08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 12 EYLÜL 2020 CUMARTESİ YORUM/HABER Tarikatların Padişahlığı Küçücük bir kız çocuğunu istismardan tutuklanan Fatih Nurullah, tarikatsiyaset ilişkisini yeniden gündeme taşıdı. Türkiye’nin mühürsüz oylarla Saray düzenine geçtiği halkoylamasından yaklaşık 6 ay önce, Ekim 2016’da, kendisini “Uşşaki tarikatının şeyhi” ilan etmiş olan Fatih Nurullah, Nurani TV’de şunları söylüyordu: “Şu anda görünen zuhuratlar o ki 1. Türkiye Cumhuriyeti son buldu. 2. Osmanlı kuruluyor, onun başı da Tayyip Bey 1. padişahımız olarak gözüküyor. Son sahne iyi bitirilebilirse, bu iş de biter artık. Tekrar 100 senenin nihayetinde Medinei Münevver’de kurulan devletin devamı hüviyetindeki bir devletin yeniden ihyasıyla asrı saadetin kokularının geldiği bir süreci bu ümmet, bu millet başlatsın.” Türkiye’deki tarikatlar, Osmanlı’nın son döneminden bu yana siyasi dinciliğin en önemli araçları olmuşlardır. Cumhuriyet kurulduktan sonra da tarikatların iktidara aday ya da iktidardaki sağ partileri destekleyerek sürdürdükleri bu “görev”leri hiç bitmemiştir. Örneğin, 1946’da birden ortaya çıkan Ticaniler, Arapça ezan ve Atatürk’ün heykellerini kırma eylemleri ile gündeme gelmişlerdi ve Demokrat Parti tarafından destekleniyorlardı. Nurcular, liderleri Saidi Kürdi’yi (Saidi Nursi) Ekim 1958’de Emirdağ’da ziyaret eden dönemin Başbakanı Adnan Menderes’i hilafet ve saltana tı temsil eden iki tuğralı yeşil bayrak ile karşılamışlardı. Cumhuriyet ilkelerine ve Atatürk’e karşı olan Süleymancılar, AP’yi, ANAP’ı ve DYP’yi desteklemişlerdi. Rıfai tarikatı, 1980 öncesinde MHP’ye yakın durmuştu. Nurcuların bir kolu olan Fethullahçılar ise ANAP’tan DYP’ye, CHP’den DSP’ye, MHP’den AKP’ye değin hemen hemen bütün partilerle dirsek teması içinde olmuş, AKP seçimleri kazanınca da iktidar ortağı olarak devlet yönetimine yerleşmişti. Aslına bakarsanız, AKP, bir tarikat ve siyasi dinci örgütler koalisyonunu oluşturur. Laik Türk ordusunun etsizleştirilmesi için araç olarak kullanılan Balyoz davası sürecinde kamuoyuna yansıyan, 27 Şubat 2004 tarih ve 359010604/ İSTH.KS (7681) sayıyla İstanbul Jandarma Bölge Komutanlığı’na ait bir belgedeki bilgilere göre, AKP’nin kurulmasına liderlik eden Recep Tayip Erdoğan, Abdullah Gül, Abdülkadir Aksu, Beşir Atalay, Ali Babacan, Ali Coşkun, Kemal Unakatın, Binaili Yıldırım, Recep Akdağ, Hilmi Güler, Zeki Ergezen Nakşibendi tarikatının İskenderpaşa dergâhı ile yakın ilişkileri vardı. AKP kurucusu Hüseyin Çelik, Nurcuların Kürtİslamcı kanadı olan MedZehra grubuna, Mehmet Aydın da Fethullah Gülen’e yakındı. Bu kadroların oluşturduğu yapı, bugün Türkiye’yi bildiği gibi yönetmektedir. Bildikleri yöntem ise Fatih Nurullah’ın altını çizdiği “padişahlık”tır. Siyasi dincilere göre, (halife) padişah, Allah’ın gölgesidir. Güneşin yaktığı insanlar nasıl bir gölgeye sığınmak isterlerse, bütün zayıflar da doğru yolu onun yönetiminde bulurlar. Padişahın emirlerine uymak, yalnızca siyasi değil, aynı zamanda dinsel bir ödevdir. Biliyorsunuz, kendisine karşı yapılan her muhalefeti Saray’daki, alışıldık bir sözle yanıtlıyor: “Sen kimsin?” Haklı. Padişahın karşısında ümmetini oluşturanlar kim oluyorlar ki? 12 EYLÜL 2020 SAYI: 34671 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ek Yayınlar) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 05:08 06:35 13:05 16:38 19:26 20:47 Ankara 04:54 06:20 12:50 16:22 19:10 20:30 İzmir 05:20 06:44 13:13 16:45 19:32 20:50 Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Türkiye karşıtı açıklamalarını sürdürüyor. Bu çıkışlarının birkaç hedefi var: İç kamuoyuna oynuyor. Ülkesinin bölgesel ve küresel ölçekte gerileyişini durdurmaya çalışıyor. Avrupa Birliği’nde (AB) Almanya ile Fransa arasında açılan makası saklamak istiyor. Akdeniz’de elini güçlendirmeye, Afrika’da yeniden varlık göstermeye çabalıyor. Şansı var mı? Yok. Çünkü emperyalist Fransa’nın devlet kapasitesi geriliyor. Macron da bunu biliyor. O yüzden öfkeli ve endişeli... Gelelim bize. AB’nin Türkiye karşıtı tutumunda, ülkemizi asla üye yapmayacağını bildiğimiz halde, Gümrük Birliği’ne (GB) taraf olmamızın hiç mi etkisi yok? AB üyesi olmadan GB üyesi olan, yani kararların alındığı masada oturmadığı halde, alınan kararları uygulamak zorunda olan Türkiye’yi yönetenlerin hiç mi sorumluluğu yok? GB’nin altında imzası bulunan Tansu Çiller – Murat Karayalçın ikilisinden “Avrupa Birliği’nin yolu Diyarbakır’dan geçer” diyen Mesut Yılmaz’a, Bülent Ecevit’ten mevcut iktidara dek ülkemizi yönetenlerin hiç mi kusuru yok? GB sayesinde, Türkiye’nin iç pazarı, dış ticaret rejimi, gümrük rejimi üzerinde vesayet kuran AB’nin tüm politikalarını tartışmasız destekleyen ikinci cumhuriyetçilerin, liberal solcuların (ne demekse o), yetmez ama evet güruhunun hiç mi kabahati yok? Türkiye’nin, Avrupa kapılarına tek yanlı bağlanmasını alkışlayan, asla gerçekleşmeyecek AB üyeliği uğruna, KKTC’nin varlığını tartışmaya açan, milli kahraman Rauf Denktaş’ı devre dışı bırakan, Kıbrıs’ta Annan Planı’nı destekleyenlerin hiç mi hatası yok? Hafızamızı tazeleyelim. AB, 2004’te Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni (GKRY) üye yaparken, sadece Türkiye ile Yunanistan arasındaki antlaşmaları değil, kendi hukukunu, kendi ilkelerini de çiğnemişti. O güne değin, “komşularıyla sınır sorunları olan ülkeleri üye yapmam” diyen AB, Kıbrıs Rumlarını tam üye yapmıştı. Türkiye’ye karşı da evet oyu vermeyerek bi zi aldattılar” demişlerdi. “Bundan böyle KKTC için elimizden geleni ya pacağız” diyerek de bi ze yalan söylemişler di. Türkiye’nin AB üye si olması için Kıbrıs’tan Macron bu cüreti tamamen çekilmesini, sözde soykırım iddiala kimden alıyor? rını kabul etmesini, PKK terörüyle mücadeleden vazgeçip, müzakere et sürekli yeni koşullar öne sürmeye başlamıştı. Türkiye’yle yürütülen müzakerelerin üyelik güvencesi içermediğini; Türkiye’nin üye yapılmasa bile AB kurumlarına sıkı sıkıya bağlanması gerektiğini; AB’de hükümetler, parlamentolar Türkiye’nin üyeliğini kabul etse de üyelerinin bu üyeliği referanduma götürebileceğini açıklamıştı. Yani, Türkiye’yi üye yapmayacağını, üyelik vaadiyle bekleme odasında oturtup, Türkiye’den her türlü ödünü koparacağını duyurmuştu. Amacına da ulaştı. mesini istemişlerdi.    Kıbrıs’taki Rumlar Annan Planı’na hayır diyerek pazarlık çıtasını yükselttiler. Türkler evet diyerek ödün vermeye hazır olduklarını dünyaya ilan ettiler. Rumlar Güzelyurt’u istediler. Türk askerinin adadan çekilmesini şart koştular. Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünün kalkmasını talep ettiler. AB, Rum kesimini öyle destekledi, KKTC’nin işlerine öyle küstahça karıştı ki dönemin AB komiseri Günter Verheugen, “KKTC’de seçimleri Mehmet Ali Talat kazanırsa, ancak o zaman bizim için ge AB destekçisi iktidar ve liberaller çerli sayılır” dedi. Rauf Denktaş’ı devre dışı bırakan Türk hükümeti bu sözlere tepki vermedi. Ta Dahası var. Yunanistan, AB lat da cumhurbaşkanı seçilince, üyelerine, özellikle de AB’nin pat Türk hükümeti ve AB’den aldı ronu Almanya’ya, GKRY’nin tam ğı destekle, Türk askerinin ada üyeliği konusunda şantaj yaptı daki varlığını eleştirdi. Rumla ğında, Türkiye hiçbir şey yapma ra ödün vermeye hazır olduğu dı. Atina, Brüksel’e, “Sen Güney nu kanıtladı. Aynen Türkiye’deki Kıbrıs’ı, AB üyesi yapmazsan, ben liberal solcu dostları gibi, tarikat de senin üye yapmak istediğin Po ve cemaat övgüsünü öyle ile lonya, Macaristan, Çek Cumhuri ri taşıdı ki İngilizlere yakınlığıyla yeti, Slovakya ve Baltık üçüzlerinin bilinen Nakşibendi şeyhi Nazım üyeliğini veto ederim” dediğinde, Kıbrısi’den destek istedi. gerçekte yaşanan danışıklı dövüş O dönemde dikkat çeken idi. Çünkü Almanya da Yunanis isimlerden biri de erkânı harbiye tan gibi Türkiye’nin üyeliğine kar umum reisi idi. Türk Ordusu’nun şıydı. İki ülke işbölümü yapılmış en yurtsever, en başarılı, en tı. Türkiye’ye karşı iyi polis kötü Cumhuriyetçi subayları, kum polis oyunu oynamıştı. İktidar ve pas davalarında tasfiye edilir destekçisi liberaller, AB’nin bu si ken, “kasaptaki ete soğan doğ yasetini desteklemişti. ramam”, “darbe iddiaları için var Anımsayalım, AB temsilcile da diyemem, yok da diyemem” ri, tüm diplomatik kuralları, ge şeklinde konuşmaktaydı. Sonuç lenekleri, temayülleri çiğneyerek ortada... KKTC’de Annan Planı kabul edil Sözün özü, Fransa Cumhur sin diye çalışmışlardı. KKTC iç si başkanı Macron’a çok haklı ola yasetinde taraf olmuşlardı. Gü rak tepki gösterirken, ona bu neydeki Rumlar plana hayır de cüreti kimlerin verdiğini de sor yince de “Rumlar Annan Planı’na gulamak gerekir. FETÖ soruşturmasında 60 avukat için gözaltı kararı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan yapı lan açıklamaya göre, avukat lık faaliyeti görüntüsü altın da FETÖ soruşturmalarını ör güt lehine yönlendirme faa liyetlerine katılan ve bir kıs mı hakkında daha önce iş lem görmesine karşın bu faa liyetlerini sürdüren 60 şüphe li hakkında gözaltı kararı alın dı. Bu kapsamda polis ekipleri Ankara merkezli 7 ilde, 48 Kahramanmaraş'ta düzenlenen FETÖ opeavukat, 7 stajyer avukat, 3 ih rasyonunda 4 kişi gözaltına alındı. raç edilmiş hâkim ve 1 ihraç ruşturmada 13 zanlı, Balıkesir de hâkim adayı ile 1 hukuk fakültesi ise Balıkesir Polis Okulu’nda mah mezununun yakalanmasına yönelik rem imamlığı yaptığı belirlenen ve operasyon başlattı. 60 şüpheliden aralarında 1 komiser yardımcısı, 1 47’si gözaltına alındı, 13’ü aranıyor. polis memuru, 5 öğretmen, 1 infaz İstanbul’da ise FETÖ’nün TSK ya koruma memurunun da bulunduğu pılanmasına yönelik yürütülen so 13 kişi hakkında gözaltı kararı ve ruşturma kapsamında İstanbul rildi. Trabzon’da polisin düzenledi merkezli 17 ilde düzenlenen eşza ği operasyonda, FETÖ soruşturma manlı operasyonda, 13’ü sivil mah sı kapsamında 5 yıldır aranan ör rem imam 31’i askeri personel ve gütün sözde “Gümüşhane mahrem öğrenci, toplam 44 kişiden 22’si imamı” N.Ç., yakalanarak gözaltı ni yakaladı. Konya merkezli askeri na alındı. l ANKARA / İSTANBUL mahrem yapılanmasına yönelik so Cumhuriyet ÖZER YAKALANDI Kiev’de MİT operasyonu Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) Ukrayna’da düzenlediği ope rasyonda yakala narak İstanbul’a getirilen terör örgütü PKK/ KCK mensubu İsa Özer İsa Özer, tutuklandı. MİT’in Ukrayna’da olduğunu belirlediği ve düzenlediği yurtdışı operasyonuyla gözaltına aldığı İsa Özer, Emniyet’teki işlemlerinin tamamlanmasının ardından dün, Bakırköy Adalet Sarayı’na sevk edildi. Bakırköy Adalet Sarayı’nda ses ve görüntülü bilişim sistemi (SEGBİS) ile Doğubayazıt savcı sına ifade veren Özer, “Silahlı te rör örgütüne üye olmak” suçun dan tutuklama talebiyle sulh ceza hâkimliğine sevk edildi. Doğuba yazıt Sulh Ceza Hâkimliği de SEG BİS aracılığıyla İsa Özer’i “Silah lı terör örgütüne üye olmak” su çundan tutukladı. l DHA BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Burun kemiğindeki çarpıklık. 2/ Muşmulaya benzer bir yemiş... Afrika’da yaşayan bir antilop. 3/ “Sermayesi olanın / Rehberi şeytan olmuştur” (Ataol Behramoğlu)... Pamuk ipliğinden yapılan kalınca kilim. 4/ Bir gıda maddesi... Japon müziğine özgü bir tür lavta. 5/ Emile Zola’nın bir romanı... İçe dert olan şey. 6/ Bir el işini gerçekleştirmek için özel olarak yapılmış nesne... Notada durak işareti. 7/ Ege Bölgesi’nde bir göl... Temel, esas. 8/ Osmanlı Devleti’nde taşradaki nüfuzlu ailelere verilen ad... Acıklı. 9/ Canlıları benzerlik ve farklılıklarına göre sınıflandıran bilim. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir çukur tavanının çökmesiyle oluşmuş doğal kuyu... İslam kültürlerin, belirli kurallara uyarak güzel 1 23 4 5 6789 1 234 5 678 9 1 1 AY L AND I Z 2 2 DA İ RE SAK 3 E SR İ MEK R 4 MA F A L AKA 3 4 5 B BA ARAN 5 6 ABANA P İ K 7 BEDESTEN 8 AK I ME L A S 6 7 9 A ÇMA A T U 8 9 yazı yazma sanatı. 2/ Alan Parker tarafından sinemaya da aktarılmış ünlü bir müzikal... İnce dantel. 3/ Toplardamar... Kısa saplı odun baltası. 4/ Belirti, ipucu... Denge. 5/ Bir nota... Mısır’ın plaka imi. 6/ Çok hızlı gidebilen bir tür keşif gemisi... Hayvanlara vurulan damga. 7/ Toprak damları sıkıştırmakta kullanılan silindir biçimindeki ağır taş... Telefon sözü. 8/ Yeniçeri kışlası... Pamuklu bir kumaş cinsi. 9/ Arap abecesinde bir harf... “İsimler” anlamında eski sözcük. ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] Deniz gücü Üç tarafımız denizlerle çevrili bir yarımadayız. Üstelik bir de Marmara gibi iç denizimiz var. Dahası, en büyük kentimiz İstanbul’un altı tarafı denizlerle çevrilidir; Anadolu ve Avrupa yakalarının ayrı ayrı üç kısmı... Kısacası ülkemizin bölgesinde çok önemli bir deniz gücü olmasının coğrafi şartları mevcuttur. Ancak buna rağmen Türkiye, henüz bir “deniz gücü” durumunda değildir. Ancak olmalıdır, zira 21. yüzyıl, bir yönüyle deniz yüzyılıdır. Stratejik üçgen ve dörtgen 2015 tarihli Amerikan Koridoru adlı kitabımda, “Doğu Akdeniz Gazı Batı’ya Nasıl Ulaşacak” başlığı altında Doğu Akdeniz’de şekillenen büyük güç mücadelesine dikkat çekmiştim. İsrail, Mısır, Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ın Türkiye’yi hedef alan bir dörtlü ortaklık inşa ettiklerini belirtmiştim. ABD ve AB’nin Doğu Akdeniz’de “enerjipolitik” savaşa hazırlandığına dikkat çekmiştim. 2019 tarihli Amerikan Hegemonyasının Sonu adlı kitabımda, bu kez konuyu “Doğu Akdeniz Gaz Savaşları” başlığı altında daha da derinleştirmiştim. Daha da ötesinde, Doğu Akdeniz’de, Karadeniz’de, Ortadoğu’da, Afrika’nın kuzeyi ve doğusunda, Kafkaslar’da, Basra Körfezi’nde, kısacası Batı Asya’da “yüzyıllık çarpışmanın” yaşandığını belirterek denizlerden oluşan stratejik üçgen ve dörtgene dikkat çekmiştim. Özetleyeyim: Batı Asya’daki bu büyük çarpışma, daha dar bir alanda, İskenderun Körfezi, Süveyş Kanalı ve Hürmüz Boğazı üçgeninde; daha geniş bir alanda ise Karadeniz, Hazar Denizi, Aden Körfezi ve Umman Denizi dörtgeninde şekillenmektedir. İşte Doğu Akdeniz’deki bu büyük mücadele de daha geniş olarak stratejik dörtgenin içinde, daha dar olarak da stratejik üçgenin içinde anlam kazanmaktadır. Güçlü filo, eğitimli denizci Bu denizler, körfezler, boğazlar, kanallar arasındaki alanlarda süren büyük mücadele, Türkiye’nin “deniz gücü” olmasını gerektirir. Önümüzdeki uzun yıllara yayılacak bu büyük güç mücadelesine Türkiye’yi bir “deniz gücü” olarak hazırlamamak, ciddi olumsuz sonuçlar doğuracaktır. Peki, nedir deniz gücü ve nasıl olunur? Deniz gücü; ekonomik, politik, askeri ve kültürel olarak denizlerde güçlü olmayı sağlayacak araçların toplamından oluşur. Yani güçlü bir donanma başta olmak üzere, güçlü bir deniz ticareti filosuna, yetkin bir gemi inşa sanayisine, kıyılara uygun yayılmış tersaneler ağına ve elbette tüm bunlar için iyi eğitilmiş denizci askerlere, gemi mühendislerine, gemi adamlarına, tersane çalışanlarına ihtiyaç var... Yetmez. Deniz gücü olmak için bunlara ek olarak gelişmiş bir balıkçılık sektörümüzün olmasına, yani balıkçılık teknelerine, balıkçılık ticaretine, balık pazarlarına, balık yemek kültürüne sahip olmamız gerekir. Yetmez. Deniz gücü olmak için deniz turizmini geliştirmeye, deniz sporlarını ilkokullardan başlayarak eğitimin her aşamasında yaygınlaştırmaya, bir denizcilik kültürü inşa etmeye ihtiyacımız var. Yetmez. Deniz gücü olmak için bu kadar uzun kıyıya sahip bir ülkede deniz taşımacılığını ve deniz ulaşımını mutlaka artırmak gerekir. Altı tarafı denizlerle çevrili İstanbul’da, ulaşımın payını yüzde 3’lerdeki seviyesinin çok üstüne çıkarmak gerekir. (Değerli meslektaşım, Gemi İnşaatı ve Gemi Makineleri Mühendisi Sinem Dedetaş’ın Şehir Hatları Genel Müdürü olarak önüne en önemli hedef olarak bunu koyması çok önemlidir.) Kısacası deniz gücü olmak için denizci bir millet olmaya çalışmalıyız. Denizcilik Bakanlığı Denizci bir millet olmaya giden yolda ise en önemli ihtiyaç, “Denizcilik Bakanlığı” kurulmasıdır. Geçmişte bu iktidarın denediği “Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı” şeklinde değil elbette... Türkiye, denizcilik anlayışını “gemicik” filoları kurma, Barzani’nin petrolünü İsrail’e transfer etme gibi işlerin ötesine taşıyan bir anlayışa ihtiyaç duymaktadır. İskenderun Körfezi’nde, AdanaMersin hattında ihtiyaç olan tersanelerin planlanmasından, Çin’in Deniz İpek Yolu projesinden daha çok yararlanmak için başta liman olmak üzere neler yapılabileceğine kadar pek çok hedef kararlaştırabilen bir kurum olarak Denizcilik Bakanlığı kurulmalıdır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle