeşler arasında, evlerinin bahçesinin kullanımı nedeniyle kavga çıktı. Eşi Ramazan D’nin (43) kavga ettiğini görüp, ayırmak için giden 2 çocuk annesi Çiğdem D. (33), kayınpederi ve kayınbiraderleri tarafından sopa ve kürekle dövülerek öldürüldü. Ramazan D., Burhaniye Devlet Hastanesi’ne kaldırılırken, Bahri D. ile oğulları Ali ve Aykut D., jandarma tarafından gözaltına alındı. Çiğdem D’nin cenazesi otopsi için Bursa Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı. l DHA İstanbul’da şüpheli ölümler İstanbul Bağcılar’da 30 yaşındaki Gürcistan uyruklu bir kadın dün evinde ölü bulundu. İhbar üzerine olay yerine gelen ekiplerin yaptığı incelemelerde kadının vücudunun çeşitli yerlerinde bıçak ve darp izlerine rastlandı. Cinayet şüphesi üzerinde duran ekipler, olayla ilgili soruşturma başlattı. Öte yandan, İstanbul Şişli’de 7 katlı binanın çatı katından henüz belirlenemeyen bir nedenle düşen Ukraynalı Larysa Kuzky (43) yaşamını yitirdi. Olay yerinde yapılan incelemelerin ardından evde bulunan bir kişi ifadesine başvurulmak için emniyete götürüldü. Şüpheli ölümle ilgili soruşturma başlatıldı. l DHA İş arkadaşını vurdu Pendik’te 29 Ağustos günü iddiaya göre, sokak üzerinde tartışmaya başlayan iki kişi bir süre sonra kavga etmeye başladı ve taraflardan biri silahını çekerek tartıştığı kişiye ateş etti. Ateş eden şahıs kaçarken, Alper Yıldırım (38) kanlar içerisinde yere yığıldı. Yıldırım 12 gün süren yaşam savaşını 10 Eylül günü kaybetti. Şüphelinin, Yıldırım’ın iş arkadaşı Murat E. (26) olduğu öğrenildi. Zanlı 11 Eylül’de yakalanırken 1 adet ruhsatsız tabanca ve 3 adet mermi ele geçirildi. Zanlı, çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi. l İHA Afyonkarahisar’ın Emirdağ ilçesinde yaşayan Hülya Dağcı ve ailesi, arazi an laşmazlığı sebebiyle husumet li olduğu akrabaları tarafından darp edildi. Daha önce 5’i şiddet olmak üzere 15 tane dava açtıkları nı kaydeden Hülya Dağ ILAYDA KAYA cı, “Hiçbiri caydırıcı ceza almadı. Kadın dövüyorlar. Suçsuz insanla ra saldırıyorlar. Şikayetçi oldu ğumda ise emniyet müdürü ufak bir çizik olarak nitelendirdi. AKP’ye üye oldukları için ken dilerini dokunulmaz sanıyorlar” dedi. Saldırganlardan Şerafettin K.’nın AKP ilçe Başkan Yardım cısıyla emniyete gittiğini söyle yen Dağcı,“Şahitlerimizi öğreni yorlar ve tehdit ederek ‘Hesabı nı soracağız’ diyorlar. Bu nasıl mümkün olabilir?”diye konuştu. Hülya Dağcı 2015’ten bu ya na baskı altında oldukları nı ve saldırıya uğradıklarını belirterek,“Hayvancılıkla ge çinen bir aileyiz. 2015 yılın da kardeşimin eşinin yayla ya çıkmasının ardından darp olayları başladı. Önce babamı hedef aldılar. Babam ve ailem yaylaya çıkmayı bıraktı. Sadece tek erkek kardeşim Emirdağ yaylalarına kaymakamın izniyle çıkmaya devam etti. Onu hedef aldılar. Şimdi ise bu durumu husumet olarak görerek her seferinde bize şiddet ve baskı uyguluyorlar” dedi. Daha önce saldırganlar hakkında 5’i şiddet olmak üzere 15 ayrı dava açtıklarını söyleyen Dağcı,“ Hiçbiri caydırıcı ceza almadı. Halk pazarına gittiğimde beni darp ettiler. Toplum içinde zedeleyecek laflar ettiler. Son 6 aydır baskılar ve tehditler arttı. Suçsuz insanlara saldırıyorlar. 11 yaşındaki kardeşimi dövdüler, şu an psikolojik tedavi görüyor. Benim boynuma bıçak dayadılar. Şikayetçi olduğumda Emniyet Müdürü ufak bir çizik olduğunu söyledi. Savcılık hiçbirini sorgulamadı. AKP’ye üye ol dukları için kendilerini dokunulmaz sanıyorlar. Ben özellikle Cumhurbaşkanına seslenmek istiyorum. Partisini kullanmalarına izin vermesin”ifadelerini kullandı. Şerafettin K’nin AKP ilçe başkan yardımcısıyla emniyete gittiğini kaydeden Hülya Dağcı, “Bizim şahitlerimizi öğreniyor ve şahitle iletişime geçerek ‘şahit olmanın hesabını soracağız’ diye tehdit ediyorlar. Emniyet müdüründen kamera kayıtlarını istedim ama vermedi. Bu nasıl mümkün olabilir? Yargıya sürekli engel oluyorlar. Bizim can güvenliğimiz yok” diyerek tepki gösterdi. Ailenin avukatı Seydi Çelik ise “Bu konuda dikkat çeken en önemli durum; bıçak ve silahtan sayılan sopalarla yaralama söz konusu olmasına rağmen hiçbir gözaltı ve tutuklama talebinin gerçekleşmemesidir. Hukukun insanlara zarar gelmeden uygulanması gerektiğini düşünüyoruz” dedi. Bakan Koca’dan ‘Ölüm raporu’ ve ‘100 bin aktif hasta’ya yanıt ‘100 BIN AKTIF HASTAMIZ YOK’ Adana ve Diyarbakır maske takmıyor İçişleri Bakanlığı’nın koronavirüs tedbirleri kapsamında yayımladığı genelgeye göre yurt genelinde açık alanlarda maske takma zorunluluğu getirildi. Buna rağmen Adanalıların çoğunun maske takmadığı ve sosyal mesafe kurallarına uymadığı görüldü. Diyarbakır’da da koronavirüs vakalarının son günlerde artış göstermesine rağmen, kent genelinde maske takanların sayısı azaldı. ‘Bayram ve tatil hareketliliği’ Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü, virüsün artık her yere ulaştığını dile getirdi. Özlü, herkesin bir tanıdığının pozitif olduğunu belirterek, “Kontrolsüz bir sosyal hayat yaşıyoruz. Bayram ve tatil dönemlerinde bu virüsün ulaşmadığı yer kalmadı. Bayramlaşma, virüsün her yere yayılmasına neden oldu. Kış gelmeden dikkatli olursak belki bu vakaları aşağıya çekebiliriz. Maske ölümü azaltıyor” dedi. Doğum gününe ceza yağdı Düzce Kültür Mahallesi’nde bir kafede dün 20 çocuğun katıldığı doğum günü partisi düzenlendi. Partiyi fark eden polis ekipleri, 6 kişinin sosyal mesafe kurallarına uymadıklarını ve bazılarının da maske takmadıklarını gördü. Kurallara uymayan 6 kişiye toplamda 18 bin 900 TL idari para cezası uygulanırken, kafeterya sahibi hakkında ise tutanak tutuldu ve süreli olarak kapatılması için İl Hıfzıssıhha Kurulu’na gönderildi. l İHA Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, koronavirüs nedeniyle ölen yurttaşların ölüm belgesine “doğal ölüm” yazılmasına ilişkin, “Uluslararası sınıflamaya göre her enfeksiyondan ölüm, doğal ölüm kabul edilir. Kaza, cinayet gibi doğal olmayan ölümler ayrıca sınıflanmaktadır” dedi. Koca, karantinada olması gereken 100 bin hastanın şehirler arası seyahate çıktığı iddialarına ilişkin de “100 bin aktif hastamız yok” dedi. HDP Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş, sosyal medyadan, yaşamını yitiren bir yurttaşın ölüm belgesini paylaştı. Belgede, yurttaşın ölüm nedeni olarak “bulaşıcı hastalık (doğal ölüm)” yazıldığı görüldü. Beştaş, “Veriler gerçeği yansıtmıyor” dedi. Sosyal medyadan Beştaş’a yanıt veren Bakan Koca, koronavirüsün uluslararası sınıflamaya göre “enfeksiyon hastalığı (doğal ölüm)” olduğunu belirtti. Paylaşılan ön raporda, ölüm nedeninin “hekimin kontrol onayından sonra yazılacağının” belirtildiğini söyleyen Koca, “Rapor doğru, değerlendirme yanlış. Ölüm nedeni ‘U073 Covid 19’ olarak geçmiş. Sayın vekil herhalde ‘doğal ölüm’ ifadesinin teknik bir tabir olduğunu fark etmemiş” dedi. Öte yandan Koca, “100 bin aktif hastanın şehirler arası seyahat ettiğine ilişkin” iddialara yanıt verdi. Koca, “100 bin kişi, seyahati HES koduyla engellenmiş, izolasyonda olması gereken pozitif ya da temaslı kişileri ifade ediyor. Kod ile toplu ulaşım araçları ile seyahat etmeye çalışan 125 bin 246 kişi riskli olduğu için engellenmiştir” ifadelerini kullandı. l ANKARA/Cumhuriyet CHP’li Kılıç: Covid sadece müzik dalgasıyla mı yayılıyor? CHP İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç, sanatçılar ile müzik ve eğlence sektörü çalışanlarının pandemi sürecinde yaşadığı sorunlarla ilgili yazılı açıklama yaptı. Koronavirüs nedeniyle birçok sektör gibi müzik sektörünün de ağır kayıplar yaşadığını ancak pandemide müzik sektörüne üvey evlat muamelesi yapıldığını belirten Av. Sevda Erdan Kılıç, “Ekonomik kaygılardan dolayı turizm sektörü başta olmak üzere AVM’ler, restoranlar açılarak, seyahat kısıtlamaları kaldırılmıştı. Bu eko nomik hassasiyet, müzik sektörü için gösterilmeyerek binlerce insan işsiz bırakıldı, birçok sektör paydaşının ya kapanma noktasına gelmesine ya da kapanmasına yol açıldı. Alışveriş merkezlerinde, toplu taşımalarda, mitinglerde, Ayasofya’da, bulaşmayan virüs sanki sadece müzik sektöründe bulaşıyormuş gibi bir algı yaratıldı. Virüs müzik dalgasıyla mı yayılıyor da sadece bu sektöre yasak getiriyorsunuz? Devlet, sektördeki kayıpları önlemek için sektöre omuz vermelidir” dedi. 13 EYLÜL PAZAR 96 BIN 97 1527 8 MILYON 519 BIN 560 7056 %7.2 57 1102 291 BIN 162 1267 258 BIN 833 Varsın bana berduş erkek desinler! “Berduş bir adam başa geçmiş, medeniyet dünyasını aleyhimize çevirmek için Anadolu’da akıl almaz cinayetler işliyor. Beraber olduğu insanların çoğu yalınayak, ne topları var, ne tüfekleri, Mustafa Kemal’ler hiçbir işe yaramaz, hastalanmış uzuv gibi, kesip atmalı.” “Ey Müslüman kardeşlerimiz, inanmayın siz Bolşevik kafası taşıyan bu serserilere. Bunlar başları ezilesi yılanlardır. Düşmanlar onlardan bin kere daha iyidir.” Milli Mücadele’ye düşman Ali Kemal’e bakarsanız Mustafa Kemal bir “berduş”tu. Evsiz barksız, yalınayak yürüyenlerle birlikte mücadele ediyordu. Farsçadan aldık. Bütün eşyasını bir sopanın ucunda taşıyor. “Evi omzunda” anlamına geliyor. Salyangoz gibi, kaplumbağa gibi… İttihatçılara ya da Kurtuluş Savaşçılarına Saray’dakiler hep “berduş” diyor. Bizim tarihimizde “yoldaş” bildiğimiz “öküz”ün, tarım emeğinin düşüşüyle küfür sayılması gibi. Mülkiyet düzeninin, Saray zihniyetinin, kolay yoldan yükselişin sonucu; toprağı kendine ev bilenlere “berdöş, berduş” diye sövmeyi getiriyor. Nereden nereye dedirtebilirdik Devrimci, küfreden değil, küfrün üstüne yürüyendir. Kendi çıkarını milletin çıkarı olarak sunanların ağzından çıkıyorsa “hain”, devletin gücünü mafya gibi yurttaşına karşı kullanan söylüyorsa “terörist”, yaldızlı sarayları yurt bilen bağırıyorsa “berduş” yeni bir dünya arayanların madalyasıdır. Türk yargısını FETÖ’ye teslim eden referandumda örgütün “evet” dediği için vitrine koyduğu isim de olabilirdik. “At üstünde durmayı nasıl beceremediyse, ülke yönetmeyi de aynı şekilde beceremedi” dediğimiz kişiye koltuk için “reis” de diyebilirdik. Binlerce işçinin ölümünü izlemiş Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı da olabilirdik. “Paçalarından yolsuzluk akıyor” diye bağırdığımız kişiyi bir gün sonra “ak” sayabilirdik. “Müslüman ülkelerin kalbini almakla görevlendirildin, emir eri oldun, boyan döküldü Tayyip Erdoğan” diye kürsüde nutuk atarken bir anda boyacılığa başlayabilirdik. “Kendisini padişah olarak görmek istiyor” dediğimiz kişinin sarayına tuğla dizebilirdik. “Devlet Bahçeli’yi diz çökerttiler” diye efelenirken “sevgili ortak” sayabilirdik. “Hesap sormazsam namerdim” dediğimiz kişiyi “Türkiye’nin ilelebet ebedi başkanı” ilan edebilirdik. FETÖ’nün destekçiliğini yapabilirdik FETÖ eliyle üretilen kumpası “Türkiye hukuka dayalı fab rika ayarlarına dönüyor” diye savunabilirdik. Fethullah Gülen’in ev sahibi olduğu Abant Toplantıları’nda endamımızı gösterebilirdik. 15 Temmuz gecesi “Bu darbe başarılı olmazsa perişan olduk” diyen kişiyle ilişkimizi bir türlü açıklayamayabilirdik. FETÖ’nün desteklediği milyonlar tutan seçim gezilerimizin kaynağını anlatamayabilirdik. Samanyolu TV’de “Kendi ülkenizin insanından ne korkuyorsunuz arkadaş” diyerek eyalet sistemini savunabilirdik. Topuklarını vura vura kaçan savcı için “Milletim adına, çocuklarım adına, geleceğim adına savcı Zekeriya Öz’e müteşekkirim” diye övgüler dizebilirdik. Hapishanede kumpasla yatmak yerine, OdaTV davası için “Fethullah Gülen ve Zekeriya Öz milletin temel değeridir” diyerek nöbete koşabilirdik. “Fethullah Gülen’in Amerika’da olması Türkiye’nin ayıbıdır” diye örgütün kanallarında propaganda yapabilirdik. Türk ordusunun Genelkurmay Başkanı’nın “terörist” denilerek tutuklanmasını Fethullahçıların kanalında savunabilirdik. “Millet bin Fethullah Gülen çıkartır, bin Zekeriya Öz çıkartır” diye bas bas bağırabilirdik. “Sen kim Menderes kim” diye seslendiğimiz Cumhurbaşkanı’yla Demokrasi Adası’nı açabilirdik. Maaşı devletten trol orduları “Dini istismar ediyor, yanına bırakmayacağız” dediğimiz partide paraşütle yükselebilirdik. Salgının ortasında milleti sokağa döküp istifa oyunu oynayabilirdik. Maaşını devletin ödediği kadrolarla kendimize trol ordusu kurabilirdik. Yalnız başına yaşamak yerine iktidar koridorlarında hizipçilik oynayabilirdik. Güvenlik kurumunun başında otururken, ağız dalaşına girdiğimiz milletvekilinin sokakta dövülmesinin sebebi olabilirdik. Bizi eleştiren gazeteciyi sabaha karşı evinden aldırabilir, kumpasla tutuklatabilirdik. Dün göğsümüzü siper ettiğimiz cemaatin koltuğuna başka cemaatleri oturtabilirdik. Bizi eleştirdi diye insanların kimlik bilgilerini sosyal medyaya sızdırıp hedef haline getirebilirdik. Dün parmağımızla gösterdiğimiz gencecik çocukları ertesi gün hapse tıktırabilirdik. Devletin güvenlik bürokrasisini şahsımızın özel malı zannedebilirdik. Ama… Evimiz omzumuzda, barkımız ayağımızın altında. “Çok şükür” deyip arabesk şarkıların diliyle söylersek: Varsın bana berduş erkek desinler! BAKAN VARANK ILAÇ FABRIKASINI ZIYARET ETTI ‘Stratejik olarak destekliyoruz’ Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, koronavirüsün tedavisinde kullanılan Favipiravir ilacının yerli sentezi olan Favicovir’in tüm Türkiye’de hastalara verildiğini belirterek, “İlaç endüstrisinin savunma sanayiisi kadar önemli olduğuna inanıyoruz. Bu endüstriyi stratejik olarak destekliyoruz” dedi. Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre Varank, Kovid 19’a karşı kısa bir sürede yerli olanaklarla sıfırdan sentezlenen ve tedavide kullanılmaya başlanan ilacın üretildiği Atabay Kimya’nın Gebze’deki fabrikasını ziyaret etti. Açıklamada görüşlerine yer verilen Varank, Kovid19 tedavisinde kullanılan Favipiravir etken maddeli ilacın üretilmesiyle kamuoyunun gündemine gelen Atabay İlaç’ın Favicovir ismiyle bunu ruhsatlandırdığını ifade etti. Kovid19 tedavisinde dünyada uygulanan birkaç yöntem olduğuna değinen Varank, şunları kaydetti: “Favipiravir etken maddesi de bu hastalığın tedavisinde çok yoğun bir şekilde kullanılıyor. Biz bu ilacı Japonya ve Çin’den ithal ediyorduk. Mustafa Güzel Hocamız, Zeynep Hanım ile bu ilacı sıfırdan sentezleyerek, üretebileceklerini söylediler. Bilim insanlarımızın büyük gayretiyle bu ilaç sıfırdan sentezlendi. İlaç haline getirildi, Sağlık Bakanlığımız ruhsatlandırdı. Şu anda bu ilaç tüm Türkiye’de hastalarımıza veriliyor.” l ANKARA/ Cumhuriyet
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle