25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 28 AĞUSTOS 2020 CUMA DOLAR AVRO STERLIN FAİZ ekonomi@cumhuriyet.com.tr BORSA EKONOMI ALTIN CUMHURİYET ALTIN 24 AYAR 7.3680 2 kuruş 8.6780 6 kuruş 9.7670 13.21 1.3 kuruş Sabit 1.108 9.91 puan 3009.65 124.73 lira 457.81 2.8 lira Jale Özgentürk TÜRKIYE’NIN ILK AĞIR SANAYI FABRIKASINDA YÖNETIM KAVGASI KARABÜK KARIŞTI YAKIN PLAN jale.ozgenturk@cumhuriyet.com.tr “Karabük Demir Çelik, Karabük’ün bekası...” Bir yerel gazetecinin bu yorumu kısa adı Kardemir olan fabrikanın bölge için ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Karabük Demir Çelik, Cumhuriyetin sanayileşme hedefinde çok önemli bir anlama sahip. Mustafa Kemal Atatürk’ün emri ile 1937 yılında temeli Başbakan İsmet İnönü tarafından atılıyor. Türkiye’nin ilk ağır sanayi fabrikasına “fabrika yapan fabrika” unvanı veriliyor. 1938 yılında başladığı üretimle Türkiye’nin yeniden imarına, sanayileşmesine büyük katkılarda bulunuyor. Ancak 1980’lerde başlayan serbest piyasa ekonomisi dönemiyle birlikte özel sektörün öne geçmesi, kamu şirketlerinde yatırımların durması ile kan kaybetmeye başlıyor. Zarar katlanınca 1994’te 5 Nisan kararlarıyla kapatılmasına karar verilen KİT’ler arasına giriyor. Bölge halkının verdiği mücadele sonucu kamuoyu baskısı ile DYPSHP hükümeti fabrikayı kapatmak yerine özelleştirme kapsamına alıyor. Fabrika Türkiye’de ilk kez, 1 TL bedel karşılığında yöre halkı, esnaf ve çalışanlardan oluşan bir şirkete, Kardemir AŞ’ye devrediliyor. 1995’te 408 milyar TL’lik hisse satışı ile 12 bin 780 ortaklı halka açık bir AŞ’ye dönüştürülüyor. 2010 yılında ise hisselerin yüzde 51’ini toplayan iki aile Yolbulan ve Güleç ailesi, Kardemir’in yönetimini ele geçiriyor ve yönetim kurulu da artık bu ailelerden oluşuyor. Çok ortaklı yapısı devam etse de bir aile şirketine dönüşen Kardemir’de yıllardır Sermaye Piyasası Kurulu uyarıları, örtülü sermaye aktarımıyla haksız kazanç iddiaları sürüp gidiyor. Güleç ailesi ibra edilmedi Ancak iki aile arasında işler son dönemlerde yolunda gitmiyor. 24 Ağustos’ta yapılan son genel kurulda ilginç bir gelişme yaşanıyor. Yönetimi oluşturan ailelerden Kamil Güleç ve H. Çağrı Güleç, şirketin 2019 yılı faaliyetlerinin ibra kısmında hissedarlar tarafından ibra edilmiyor Baba oğul Güleçler bu yıl içinde gerçekleştirilen yan şirketler Karçel ve Kardökmak genel kurullarında da ibra edilmemişler. Güleçlerin genel kurulda aklanamamalarının yorumu hissedarların güven kaybı olarak ifade ediliyor. Karabük gazetelerinde yer alan haberlere göre aile, fabrikadan uzun yıllardır cevher, nakliye, akaryakıt ve buna benzer ihtiyaçlarını karşılıyor. Her yıl Kardemir ile milyonlarca dolar ticaret yapan Güleçlerin ibra edil Karabük Demir Çelik İşletmeleri’nde hisselerin yüzde 51’ine sahip iki aile arasında sorun yaşanıyor. Güleç ailesi yönetim kurulunda ibra edilmedi. İddialara göre Kardemir’e, çoğunluk hissesini alabilirse demir çelik devi Fuat Tosyalı ortak alacak. memesi hissedarların artık bu kişileri yönetimde istemediklerini anlamına geliyor. Kardemir’de asıl fırtınanın ise kasım ayında kopması bekleniyor. Yine iddialara göre seçimli genel kurul öncesi baba oğul Güleç, yönetimden istifa edecekler. Diğer ailenin üyesi Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Yolbulan ise genel kurul konuşmasında manidar bir cümle kuruyor: “Kardemir olarak yönetimimizin ana hedefi; gerçekleştirdiğimiz yatırımlarla ölçek ekonomisine uygun bir büyüme sağlamak, artan üretim hacmini devletimizin de büyük önem verdiği savunma sanayii, yerli otomotiv sanayii ve demir yolu ekipmanları başta olmak üzere katma değeri yüksek ürünlere kaydırmak.” Kardemir, 4 bin 500 kişinin çalıştığı on binlerce küçük yatırımcının bulunduğu bir şirket. Bir bölgenin varlık nedeni. Atılacak adımlara dikkat etmek gerekiyor! Ölçek Fuat Tosyalı ile mi artacak? Genel kurulda bu ilginç gelişme yaşanırken bazı iddialar da gündemde. Türkiye’nin en büyük yassı çelik üreticilerinden Fuat Tosyalı’nın Kardemir’e ortak olabileceği konuşuluyor. Fuat Tosyalı, Hatay doğumlu. Babası Şerif Tosyalı’nın 1952’de 9 metrekare dükkânda başlattığı soba işini, Cezayir’den Japonya’ya üç kıta da üretim ve ticaret yapan demir çelik devine dönüştürmüş. Tosyalı’nın ZonguldakKarabük hattında önemli bir görevi daha var. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın büyük önem verdiği Filyos Limanı ve Endüstri Bölgesi’nin işletmeci şirketi oldu. Osmaniye ve İskenderun Organize Sana yi Bölgeleri’ni de işleten Tosyalı, şimdi de bu bölgede faaliyet göstermeye hazırlanıyor. Filyos Limanı projesi ise yıllar önce kamudayken Kardemir’in gerçekleştirmesi planlanan bir proje olarak biliniyor. Tosyalı’nın en önemli görevi ise Varlık Fonu yönetiminde yer alması. Doğalgaz keşfinin yapıldığı, savunma sanayii konusunda adımların atıldığı bir bölgede Tosyalı’nın Kardemir’e ilgisi nin kendiliğinden olmadığı an laşılıyor. Aldığım bilgilere göre Tosyalı, Kardemir’de yüz de 51 hisseye sahip olma dan ortaklığı düşünmü yor. Güleç ailesinin ibra edilmemesi ve Yolbulan’ın ölçek hedefi düşünülünce ortaklıkta fazla zorlanma yacağı belli! Fuat Tosyalı Azalan iş seyahatleri Bilişim ilk 500’de ciro 133 milyar TL Türkiye’nin İlk 500 Bilişim Şirketi Araştırması’nın sonuçları belli oldu. Araştırma sonuçlarına göre Türkiye’de bilişim teknolojilerini geliştiren ve çözüm sunan başarılı şirketler, KoçSistem’in “Dijital Tören Sponsoru” olduğu Bilişim 500 Töreni’nde ödüllerini aldı. Ödül töreninde konuşan Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanı Ali Taha Koç, salgınla birlikte dijital teknolojilerin kullanımının ne denli önemli olduğunun ortaya çıktığını belirterek “Krizden çıkış için yeni fırsatlar doğurduğunu bize bir kez daha hatırlattı. Bilgi Teknolojileri harcamalarının 2020 yılında tahmini yüzde 5.1 azalışla 2.25 trilyon dolara düşmesi bekleniyor. Donanım, yazılım ve bilişim hizmetleri alanında düşüş öngörülmekle birlikte, altyapıya yönelik yüzde 3.8 büyüme tahmini yapılmakta” dedi. Törende bilişim sektörüne 35 yıl ve üzerinde emek veren Güngör Kaymak, Fethi Demir, Fikret Kavzak, Ali Suat Erduran, Süreyya Ciliv ve Murat Kasaroğlu’na “35 Yıl Emek” ödülleri takdim edildi. Turkcell kategorisinde 11’inci kez birinci oldu. Yapılan açıklamalara göre 500 şirketin toplam cirosu 133 milyar liraya ulaştı. 25 şirketin yüzde 100’ün üzerinde büyüme gösterdiği şirketler arasında en yüksek büyüme oranı yüzde 344 oldu. l Ekonomi Servisi küçülmeyi artıracak TÜRKIYE EN ÇOK IRAK’I ETKILEYECEK Araştırmaya göre, Türkiye’nin yurtdışına iş seyahatlerini durdurmasından en çok etkilenecek ilk 5 ülke Irak, Azerbaycan, Gürcistan, Arnavutluk ve Pakistan olarak sıralandı. Bununla birlikte, daha az olmakla birlikte Belarus’tan Moldova’ya, Güney Amerika ülkelerinden Avustralya’ya kadar pek çok ülke bu durumdan olumsuz etkileniyor. İş seyahatlerinin tamamen durmasının, küresel GSYİH’de çift haneli ciddi kayba yol açacağı belirtildi. Harvard Üniversitesi’ndeki bilim insanlarının MasterCard’ın sağladığı verilerle yaptığı araştırma, iş seyahatlerinin azalmasının ulusal ve küresel ekonomilerdeki küçülme riskini derinleştirdiğini ortaya koydu. Türkiye’nin de içinde olduğu araştırmaya göre, iş seyahatlerinin tamamıyla iptal edilmesi halinde, küresel ekonomideki küçülme çift hanelere ulaşabiliyor. Buna göre: 4 Alman iş insanlarının seyahat etmeyi bırakması halinde küresel GSYİH’nin yüzde 4.8 düşeceği tahmin edildi. Dünya ekonomisini en çok etkileyen ülke olan Almanya’yı, yüzde 1.83 ile Kanada ve yüzde 1.02 ile ABD izledi. 4 İngiltere ve Güney Kore de iş seyahatlerinin dünya ekonomisine etkisi bakı mından ilk 5 ülke arasında yer aldı. 4 Almanya’daki iş seyahatlerinin durmasının en çok Avusturya, Güney Afrika, İsviçre, Nijerya, Çekya ve Türkiye’nin etkileneceği belirtildi. 4 Türkiye’den yurtdışına yapılan iş seyahatlerinin iptali ise dünya ekonomisinin yüzde 0.06 küçülmesine yol açıyor. Bu oranla Türkiye, iş seyahatlerinin küresel ekonomiye etkisi bakımından 88 ülke içinde 22’nci sırasında yer aldı. 4 Harvard Growth Lab Direktörü Ricardo Hausmann, “Skype, FaceTime, eposta gibi alternatiflerin yaygın şekilde benimsenmesine rağmen, iş seyahatlerinin dünya GSYİH’sinden daha hızlı büyüdüğü gerçeği bizi şaşırttı” diye konuştu. l Ekonomi Servisi Altında yeni beklenti: 600 TL’yi bulabilir Koronavirüs salgınının küresel piyasalarda yarattığı kaygıyla rekor üstüne rekor kıran altın fiyatlarının, henüz en üst noktayı görmediği belirtiliyor. Analistlerin altının ons fiyatındaki artış beklentisine, yurtiçindeki benzer beklentiler eklendi. Elazığ Kuyumcular Odası Başkanı Fikret Çakmacı, “Altın fiyatlarında tekrar yüksele ceği kanaatindeyiz. Gram altının 600 TL’ye kadar çıkacağı belirtiliyor” dedi. Çakmacı, “Vatandaşın gelir düzeyi düşük, alamıyor. Gramın da yarımı çıktı” diye konuştu. l İHA Sağlık turizmcisi son çeyreği bekliyor Her şeyin salgının gidişatına göre şekilleneceği belirtiliyor. Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Sağlık Komisyonu üyesi Dr. Servet Terziler, “Pandemiyi kontrol altında tutabilirsek salgın öncesi 3 milyar dolar büyüklüğe sahip olan sağlık turizminde son çeyrek atağa kalkma dönemi olur” diye konuştu. Aynı zamanda Esteworld Saç Ekimi ve Plastik Cerrahi Sağlık Grubu Yönetim Kurulu Başkanı da olan Terziler, şöyle devam et ti: “Avrupa’da ve yakın coğrafyada vakaların stabil rakamlarda kalması halinde yılsonunda, salgın öncesi toplam sağlık turizmi gelirinin yarısını elde ederiz. 1.5 milyar dolarlık saç ekimi sektörü ise son üç ayda bu rakamın yüzde 20’sini elde edebildi. Türkiye’nin 2023’te sağlık turizminden 20 milyar dolar gelir hedefi var. Salgın sürecini az hasarla atlatırsak bu hedef gerçekleşebilir.” l Ekonomi Servisi SEYAHAT ACENTELERI IFLASIN EŞIĞINDE Alman Seyahat Acenteleri Birliği (DRV) tarafından yapılan araştırmada, ülkedeki seyahat acentelerinin yüzde 60’ından fazlasının iflasın eşiğinde olduğu belirlendi. Araştırmaya göre, seyahat acenteleri çalışanlarının yarısının işine son verdi, aynı durumun tur operatörle ri için de geçerli olduğu belirtildi. Acentelerin yüzde 70’inin mevcut cirolarının bir önceki yılın gelirine ancak yüzde 25 oranında ulaşabildiği, yüzde 75’lik kayıp yaşadıkları belirtildi. DRV Başkanı Norbert Fiebig, “Artık seyahat uyarılarından ziyade seyahat tavsiyelerine ihtiyacımız var” dedi. Zafer Bayramımız... 98 yıl önce... Ve bugün Bağımsız Türkiye, iki büyük meydan savaşının eseridir. Biri, 1921 Ağustosu’nda Sakarya Nehri boyunda, ikincisi 1922 Ağustosu’nda Afyon cephesinde. İkisinde de Türk ordularının başkomutanı Mustafa Kemal Atatürk idi. Sakarya’da 3 bin 282, Büyük Taarruz’da 2 bin 542 ölü verdik. Falih Rıfkı Atay’ın Çankaya eseri, 30 Ağustos sürecini de bir gazeteci gözüyle anlatan önemli başyapıtlardan biri. İstanbul’da nasıl Anadolu’dan hiç haber alamadan büyük kaygı içinde beklediklerini, Rumca gazetelerde çıkan rivayetleri anlatıyor... Tek cümle ile özetliyor Atay: Nemiz varsa, bağımsız bir devlet kurmuşsak, hür vatandaş olmuşsak, şerefli insanlar gibi dolaşıyorsak, yurdumuzu Batı’nın, vicdanımızı ve kafamızı Doğu’nun pençesinden kurtarmışsak, şu denizlere bizim diye bakıyor, bu topraklarda ana bağrının sıcağını duyuyorsak, belki nefes alıyorsak, hepsini, her şeyi 30 Ağustos Zaferi’ne borçluyuz. Devam ediyor: “Akşam”ın ilk sayfası için koskoca bir klişe hazırladık: “Elhamdülillah İzmir’e kavuştuk!” Kapıları açmanın imkânı mı var? Gazeteyi pencereden akıtıyorduk. Alan, yüzüne gözüne sürüyordu... 98 yıl önceki büyük zafer, Atay’ın dediği gibi, yurdu Batı’nın pençesinden kurtarmanın yanı sıra kafaları da Doğu’nun pençesinden kurtarmanın ilk ve en önemli adımıydı. Ya bugün? Ayasofya’da 350 bin kişiyi toplayarak namaz kıldırırken, sokaklarda “Allahüekber” diyerek akına gider gibi Sultanahmet’e on binlerin yürüyüşünü desteklerken sanki hiç yokmuş gibi davranılan koronavirüsü iktidar, söz konusu 30 Ağustos Zafer Bayramı olunca bir anda yasak bahanesi olarak ortaya atabiliyor? 30 Ağustos Zaferi’nin kutlanmasından korktuğu kadar her gün onlarca can alan, ekonomiyi perişan eden, virüsten korkmuyor belli ki hükümet. Ve illaki var bunun sebebi... “Zafer Yolunda Adım Adım” yazı dizisi sürüyor günlerdir Cumhuriyet’te. Emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz ile Yazıişleri Müdürümüz İpek Özbey, 26 Ağustos’ta başlayıp 30 Ağustos’ta zaferle biten Büyük Taarruz’un izinden giderken aslında günümüz içinde önemli yaşamsal dersleri ortaya çıkarıyorlar: Hedefe ulaşmak için doğru plan yapmak, yüksek sorumluluk duygusu; zorluklara katlanmanın yolu... Atatürk’ün, silah arkadaşları ile ona inanan Anadolu insanı ile verdiği mücadele sadece tarihin içinde bilinmesi, özümsenmesi gereken bir sayfa değil. Bugün, yeniden Doğu’nun pençesine sokulmaya çalışılan kafalar ile aydınlık Türkiye’yi inşa etmek isteyenler arasında adı konulmamış mücadelenin bekası için de önemli. Bu mücadele aynı zamanda cehaletle savaş, hukuksuzlukla savaş, hak aramak, eğitimde fırsat eşitliği, özgür basın, kadına karşı şiddetle mücadeleyi, doğayı ranta peşkeş çektirmemeyi, bıkmadan ısrarla hesap sormayı, hafıza tazelemeyi de kapsıyor. Giresun’u bir sele teslim hale getiren süreçte bile bunların çoğunun izlerini bulmak mümkün. Selde kaybolan eşini arayan kadının “Eskiden yağmura bereket derdik, şimdi afet diyoruz. Doğayı bu hale getirdik ve cezasını çok ağır çekiyoruz” çığlığı dere yatağında ev inşasına izin verilmesinden o evlere elektrik ve su bağlanmasına, hatta kredi verilmesine, plansızca HES’ler yapılmasına kadar bir dizi sorumsuzluğu bünyesinde barındırıyor. Kızılay’ın yoksullar için hazırladığı etlerin, AKP’li vekil ile Kızılay Şube Başkanı olan kardeşinin otelinden çıkmasında... 15 yaşındaki çocuğa tecavüz edenler kaçma şüphesi yok gerekçesi ile salıverilirken iktidarın kendisine ters düşenleri, siyasetçi, gazeteci yıllar boyu hapiste tutmasında.. Nitelikli beyinleri yurtiçinde tutacak beceride olmayışımızda; Eğitimi hallaç pamuğuna çevirmemizde ve diplomalı cahiller ordusu yaratılmasında; İşsizliğin özellikle de genç işsizliğin, kadın istihdamının hükümetin hiç umurunda olmamasında..
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle