09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 1 EYLÜL 2020 SALI SAĞLIK [email protected] Yüzde 1’lik anne olma ihtimali hayalinin peşinden koştu, bebeğini kucağına aldı Gül, ‘Yeşil Devrim’, BOP ve Millet İttifakı Bir süredir Abdullah Gül’ün adı yine cumhurbaşkanı adayı olarak ortaya atılıyor. Üstelik bu kez AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a karşı eski AKP’li Gül için zemin yoklanıyor! Hem de muhalefetin oluşturduğu Millet İttifakı’nın adayı olarak… Önce CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İpek Özbey’in Cumhuriyet’te yayımlanan röportajında, “Bu konuda bize gelen hiçbir şey yok. Olmayan bir konuda bir düşünce beyan etmemizin mantığı yok. Soru şu: Abdullah Gül’den neden bu kadar korkuyorlar?” dedi. Böyle bir olasılığın mümkün olmadığını kesin bir dille belirtmedi. Sonra İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Gül’e olumlu sinyal vererek Halk TV’de konuştu: “Sayın Gül benim arkadaşım, kendisi ile ilgili olumsuz bir düşünceye sahip değilim. Ama o günün şartlarında Sayın Erdoğan’ın yıkılmaz armada olduğu dönemde atacağı adımların hesaplanması gerektiğine inandım. Bunun da doğru olduğuna bugün dahi inanıyorum. 24 Haziran’da gördüğüm şu oldu: Sayın Gül’ü isteyen genelde sol liberal diyeceğimiz dostlar grubu var.” HHH Acaba yakın geçmiş Kılıçdaroğlu ile Akşener’in hafızalarından silindi mi diye düşünüyor insan… Kılıçdaroğlu’na sormak istiyorum: Kendi partisinin tabanının, siyasal İslamcı eski bir AKP’liyi neden istemediğini gerçekten bilmiyor mu? Kısaca hatırlatırsak, Gül, 1995’te Refah Partisi’nin Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı iken, The Guardian gazetesine verdiği röportajda ne demişti? “Türkiye’de Cumhuriyetin sonu geldi. Kesinlikle laik sistemi değiştirmek istiyoruz” demişti. Gazete de bu sözleri, “Refah Partisi ‘Yeşil Devrim’in yolunu açacak” diye yorumlamıştı. 2006 yılında AKP hükümetinin Dışişleri Bakanı iken söylediklerini de unutmamalı: “Büyük Ortadoğu Projesi, Türkiye’nin dış politika ilkelerine uygun. ABD ile hareket ediyoruz. Amacımız İslam ülkelerine özgürlük ve demokrasi getirmek.” Aynı dönemde MHP MYK üyesi olan ve “BOP’un önünde en büyük engel olarak MHP ile Ülkücülerin görüldüğünü” iddia eden Meral Akşener, ne diyordu? “12 Eylül İhtilali ve 28 Şubat postmodern darbesi Büyük Ortadoğu Projesi’nin bir parçasıdır.” O zaman nasıl oluyor da Akşener, Gül hakkında olumsuz bir düşünceye sahip olmuyor? Gül, BOP konusunda günah çıkardı da bizim mi haberimiz olmadı? Akşener’in “arkadaşım” dediği Gül, “Atatürk ve Cumhuriyet değerleriyle ilgili rahatsızlığı var” dediği AKP’nin içinden çıkan ve yıllarca o partide en üst düzeylerde görev yapmış bir politikacı… Yoksa Akşener ve Kılıçdaroğlu, bütün bunların unutulduğunu mu sanıyorlar? HHH CHP tabanının neden Gül’ü istemediğini bilmeyenler, bugünlerde sadece sosyal medyaya kısa bir göz gezdirerek bile öğrenebilir. 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamasında ilk kez Atatürk’ü de anarak paylaşım yapan Abdullah Gül’e çok sayıda kullanıcı, “Hayırdır, bugün hasta değil misiniz? Ağrınız başlamadı mı?” diye sormuş. Malum, 7 yıllık Cumhurbaşkanlığı süresince 5 kez 30 Ağustos’ta hasta olmayı başararak tıp literatürüne geçti kendisi. Herhalde kendi tarihini de unutmaya başladı CHP. Gül, AKP’nin önüne koyduğu her yasa ve atama kararını imzaladığı için “Çankaya Noteri yasamatik gibi çalışıyor” diyorlardı. CHP yönetimi, siyasal İslamcıların duruma göre takıyye yaptığını ama değişmediğini hâlâ anlayamadıysa, asıl bundan korkulur. Akşener’e de ayrıca hatırlatmak gerekir: “Sol liberallerin” ipiyle kuyuya inilmez. Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu karanlık tablo, o grubun AKP ile işbirliğinin eseridir! ÇOCUKLARDA ROMATİZMA Oldukça yaygın Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Romatoloji Bilim Dalı Başkanı ve Çocuk Romatoloji Derneği İkinci Başkanı Prof. Dr. Özgür Kasapçopur, çocukluk çağı romatizmalarının yüzde 50’sinin erişkin döneme aktarıldığını ancak çocukların düzenli egzersiz, takip ve ilaç tedavisiyle normal bir erişkin gibi hayatlarını sürdürebildiğini söyledi. Çocukluk çağı romatizmalarının çok yaygın ve çok farklı alt gruplarının olduğunu kaydeden Kasapçopur, “Çocukları izlerken birincisi hastalığı aktif durumda tutmamaya çalışacağız, ikincisi kalıcı ve sakat bırakıcı eklem değişikliklerine neden olmamasını sağlayacağız. Eğer ki siz çocuğun bu dönemde hastalığını aktif tutmayıp bunları başarırsanız seyri boyunca oluşabilecek birçok sorunu önleyebilme şansını da yakalamış olursunuz” dedi. Menopoza girmeye ramak kala anne oldu SAĞLIK En büyük hayali büyük bir aile kurmak ve çocuk sahibi olmaktı. Oğlu Kerem Uras’ın doğumunun hemen ardından ikinci kez anne olmak isteyen Ebru Çolak, hiç beklemediği bir problemle karşı karşıya kaldı...İlk çocuğunu dünyaya getirdikten hemen sonra henüz 27 yaşındayken yumurta rezervi ciddi oranda azalmış ve menopoza ramak kalmıştı. 10 yılda iki kez tüp bebek tedavisi gördü. Yüzde 1’lik başarı oranı onun annelik mücadelesinin peşinden koşması için umut oldu. Ebru Çolak, altın yumurta olarak tabir edilen son yumurtası ile hayaline kavuştu ve kızı “Sare”yi kucağına aldı. Kadınların bir kısmında beklenmedik bir şekilde yumurta rezervi genç yaşlardayken azalıyor. Bunun sebebi birçok kadında anlaşılamamakla birlikte geçirilen bazı ameliyatlar, hastalıklar veya sigara içmek sayılabilecek problemler arasında geliyor. 20’li yaşlarda bile görülebilen yumurta rezerv azlığı ile karşı karşıya kalan kadınlar erken menopoz sürecine girebiliyorlar. Bu sorunla karşılaşan çiftlerden biri de 2008 yılında dünya evine giren EbruAdem Çolak çifti. Çift, evliliklerinin ilk yılında çocuk sahibi oldu ve oğulları Kerem Uras dünyaya geldi. 27 yaşında erken menopoz Ebru Çolak ilk çocuğunu dünyaya getirdikten hemen sonra henüz 27 yaşındayken yumurta rezervi çok ciddi oranda azaldı, erken menopoz teşhisi konuldu. Artık “çocuğun olmaz” denilen Çolak tam 10 yıl boyunca 2 kez tüp bebek tedavisi gördü. Tüm çabaları başarısızlıkla sonuçlanan çift son olarak Kadın Hastalıkları ve Tüp Bebek Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Reşit Asoğlu’nun kapısını çalarak yüzde 1 lik annebaba olma ihtimalinin pe 10 yılda iki kez tüp bebek tedavisi gören yaşındaki Ebru Çolak, altın yumurta olarak tabir edilen son yumurtası ile anne olmanın sevincini yaşadı. Çolak ailesi “11 yıl aradan sonra tekrar bu duyguları yaşamak tarif edilemez bir mutluluk” dedi. ‘Yaş aldıkça yumurta rezervi azalır’ Doç. Dr. Asoğlu ise kadın ların bir kısmında yumur ta rezervinin beklenmedik bir şekilde çok genç yaş larda azaldığını anımsata rak “Bu durum çocuk sahi bi olmayı zorlaştırmaktadır. Doğru değerlendirme ve te davi ile bu sorunu yaşayan kadınların gebe kalması mümkün. Ayrıca, doğal yol larla elde edilen ilk bebek ikincinin garantisi değildir” dedi. Asoğlu, özetle şunla EbruAdem Çolak çifti, tedavinin ardından ikinci ço rı söyledi: “Menopoz süresicuklarını kucaklarına almanın mutluluğunu yaşıyor ne yakın bile olsa doğru de ğerlendirme ve tedavi ile ge şinden gitti. Hızlıca tedaviye alındılar belik elde edilebilir. Bu tür ve Ebru Çolak’ın “altın yumurta” ola hastalar çok yakından takip edilme rak bilinen son 1 yumurtasıyla kızları li, doğru zamanda yumurta toplama ve “Sare” dünyaya geldi. Çolak çifti “11 transfer işleminin yapılması oldukça yıl aradan sonra tekrar bu duyguları önemlidir. Deneyimli embriyologların yaşamak tarif edilemez bir mutluluk“ varlığı bu aşamada çok önemli. Başa diyerek yaşadıklarını anlattı. rı gerçek anlamda bir ekip işidir. Özel likle 35 yaşından sonra yumurta sayı ve kalitesi ciddi oranda azalmaya baslar. 40 yaşında sonra ise bu durum çok daha aşikâr hale gelmektedir. Vurgulamak gerekir ki;, çok daha erken yaşlarda da yumurta rezervi azalabilir. Sigara içmenin yumurta rezervine ve kalitesine ciddi ölçüde zarar verdiği net olarak biliniyor. Yine aşırı alkol tüketimi ve çevresel toksinlere maruziyet olumsuz faktörler arasında sayılabilir. Pozitif faktörler olarak düzenli beslenme, egzersiz yapmak, düzenli uyumak ve stresten uzak durmak gelmektedir. Akdeniz tipi beslenme yani sebze, meyve ve beyaz et ağırlıklı bir beslenme şeklinin hem genel sağlık hem üreme sağlığı üzerine olumlu etkileri vardır. Buna ek olarak haftada 34 gün her defasında 3060 dakika olacak şekilde egzersiz yapmak, uyku düzeni ve hijyenine dikkat etmek, sessiz ve hafif serin bir odada uyumak sayılabilir. Özetle; negatif veya olumsuz alışkanlıkları terk etmeliyiz, pozitif veya olumlu alışkanlıkları kazanmalıyız.” Cep telefonu SAĞLIK REHBERI boyun fıtığı nedeni Bilgisayarlar, telefonlar, tabletler... Tüm bu teknolojik gelişmeler hayatımızı kolaylaştırsa da aynı zamanda çeşitli sağlık problemlerini beraberinde getiriyor. Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Şenay Şıldır, boyun fıtığına ilişkin “Omurga, vücudumuzun hareket kabiliyetini ve dik durmasını sağlar, ortalarından omuriliğin geçtiği ve omur denilen 33 kemikten oluşur. Kuvvetli bağ dokusundan oluşan disk içinde omurlardaki baskıyı azaltacak kıkırdak dokusu vardır. Travmalar, zorlamalar, kazalar veya yaşlandıkça diskin merkezi su içeriğini kaybetmesi, diskin yastıklama görevini eskisi kadar iyi yapamaz duruma getirir. Bu durumda boyun fıtığı ortaya çıkar” dedi. Genellikle boyun fıtıkları vücudunu çok kullanan 2040 yaş arası kişilerde görüldüğünü anımsatan Şıldır, “Bunun yanı sıra ağır yük kaldırma, itme hareketinin çok sık yapılması, ters bir hareket yapma, uzun süre masa başı işte çalışma, uzun saatler bilgisayar başında oturma, cep te lefonunu uzun süre kullanma, travma, tra öğretilir. Ağır yükler taşımaktan kaçın fik kazası geçirme, anne/babada boyun mak gereklidir. Hastalar tedavi süresince fıtığı olması durumunda bağ dokusunda lokal ısı tedavisinden büyük yarar elde yırtılmalar görülebilir” diye konuştu. eder. İlaç tedavisi olarak ağrı kesiciler ve Doğru duruş önemli kas gevşeticiler kullanılır. Seanslar halinde fizik tedavi uygulanır. Eğer Kesin teşhis için röntgen hastanın fıtığı tedaviye ce filmi, MR ve Bilgisayarlı Tomografi (CT) yöntemininin kullanıldığını kaydeden Şıldır, özetle şunları kaydetti: “Tüm bunlara ek olarak elektrotanısal test çalışmaları yapılarak bir bel fıtığı sonucu oluşabi 4 El becerilerinde azalma 4 Elektriklenme 4 Kol el kaslarında güç kaybı 4 Sırt, omuz ve kollarda ağrı 4 Reflekslerde zayıflama vap vermiyorsa bu noktada cerrahi yöntemlere başvurulur. Boyun fıtığının temel belirtisi boyun ağrılarıdır. Fıtığa bağlı olarak yaşanan ağrılar genel 4 Parmaklarda karıncalanma likle sırta, kürek ke 4 Baş dönmesi miğine, başın arka ta lecek sinir hasarının bulgu 4 Yürüme güçlüğü rafına ve parmak uçları ları aranabilir. Tedavideki ilk na vurur. Aynı zamanda bu adım hastanın eğitilmesidir. Has bölgelerde uyuşukluk ve güç taya doğru duruş ve oturma pozisyonu kaybı da gözlemlenebilir. “ BYPASS SONRASI Yürüyüş altın değerinde CEMİL CİĞERİM Kalp ve damar hastalıkları kişinin yaşam kalitesini de ciddi oranda etkileyebiliyor. Kalbin ve koroner damar rahatsızlığı olan kişiler için yapılan bypass ameliyatları ise bu hastalığın ya ratmış olduğu sorunları büyük oranda ortadan kaldırabiliyor. Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Özkan, bypass ameliyatından sonra düşük risk grubundaki hastaların 45 gün içinde taburcu olabildiğini belirterek “Ameliyattan sonra hastalara akciğer nefes egzersizleri önerilir. Bypass sonrası dikkat edilecek hususlardan biri de düzenli egzersiz yapılmasıdır. Özellikle yürüyüş bu hastalar için en uygunudur” dedi. Özkan, koroner bypass ameliyatının en çok uygulanan yöntemlerin başında geldiğini anımsatarak “Koro ner bypass ameliyatı, hastaların şikâyetlerini ortadan kaldırmak, yaşam kalitesini artırmak, ani ölüm riskini azaltmak için yapılan cerrahi bir tedavi yöntemidir. İşlem esnasında bacaktan ve göğüsten alınan damarlar, kalbin tıkalı damarlarının ilerisine dikilerek bağlanır” diye konuştu. Özkan, şöyle devam etti: “Ameliyat sonrasında beslenme alışkanlıklarına dikkat edilmedi, yağlı besinlerden, kolesterol özelliği fazla olan hamur işlerinden uzak durulmalıdır.” l SAMSUN KORONAVIRÜSE KARŞI GÜÇLÜ BAĞIŞIKLIK Koronavirüsle mücadelede de immün sisteminin sağlıklı bir şekilde çalışması gerekiyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Merve Sır, dengeli, sağlıklı ve düzenli beslenme alışkanlıkları bağışıklık sisteminin güçlenmesinde önemli bir role sahip olduğunu belirterek, şu önerilerde bulundu: n Yeterli su tüketimi ve sıvı alımı, bağışıklık sistemi açısından önemlidir. Evde kalınan sürenin uzamasına bağlı olarak su içmek de unutulmaktadır. n Düzenli su tüketimi ile birlikte günlük en az 6 saatlik uyku da koronavirüs ile mücadelede önemlidir. Kaliteli uyku, vücudun bağışıklık sistemini düzenler. n Sağlıklı bir uyku için akşam yemeklerinde ağır ve yağlı besinlerden uzak durulmalıdır. n Koronavirüs’e karşı etkili olduğu düşünülen C vitamini için limon, portakal, greyfurt, mandalina ve kivi gibi bağışıklık sistemini güçlendiren meyveler tüketilmelidir. Ara öğünlerde selenyum, E vitamini, çinko kaynağı olan ceviz, badem ve fındık gibi besinler tercih edilmelidir. n Mevsiminde yetişen sebzeler tüketilmelidir. Brüksel lahanası ve brokoli, bağışıklık sistemi için önemli olan C vitamini içerir. Brüksel lahanası ayrıca folik asit ve demir bakımından zengindir. n Soğan ve sarmısak “allisin” içerir ve doğal koruyucu olarak bilinmektedir. n Bağırsak florası için yüksek lif içeriğine sahip besinler tüketilmelidir. Sebzeler, meyveler, kuru yemişler, kuru baklagillerin tüketilmesi bağırsak florasını dengeleyecektir. Yoğurt, kefir ve turşu gibi fermente besinler de tercih edilmelidir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle